22 Ağustos 2014 Cuma
CAMİLERDE İŞLENEN BİDATLAR
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Günümüzde camilerimize çoğunlukla emekli muhterem kişiler gelmektedir.Son zamanlarda az da olsa gençlerimizde,
genç kardeşlerimizide camilerimizde görmekteyiz tabiki gençlerimizin camilerimize gelmesi kıvanç kaynağı ve geleceğimizinde güvencesidir.Doğrusunu söylemek gerekirse camilerimize gelen genç kardeşlerimiz yaşlı ağbeylerimizden daha şuurlu, daha bilinçli ve bilgili,bu durumları namaz kılmalarındaki huşu ve namzın rükünlerine uymalarından belli,Peygamber efendimiz H.z.Muhammed mustafa sallahü aleyhi sellem efendimiz.Namaz kılan bir gencin namazı ayın ondördü gibidir.Namaz kılan bir gencin yaşlı iken namaz kılana üstünlüğü,benim size (sahabelere) üstünlüğüm gibidir.(hadisi şerif). Camii camaatinden öyle insanlarla karşılaştımki; kişi Elhamdülillahi rabbil alamin diyemiyor yani,dili dönmüyor.Kimiside namaz surelerini çok yanlış okuyor. konunun vehametini ortaya koyabilmek için Ramazan ayında yaşadığım bir olayı anlatmak istiyorum. Şöyleki; Camii cemaatinden tanıdığım birisine akşam terafi namazını hangi camiide kıldığını sorduğumda benimde bildiğim bir camide kıldığını söyledi, namazı imammı kıldırdı müezzinmi diye sordum,zira o caaminin müezzininin hem,sesi ve hemde,ihlas ve samimiyeti,hoşuma gidiyordu,o zatı muhterem,terafih namazını müezzinin kıldırdığını,ancak terafih namazında kurandan okumadığını söyledi.Yani demek istiyorki namazı elemtereden başlayan halk arasında namaz süreleri olarak bilinen surelerla yani kısa surelerle kıldırdığını söylüyor.Fakat işin garibi bu surelerinde kuranı kerimden olduğunun'da farkında değil.Budenli örnekler o kadar çok ki,Ben kişiyi kuranı kerimden bu kadar uzak olduğu için kınamıyorum: Bu kişilerin camilere gelmesinin Allah(c.c.) davetine icabet ecrini ve sevabını verir inşallah,Asıl mesela bu kişilerin kendilerini geliştirmek için hiç bir gayret sarfetmemeleri ve Camilerimizin kütübhane rafları kutsal kitabımız Kuran'ı kerimle dolup taşarken,müslümanların kuranı kerime bu kadar yabancı ve ayrı kalmalarını,doğrusu çok garipsiyorum ve yadırgıyorum. Birde Yaşlı bir kimsenin,ahirete bu kadar yaklaşmışken hala kitabımız kuranı kerimi tanımamış olmasına bir anlam veremiyorum.
Günümüzde insanların iştiyakla kuranı kerimi öğrenmeğe koşarken,bazılarının tenbellik edip,kuranı kerimi öğrenmek için, hiç bir gayret sarf etmemelerini hayretle karşılıyorum. Zira Resulallah efendimiz(a.s.m.) iki günü müsavi (denk) olan müslüman aldanmıştır diyor.
Asıl mesele biz müslümanların,nasıl olsa islamı bilip bilmemenin veya islama göre yaşayıp,yaşamanın bu dünyada cezai bir müeyyidesini görmüyoruz.Ahirete gitmeyide çok uzak veye hiç gitmiyecekmiş gibi sanıyoruz.Dolayısıyla kişi islama göre yaşamasını bir mecburiyet olarak görmüyorda,olsada olur olmasada olur gibi, yaşıyor.Böyle islama karşı kayıtsız yaşayan kişileri bu imanları son nefeslerinde kurtarabilimi bilemiyorum.Unutmamak gerekirki Ahirette müslümanlara en çok şefaatçi olacak ve şefaati en makbul olacak olan kuranı kerimimizdir.
Bir olaydaha anlatmak istiyorum;Namazdan sonra cemii bahçesinde oturup sohbet ederken,yanımıza bir arkadaş daha geldi,bu arkadaş emekli bir imammış,ömrünün en az 25,30 yılını camiilerde imamlık yaparak geçirmiş,
çocukluğunda ailesi fakir olduğu için,birisi hayırına köyünden getirip bir kuran kursuna yerleştirmiş bu vesile ile okumuş imam olmuş.Bu arkadaş aynı zamandada hafız,hafızlığını unutmamak içinde her namazın ardından camiide birazdaha fazla kalıp hafızlığını yenilemeğe çalışıyor.sohbetimiz esnasında hafızların en çok insan suresini ezberlerken zorluk çekiyorlarmış galiba dedim, emekli hoca efendi, Kuranı kerimde insan suresi diye bir süre yokki diye cevap verdi,bende biraz mahcup oldum ve içimden bu adam emekli hoca,hemde hafız, olduğuna göre ben yanlış biliyorum galiba dedim.Eve geldiğimde Kuranı kerime baktım,kuranı kerimimizde insan suresinin var olduğunu gördüm.Bu durum gösteriyorki;hem o emekli imam hem'de biz müslümanlar hepimiz islama tam olarak kendimizi veremiyoruz.Ne Kitabımız Kuranı kerimi ve nede dinimizi tam ve mükemmel olarak öğrenmek için gayret sarfetmiyoruz.Bu noktadan şuraya varmek istiyorum; Demekki,İslam dinini yaşamak ve yaşatmak,sadece camii cemaatlerine kalsaydı ve camii hocalarının gayretleriyle iktifa edilmiş olunsaydı, Alla'ın(c.c)yardımı ile,Ülkemizde dini sahada faaliyet gösteren sivil toplum örgütleri ve Dini cemaatlerin gayretleri olmasaydı, Allahu alem,insanların çoğu ya ateist olurdu veya sadece nüfus cüzdanlarında adı şeklen müslüman kalırdı. Bu nedenledirki bu güne kadar sıraatı müstakim üzere olan ve bu sahadada Ülkemizde hizmet veren cemaatlerin hepsinden Allah c.c. ebediyen razı olsun.Emegi geçenleri Rabbim en güzel şekilde mükafaatlandırsın.
İnşallah.Amin.
Camilerimizde işlenen bidatlara gelince;Bazı kimselerin sürekli camiilerde aynı yeri,aynı direğin yanını sanki tapulu malıymış gibi,tercih etmeleri ve orasını başka insanlardan kıskanmaları, Bu konuda bir olayı anlatmak istiyorum: Büyüklerden bir zat diyorki; ben namazlarımı her zaman en ön safda kılıyordum, bir defasında arka saflarda namaz kılmak zorunda kaldım, namazda iken kelbime şöyle bir düşünce geldiki,Sen en ön safda namaz kılmağa layıksın, arka safda namaz kılmak sana yakışmaz v.s.Meğerse ben kendimi herkesden daha faziletli gördüğüm için hergün en ön safda namaz kılıyormuşum.Yani kibir alameti.Bu nedenledirki 40 yıllık namazımı kaza ettim (yeniden kıldım) diyor.Kendiminde bir kez yaşadığım bir olayı daha anlatmak istiyorum; Camiide gamet getirildi Cemaat saf düzeni almağa başladı, bir öndeki safda bir kişilik boşluk vardı benden sonra camiiye gelen ve benden birkaç yaş büyük olduğunu sandığım bir muhteremi ön safdaki boşluğu doldurması için kolundan tutup ön safa göndermeğe çalıştım.Fakat ne mümkün muhterem yok ben senden sonra cammiye geldim orası senin hakkın,sen benden önce geldin diyor başka birşey demiyordu ve o muhterem kişi haklıydı, Rabbim dünyadada ve ahiretdede onu iyliklerle mükafaatlandırsın.Nihayet safdaki boşluğu ben doldurdum. Zenginlerin gittiği bir camide ise; Herzaman gördüğüm bir manzara bazı kişilerin sanki en ön safda namaz kılması onun en doğal hakkıymış gibi,en ön safa geçmek için camaati ezip geçiyor.Zahirki o kişi sosyal hayatta da ve iştimai hayatdada böyledir her halde, Yani hak hukuk tanımaz.Camiilerde işlenen bidatlardan biriside;müezzin efendi tarafından getirilen gametin ayakta dinlenmesi (Çok önemli), Müezzin efendinin camide getirdiği gameti ayakta dinlemenin küfüre yakın günah olduğunu söleyen alimlerimiz vardır.Çok dikkat etmek lazım. İmam efendilerde bu duruma çok dikkat etmeleri ve cemaate örnek olmaları gerkir. Namaz kılanın önünden geçilmesi,Saf düzeninin bilinmemesi. Camide saf düzeni, İmamın tam arkasından başlar,sonra sağ tarafa bir kişi, sonra sol tarafa bir kişi,sonra sağlı ve sollu taraflara dizilerek devam eder.birinci saf tamam olunca yine ikinci safda hocanın tam arka hizasından başlar ve bir sağa bir sola Camaat dizilir.eğer safın tamam olmasından sonra bir kişi tek başına kalacaksa, ikinci safdan bir kişi safa durmaz ve yine imamın arka hizasından üçüncü safta tek başına kalan kişi ile saf tututar. Eğer camiye bir üçüncü kişi daha gelirse o kişide bir önceki ikinci safdaki tek kişilik boşluğu doldurur.İslamiyet işte bölylesine güzel bir dindir hiç kimseyi mağdur etmez.Günümüz camilerinde bu saf düzenine uyulduğunuda hiç görmedim. Camilerde işlenen bidatlardan biriside,cemaat camiden çıkınca sıraya geçip bir birlerini kutluyorlar bu ise,bidattır ve bizzat Rasülallah tarafından külliyen yasaklanmıştır.BİDAT; SONRADAN İNSANLARIN İSLAMA KENDİ KAFALARINA GÖRE YAMADIKLARI ADETLERDİR.BİDATLARDA HİÇBİR NUR YOTUR.der (Mektubatı İmamı Rabbani), Üsdat Bediüzaman ise; Bidatları kabuğu soyulmuş meyveye benzetir.Meyvenin kabuğunu soyunca çok kısa bir süre güzel gibi gözükür fakat, Soyulan meyvenin yüzü hemen rengi koyulaşır ve bozulmağa başlar.İşte bidatlarda böyledir. Camilerde en çok işlenen bidatlardan biriside kişi secdede veya tahiyatda iki ayağınında sırtını yere yapıştırıyor.Böyle yapıldığında namzın bozulcağını söyleyen alimlarimiz vardır.doğrusu Resulallah efendimiz sağ ayagını diker sol ayağı üzerine otururdu. Kısacası namaz süresince hiç olmazsa ayak parmak uçlarından birisinin iç rarafı yere değmelidir: kişinin namazda secdeye varırken iki ayağını birden havaya kaldırması veya iki ayağınında sırtının yere yapıştırılması namazı sakatlar:Birde hiç bir sebep yokken öksürür gibi yaparak kişi boğazını temizyor. Buda namazın bozalmasına sebep oluyor. Namazlarımızda işlenen hatalarımızdan biriside namaz rükünleri sırasında ne zaman nereye bakmamız gerektiği konusundaki hatalarımızdır. Namazda kıyamda (Ayakta)iken, secdede başımızı koyacağımız yere bakmalıyız
rükuda ayak parmaklarının ucuna, secdede ise burun uçlarına,Tahiyatta ise dizlerimizin üzerine ve ellerimize bakmamız gerekir.Namaz çok kıymetli bir ibadet olduğu için,namazın her rüknü çok önem arz etmektedir. Örneğin, namazda secdede iken elimizin parmakları yan yana bitiştirmeli tahiyatta (Otururken) dizler üzerine rahat bir vaziette serbest bırakılmalı,rükuda ise ellerimizle dizlerimizi iyice kavramalıyız.(H.z Enes.r.a.),Birde secdeden kıyama (ayağa)kalkarken yerden destek almak için ellerimizi yumuruk yaparak kalkmamalıyız,zira yumruk hiddetin bir alametidir. Namazda ise kul tevezzu ve mahviyet,hiçlik halinde bulunmalıdır.Öyleyse Secdeden kıyama kalkmak için yerden destek almamız gerekiyor ise,ellerimizin iç tarafıyla yeri yoklar gibi yaparak desdek alınarak kalkınmalıdır(eller açık olduğu halde ellerimizin iç tarafıyla yerden destek alabiliriz,böyle yapmak Resulallah efendimizin sünnetidir..)
Birde namazda imam ile birlikte sureleri sesli olarak başkalarıda duyacak şekilde tekrar edenler oluyor,bu durumda imama uyan kişi için yanlıştır.Bazılarıda her rekatın başında besmele okuyor.,imama uyan kişinin her rekatın başında besmele i şerifeyi okumasına gerek yoktur.Namazda İmamdan önce Hareket etmemeli,secdeden başımızı imamdan önce kaldırmamalıyız.Namzda imamdan önce secdeden başını kaldıranlar için Rasulallah efendimiz başlarının eşşek başına çevrileceğinen korkmazlarmı diyor.Yine Namazde (erkekler için) Secdede dirseklerini yere yapıştırmaları ve secdede ellerin kafasından ileriye uzatılması eleştirilmiş,böyle yapanlarında bu hareketleri Rasulallah tarafından köpeğe benzetilmiş.Bir islam büyüğü diyorki perde açılsada namazlarında böyle hatalı hareketler yapanlar misal aleminde kendilerini görselerdi.
Başlarının eşek başı gibi olduğunu görürlerdi diyor. Fakat daha sayamıyacağımız o kadar çok namazın rükünlerini belki bilmeyen belkide bildiği halde önem vermediği için uymayan okadar çok müslüman varki inşaallah Rabbim namaza icabetlerini tamamen boşa çıkarmaz.Birileride Cami'ye geliyor,hemen camiye girer girmez camii kapısının önünde namaza duruyor,yani tüm cammiyi önüne alımış oluyor.Bu haldeyken sonradan camiye gelenler namaz kılan kimsenin önünden geçmek zorunda kalıyorlar.
Yani koca cami boşken birisinin caminin hemen girişinde veya tam ortasında namaza durması halinde,diğer müslümanları günaha sokmuş oluyor. Tabiki bu kişininde cami adabından bi haber olduğunu söylüyebiliriz.Birde cami camaati camaatden zengin ve maddi durumu çok iyi olan kişilere karşı aşırı şekilde tazimde bulunuyorlar. Kişiye zenginliği için tazimde bulunan dinin üçte ikisini yıkmış olur. (Hadisi şerif):Bu konularda söylenecek o kadar çok mesele varki belki bir kitap olur.biz bu yazılarımızla istenilen fayda sağlanıp sağlanamamsından tam olarak emin olmadığımızdan,bu kadarla iktifa ediyoruz.Ezan okunurkende müezzinin söylediklerini tekrar etmeliyiz ve kesinlikle ezana saygımızdan dolayı konuşmamalıyız.Birde Namazda imam efendi zamlı sure okurken bazen unuttuğu oluyor surenin devamını getirebilmek için aynı ayeti bir kaç kez tekrarladığı oluyor ve cemaatten surenin devamını hatırlatanlar oluyor.Bu konuda şunu söylemeliyim eğer imam efendi surenin devamını iki kez tekrar ettiği halde ayetin devamını getiremiyor ise hemen rükü'ya varmalıdır.Eğer surenin devamını hatırlamak için en son okumuş olduğu ayeti üç kez veya daha fazla tekrar ederse imam efendinin Namazı bozulur.İmamın namazının bozulmasıylada tüm camaatinde namazı bozulmuş olur.bu halde imam efendi büyük bir vebal altına girer.Çok dikkat etmek lazım.Birde,günümüzde camilerimizin çoğu kadınların akına uğramakatadır
(Kadınların namaz kılmaları için en sevaplı olan yer,hücrelerinin(evlerindeki odalarının)köşesidir.(hadisi şerif)
İmam efendilerde,Namazlarda;azap ve cehennemle tehditle biten ayetlerden ziyade,daha çok sonu müjdeleyen ayetlerle veya rahmet ayetleriyle veya af ve mağfiretle biten ayatlerle biten süre veya ayetleri okumaları tavsiye edilmiştir.(Hadisi şerif) ...............................................................................
SELAM VE DUA İLE
19 Ağustos 2014 Salı
günümüz TAGUTLARI
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM İnsanlar cahiliye döneminde kendi elleriyle taptıkları putlara taparlarmış,İslamiyetle birlikte diğer hanif dinlerde olduğu gibi gerek afaki putlar yıkılarak ve gerekse enfüsü putlar kırılarak kuranı kerim ve Resulüllah'ın tebliği ışığında tevhid inancına yönelinmiş,Bugün itibarıylada yine günümüzde dünyanın çeşitli bölgelerinde islamiyetle müşşerref olmamş insanların çeşitli nesnelere taptıkları görülmektedir. Esasen insan kalbi aynayi samed olduğndan bir şeye tapınma ihtiyacı mutlaka hissediyor ve tapınma gereği duyuyor.HAK DİN OLAN İSLAM DİNİNİ TANIMA ŞEREFİNE EREMİYEN BUDİSTLER ATEŞPERESTLER VE DİĞER BATIL DİNLERE İNANANLAR AYNEN KÜÇÜK BEBEKLERİN ANNESİNİN MEMESİ SANARAK PLASTİKTEN YALANCI EMZİKLERLE OYALANAN BEBEKLER GİBİ HUREFELERLE OYALANIYORLAR.(Mehmet Kırkıncı hocamız)Günümüz basın yayın araçlarının bu kadar geliştiği bir ortama rağmen insanların helen müslümanlıkla tanışamamış olmaları ne büyük bir talihsizliktir. Belkide bu insanların halen sapık inançlarda kalmalarında biz müslümanlarında ihmali olsa gerek.Bu yazıda asıl maksatımız, sapık dinler değil,Bilhassa dindar gözüküpte gerek afaki ve gerekse enfüsü nesneleri ilah edinenler hakkında olacak;
Gördünmü nefsini ilah edineni,Yine sevgili peygamber efendimiz tebük seferinden dönerken sahabe efendilerimiz soruyorlar bundan başka cihad varmıdır ya resulallah Peygamber efendimiz evet var diyor küçük cihatdan büyük cihada döndük.Büyük cihad nedir ya resulallah denildiğinde nefsin cihadıdır diyor.(Allahümme salli ala seyidina ve nebiyina muhammed).
Bazıları çocuğunun islam disiplinine göre yetişmesine gönlü razı olamıyor.Ve istiyorki çocuğu haram veya helal hiç farketmez tüm dünya zevklerini tatsın yaşasın istiyor.Yani çocuğunu yanlış seviyor,Çocuğu için madi ve manevi her şeyini feda etmekle onu adeta ilahlaştırıyor.
Halbuki'' islamiyette helal dairesi geniştir her türlü zevke,keyfe kafidir''(üsdat Bediüzzaman Said Nursi),anne Çocuğunu islam terbiyesine göre yetiştirirken,baba ise, çocuğnu en çetin ve korkunç kabir azabından ve ahiret azap ve sıkıntılarından korumak için,çocuğuna dini akideleri öğretmeli veya islam terbiyesine göre yetişmesi için mutlaka gayret sarfetmeli.aklı başında olan insan Çocuğunu çok seviyorsa onu islam terbiyesine göre yetiştirerek,hem dünyada mutlu olmasını ve hemde ahirette kurtuluşuna vesile olmalıdır.
Aşırı menfaat sevgiside günümüzün meşhur tağutlarındandır.Öyleki kişi,kimde azıcıkda olsa bir dünyalık menfaati varsa o kişiye kul köle oluyor.Dünyalık menfaati yoksa çoğu kez duymamazlıktan veya görmemezlıkten geliyor.İsterse o kişi muttaki bir müslüman bile olsa,sanki onu yok sayıyor.Onun için varsa yoksa dünyalık dünya menfaati.Kişi bu şekilde menfaatlerini ve menfaatlerini temin edebileceği kişileri tagutlaştırmış oluyor.
Hayvan sevgiside keza aynı,kişi kedisini veya köpeğini aşırı şekilde seviyor.Oysa hayvanlarıda hayvanlara layık oldukları kadar sevmeli onlara zulüm etmemeli,yaşamlarına yardımcı olunmalı fakat,Hayvan sevgisininde diğer sevgiler gibi tüm manevi benliğimizi ve kalbimizi kaplamasına izin verilmemelidir.Aksi olduğu taktirde adete onlarıda tagutlaştırmış oluruz.Her kime veya her neye,Allah c.c.nun şevkatinden fazla şefkat gösterilirse o'şeye zülüm edilmiş olur.
Birde Halkın baskısı ve korkusu var,İnsan hakdan korkması gerekirken halkdan korkuyor ve halkın tercihini önde ve revaşda tutuyor Ve halkı tağutlaştırıyor.H.z.Aişe Validemiz kendisinen nasihat isteyen bir sahabe efendimize bakın ne diyor;kişi halkı razı etmek için hakkı darıltırsa Allah,c.c. o kişiyi halkın eline birakır,yani inayet ve rahmetini kısar veye keser.Kimde halkın darılma ve kızmasına rağmen hakkı razı ederse Allah o kişiye yeter.Yani o kişiye rahmet ve inayetiyle yardım eder.
Günümüzde kimileride parayı tağutlaştırıyor.Para kazanmak için helal haram hiç bir sınır tanımıyor,Bu devirde faizde haram olurmu diyenler var,bu husus ise kuranı kerimde açıkça belirtilmiştir.Yani faiz kesinlikle haramdır.Gel görkü müslüman açıkdan veya zımmi olarak faizle iş görüyor.Sonra karun gibi bir hal alıyor,malının zekatınıda vermeğe eli varmıyor.Hasılı ayağı kayıp gidiyor. Gerek faiz konusunda ve gerekse zekat konusunda çok hasas davranan müslüman kardeşlerimizde az değil,Allah onlardan razı olsun.
Malum kimi müslümanında bir makama gelince,adeta makamını tağutlaştırıyor ve ayağı kayıyor.Kişi makamının elden gitmemesi için girmediği şekil boya ve renk kalmıyor. Halbuki bilmiyorki onunda imtihanı makamla oluyor.Yani sana makam verilince görelim bakalım hakkımı tercih ediyorsun makamımı,Makam sevgisi ise dünya sevgisinin en büyüğü ve dünya sevgisinin başıdır.
Bir diğer tağut ise şehvet;Şehvet ise birisi halk arasında yaygın olarak bilinen malum kadın erkek meselesi,Öyle insalarda varki maddi durumu iyi hiçbir dünya promlemi yok sadece işi gücü şehveti peşinde koşmak.Adamın kabir suali sırat köprüsü hesap mizan,cehennem gibi bir endişesi hiç yok.Aklına bile gelmiyor.Hayvanlar gibi belki daha aşşağı bir hayat seviyesini tercih ediyor.Her şeyi nefsine feda ediyor.Bu konuda yaşanmış ve halka mal olmuş kısa bir hikaye anlatmak istiyorum:Osmanlılar zamanında,bir vezirin kani isminde bir akrabası bir romen kızına aşık olur.Nihayet kız durumdan haberdar edilir.Romen kızı bizim kaninin iyiyden iyiye sırıl sıklam aşık olduğunu anlayınca,derki kani ile evlene bilmem için bir tek şartım vardır.Nedir şartın denildiğinde,eğer kani benim dinime girer ise,yani Hiristiyan olur ise,onunla evlenebilirim der.Bu haberi alan bizim kırk yaşındaki kani,
tarihi şu sözünü söyler''kırk yıllık kani olurmı yani''Bizde günümüz şehvetlerine karşı nefsimize kaninin söylediği gibi aynı sözlerle muhalefet etmeliyiz.Şehvetin bir başka tagutlaşan şekli ise;Yeme içme meselesi,kişi belki bir kebap yemek için bir şehirden başka bir şehre kadar gidebiliyor.Veya Ev Araba zevk ve şehveti gibi işi gücü dünyalık peşinde koşmak oluyor. İşte bu sayılanlar gibi bir çok tagutlara tapılıyor.İşin garbi neye taptığınıda bilmiyor.Böylece insan nefsinin her istediğinin peşinde koşmakla, insan nefsini ilah edinmiş oluyor.O istiyorki canı ne istiyorsa onu yiyip içsin,Canı kiminle konuşmak istiyorsa onunla konuşup onunla ünsiyet etsin.''NEFSİNİ HEVASINI PUT EDİNENİ GÖRDÜNMÜ(45/23).Oysa gerek afakda ve gerekse nefsinde insanın ilk tercihi Rabbül alemin olmalıdır.Çünkü mülk onundur.Biz onun hem mülküyüz hemde memlüküyüz(Allahın köleleriyiz) öyle ise ondan izinsiz onun mülkünde tasarruf etme yetkimiz yoktur.(Haramlara giremeyiz,Haddimizi aşamayız.)Ve her sevgi korku endişe iradi tercih.akıl,hayal,sevinç v.s tüm duygu ve düşüncelerimizde Allah(c.c) rızasını gayei maksat yapmalıyız.Her işimizde niyetimiz Allah(c.c.)rısanı kazanmak olmalıdır.
''Maksudun her neyse mabudun odur''(İ.Rabbani)
Bu kadar kirlenmiş bir dünyada nefsini ve malını temiz tutabilen az'dan'da az insanlara
SELAM OLSUN
Gördünmü nefsini ilah edineni,Yine sevgili peygamber efendimiz tebük seferinden dönerken sahabe efendilerimiz soruyorlar bundan başka cihad varmıdır ya resulallah Peygamber efendimiz evet var diyor küçük cihatdan büyük cihada döndük.Büyük cihad nedir ya resulallah denildiğinde nefsin cihadıdır diyor.(Allahümme salli ala seyidina ve nebiyina muhammed).
Bazıları çocuğunun islam disiplinine göre yetişmesine gönlü razı olamıyor.Ve istiyorki çocuğu haram veya helal hiç farketmez tüm dünya zevklerini tatsın yaşasın istiyor.Yani çocuğunu yanlış seviyor,Çocuğu için madi ve manevi her şeyini feda etmekle onu adeta ilahlaştırıyor.
Halbuki'' islamiyette helal dairesi geniştir her türlü zevke,keyfe kafidir''(üsdat Bediüzzaman Said Nursi),anne Çocuğunu islam terbiyesine göre yetiştirirken,baba ise, çocuğnu en çetin ve korkunç kabir azabından ve ahiret azap ve sıkıntılarından korumak için,çocuğuna dini akideleri öğretmeli veya islam terbiyesine göre yetişmesi için mutlaka gayret sarfetmeli.aklı başında olan insan Çocuğunu çok seviyorsa onu islam terbiyesine göre yetiştirerek,hem dünyada mutlu olmasını ve hemde ahirette kurtuluşuna vesile olmalıdır.
Aşırı menfaat sevgiside günümüzün meşhur tağutlarındandır.Öyleki kişi,kimde azıcıkda olsa bir dünyalık menfaati varsa o kişiye kul köle oluyor.Dünyalık menfaati yoksa çoğu kez duymamazlıktan veya görmemezlıkten geliyor.İsterse o kişi muttaki bir müslüman bile olsa,sanki onu yok sayıyor.Onun için varsa yoksa dünyalık dünya menfaati.Kişi bu şekilde menfaatlerini ve menfaatlerini temin edebileceği kişileri tagutlaştırmış oluyor.
Hayvan sevgiside keza aynı,kişi kedisini veya köpeğini aşırı şekilde seviyor.Oysa hayvanlarıda hayvanlara layık oldukları kadar sevmeli onlara zulüm etmemeli,yaşamlarına yardımcı olunmalı fakat,Hayvan sevgisininde diğer sevgiler gibi tüm manevi benliğimizi ve kalbimizi kaplamasına izin verilmemelidir.Aksi olduğu taktirde adete onlarıda tagutlaştırmış oluruz.Her kime veya her neye,Allah c.c.nun şevkatinden fazla şefkat gösterilirse o'şeye zülüm edilmiş olur.
Birde Halkın baskısı ve korkusu var,İnsan hakdan korkması gerekirken halkdan korkuyor ve halkın tercihini önde ve revaşda tutuyor Ve halkı tağutlaştırıyor.H.z.Aişe Validemiz kendisinen nasihat isteyen bir sahabe efendimize bakın ne diyor;kişi halkı razı etmek için hakkı darıltırsa Allah,c.c. o kişiyi halkın eline birakır,yani inayet ve rahmetini kısar veye keser.Kimde halkın darılma ve kızmasına rağmen hakkı razı ederse Allah o kişiye yeter.Yani o kişiye rahmet ve inayetiyle yardım eder.
Günümüzde kimileride parayı tağutlaştırıyor.Para kazanmak için helal haram hiç bir sınır tanımıyor,Bu devirde faizde haram olurmu diyenler var,bu husus ise kuranı kerimde açıkça belirtilmiştir.Yani faiz kesinlikle haramdır.Gel görkü müslüman açıkdan veya zımmi olarak faizle iş görüyor.Sonra karun gibi bir hal alıyor,malının zekatınıda vermeğe eli varmıyor.Hasılı ayağı kayıp gidiyor. Gerek faiz konusunda ve gerekse zekat konusunda çok hasas davranan müslüman kardeşlerimizde az değil,Allah onlardan razı olsun.
Malum kimi müslümanında bir makama gelince,adeta makamını tağutlaştırıyor ve ayağı kayıyor.Kişi makamının elden gitmemesi için girmediği şekil boya ve renk kalmıyor. Halbuki bilmiyorki onunda imtihanı makamla oluyor.Yani sana makam verilince görelim bakalım hakkımı tercih ediyorsun makamımı,Makam sevgisi ise dünya sevgisinin en büyüğü ve dünya sevgisinin başıdır.
Bir diğer tağut ise şehvet;Şehvet ise birisi halk arasında yaygın olarak bilinen malum kadın erkek meselesi,Öyle insalarda varki maddi durumu iyi hiçbir dünya promlemi yok sadece işi gücü şehveti peşinde koşmak.Adamın kabir suali sırat köprüsü hesap mizan,cehennem gibi bir endişesi hiç yok.Aklına bile gelmiyor.Hayvanlar gibi belki daha aşşağı bir hayat seviyesini tercih ediyor.Her şeyi nefsine feda ediyor.Bu konuda yaşanmış ve halka mal olmuş kısa bir hikaye anlatmak istiyorum:Osmanlılar zamanında,bir vezirin kani isminde bir akrabası bir romen kızına aşık olur.Nihayet kız durumdan haberdar edilir.Romen kızı bizim kaninin iyiyden iyiye sırıl sıklam aşık olduğunu anlayınca,derki kani ile evlene bilmem için bir tek şartım vardır.Nedir şartın denildiğinde,eğer kani benim dinime girer ise,yani Hiristiyan olur ise,onunla evlenebilirim der.Bu haberi alan bizim kırk yaşındaki kani,
tarihi şu sözünü söyler''kırk yıllık kani olurmı yani''Bizde günümüz şehvetlerine karşı nefsimize kaninin söylediği gibi aynı sözlerle muhalefet etmeliyiz.Şehvetin bir başka tagutlaşan şekli ise;Yeme içme meselesi,kişi belki bir kebap yemek için bir şehirden başka bir şehre kadar gidebiliyor.Veya Ev Araba zevk ve şehveti gibi işi gücü dünyalık peşinde koşmak oluyor. İşte bu sayılanlar gibi bir çok tagutlara tapılıyor.İşin garbi neye taptığınıda bilmiyor.Böylece insan nefsinin her istediğinin peşinde koşmakla, insan nefsini ilah edinmiş oluyor.O istiyorki canı ne istiyorsa onu yiyip içsin,Canı kiminle konuşmak istiyorsa onunla konuşup onunla ünsiyet etsin.''NEFSİNİ HEVASINI PUT EDİNENİ GÖRDÜNMÜ(45/23).Oysa gerek afakda ve gerekse nefsinde insanın ilk tercihi Rabbül alemin olmalıdır.Çünkü mülk onundur.Biz onun hem mülküyüz hemde memlüküyüz(Allahın köleleriyiz) öyle ise ondan izinsiz onun mülkünde tasarruf etme yetkimiz yoktur.(Haramlara giremeyiz,Haddimizi aşamayız.)Ve her sevgi korku endişe iradi tercih.akıl,hayal,sevinç v.s tüm duygu ve düşüncelerimizde Allah(c.c) rızasını gayei maksat yapmalıyız.Her işimizde niyetimiz Allah(c.c.)rısanı kazanmak olmalıdır.
''Maksudun her neyse mabudun odur''(İ.Rabbani)
Bu kadar kirlenmiş bir dünyada nefsini ve malını temiz tutabilen az'dan'da az insanlara
SELAM OLSUN
9 Ağustos 2014 Cumartesi
müslüman nasıl olmalıdır
BİSMİLLAHİRRAHMENİRRAHİM Günümüz insanlarından iki konuda hiç cahil göremeyiz. Bunlardan birisi siyaset,ikincisi ise dini konulardır.Bakarsınki kahve önlerinde veya çeşitli topluluklarda insanlar hiçde üzerlerine vazife olmadığı halde siyaset konuşuyorlar,veye çeşitli eğlencelerle en değerli sermayesi olan ömür sermayesini en değersiz şeylerde harcıyorlar. Öyleki siyaset konusunda sanki her insanın söylüyeceği bir sözü vardır adeta.
Ey kardeş kendimize gelmeliyiz ve aklımızı iyi kullanmalıyız Bu dünyaya hangimizin daha güzel ve faydalı işler yapacağımızı denemek için gönderilmişiz.Zaman ise en kıymetli sermayemizdir.Bu nedenledirki sahabe efendilerimiz Allah (c.c.) zikrinden geri kalmamak ve vakitlerini boşa harcamamak için hamurun pişmesine dahi vakit harcamadan bulamaç yapıp yemişler. Bizim gibi pişmiş yemeği daha fazla lezzet almak için birde fırınlamasını beklememişler.Bu konuda bir kıssa;Şeyh efendilerinden birisi bir müritle hac yolculuğuna çıkarlar,yolculuk boyunca hep Allah(c.c) zikir,tesbih ve ibadetle geçer,Yalnız şey efendi mürüde senin adın ne diye sorar,
müritde,ben falanca oğlu filan(Dedesinin ve babasının isminide zikreder).yani tüm hacca gidiş ve dönüş süresine bu kadarcık konuşurlar.Nihayet hac yolculuğu sona erince şeyh efendiden mürüdin refakatinden memnun olup olmadığı sorulunca,şeyh efendi iyi fakat biraz geveze der.Ben ona ismini sordum o bana atalarınında ismini saydı der.işte zamanın kıymetini anlamak
Bir başka kıssa.Bir islam alimi,velasri suresindeki Allah(c.c) asra yemin etmesini bir türlü çözemez.Zamanın ne hikmeti varki rabbimiz asra yemin ediyor diye düşünür dururken,
çarşıda buz satan birisiyle karşılaşır.Telaş içinde çığırtğanlık yaparak buz satan bu adama,derki nedir bu telaşın kardeşim ihtiyacı olan buzunu alır.Neden bu kadar telaş ediyorsun.Adam derki durmuyor muhterem durmuyor sıcakdan buzlarım eriyor. O Allah dostu meseleyi hemen anlar
Demekki zamanda böyle her an eriyor.Onu değerlendirip zamanı Rabbimizin izni dairesinde kullanarak fanilikden bakiye tebdil etmeliyiz.Bu dünyada vaktini bekaya tebdil edenlere ne mutlu,ne bahtiyar o insanki bu fani dünyada,kendisine;kabirde
arkadaş, sıratta yoldaş,cennette çeşitli niğmetlere dönüşecek baki bir ahiret hayatını bu dünyada kazanmıştır.
İkinci bir husus ise,dini konularda sanki herkesin kafasına göre söylüyebileceği bir sözü oluyor.Yani bir çok kişi kafasına göre dini konularda yorum yapmağa çalışıyor.
Ey kardeş;Peygamber efendimize bir husus sorulduğunda eğer o konuda veya benzer olaylar hakkında bir ayet inmiş ise sorunun cevabını açıklarlar ve sahabe efendilerimizin sorunlarını çözerdi, eğer sorulan soru veya benzer olaylar hakkında bir ayet inmemiş ise, cevap vermez sukut ederlerdi,
nihayet o konuda vahiy geldiğinde cevap verirlerdi.Dini konularda herkesin kafasına göre ahkam kesip fetva vererek dinimize bidatlar sokmamak için denilmişki;Fetvaya ehil olmayanın fetvasında isabet ederse bir günah,eğer fetvasında isabet ettiremez ise iki günah işlemiş olur.Fetva ehlinin ise fetvaya teşviki için, fetva vermeğe ehil olanın(müceddit alimler,her yüz yılda bir.her bin yılda ise bin yılın mücedditi gelir,yani gönderilir) fetvasında isabet ettiremez ise bir sevap,fetvasında isabet ettirir ise; iki sevap kazanır denilmiştir.
Gelelim asıl meselemize Müslüman kimdir;Bir gün Resülallah efendimiz sahebe efendilerimizle oturuyorken temiz giyimli birisi gelir.İman nedir Ya resulallah diye sorar,Resulallah efendimizde imanın şartlarını sayar,sonra islamı sorar,Resulallah efendimizde islamın şartlarını sayar,sonra Resulallah afendimize ihsanı sorar.İhsan nedir Ya Resulallah der.Peygamber efendimizde; İhsan kişinin Allah'ı(c.c)görüyor gibi ibadet etmesidir der. biz onu göremiyoruz ama o bizi görüyor.Sonra Resulallah efendimizden kıyamet saatinin nezaman olacağını sorunca,Peygamber efendimizde,soru sorulan bu hususda sorandan daha bilgili değildir der.Sonra Resulallah efendimiz sahabe efendilerimize bu soruları soranın yanına getirmelerini ister,fakat soru soranı bulamazlar.Sonra Peygamber efendimiz,soru soran Cebraildi,size dininizi öğretmek için gelmişti,der.
Bizim dinimiz islam; Sadıkıl vaadil emin olan Resulallah efendimizin talim ve sünnetiyle ekmel bir şekilde tamamlamıştır.Günümüzde ise kim olursa olsun,isterse ilahiyatçı prof'lar olsun,bana göre şöyle,benim görüşüme göre böyle gibi, saçma sapan görüşleriyle veya zaruretten doğan bazı fetvaları sanki bugün tüm müslümanların bu görüşlere göre islamı yaşamaları gerekiyormuş gibi fetva vermeleri islama bidatlar sokmaları insanların kafasını bulandırmaktan başka bir işe yaramıyor.Bir kimse islamı konularda bana göre şöyle veya böyle diyebiliyorsa,o kişinin o anda adını hatırlıyamadığı bir ayet meali veya hadisi şerif veyahutda müceddit bir alimin görüşü olmalıdır. Biz müslümanlar aynen ebu bekir sıddık efendimizin dediği gibi demeliyiz.o ne demişti.Resulallah efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) miraçdan döndüğünde, mekke müşriklerinden bir kaçı, ebu bekir efendimize gelerek senin arkadaşın bu gece miraca gittiğini, Rabbi ile görüşüp geldiğini sölüyor(yani kafirlere göre bu kadarda yalan olmazki anlamında) Ebu bekiri sıddık efendimiz bakın onlara nasıl cevap veriyor.Tek kelime ve hiç bir yorum yapmadan Bu sözleri o 'mu söylüyor.Evet ya Senin arkadaşın Muhammed söylüyor.(a.s.m)"O SÖYLÜYORSA DOĞRU SÖYLÜYORDUR". der.İşte kardeşim müslüman bu,yoksa bana göre sana göre değil islam Resulallah efendimiz ne getirmişse aynen biat etmeliyiz.
Nefsimize veya diğer insanlara göre hoş görünmek veye dikkat çekip meşhur olmak için değil.Allah ve Resülünü razı etmek için kuran ve sünnetine tam ittiba etmeliyiz.Halkı değilde Hakkı memnun etmeliyiz. Halk peres değil Hak peres olmalıyız.
Müslüman; Düşmanlarına karşı sulhkerane muamele eden,yani barışık bir vaziyette yaşayan ve dostlarına karşı ise; mürüvetkerane hareket eden.Yani dostlarının acı ve sevinçlerini paylaşan, gerektiğinde iyilik yapan ve hatalarını yüzlerine incitmeden söyleyip nasihatta bulunan ve dahi müslüman; elinden ve dilinden diğer insanların emin olduğu kişidir.(Mümin : insanların ırızının,namusunun, şerefinin,sırrının,nefsinin,malının zarar görmeyecegi hususunda, güvenilip itimat edilebilecek kimsedir.) .... ......
SELAM VE DUA İLE
Ey kardeş kendimize gelmeliyiz ve aklımızı iyi kullanmalıyız Bu dünyaya hangimizin daha güzel ve faydalı işler yapacağımızı denemek için gönderilmişiz.Zaman ise en kıymetli sermayemizdir.Bu nedenledirki sahabe efendilerimiz Allah (c.c.) zikrinden geri kalmamak ve vakitlerini boşa harcamamak için hamurun pişmesine dahi vakit harcamadan bulamaç yapıp yemişler. Bizim gibi pişmiş yemeği daha fazla lezzet almak için birde fırınlamasını beklememişler.Bu konuda bir kıssa;Şeyh efendilerinden birisi bir müritle hac yolculuğuna çıkarlar,yolculuk boyunca hep Allah(c.c) zikir,tesbih ve ibadetle geçer,Yalnız şey efendi mürüde senin adın ne diye sorar,
müritde,ben falanca oğlu filan(Dedesinin ve babasının isminide zikreder).yani tüm hacca gidiş ve dönüş süresine bu kadarcık konuşurlar.Nihayet hac yolculuğu sona erince şeyh efendiden mürüdin refakatinden memnun olup olmadığı sorulunca,şeyh efendi iyi fakat biraz geveze der.Ben ona ismini sordum o bana atalarınında ismini saydı der.işte zamanın kıymetini anlamak
Bir başka kıssa.Bir islam alimi,velasri suresindeki Allah(c.c) asra yemin etmesini bir türlü çözemez.Zamanın ne hikmeti varki rabbimiz asra yemin ediyor diye düşünür dururken,
çarşıda buz satan birisiyle karşılaşır.Telaş içinde çığırtğanlık yaparak buz satan bu adama,derki nedir bu telaşın kardeşim ihtiyacı olan buzunu alır.Neden bu kadar telaş ediyorsun.Adam derki durmuyor muhterem durmuyor sıcakdan buzlarım eriyor. O Allah dostu meseleyi hemen anlar
Demekki zamanda böyle her an eriyor.Onu değerlendirip zamanı Rabbimizin izni dairesinde kullanarak fanilikden bakiye tebdil etmeliyiz.Bu dünyada vaktini bekaya tebdil edenlere ne mutlu,ne bahtiyar o insanki bu fani dünyada,kendisine;kabirde
arkadaş, sıratta yoldaş,cennette çeşitli niğmetlere dönüşecek baki bir ahiret hayatını bu dünyada kazanmıştır.
İkinci bir husus ise,dini konularda sanki herkesin kafasına göre söylüyebileceği bir sözü oluyor.Yani bir çok kişi kafasına göre dini konularda yorum yapmağa çalışıyor.
Ey kardeş;Peygamber efendimize bir husus sorulduğunda eğer o konuda veya benzer olaylar hakkında bir ayet inmiş ise sorunun cevabını açıklarlar ve sahabe efendilerimizin sorunlarını çözerdi, eğer sorulan soru veya benzer olaylar hakkında bir ayet inmemiş ise, cevap vermez sukut ederlerdi,
nihayet o konuda vahiy geldiğinde cevap verirlerdi.Dini konularda herkesin kafasına göre ahkam kesip fetva vererek dinimize bidatlar sokmamak için denilmişki;Fetvaya ehil olmayanın fetvasında isabet ederse bir günah,eğer fetvasında isabet ettiremez ise iki günah işlemiş olur.Fetva ehlinin ise fetvaya teşviki için, fetva vermeğe ehil olanın(müceddit alimler,her yüz yılda bir.her bin yılda ise bin yılın mücedditi gelir,yani gönderilir) fetvasında isabet ettiremez ise bir sevap,fetvasında isabet ettirir ise; iki sevap kazanır denilmiştir.
Gelelim asıl meselemize Müslüman kimdir;Bir gün Resülallah efendimiz sahebe efendilerimizle oturuyorken temiz giyimli birisi gelir.İman nedir Ya resulallah diye sorar,Resulallah efendimizde imanın şartlarını sayar,sonra islamı sorar,Resulallah efendimizde islamın şartlarını sayar,sonra Resulallah afendimize ihsanı sorar.İhsan nedir Ya Resulallah der.Peygamber efendimizde; İhsan kişinin Allah'ı(c.c)görüyor gibi ibadet etmesidir der. biz onu göremiyoruz ama o bizi görüyor.Sonra Resulallah efendimizden kıyamet saatinin nezaman olacağını sorunca,Peygamber efendimizde,soru sorulan bu hususda sorandan daha bilgili değildir der.Sonra Resulallah efendimiz sahabe efendilerimize bu soruları soranın yanına getirmelerini ister,fakat soru soranı bulamazlar.Sonra Peygamber efendimiz,soru soran Cebraildi,size dininizi öğretmek için gelmişti,der.
Bizim dinimiz islam; Sadıkıl vaadil emin olan Resulallah efendimizin talim ve sünnetiyle ekmel bir şekilde tamamlamıştır.Günümüzde ise kim olursa olsun,isterse ilahiyatçı prof'lar olsun,bana göre şöyle,benim görüşüme göre böyle gibi, saçma sapan görüşleriyle veya zaruretten doğan bazı fetvaları sanki bugün tüm müslümanların bu görüşlere göre islamı yaşamaları gerekiyormuş gibi fetva vermeleri islama bidatlar sokmaları insanların kafasını bulandırmaktan başka bir işe yaramıyor.Bir kimse islamı konularda bana göre şöyle veya böyle diyebiliyorsa,o kişinin o anda adını hatırlıyamadığı bir ayet meali veya hadisi şerif veyahutda müceddit bir alimin görüşü olmalıdır. Biz müslümanlar aynen ebu bekir sıddık efendimizin dediği gibi demeliyiz.o ne demişti.Resulallah efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) miraçdan döndüğünde, mekke müşriklerinden bir kaçı, ebu bekir efendimize gelerek senin arkadaşın bu gece miraca gittiğini, Rabbi ile görüşüp geldiğini sölüyor(yani kafirlere göre bu kadarda yalan olmazki anlamında) Ebu bekiri sıddık efendimiz bakın onlara nasıl cevap veriyor.Tek kelime ve hiç bir yorum yapmadan Bu sözleri o 'mu söylüyor.Evet ya Senin arkadaşın Muhammed söylüyor.(a.s.m)"O SÖYLÜYORSA DOĞRU SÖYLÜYORDUR". der.İşte kardeşim müslüman bu,yoksa bana göre sana göre değil islam Resulallah efendimiz ne getirmişse aynen biat etmeliyiz.
Nefsimize veya diğer insanlara göre hoş görünmek veye dikkat çekip meşhur olmak için değil.Allah ve Resülünü razı etmek için kuran ve sünnetine tam ittiba etmeliyiz.Halkı değilde Hakkı memnun etmeliyiz. Halk peres değil Hak peres olmalıyız.
Müslüman; Düşmanlarına karşı sulhkerane muamele eden,yani barışık bir vaziyette yaşayan ve dostlarına karşı ise; mürüvetkerane hareket eden.Yani dostlarının acı ve sevinçlerini paylaşan, gerektiğinde iyilik yapan ve hatalarını yüzlerine incitmeden söyleyip nasihatta bulunan ve dahi müslüman; elinden ve dilinden diğer insanların emin olduğu kişidir.(Mümin : insanların ırızının,namusunun, şerefinin,sırrının,nefsinin,malının zarar görmeyecegi hususunda, güvenilip itimat edilebilecek kimsedir.) .... ......
SELAM VE DUA İLE
7 Ağustos 2014 Perşembe
TEVBE
BİSMİLLAHİRRAHMENİRRAHİM
Rasüli Ekrem ''Nefsim kudret elinde olan Allaha yemin ederim ki,siz günah işleyipde tevbe etmezseniz,Allahü teala sizleri helak edip,yerinize ara sıra günah işleyip tevbe edenleri yaratır.'' der.Tevbe;Pişman olmak,nedamet duymak demektir.İnsan günahdan hali olamaz.Öyle ise Tevbeyi kendimize vird edinmeliyiz Rasulallah efendimiz ,ben günde rabbime 70 kere tevbe ediyorum, bazı hadisi şeriflerde bu sayı 100 olarak ifade ediliyor.oysa peygamberlerde ismet sıfatı hakimdir, Rabbimizin himaye ve korumasıyla günahsızdırlar.Bizler ise günahlarla çevrilmişiz.Bir insanın kendini hiç günahsız olarak görmesi bile büyük günahdır. Zira yusuf A:S ben nefsimi temize çıkarmam (nefsime güvenemem) Ancak rabbimin koruması başka diyor.Kişi günah işlediği zaman öncelikle kul hakkına girmiş ise kul ile helallaşmalı sonrada abdest alıp tenha bir yerde iki rekat namaz kılıp Rabbinden affını talep etmelidir.Eğer gerçekten ihlas sahibi birisi ise göz yaşı dökmelidir.Eğer işlediği günah Allahın hukuku ile ilgili ise yani emir veya yasaklarında haddi aşmış ise,tevbe etmeli ve hemen bir iyilik yapıp hasene işlemenin yollarını aramalıdır.Zira, Resulallah efendimiz bir hadisi şeriflerinde,kul bir günah işlediği zaman peşinden bir iyilik yaparsa o hasene o kötülüğe kefaret olur diyor. Eğer kişi günahı kamuya karşı işemiş ise, yani tüm bir toplumu ilgilendiriyorsa,bu taktirde kişi tüm toplumun faydalanabileceği bir hasene işlemesi gerekir ,yol köprü,çeşme,okul,cami gibi bir eser gücü yetiyorsa yapmalı eğer bunlara gücü yetmiyorsa,bir arazisine her kesin faydalanabileceği bir sebze veye meyve ekip,meyvasını veya sebze veye bostanını herkesin menfaatine sunmalı.bir su sebilide yapabilir.inşaallah bu şekilde bir iyilik yaparda niyetinide gösterişden uzak tutarsa rabbimizin affedebileceği umulur.Zira kamu ile helalleşmek en zor işlerden birisidir. Bihassa devlet mallarına karşı çok dikkatli olmalıyız.Zira devlet malı yetim malı hükmündedir.Kişilerlerle helallaşmak ise özür dilemek ve maddi bir kayıp varsa onu telafi etmek gerekir.eğer kişi ölmüş ve varisleride mevcut ise varisleri ile helallaşmak gerekir.Kişinin verisleri ilede helallaşması mümkün değil ise, ölen kişinin hayrına gasbedilen mal kadar sadaka vermek ve ölen kişiye dua etmekle inşallah helallaşılmış olur.Tevbeden bahsederken islam alimlerine göre bazı büyük günahlarıda sayalım.şirk koşmak, Haksız yere adam öldürmek,yalan yere şahitlik etmek,Sihir veya büyü işleriyle uğraşmak,Komşusuyla zina etmek,İffetli kadına iftirada bulunmak harpden kaçmak,Kölenin efendisinden kaçması,Faiz işleriyle uğraşmak,faiz yemek,İçki içmek,kumar oynamak,Yetim malı yemek,Ana ve babsına eziyet etmek,silayı rahmi kesmek.gibi günahları büyük günah olarak saymışlardır.Bazı islam alimleri ise,büyük günahları 70 olarak saymışlar, her günahı büyük günah olarak gören alimlerimizde vardır.Onlar derlerki günahın küçüklüğü veye büyüklüğüne değil günahın kime karşı işlendiğine bakmak lazım derler.
Ayrıca her günahdan küfre giden bir yol vardır.Tabiki herkesin takva anlayışı veye herkesin Allah katındaki derecesi farklı olduğu için bazen günah kişinin durumuna göre değişir.örneğin 7 'inci kattan düşen bir insanla, yolda yürürken yaya kaldırımından düşen bir insan aynı olmadığı gibi,bir alimin işlediği günah ile bir cahilin işlediği günahda aynı olmaz.Mesela bir insan dedi kodu yapsa günah olur.Bunun karşılığı bedeli ise 400 rekat kabul edilmiş namazdır. Aynı insan dili ile dedi kodu yapmayıpda sadece içinden düşünüp dili ile söylemese günah olmaz. Bir alim veya.Allah dostu ise, birisi hakkında bir ayıplamayı dili ile söylemesede,sadece kalbide böyle bir düşünce hasıl olsa,aynı dedi kodu yapmış gibi günah olur. ve yakaza aleminde veya rüya aleminde içinden dedikodusunu yaptığı insanın kızartılmış cesedini adamın önüne koyarlar hadi bunu ye derler.Zira ayetlede sabittirki dedi kodu yapan adam dedikodusunu yaptığı müslüman kardeşinin ölü etini dişleriyle didiklemiş ve ölü etinini yemiş gibi olur. deniliyor.Mümün günahını bir dağ yüklenmiş gibi ağır görür,yani günah kendine ağır gelir.Münafık ise işlediği günahı burnunun ucuna konmuş bir sinek kadar hafife alır.Herneyse konuyu dağıtmadan bir asıl konumuz tevbeye dönelim.
Ey kardeş Tevbe sadece günah işlemeklede yapılmaz,Zira alemlere rahmet Bizim önderimiz, Reisimiz,Şefiimiz Sevgili peygamber efendimiz günde 70 veye 100 kere tevbe etmesi günah işlediği için değil o sürekli marifetullahda (Allahı tanıma) ilerlediği ve makamı sürekli yükseldiği için bir önceki makamına göre tevbe etmekte.Mirac olayında tüm yerler gökler ve ahiret alemleri gezdirildiği halde,hatta sitretil münteha ve kabı kavseyin makamlarına kadar yükseldiği halde,Rabbimiz ya Muhammed yalnız sen ben varız hitabına mazhar olunca ya rabbi ben yokum yalnızca sen varsın senden gayrini senin için terk ettim diyor.yine Ya rabbi ben seni hakkıyla tanıyamadın,seni hakkıyla övüp sana hakkıyla hamd edemem.sen kendini övdüğün gibisin diyor.Bu durumda gösteriyorki nasılki rabbimiz sonsuz onun makamlarıda yani marifetide sonsuz olduğu için, biz madi olarak günah işlememiş olsak bile,kendimizi rabbimize karşı sonsuz eksik,kusurlu,aciz ve fakir olarak görmeliyiz ve günde en az 100 kez estağfirullah elazim el kerim ellezi la ilahe illahu el hayyül kayyum ve etibü iley diyerek tevbe etmeliyiz Günahından tevbe eden hiç günah işlememiş gibidir.Hazreti Ali R.A Tevbe kapısı açık olduğu halde insanların cehenneme girmelerine hayret ederim diyor.Ya Kerim,Ya afuv zikri şerifini sık sık söylemekle,günah ve hatalarımızın sevaplara çevrilebileceği söylenmektedir.Sabah ve akşam yapılması gereken çok faziletli olduğuna inanılan bir tevbe ise;Allahümme ente Rabbi La ilahe illa ente halaktani Ve ene abdüke ve ene ala ahdike ve vaadike mesteta'tü Eüzü bike min şerri ma sanatü ebüu leke bi niymetike aleyye ve ebuu bi zenbi fağfirli feinnehü la yağfir'üz zünübe illa ente.''Allah'ın.size lütuf ve merhameti bulunmasaydı,hiçbiriniz ebediyyen temize çıkamazdı(En'Nur:21)SELAM VE DUA İLE
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)