1 Mart 2015 Pazar
İBADETE KİM MUHTAÇ
BİSMİLLAHİRRAHMENİRRAHİM
Engüzel şey,karşılıksız kerem ve ihsanda bulunmaktır.Bunu idrakten aciz ve sefil fikirli kimseler,bazı hakikatları kendi bozuk terazilerinde tartmakta ve hakikate zıt neticeler çıkarmaktalar.
Bunlardan bir kısmı;CENABI HAKKIN(haşa)ne ihtiyacı varki,kendisini tanıtttırmak ve sevdirmek için bu kainatı yaratsın ve bize ibadeti emretsin?şeklinde sorular sormaktadırlar.Bu kimseler bu soruyu sorarken,zahmet edip etraflarında bulunan mahlukata bir nazar etseler,sorularının cevabını alacaklardır.Mesela güneş insanlara ışık vermekle beraber,insanlardan karşılık olarak ne beklemektedir.Yer küresi insanları sırtında gezdirmekle onlardan nasıl bir yardım ümit etmektedir.Veya Limon ağacı kendisinin hiç ihtiyacı olmadığı halde, C, vitaminiyle yüklü limonları verirken,bu lütfun karşılığında insanlardan neyi istemektedir.Misaller çoğaltılabilir.
İşte,insanların madununda(hizmetinde) bulunan mahlukat dahi insanın hiçbir şeyine muhtaç değil iken,bilakis insan onlara muhtaç iken,bir insan hangi akılla her şeyi yaratan ALLAH (c.c.), hakkında o soruyu sorabiliyor.
Bir doktor,lütuf ve merhametiyle fakir kimseleri bedava muayene etse,bu doktorun ne ihtiyacı varki böyle yapıyor, denilmez Zira doktor zaten ihtiyacı olmadığı için bu lütfu yapıyor. Veya bir doktorun verdiği ilacı içen bir adam doktorun ne ihtiyacı var ki bu ilacı bana içiriyor? şeklinde bir soru soramaz.
İşte; ALLAHÜ teala da bu kainatı lütfuyla bize hizmetkar yaptığı gibi,ibadeti de yine lütfuyla bizlere emrediyor,ta ki onlarla ebedi saadete mazhar olalım.
Mesela ana rahminde bir çocuğu şuurlu farzedelim.o, çocuk,gözüyle o alemde bir şey görmediği için yahu şu gözler bana niçin takılmış,diye itirazda bulunacaktır.Ona bu gözlerin sana başka bir alemde lazım olacak. o aleme gittiğin zaman bu gözler sayesinde semavaat ve arzdaki harika sanatları temaşa edeceksin denilse. ben görmediğim şeye inanmam diye bu hakikatın karşısına çıkacaktır.Daha sonra itirazlarına devamla,burnunun neye yaradığını ve ne için yüzünde kalabalık ettiğini soracak ve kendisine.bu aletle başka bir alemde güzel kokular alacağı söylendiğinde bu hakikatı da inkara gidecektir. Aynı şekilde kolların kalabalık ettiğinden, ayaklarının lüzumsuzluğundan bahisle sadece göbeğinden beslenmesine nazar edecek ağzını dahi lüzumsuz bulacaktır.
İşte, o hakimi zülcemal bu dünyada bizi bir imtihana tabii tutmuş ve bu alemden sonra gideceğimiz ahiret aleminden hakkıyla istifade edebilmek için nasıl hareket etmemiz icab ettiğini Nebiyi Zişan efendimiz ve KURANI kerimiyle bizlere bildirmiştir.
Bu imtihanda ana rahmindeki mezkür çocuğun düştüğü aptallığa düşmeyip. Namaza, oruca,zekata ve sair emir ve yasaklara riayet ettiğimizde,ahirette bu ibadetlerimizden ebediyyen istifade edeceğiz.Aksi halde.bu dünyaya gözsüz, elsiz,ayaksız ve kulaksız gelen bir çocuk gibi ahirete gittiğimizde cennette bize hayat hakkı tanınmayacağı muhakkaktır.
Kaldı ki;her emrin terkiyle bir nehiy(yasak) işlenmiş oldugundan.bu dünyadan taat ve ibadetsiz göçen.kimse eli boş gitmek yerine, torbasına nice isyanlar ve günahlar doldurarak gitmiş olacaktır Böyle bir yolculuk ise, cehennemde son bulur. (Allah Korusun)..Nefis ve seytanımızı susturup,kuran ve Rasulallah efendimizin sünnetine tesim olup Rabbimizin rızasını kazanmak için yasamaga calışırsak inşallah bu dunyadan imanlı göceriz ve cennete gideriz.....
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder