16 Ekim 2013 Çarşamba

TEVHİD

 Tevhid birlemek...demektir.


Müslümanın hayatında tevhid düşüncesinden daha önemli bir düşüncesi olamaz, olmamalıda. Zira rabbimiz şirk hariç tüm günahları affedebileceğini söylüyor. Öyle ise;   Rabbimizi nasıl tanıyabiliriz, ona nasıl has bir kul olabiliriz, ve en önemlisi şirkten nasıl kurtulabiliriz?

        Allah'ın zatının birliğini  2 sayısının yarısı olan 1 gibi anlamamalıyız Allah(c.c) ikinin yarısı olan bir gibi veya bir insan gibi anlamamız yanlıştır ve de bizi hataya götürür. Zira bir çok insanın bu yüzden Allah'ı aklım almıyor gibi düşüncelere saplanılıyor ve dahası,bizzat peygamber efendimiz terafından yasaklanan Allahın zatını tefekküre kalkışıyor ve Allah c.c. birliğini kavrayamayarak, O'nu sanki tek bir insan gücü ile kıyaslar gibi hatalı  bir düşünceye saplanıyor.Aklının ve şeytanın yorumuyla da tüm bu ilahi sistemin yaratıp idare ve devam ettirmesinin tek bir Allah c.c. tarafından yapılmasının imkansız olduğunu sanıyor. Ve nihayet,Kuran gibi güneşi bırakıp,yıldiz böceğinin ışığı kadar olan aklının yorumuylada,her şeyi kainat üretiyor veye herşey kendi kendine oluyor gibi, safsatalarla azim bir şirke düştükleri görülüyor.

     Günümüz kitap ehli ise (yahudi ve hıristiyanlar), üç ilah gibi veya, melekleri Allah'ın kızları,üzeyir a.s.m'ı Allahın oğlu gibi sapık  bir düşünceye saplanmışlardır.Dünya sultanları bile tek olduğuna göre,yani bir devletin iki ve üç kralı veya padişahı olmadığına göre veya bir devletin birden fazla cumhurbaşkanı  bir  ilde iki vali bir ilçede iki veya üç kaymakam olamaz ise, olsa işler hepten karışır,birisinin yapmak istediği bir işi öbürü yapmak istemez böylece hiç bir iş yürümez ve tüm yönetim fesada gider mahvolur.öyle ise; nasıl olurda birden fazla ilah olabilir.Birden fazla ilah olsa iki cihandaki bu mükemmel ahenk ve düzen olurmuydu,dahası birden fazla ilah olsaydı hiçbir şeyin varlığından bahsetmemiz söz konusu olamazdı.

Zira birden fazla ilah olsaydı birinin yapmak istediği bir işi öbür ilah sırf ilahlığını göstermek için yaptırmak istemezdi ve böylece tüm kainat fesade giderdi veyehudda kainat hiç olmazdı.İlahlar bir birileriyle sürekli rekabet halinde olurlardı.Halbuki hepimiz yakinen biliyor vede görüyoruzki kainatta mükemmel bir sistem işliyor.Aynen fabrikanın çarkları gibi nizam ve intizam hiç bir arızaya mahal vermeden devam ediyor.Öyle ise Allah(c.c.) tüm isim ve sıfatlarıyla tektir.Eşi ve benzeri yoktur.Misli ve zıddı'da yoktur. O,tektir.Vacibil vucud'dur. Tüm isim ve sıfatlarıyla mutlaktır.Sonradan yaratılan arazi şeyler değildir.Allahu teala,zatındave sıfatlarında benzeri ve ortagı olmamak bakımından birdir.

         Ey kardeş; Allah'ın birliğini şöyle anlıyabiliriz; Tüm mahlukatı örneksiz olarak hiç yoktan var eden, tüm hayat sahiplerinin hayatını veren yani tüm canlı mahlukatı yaratan ancak o olabilir, ondan başkası canlı yaratamaz. Öyle ise ALLAH(c.c) hayat yaratmada tektir, hayatı yaratmada eşi ve benzeri ve ortağı yoktur.(ya hayyu), Yaşayan tüm canlıların rızkınıda  ancak o yaratıp taksim edebilir.Kış mevsiminden sonra bahari getiren(yaratan) odur.Arslana et,ata ot,insana helal ve temiz rızık.Kainatı insana bir sofrayı niğmet gibi seren yine o'dur.Öyle ise, rızık yaratmaktada, Allah'ın eşi ve benzeri yoktur, öyle ise rızık vermede de tektir.(ya Rezzak), Allah (c.c) Kayyumdur. Zira bu koca kainatı ancak O,ayakta tutup,idare edebilir. Öyle ise Allah(c.c) kayyumiyette'de tektir.Eşi ve benzeri yoktur.(ya Kayyum) Ha keza,Rabbimizin tüm isim sıfatlarının tekliğini böyle anlamamız gerekir.Bütün bu tekler ise bize tek olan bir Allah'ın varlığını isbatlar.Onun Zatının nasıl olduğu ise bizce meçhuldur.Ancak ahirette,bu dünyada insanların gökteki ayı nasıl hiç kimse kimseye mani olmadan telaşsız bir şekilde rahatlıkla seyredebildiği gibi Rabbimizin cemalini seyredeceğiz inşallah.(Hadisi şerif,meali)

      Rabimizin birazının hayat birazının rezzak ve birazının kayyum gibi'de değildie. O'tamamıyla hayattır,tamamıyla kayyumdur,tamamıyla Rezzaktır,Tamamıyla rahman ve Rahimdir.Allah(c.c) .İsim ve Sıfatları,Bölünme ve tecezziyi kabul etmez.

      Bazılarıda;Allah'ı,Tüm kainatta yaratılmış olanların tümü sanmışlardır.Hayır asla öyle değildir.''Her şeyin o olması doğru olmaz.Elbette her şey ondandır.(İ.Rabbani,Mektubat)

Mümkinin(yaratılmışların) Zati,Vasfı adem(yokluk karanlığı) olup,şerrin ve noksanın habesetin menşeidir.Vucud ve onun tevabii mümkinde bulunan kemalaat cinsinden her şey,o yüce sultan hazretten istifade yollu gelmiştir.O yüce sübhanın zati kamelatından bir zıl'dır(gölge).Allah semaların ve yerin nurudur.Yüce hakkın ötesinde ise,her şey zulumat olmaktadır.(İmamı Rabbani.r.a.) Allah(c.c)'ın zatının tekliğini anlamamız ise mümkün değildir. Zira bir örnek vermek gerekirse; dünyamızın kuzey kutbundan güney kutbuna kadar bir şerit çekilip üzerine rakamlar yazılsa, bu rakamları okumaya kimin gücü yetebilir. İşte kainatımız bu rakamlardan daha büyük, Allah(c.c) kainatımızdan daha büyüktür.(R.nurdan), O'nun büyüklüğü hacim veya uzunluk kısalık gibi değildir. O, mutlak hayat sahibi, mutlak güç sahibi ve tüm isim ve sıfatları mutlak olup sonradan yaratılan arazi şeylerde değildir. Nasıl ki, dünya üzerinde coğrafi yerlerin tesbiti için farazi olarak  yani aslında olmadığı halde varmış gibi kabul edilen enlem ve boylamlar vasıtasıyla uçak gemi v.s yollarını böyle bulabilirler, bizimde rabbimizi tanıyabilmemiz için rabbimizin  bize vermiş olduğu işitmesinden çok az bir işitme, görmesinden yine bizlere çok az bir görme vermesiyle. rabbimizi subûti sıfatlarıyla ancak bir ölçüde tanıyabiliriz. Rabbim nasıl ki kendisi Hayat sahibi olduğu için hayat sıfatından insan dahil tüm canlılara hayat vermiş,Basir sıfatından  mahlukatına da  görme, semi sıfatından işitme, mütekellim sıfatından konuşma vermiştir. Konuyu birazdaha açmak gerekir ise, Allah(c.c.) görür ama bizim gibi göze ihtiyacı yoktur. İşitir ama bizim gibi işitmek için kulağa ihtiyacı yoktur. Ha keza yani Allah(c.c)  GÖRÜR, DUYAR KONUŞUR, GÜÇ ve KUVVET sahibidir. Fakat görmesinin, duymasının, konuşmasının bizim görmemiz, konuşmamız veya işitmemizle bir benzerliği yoktur. Bizim görmemiz duymamız konuşmamız veye diğer sıfatlarımız Allah'ın(c.c.)sıfatlarının yanında tıpkı dünya üzerindeki farazi olarak varsayılan enlem ve boylamlar gibidir. Bir örnek daha vermek gerekir ise; gece hiç olmasa hep gündüz olsa veyahuda hep gece olsa hiç gündüz olmasa idi gece veya gündüzün nasıl olduğunu anlıyamazdık. İşte rabbimiz bize kendini tanıtmak için nefsimizi bir vucudu kıyasi yapmamızı istemektedir.

nefsimiz karanlık ve ademe meyyallidir.yani yokluğa,hemde aczi sonsuz fakri sonsuz kusurlaru sonsuz(aczi mutlak,fakri mutlak,naksı mutlak) işte nefsimizi böyle tanıyıp,gerek kainat kitabını(afak) ve gerekse nefsimizi tefekkür ederek rabbimizin isim, sıfat ve şuunatını tefekkür edebiliriz.Nasılki bu binayı ben yaptım öyle ise bu kainatıda bir yapan vardır.Ben nasılki evimi çeşitli avize ve eşyalarla süsleyip oturulabilecek bir hale getiriyorum,öyle ise bu kainatıda yıldızlarıyla ve galeksilerle tezyin eden birisi var.dahası dünyayı ayı ve güneşi;havayı ve suyu hatta çeşitli hayvani ve nebati rızıkları bize göre yaratan birisi olmalı,yoksa bu unsurlardan birisi dahi bize göre terbiye görmeden yaratılmış olsa idi yaşamamız imkansız olacaktı.öyle ise sebepleride Allah(c.c)yarattığına göre, bizim yapmış olduğumuz eserleride Allah c.c yaratmış oluyor.Ve demek oluyorki;sebepler ve insan el veya elin tuttuğu kalem mesabesinde oluyor.Ruh ne emrederse el ve kalem onu yazar.İşte insanlarde böyledir.Öyle ise insan eliyle yapılan her türlü işler ve eserlerde Allahdandır.Nefsimizin sadece bir işe meyletmesi ve teşebbüsünden başka bir hissesi olamaz Çünki,Gemiler için suyun kaldırma kanunu yaratan,gemi için ağaçlar ve çeşitli metalleri yaratan dahası geminin yüzmesi için gerekli olan, fizik kanunlarını yaratıp kainata yerleştiren, Rabbimizdir.Yine uçak için tüm meteryalleri ve fizik kanunlarını yaratan yine rabbimizdir.

Sadece insan onu keşfetmiştir.Mesala bir binanın yapılmasında kum ve çimantoyu ve yine demirin kayyumiyetini ve sıcaklık karşısında esneklik payının betona göre yaratılmasını,dahası tüm bu işler için en elzem olan aklı,fikri yaratan yine rabbimizdir.Görüleceği üzere bu işler enine boyuna tüm detaylarıyla incelenmesi halinde insanın sadece niyeti ve teşabbüsünden başka bir medarı yoktur.La Havle vela kuvvete illa billahil aliyyül azim(Güç ve kuvvet ancak Allahındır.),

kalbin selameti,ancak yüce hakkın zatından gayrına iltifat etmemekle,yabancı sevgisini kalpden silip,Resülüllahın sünnetine tabii olmakla mümkün olabilir.  Mülk umumen onundur.

     İstersen birazda afaki  düşünelim;havanın insan ciğerlerine göre terbiyesi,suyun vucudumuza göre terbiyesi,keza toprağın münbit hale getirilmesi,ayın güneşin aralarındaki ahenk ve mesafelerindeki ince ayarları,

dünyamızın konumunu ve 23,5 derece eğimini,gece ve gündüzün bir biri ardına nasıl yaratıdığını düşündüğümüz takdirde ister istemez Allah diyeceksin.Böylece Allahın eserlerini,eserleri arasındaki yardımlaşma ve muhteşem sanatını ve eserlerindeki sonsuz hikmetlerini tefekkür ederek ona sonsuz hamd ve şükretmemiz gerektiğini biraz olsun anlarız Allah'ın (c.c.) zâtını tefekkür etmek ise, insani şirke dolayısıyla küfre götüreceğinden bizzat Resulallah tarafından yasaklanmıştır. Bir gün sevgili peygamber efendimiz (a.s.m.) Mescid-i Nebeviyye'ye teşriflerinde sahabe efendilerimizin gurup halinde sohbet ettiklerini görünce onlara ne yaptıklarını soruyor. Sahabe, efendilerimiz peygamber efendimize Allah'ın yaratıklarından ve sanatının güzelliklerinden bahsettiklerini söylüyorlar. Peygamber efendimiz işte böyle yapın Allah(c.c.) yaratıklarını tefekkür edin zâtını tefekkür etmeyin. Zâtını tefekkür etmeniz sizi küfre götürür diyor. Yine Hz. Ebubekir (r.a.) efendimiz de ''Allah'ı bilmek; O'nun hakkıyla bilinemiyeceğinin   farkına varılmasıdır'' der. RABBİMİZ EBUBEKİR EFENDİMİZDEN GANİ GANİ RAZI OLSUN BİZLERİ ŞEFAATINA MAZHAR ETSİN İNŞALLAH AMİN. Hace Bahaddin Nakşibend(r.a.)Şöyle demiştir.Her ne ki duyulur,görülür,idrak edilir,o yüce Allah'ın gayrıdır.onu ''La İlahe İllallah''kelimeyi tevhidi ile nefyetmek gerek.Milli şairlerimizden Necip fazıl ne güzel söylemiş:Bir zamanlar Dünyaya bir Yunus gelmiş,Bütün sayıları silmiş sadece bire yönelmiş (yunus Emre için)

        Peygamber efendimiz Hazreti Muhammed Mustafa sallalahü aleyhi ve sellem.efendimiz Allah(c.c.) zatını tefekkür etmemizi yasakladığına göre bize düşen lebbeyk ya Rasülallah deyip, O'nun emrine harfiyen uymaktır. Ve Rabbimiz'i onun yaratıklarını ve yaratıklarındaki sanat ve güzellikleri tefekkür ederek ve kendimizin aslında ne kadar çok şeylere ihtiaç duyduğumuzu, hem dünya hem de ahiret nimetlerini ne kadar arzuladığımızı, fakat bunları yapmaktaki aczimizi, ne kadar nakıs ve kusurlu olduğumuzu mesela uykumuz geldiğinde veya hasta olduğumuzda, en lüzumlu işlerimizi bile yerine getiremeyip, hastalıklara, uykuya,yaşlanmağa ve ölüme nasıl yenik düştüğümüzü, rabbimizin ise tüm bu kusurlardan münezzeh ve sonsuz kudret sahibi olduğunu düşünüp, yerler ve göklerin onun emrine nasıl boyun eğdiğini tefekkür edip, herkes kendi kametine göre onu tanımağa çalışmalıdır.Sonsuz aczimizi ,sonsuz fakrimizi ve sonsuz naksımıza rağmen;Sonsuz irade ve kudret sahibi olan

Rabbimizin  bize olan ihsan ve nimetlerini tanıdıkça onu daha çok severiz, Allah'ı seven bir kuluda Allah sever.........    Selam ve dua ile...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder