BİSMİLLAHİRRAHMENİRRAHİM
Allah'ın emrettiğini emredip yasak ettiği kötülüklerden men'etmek üzere Allahu teala: ''sizden,iyiye çağıran,uygun olanı emreden ve fenalıktan men eden bir ümmet bulunsun.İşte başarıya ulaşanlar yalnız onlardır.(Ali imran:204)Bazı Alimler derlerki,Bu ayetlet;Marufu emredecek, münkerden nehyedecek alimleriniz bulunsun. Çünki marufu emretmek ilim işidir. Bunun için marufu emretmek ve münkerden nehyetmek farzı kifayedir.Bu görevin önemini beyan etmek üzere,Resülü Ekrem efendimiz,kim marufu emredip münkerden nehyederse, yeryüzünde Allahın halifesidir.Bu görevi terkedenler kuranı anlayamazlar''
buyurmuştur.Hz. Ebu bekir,(r.a.);Ya Rasulallah,düşmanla savaştan başka gaza var mıdır.Diye sordu; Resuli ekrem efendimiz ''Allahü Teala'nın yeryüzünde öyle gazileri var ki, bunlar şehidlerden çok daha üstündürler''
buyurdu Hz. Ebu Bekir,(r.a.)Bunlar kimlerdir Ya Rasülallah diye sordu,Rasülü ekrem:Marufu emredip münkerden nehyedenlerdir.Nefsimi kudret elinde bulunduran Allaha yemin ederimki, cennette öyle köşkler vardırki,bunlar şehidlerin köşklerinden daha üstündür.Bunlar kızıl yakut ve yeşil zümrütten yapılmadır.Her çardağın üçyüz kapısı vardır ve her birisine üçyüz huri verilir. Huriler efendilerine;Bu nimetlerin size niçin verildiğini biliyormusunuz Bunlar,size dünyada marufu emredip münkerden nehyettiğniz için size verilmiştir derler.Huzeyfe bin yeman(r.a.),Diyorki; ''Öyle bir zaman gelecekki,o zamanda insanlara; ölmüş eşeğin kokan leşine tahammül,Emri bil maruf ve nehyi anil münkeri dinlemekten daha kolay ve ehven gelecektir''Bu zamanın şerrinden Allaha sığınırız. Yani demek istiyor ki ;Bir zaman gelece ki; ozamanda kişilerin çoğunun kalbini dünya sevgisi öylesine kaplayıp bürüyeceki,
adeta dünya sevgisinden sarhoş hale gelmiş gibi olacaklar ve o kişilere ahiretten ve dini konulardan bahsetmek hiç bir fayda vermiyeceği ğibi,hasbel kader manevi bir sohbet ortamında bulunsalar, bu ortamdan, biran önce uzaklaşmak için can atacaklar.Hele birde onlara, Emlak piyasasından, araba fiyatlarından ve paradan ve dövizden bahset,bakalım gör ki kulak kesiliverirler,seni daha yakından dinlemek ve sana daha yakın durmak için can atarlar ...''Maksudun her Neyse mabudun odur.'' Büyüklerimiz tarafından denilmişki;Dört sınıf insan vardır.Bir kişi vardır;Hem bilir,Hemde bildiğini bilir.Böyle kişilere uyunuz.Bir kişi vardır Bilir fakat bildiğini bilmez.Böyle kişiler uykudadır. Onları sorularınızla uyandırın, Bir kişide bilmez, Fakat bilmediğini bilir. Böyle kişileri irşad edin(Emri bil maruf nehyi anil münker.yani nasihat edilecek kişiler).Bir kişide vardırki; Hem bilmez, hemde bilmediğini bilmez.Bu kişiler kara cahildir, bu kişilerdende uzak durun.
''Emri bil Maaruf Nehyi Anil Münker yapabilmek için;Mükellef olmak(akil baliğ), Müslüman olmak,birde kudretli olmak gerekir denilmiştir.İyiliği emretmek kötülükden'de nehyetmek, sakındırmak. Bir başka ifade ile, iletilmesi gereken bilgileri iletmek,ifşa etmek, tebliğ etmek, Rabbimizin yasaklarından'da sakındırmak olan,Emri bil maaruf Nehyi Anil Münker; Peygamberi zişaan efendilerimizin kuvvetli sünnetlerinden birisidir. Yani insanları irşad etmek. Peki,insanlık tarihi boyunca peygamber efendilerimizin bu sünnetleri nasıl uygulanmış; Şunu belirtmek gerekirki: peygamberlerin ümmetleri bu tebliğ vazifesini ifa etmek için,Dünyanın dört bir yanına dağılarak ve bu uğurda türlü eziyet ve sıkıntılara katlanarak. Her şeye rağmende, canları pahasınada olsa bu sünneti yerine getirmeğe çalışmışlardır.Bunun delili ise,Güzel ülkemiz Türkiyenin birçok illerinde ve dünyanın bir çok ülkesinde Sahabe kabirlerinin bulunmasından belli.. Rabbimizin ilahi rahmetindendir ki, bir peygamberin şeriatı bozulmağa yüz tutunca, başka bir peygamberler gönderilmiş,ulaşım ve haberleşme araçlarının çok kısıtlı olduğu tarih çağlarında ayni dönemde değişik beldelere birden fazla peygamberler gönderildiği olmuştur. Peygamber efendimiz H.z.Muhammed Mustafa, Sallahü Aleyhi ve Sellem ise,Hatemül enbiya,en son gönderilen peygamber olduğu için,Rabbimiz yine ilahi rahmetindendir ki,Peygamber efendimizin vefatından sonra,her yüz yılda bir, onun Şerefli ve şanlı ehli beytinin soyundan yüz yılın mücedidini ve her bin yılın başında yine, bin yılın müceddidini göndermiş ve dahi ahir zamanda ise,Rasulallahın ehli beytinin soyundan
ahir zaman mehdisini r.a. (onikinci imam) göndermiştir.Kuran ve sünnetlerin tebliğ ve irşad görevi,görevli olarak gönderilen bu Feyizli ve faziletli kişilerlerle ve bu kişilerin yolundan giden cemaatler marifetiyle sürdürülmüştür.(Din Nasihattır.)Allah hepsinden razı olsun,bizleri şefaatlerine mazhar eylesin (amin)inşaallah.
Günümüzde ise bu irşad ve tebliğ görevini daha etkin bir şekilde sıratı müstakim üzere olan cemaatlerle birlikte,Radyo, tv. ve İnternet gibi iletişim araçlarıylada yapılmaktadır. Bugün için bir kişi çıkıp tek başına ben irşad gibi çok önemli bir sünneti tek başıma yapacağım derse, bir neticeye varamıyacağı açıktır.konu ile ilgili bir öykümü anlatmak istiyorum:Benim çok sevdiğim samimi ve kalbi bir dostum vardı, Yaşı belkide babamdan büyüktü,beni görünce yüzünde güller açardı,
bir özelliğide bildiği doğruyu hiç çekinmeden insanların yüzlerine karşı doğrudan söylediği için insanlar,yanına yaklaşmağa ve dükkanına girmeğe pekte cesaret edemezlerdi. Her cuma günü aynı cammide buluşmağa çalışırdık.Bu muhterem dost,Allah Rahmet eylesin.Türkçe açıklamalı kuranı kerimin bazı ayetlerinin fotokopisini çektirip, çoğaltmış, bunları insanlara dağıtmağa çalışıyordu,
Fakat,Fotokopi çekerken,bir surenin devamı, başka bir surenin ayetinin fotokopisi ile karıştırıldığı için değişik anlamlar çıkıyordu. örneğin; azap veye cehennemle biten tehdit ayetleri yerine rahmetle biten ayetler gelmiş Çok yanlış anlamlar çıkarılabilir. Tabiki bunu yaparken herhangi bir art düşüncesi kesinlikle yok.Niyeti halis.o muhterem bunu emri bil maaruf nehyi anil münkerin çok önemli bir ibadet olduğunu bildiği için.canı gönülden yapmağa çalışıyordu.Tabiki bu durumu kendisine izah ettim.Bundan şu noktaya varmak istiyorum. Emri bil maaruf nehyi anil münkeri, işin ehline bırakmalı,eğer bizlerde bu peygamber mesleği olan sevaplardan hissemize düşeni almak istiyorsak,bu işlerle iştiğal eden cemaatlere dahil olmalıyız ve onların şahsi maneviyelerinden faydalanmalıyız.Her kim;bir cemaatin mal,can, gibi şeylerle yardımına koşarda,herhangi bir şekilde onların artmasına neden olursa onlardandır.Nehyi anil münkeri ise;İslamın yasak ettiği her türlü haram ve günahlarla mücadele diye özetleyebiliriz.Bu hususda denilmişdirki;El ile Emri bil maaruf Nehyi anil münker Devletin işidir.Dil ile veya Kalemiyle Emri bil maaruf nehyi anil münker alimlerin işidir. Bizler halk tabakası olarak ise;maddi ve manevi gücümüz yetiyorsa,tüm maddi ve manevi gücümüzle bu işin ehli cemaatleri ve kişileri desteklemekte kullanmalıyız. Yani günah ve haramlarla iştiğal edenlere karşı,en azından,en azından kalbimizden öfke duymak öfkemizi bu işlerde kullanıp,En azından taraftar olmamaktır.(Bizler öncelikle kendi nefsimize ve dahi sorumlu olduğumuz himayemiz altında bulunan aile efradımıza ve nazımızın geçtiği kimselere nasihatta bulunmalıyız),Her Müslüman yeri ve zamanına göre,işlenen günahlara ve islama ve müslümanlara zarar verenlere karşı,en azından hal ve davranışıyla tepkisini göstermeli. üstesinden gelebilecek ise,dili ile müdahale etmeli veyahudda gücü yetiyorsa eliyle o münkeri def etmelidir.(güç'ten maksat,bu bazen beden gücü olur,bazen makam ve yetki gücü olur,bazende maddi ve sosyal çevre gibi güç olabilir.İşte bu denli bir gücü varsa,islama ve müslümanlara gelmesi muhtemel zararları def etmelidir) Eğer,ilim sahibi bir kimse ise dili ile veya kelamiyle,münkere karşı mücadele etmeli ve müslümanların o zamandaki içine düştükleri çıkılması müşkil sorunlarını halletmeli, nasihatta bulunmalı ve müslümanları islam dışı adet ve geleneklere karşıda korumalıdır.Bir müslümanın işlenen münkere karşı onu önleyecek gücü yoksa, en azından,günah işleyenlere karşı kalbiyle buğuz etmelidir. Günah işleyenlere yardımcı olmamalı onlara tarafdar olmadığı gibi,işlenen fiil ve hareketlerini asla hoş görmemelidir.
Şu hususuda unutmamak gerekirki;savaş ilan etmek Devletlerin görevidir. Eğer bir kişi veya kişiler, kendi kafalarına göre cihat yapıyorum diye insan öldürüp cana kıyıyorlarsa bu bir cinayettir. Yine; Ramazan ayının ilanı,ramazan ve kurban bayramlarının ilanı ile,Fetva vermek. Devletin işidir.bizler oruçlarımızı devletin ilan ettiği tarihlere göre tutarsak ve Bayramlarımızı devletin ilan ettiği tarihlerde kutlarsak mesuliyetten kurtulmuş oluruz,Bu gibi tüm kamuyu ilgilendiren işler Ulül emir yetkiside olan,Darül islam devletlerin görevidir.Biz Müsümanlar olarak,şeriat hükümlerine aykırı olmayan ulul emir talimatlarına ve hükümlerine uymakla mükellefiz.
****SELAM VE DUA İLE ****
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder