Bismillahirrahmanirrahim.
islamın şartlarından olan namaz tüm ibadetlerin bir fihristesi ve özüdür.Nasıl ki insan kainatin bir fihristesi özeti. keza fatihayı şerif kuranı kerimin bir özeti ve besmeleyi şerifte fatiha suresinin bir hülasası olduğu üzere,bir insanın namzda fatihayı şerifi okuması adeta kainat kuranı kerimi okuyor gibi bir hal alır. Namaz öyle bir ibadedtirki,bazı hak meshablere göre namaz kılmayana kafir denilmiş,namaza kafir ile müslüman arasındaki farkı belirleyici bir ibadet gözü ile bakılmıştır. Yine; Allah dostu üstadım bediüzzaman saidi nursi r.a.hazretleri çok mühim bir şahsa;namaz kılmayan haindir,hainin hükmü merdüttür diye ikazda bulunmuştur.Gerçektende namaz kılmayan haindir sözü nekadarda güzel söylenmiş bir sözdür.Niçin dersen; Allah (c.c)bu kadar ihsanına karşı küllü bir ibadet ve şükür özelliği taşıyan namaz kılmayan bir insana başka ne denebilir.
Her ezanı şerifi rabbimizin kullarının huzuruna bir daveti olduğuna göre,bu devate icabet edenlerin ne bahtiyar insanlar olduğunu, devetine icabet etmeyenler ise ne kadarda nasipsiz ve nankör olduklarını vede layıkıyla ceza görecekleri bildirilmiştir.Namaz kılan insan en amiyane tabirle lebbeyk ya rabbel alemin davetine icabet ettim, senin dön dediğin yöne kıbleye yönümü döndüm, sen eğil dedin eğildim,sen yat dedin yattım,sen kalk dedin kalktım,ilk tekbiri alırkende ya rabbi senin hiç kimsenin ibadetine keza benim namazımada ihtiyacın yotur.Ya Rabbi asıl benim namaz kılmağa ihtiyacım var.ibadete yalnız sen layıksın senden başkaları hiç bir şey ibadete layık değildir.Rükuda tesbihleri okurken ya rabbi sen yahudi ve hıristiyanların söylediklerinden münezzehsensin sen doğmamışsın doğrulmamışsın,sen ortakdan münezzehsin, ehad'sin,keza secde esnasında,ya rabbi sen hertürlü eksiklikten münezzehsin, senin hiçbir şeye ihtiyacın yoktur,her şey senin sonsuz rahmetine muhtaçdır. gibi namazda söylenen tesbihleri özellikle namazımızın ilk rekatında tefekkür edebiliriz,yalnız namazın devamında gerek surelerin ve gerekse namaz tesbihlerinin manalarını tefekkür etmemeliyiz zira namazımızı karıştırabiliriz.ancak kendiliğinden aklımıza gelen anlamlarla yetinmliyiz.
Namaza Niyet:Neveytü En Isalliye Lillahi Tealaa Salate Farzı Zuhri Edaen Müstakbilel Kıbleti(Ene İmamün Limen Tebianii.Allahu Ekber)(İmam için Namaza Niyet) veya biz avam için Namaza niyet:Ya Rabbi bu Farzı Resülallah (a.s.m.)efendimizde eda etmişti,bende aynı şekilde onu eda ediyorum.Niyet ettim Allah rızası için Öğle namazının farzını eda etmeğe uydum hazır olan imama. deriz. Burada dikkat edilecek husus;Eğer vaktin namazı kılınıyorsa'' Eda'' etmeğe diye niyet etmeliyiz,Kaza namazı kılınıyorsa Enson kılamadığım öğle namazının kazasını'' kılmağa' gibi niyet edebiliriz.Birde Namazda İlk Tekbir çok çok önemlidir ve anlamı çok genişdir.Namazda ilk tekbirin bir anlamı şudurki;Allah'u Teala,İbadet edenlerin ibadetlerine ve namaz kılanların namazlarına muhtaç değildir.O,herşeyden büyüktür.Her şey ondan nihayetsiz küçüktür.Ya Rabbi Dünyayı ve Ahireti Arkama atarak senin huzuruna duruyorum.
Ey kardeş;Namaz çok önemli bir ibadettir, allahi teala kainati insan için insanıda kendini tanıyıp şükretmesi için yarattığına göre.namaz kılan bir insan allah celle celalühünün huzuruna sanki tüm kainatın bir mebbusu,tüm mahlukatın bir temsilcisi gibi huzuru ilahiye durup,iyyake neabudu ve iyyeke nestain(yalnız sana ibadet eder yalnız senden yardım dileriz) fatihayı şerifi okumakla tüm mahlukat adına rabbimize külli bir şükür sunmak ne kadar hoş ve güzel bir ibadet olduğu anlaşılır. abdin rabbine teveccühü, rububiyete karşı ubudiyet ne kadarda güzel düşüyor.onun huzuruna durmaktan kaçıp başka huzurlarda huzur aramak nekadarda gaflet ve çirkin ve hoyrat bir davranıştır.kaldıki ahiret aleminde ilk sorgu namazdan olup, namaz sorgusunu tam olarak verebilen insanın diğer sorgularınında kolay geçeceği bildrilmiştir.Bizler Namazlarımızı kılarken,sanki o namaz bizim en son namazımız olabilirmiş gibi ihlaslı ve huşu içinde kılmalıyız
Namazlarımızı ve dualarımızı bir azizi,çok muhterem sayğı değer bir kişiyi uğurlar gibi, bizden razı olacak bir şekilde uğurlamalıyız.
Şanlı resul peygamber efendimiz H.z. Muhammed mustafa sallahü aleyhi ve selem efendimiz Dinimizin direği namazdır, namaz gözümün nurudur der.bir bina için direk nekadar önemlidir direk olmaz ise direksiz binanın yıkılacağı aşikardır.Göz için gözün nuru ne kadar önemlidir, nursuz göz zaten görmez ve bir işide yaramaz. Namaz için bu sözleri söyleyen resulallah olduğuna göre, namazın önemi ve müslüman için zaruri ve vaz geçilmez bir ibadet olduğunu anlamıssındır inşaalah.Resulallah efendimiz bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmuştur.''dünyanızdan bana üç şey sevdirildi;güzel koku,kadın ve birde güzümün nuru namaz.''Allahümme salli ala seyidina muhammedin abdüke ve nebiyike ve resülike nebiyyil ümmiyi. .......................................Selam ve dua ile
27 Ocak 2014 Pazartesi
26 Ocak 2014 Pazar
hüsnü hatime hakkında
Bismillahirrahmanirrahim Hüsnü hatime güzel sonuç,hayırlı bir akibet demektir.Tüm islam alimleri dahi son nefesten teredüt edip,titremişler,bu konuda hadis şerif olduğu söylenen sözlerden birisinde;bir insanki ömürü boyunca ameli Cennetlik kimsenin ameli gibi amel işler(Bir peygamberin ameli gibi amel işlediği olur) ;fakat son anda,bir deve sağımı kadar bir süre kitap vukua gelir(kaderi) kişi kafir ameli gibi amel işlediği olur ve sui hatime ile kafir olrak son nefesini verir.Bir kişiki tüm ömrü boyunca şekavet üzere yaşar (cehennemlik bir kimsenın ameli gibi amel işler) fakat son anda,bir deve sağımı kadar bir süre cennetlik bir kimsenen ameli gibi amel işlediği olur, yine kitap vukua gelir (kaderi) hüsnü hatime ile imanlı olarak son nefesini verdiği olur, asıl itibar ise son nefese göredir. bir başka Hadisi şerifde ise;insan nasıl yaşarsa öyle ölür,nasıl ölür ise öyle haşrolur.
Ey kardeş her insanın asıl meselesi bu olmak lazım gelir, zira bu işin hiç şakası yok,
ya daimi ve sonsuz bir azap,ızdırap ve gurbet diyarı veye sonsuz bir niğmet,mutluluk Rahatlık ve sevdiklerine kavuşma memleketi.
Peki bu iş nasıl oluyorki bir insan tüm amellerine rağmen kafir olarak ölebiliyor veya günahlarla dolu bir hayat Sürdüren bir insan nasıl olurda iman üzere ölebilir.
Allahu alem;Bir insanki kendini yaşamı itibariyla günah ortamında bulmuş,fakat islamı yaşayan müminlere içiten içe gıpta ediyor, onlar gibi yaşamak arzusu had safhada, fakat ortam bulamıyor veye, bulunduğu ortamdan bir türlü kurtulmıyor ve hiçbir bilgiside yokki müslüman gibi yaşayabilsin.müslümanlara ve müslüman gibi yaşamaya özlem duyuyor.Bu isteği bu arzusu adete bir hasrete dönüşüyor,işte bu insanın islama ve müslümanlara karşı olan bu sevgisi ve muhabbeti o kişinin son nefesinde ruhunun belleğinde tulu ediyor.Allahu alem bu insan son nefesini iman üzere hüsnü hatime ile sonlandırabilir.
Veya ömrünü fısk ve fücur içinde geçirmiş bir insan hayatının son zamanlarında bir fırsatını bulabilirse islama sarılıyor ve islamın tüm icaplarını canı gönülden yapmağa çalışıyor, adeta sıcak ve kavurucu çöllerden kurtulup pırıl pırıl akan berrak su kenarına gelen bir insanın mutluluğu gibi, sevinçten içi içine sığmıyor. Tüm düşüncesi islamı yaşamak ve islama hizmet etmek oluyor.Veyahudda;Tüm ömrü boyunca Küfür ehli gibi yaşayan birisini Rabbül alemin kanser veya başka bir tür illete veya belaya mübtela eder belki aklını başına getirir,kanser hastalığı sebebiyle ölmesi sonucunda belkide şehid olarak son nefesini verdiği bile olabilir.Mülk Allahın mülkü,mülk sahibi mülkünde istediği gibi tasarruf edebilir.Biz onun hem mülküyüz,hemde mülkünde çalışan köleleriyiz.Öyle ise köleler efendisin işine karışamaz.o,ne dilerse o olur.
Bir insanda islamı nefsinde tam olarak yaşıyor,Beş vakit namazını kılıyor,islamın diğer şartlarını da yerine getiriyor,dışdan bakılınca takva ehli gibi gözüküyor, fakat,içten içe küfür ehlinin işlemiş olduğu günahlara karşı ve islam dışı adet ve geleneklere karşı bir özlem bir hasret duyuyor,onlar gibi yaşamak istiyor ve zaman zaman kafasında fasıkların işledikleri günahları işleyerek yaşamanın hayalini kuruyor.Fakat çevre baskısısı veye mevcut konumundan korkuyor ve belkide dünya emellerine karşı içinde şiddetli bir arzusu'da var, tam nefsinide yenememiş allahu alem bu insanda amellerine rağmen çok tehlikededir.Bu insanın durumu aynen akşama kadar oruç tutup,aç ve susuzluğa katlanan ve fakat güneş batmadan hemen önce orucunu bozan bir adamın durumuna benzer.Zira bir insan gün boyunca ne kadar oruçlu kalırsa kalsın güneş batmadan önce orucunu bozan bir insan hiç oruç tutmamış sayılır.İşte tüm ömrü boyunca,bir ömur islamı yaşayıp,son nefesinde ise küfür üzere ölen bir kimsenin durumu,Aynen güneş batmadan önce orucnu bozan bir insanın durumuna benzer ve tüm amelleri yok sayılır.işte bu nedenledirki tüm islam alimleri dahi son nefeste imansız olarak ölmekten çok korkup titremişler vede göz yaşları dökmüşlerdir.
Bir insanda nefsinde islamı yaşıyor ve günahkarların ve isyankarların durumlarını ve işlenen günahların çirkinliklerini de gördükçe
kendi durumuna çok şükrediyor,iyiki küfür ehli ğibi yaşamıyorum hamdolsun rabbime beni bu niğmete kavuşturduğu için deyip, içinden rabbine karşı sonsuz bir sevgi minnet,şükran muhabbet, sevinç ve, mutluluk taşıyor. alluhu alem bu kişininde son nefeste iman üzere vefatı söz konusu olabilir. Tabiki rabbimizin takdiri gerçek mülkün sahibi ne dilerse o olur.tevekkül ve teslim olmak lazım.
Bu son nefes konusu çok hayeti önem taşımaktadır.Zira bir ehli kubur velisi vefat eden yirmibeş kişiden ancak bir kişinin kurtulabildiğini müşahade ettiğini söylemektedir.
Hüsnü hatimeye yardımcı olacak amellerin başında ise;Doğruluk ve Dürüstlük olup, yalana dolana tenezzül etmemek.Muhtaçlara sadaka vermek.Yemek yedirmek.Selamı yaymak.Halk uykuda iken namaz kılmak (teheccüd),yaşlılara ve kadınlara hürmet etmek, Kadınların erkeklerine bağlı ve çocuklarını güzel terbiye etmeleri,emanete ihanet etmeyenler,İşlerinde Rabbine tevekkül edenler.Yumuşak huylu ve cana yakın bir insan olmak. birde;''ya hayyü ya kayyum ya bediü semavati vel ardı yazel celali vel ikram allahümme inni eselüke en tuyyiye kalbi
bi nuru marifetike ebeden ya allahu,ya allahu ya allahu ya rahman ya rahim birahmetike
ya erhamerrahimin velhamdülilahi rabbil alemin''zikri şerifini çok söylemek lazım,bil hassa sabah namazının sünneti ile farzı arasında.Son nefeste imansız olarak ölmekten çok korkmak.Birde çok ağır olsun veya olmasın,
bir hastalığa tutulduğumuzda, Hastalığımız süresince kelimeyi Tevhidi ve Kelimeyi şehadeti sık sık söylemiye dilimizi alıştıralım ki, Ölüm hastalığına tutulduğumuzda, Kelimeyi Şehadeti ve Kelimeyi tevhid cümlelerini çok rahatlıkla söliyebilelim inşaallah.
Bu konuda söylenecek çok söz ve menkibeler olmasına rağmen bu kadarla iktifa ediyoruz.selam ve dua ile
Ey kardeş her insanın asıl meselesi bu olmak lazım gelir, zira bu işin hiç şakası yok,
ya daimi ve sonsuz bir azap,ızdırap ve gurbet diyarı veye sonsuz bir niğmet,mutluluk Rahatlık ve sevdiklerine kavuşma memleketi.
Peki bu iş nasıl oluyorki bir insan tüm amellerine rağmen kafir olarak ölebiliyor veya günahlarla dolu bir hayat Sürdüren bir insan nasıl olurda iman üzere ölebilir.
Allahu alem;Bir insanki kendini yaşamı itibariyla günah ortamında bulmuş,fakat islamı yaşayan müminlere içiten içe gıpta ediyor, onlar gibi yaşamak arzusu had safhada, fakat ortam bulamıyor veye, bulunduğu ortamdan bir türlü kurtulmıyor ve hiçbir bilgiside yokki müslüman gibi yaşayabilsin.müslümanlara ve müslüman gibi yaşamaya özlem duyuyor.Bu isteği bu arzusu adete bir hasrete dönüşüyor,işte bu insanın islama ve müslümanlara karşı olan bu sevgisi ve muhabbeti o kişinin son nefesinde ruhunun belleğinde tulu ediyor.Allahu alem bu insan son nefesini iman üzere hüsnü hatime ile sonlandırabilir.
Veya ömrünü fısk ve fücur içinde geçirmiş bir insan hayatının son zamanlarında bir fırsatını bulabilirse islama sarılıyor ve islamın tüm icaplarını canı gönülden yapmağa çalışıyor, adeta sıcak ve kavurucu çöllerden kurtulup pırıl pırıl akan berrak su kenarına gelen bir insanın mutluluğu gibi, sevinçten içi içine sığmıyor. Tüm düşüncesi islamı yaşamak ve islama hizmet etmek oluyor.Veyahudda;Tüm ömrü boyunca Küfür ehli gibi yaşayan birisini Rabbül alemin kanser veya başka bir tür illete veya belaya mübtela eder belki aklını başına getirir,kanser hastalığı sebebiyle ölmesi sonucunda belkide şehid olarak son nefesini verdiği bile olabilir.Mülk Allahın mülkü,mülk sahibi mülkünde istediği gibi tasarruf edebilir.Biz onun hem mülküyüz,hemde mülkünde çalışan köleleriyiz.Öyle ise köleler efendisin işine karışamaz.o,ne dilerse o olur.
Bir insanda islamı nefsinde tam olarak yaşıyor,Beş vakit namazını kılıyor,islamın diğer şartlarını da yerine getiriyor,dışdan bakılınca takva ehli gibi gözüküyor, fakat,içten içe küfür ehlinin işlemiş olduğu günahlara karşı ve islam dışı adet ve geleneklere karşı bir özlem bir hasret duyuyor,onlar gibi yaşamak istiyor ve zaman zaman kafasında fasıkların işledikleri günahları işleyerek yaşamanın hayalini kuruyor.Fakat çevre baskısısı veye mevcut konumundan korkuyor ve belkide dünya emellerine karşı içinde şiddetli bir arzusu'da var, tam nefsinide yenememiş allahu alem bu insanda amellerine rağmen çok tehlikededir.Bu insanın durumu aynen akşama kadar oruç tutup,aç ve susuzluğa katlanan ve fakat güneş batmadan hemen önce orucunu bozan bir adamın durumuna benzer.Zira bir insan gün boyunca ne kadar oruçlu kalırsa kalsın güneş batmadan önce orucunu bozan bir insan hiç oruç tutmamış sayılır.İşte tüm ömrü boyunca,bir ömur islamı yaşayıp,son nefesinde ise küfür üzere ölen bir kimsenin durumu,Aynen güneş batmadan önce orucnu bozan bir insanın durumuna benzer ve tüm amelleri yok sayılır.işte bu nedenledirki tüm islam alimleri dahi son nefeste imansız olarak ölmekten çok korkup titremişler vede göz yaşları dökmüşlerdir.
Bir insanda nefsinde islamı yaşıyor ve günahkarların ve isyankarların durumlarını ve işlenen günahların çirkinliklerini de gördükçe
kendi durumuna çok şükrediyor,iyiki küfür ehli ğibi yaşamıyorum hamdolsun rabbime beni bu niğmete kavuşturduğu için deyip, içinden rabbine karşı sonsuz bir sevgi minnet,şükran muhabbet, sevinç ve, mutluluk taşıyor. alluhu alem bu kişininde son nefeste iman üzere vefatı söz konusu olabilir. Tabiki rabbimizin takdiri gerçek mülkün sahibi ne dilerse o olur.tevekkül ve teslim olmak lazım.
Bu son nefes konusu çok hayeti önem taşımaktadır.Zira bir ehli kubur velisi vefat eden yirmibeş kişiden ancak bir kişinin kurtulabildiğini müşahade ettiğini söylemektedir.
Hüsnü hatimeye yardımcı olacak amellerin başında ise;Doğruluk ve Dürüstlük olup, yalana dolana tenezzül etmemek.Muhtaçlara sadaka vermek.Yemek yedirmek.Selamı yaymak.Halk uykuda iken namaz kılmak (teheccüd),yaşlılara ve kadınlara hürmet etmek, Kadınların erkeklerine bağlı ve çocuklarını güzel terbiye etmeleri,emanete ihanet etmeyenler,İşlerinde Rabbine tevekkül edenler.Yumuşak huylu ve cana yakın bir insan olmak. birde;''ya hayyü ya kayyum ya bediü semavati vel ardı yazel celali vel ikram allahümme inni eselüke en tuyyiye kalbi
bi nuru marifetike ebeden ya allahu,ya allahu ya allahu ya rahman ya rahim birahmetike
ya erhamerrahimin velhamdülilahi rabbil alemin''zikri şerifini çok söylemek lazım,bil hassa sabah namazının sünneti ile farzı arasında.Son nefeste imansız olarak ölmekten çok korkmak.Birde çok ağır olsun veya olmasın,
bir hastalığa tutulduğumuzda, Hastalığımız süresince kelimeyi Tevhidi ve Kelimeyi şehadeti sık sık söylemiye dilimizi alıştıralım ki, Ölüm hastalığına tutulduğumuzda, Kelimeyi Şehadeti ve Kelimeyi tevhid cümlelerini çok rahatlıkla söliyebilelim inşaallah.
Bu konuda söylenecek çok söz ve menkibeler olmasına rağmen bu kadarla iktifa ediyoruz.selam ve dua ile
22 Ocak 2014 Çarşamba
su_i hatimeye sebep olan günahlar
Bismillahirrahmanirrahim Hüsnü hatime son nefesini iman üzere verebilmek,imanlı olarak vefat, Sui hatime ise tam tersi imansız olarak ölmek demektir.Peki biz müslümanların bilebildiği kadarıyla sui hatimeye neden olan günahlar nelerdir;
1)imanlı olduğu halde amel etmemek,amel ediyor gibi gözükse bile amellerinde ihlaslı olmamak.
2) İnsanın;aklını fikrini,duygu ve düşünceleriyle.Gözünü,Kulağını,Dilini ve sair azalarını AllahIn rızası dışında kullanmayı alışkanlık haline getirmesi.Örneğin;Gözünü Allah(c.c.)kainatdaki sanatlarını ve güzelikklerini tefekkür etmesi yerine, gözünü göz zinasında kullanması,Kulağını İlim ve marifet sohbetleri yerine,dedikodo ve şehevani müzik ve lüzumsuz boş sözler dinlemekte kullanması,Dilini kuran okumak,emri bil maaruf nehyi anil münker yerine,
Dedikodu,laf taşıma ve yalançı şahitllik gibi luzumsuz ve malayani işlerde kullanması özetle:İnsan malını ve bedenini dünyasına veya ahiretine faydası olmayan lüzumsuz işlerde kullanmak
3)Büyük günahları işlemeğe devam etmek,
küçük günahlarda ısrarcı olmak ve günahları küçük görmek, merhametsiz olmak,zülmetmek,
katı kalpli olmak, şefkatsizlik
4)Nimete şükretmemek şükürsüzlük,aç gözlü ve tamahkar olmak, başkalarına gelen niğmeti kıskanmak,hased etmek
5)Ahirete imansız gitmekten korkmamak, imanlı veya imansız gitmeyi önemsememek
6)Ezanı muhammediyeyi dinlememek.Ezan okunurken sanki hiç ezan okunmuyormuş gibi başka şeylerle meşkul olmak,konuşmak ezana hiç sayğı duymamak.
7)kafirleri dost edinmek,onların geleneklerini yaşatmak (yılbaşı kutlamaları, yumurta tokuşturmak,şapka giyinmek,Belden kuşaklı palto giyinmek.v.s)gibi kafir adetlerine uymak,şeklen onlara benzemeğe çalışmak, onlara karşı muhabbet beslemek ve onları dost edip,onlara güvenmek.
8)Anaya babaya asi olmak,silayı rahimi kesmak. komşusuna eziyet etmek
9)Namaza ehemmiyet vermemek,namazı önemsememek,
10)Faiz işleriyle uğraşmak,sihir ve büyü işleriyle iştiğal etmek
11)peygamberleri ve allah dostlarını sevmemek. müslümanları alaya almak küçümsemek
12)Evliya olmadığı halde yalan yere evliyalık taslamak, kerameti olmadığı halde yalan yere kerameti varmış gibi davranmak.büyüklük taslamak kibir,gurur,Ucub(Amellerine güvenmek)
13)Amellerine güvenerek,son nefesinde kesin olarak imanlı olarak öleceğini sanmak(Ebu derda r.a.son nefesinde kesin olarak imanlı olarak öleceğini sananların, imanlarının son nefeslerinde selbedileceğine dair yemin ederdi).
Hz. aişe validemizden soruldu biz iyi bir insan olup olmadığımızı nasıl anlarız deyince Hz. aişe validemiz '' kişi kendini iyi insanlardan olduğunu sandığı müdetçe tehlikededir.Yani kendini iyi insan olduğunu sanarak beğenen,amellerini çok gören kötü insandır,kişi kendini beğenmeyip, kusurlu noksan ve kötü insanlardan olabileceğini sandığı müdetçe o kişi iyi insanlardandır'' derdi.Allah aişe validemizden gani gani razı olsun.Zira o; peygamber efendimiz Hz.Muhammed Mustafa sallallahü aleyhi ve selem efendimizin vefatından sonra müslümanların birçok müşkilini halletmiştir. Yine Peygamber efendimiz hayatda iken teyemmüm ayatleri dahil bazı ayetlerin nüzül sebebi Hz aişe validemizin yaşadığı bazı olaylar sebebiyledir.
Ey kardeş Sui hatimeye sebep olan günahları bukadarcıkla zannetme ben dilim döndüğünce Bu kadar yazabildim.Sakın sui hatimeye sebebiyet veren bu günahlarıda hafife alma.Zira bahse konu olay cennet ve cehennem gibi bir sonuca çıkıyorsa çok dikkat etmek lazım.Mücedditi elfi sanii(imamı rabbanı r.a.) derki,insan genç iken hafv (korku,Allah korkusu) ağır basmalı, Yaşlanıncada (50,60, yaşından sonnrada) Reca (ümit) Allahın affı mağfiretine dair beklentisi ağır basmalı der.Zira Resulallah efendimiz bir kudsi hadisi şeriflerinde;Ben kulumun zannı üzereyim.Kişi Allah c.c. nasıl zannederse öyle bulur.demiştir.
İmamı Rabbani Hz.tanıdığım bir kişi hasta idi,ziyaretine gittim, can çekişiyordu, kelimeyi tevhidi telkin ettiğim halde bir türlü dili dönmüyor,kelimeyi tevhidi söylüyemiyordu, kalbine nazar ettiğimede,O kişinin sağlıklı günlerinde kafirleri dost edindiğini ve kafir dostlarına karşı kalbinde muhabbet ve sevgi beslediği için.Kelimeyi tevhidi söylüyemediğini müşahade ettim diyor.Öyleyse bizler iştimai hayatımızda kafirleri,münafıkları ve allah düşmanlarını,kalbi olarak sevmiyelim, Sadece onlarla işimiz gereği ve işimiz bitinceye kadar irtibatlı olalım ve barışık olarak yaşayalım.
Fakat Onları asla kalbi dost edinmeyelim..
Allah(c.c) kulum beni nasıl zannederse ona öyle muamele ederim buyuruyor. Öyle ise bizler üzerimize düşen kulluk görevlerimizi yaptıktan sonra,rabbimizi çok gafururrahim olarak,çok kerim ve afüv ve vedud olarak görmeliyiz onun sonsuz rahmetinden daima ümitli olmalıyız.Bizler hangi günahları işlemiş olursak olalım daima rabbimizin mağfiretinin bizim günahlarımızdan çok çok geniş olduğunu bilelim. Anlatılan bir kıssada rabbimizin mağfireti denizler gibi ise, tüm ümmeti muhammedin günahları bir kuşun ayağına bulaşan çamur kadardır. deniliyor. nasılki kuşun ayağındaki çamur denizi bulandıramaz. ve de denize karışınca hiçbir şey hükmünde ise, rabbimizin mağfireti'de çok geniş olduğu için ne kadar çok günah işlemiş olursak olalım asla Rabbimizin af ve mağfiretinden ümüdimizi kesmiyelim:Yeterki yanlışlarımızın farkına varmış olalım.
Hazreti Ali efendimiz;Tevbe kapısı açık olduğu halde kişinin cehenneme gitmesine hayret ediyorum der:Bizlerde çokca tevbe istiğfar etmeliyiz ve onun gazabından rızasına azabından affına sığınmalıyız.
Rasulallah efendimiz din kardeşlerinizi çoğaltınız,din kardeşlerinizin çoğalması kurtuluş ümidini artırır der. Öye ise bizlerde din kardeşlerimizi mutlaka çoğaltmalıyız.salih kimselerle dostluk kurmağa gayret etmeliyiz ve salih amellerimizi artırmak için gayret sarfetmeliyiz.... Selam va dua ile
1)imanlı olduğu halde amel etmemek,amel ediyor gibi gözükse bile amellerinde ihlaslı olmamak.
2) İnsanın;aklını fikrini,duygu ve düşünceleriyle.Gözünü,Kulağını,Dilini ve sair azalarını AllahIn rızası dışında kullanmayı alışkanlık haline getirmesi.Örneğin;Gözünü Allah(c.c.)kainatdaki sanatlarını ve güzelikklerini tefekkür etmesi yerine, gözünü göz zinasında kullanması,Kulağını İlim ve marifet sohbetleri yerine,dedikodo ve şehevani müzik ve lüzumsuz boş sözler dinlemekte kullanması,Dilini kuran okumak,emri bil maaruf nehyi anil münker yerine,
Dedikodu,laf taşıma ve yalançı şahitllik gibi luzumsuz ve malayani işlerde kullanması özetle:İnsan malını ve bedenini dünyasına veya ahiretine faydası olmayan lüzumsuz işlerde kullanmak
3)Büyük günahları işlemeğe devam etmek,
küçük günahlarda ısrarcı olmak ve günahları küçük görmek, merhametsiz olmak,zülmetmek,
katı kalpli olmak, şefkatsizlik
4)Nimete şükretmemek şükürsüzlük,aç gözlü ve tamahkar olmak, başkalarına gelen niğmeti kıskanmak,hased etmek
5)Ahirete imansız gitmekten korkmamak, imanlı veya imansız gitmeyi önemsememek
6)Ezanı muhammediyeyi dinlememek.Ezan okunurken sanki hiç ezan okunmuyormuş gibi başka şeylerle meşkul olmak,konuşmak ezana hiç sayğı duymamak.
7)kafirleri dost edinmek,onların geleneklerini yaşatmak (yılbaşı kutlamaları, yumurta tokuşturmak,şapka giyinmek,Belden kuşaklı palto giyinmek.v.s)gibi kafir adetlerine uymak,şeklen onlara benzemeğe çalışmak, onlara karşı muhabbet beslemek ve onları dost edip,onlara güvenmek.
8)Anaya babaya asi olmak,silayı rahimi kesmak. komşusuna eziyet etmek
9)Namaza ehemmiyet vermemek,namazı önemsememek,
10)Faiz işleriyle uğraşmak,sihir ve büyü işleriyle iştiğal etmek
11)peygamberleri ve allah dostlarını sevmemek. müslümanları alaya almak küçümsemek
12)Evliya olmadığı halde yalan yere evliyalık taslamak, kerameti olmadığı halde yalan yere kerameti varmış gibi davranmak.büyüklük taslamak kibir,gurur,Ucub(Amellerine güvenmek)
13)Amellerine güvenerek,son nefesinde kesin olarak imanlı olarak öleceğini sanmak(Ebu derda r.a.son nefesinde kesin olarak imanlı olarak öleceğini sananların, imanlarının son nefeslerinde selbedileceğine dair yemin ederdi).
Hz. aişe validemizden soruldu biz iyi bir insan olup olmadığımızı nasıl anlarız deyince Hz. aişe validemiz '' kişi kendini iyi insanlardan olduğunu sandığı müdetçe tehlikededir.Yani kendini iyi insan olduğunu sanarak beğenen,amellerini çok gören kötü insandır,kişi kendini beğenmeyip, kusurlu noksan ve kötü insanlardan olabileceğini sandığı müdetçe o kişi iyi insanlardandır'' derdi.Allah aişe validemizden gani gani razı olsun.Zira o; peygamber efendimiz Hz.Muhammed Mustafa sallallahü aleyhi ve selem efendimizin vefatından sonra müslümanların birçok müşkilini halletmiştir. Yine Peygamber efendimiz hayatda iken teyemmüm ayatleri dahil bazı ayetlerin nüzül sebebi Hz aişe validemizin yaşadığı bazı olaylar sebebiyledir.
Ey kardeş Sui hatimeye sebep olan günahları bukadarcıkla zannetme ben dilim döndüğünce Bu kadar yazabildim.Sakın sui hatimeye sebebiyet veren bu günahlarıda hafife alma.Zira bahse konu olay cennet ve cehennem gibi bir sonuca çıkıyorsa çok dikkat etmek lazım.Mücedditi elfi sanii(imamı rabbanı r.a.) derki,insan genç iken hafv (korku,Allah korkusu) ağır basmalı, Yaşlanıncada (50,60, yaşından sonnrada) Reca (ümit) Allahın affı mağfiretine dair beklentisi ağır basmalı der.Zira Resulallah efendimiz bir kudsi hadisi şeriflerinde;Ben kulumun zannı üzereyim.Kişi Allah c.c. nasıl zannederse öyle bulur.demiştir.
İmamı Rabbani Hz.tanıdığım bir kişi hasta idi,ziyaretine gittim, can çekişiyordu, kelimeyi tevhidi telkin ettiğim halde bir türlü dili dönmüyor,kelimeyi tevhidi söylüyemiyordu, kalbine nazar ettiğimede,O kişinin sağlıklı günlerinde kafirleri dost edindiğini ve kafir dostlarına karşı kalbinde muhabbet ve sevgi beslediği için.Kelimeyi tevhidi söylüyemediğini müşahade ettim diyor.Öyleyse bizler iştimai hayatımızda kafirleri,münafıkları ve allah düşmanlarını,kalbi olarak sevmiyelim, Sadece onlarla işimiz gereği ve işimiz bitinceye kadar irtibatlı olalım ve barışık olarak yaşayalım.
Fakat Onları asla kalbi dost edinmeyelim..
Allah(c.c) kulum beni nasıl zannederse ona öyle muamele ederim buyuruyor. Öyle ise bizler üzerimize düşen kulluk görevlerimizi yaptıktan sonra,rabbimizi çok gafururrahim olarak,çok kerim ve afüv ve vedud olarak görmeliyiz onun sonsuz rahmetinden daima ümitli olmalıyız.Bizler hangi günahları işlemiş olursak olalım daima rabbimizin mağfiretinin bizim günahlarımızdan çok çok geniş olduğunu bilelim. Anlatılan bir kıssada rabbimizin mağfireti denizler gibi ise, tüm ümmeti muhammedin günahları bir kuşun ayağına bulaşan çamur kadardır. deniliyor. nasılki kuşun ayağındaki çamur denizi bulandıramaz. ve de denize karışınca hiçbir şey hükmünde ise, rabbimizin mağfireti'de çok geniş olduğu için ne kadar çok günah işlemiş olursak olalım asla Rabbimizin af ve mağfiretinden ümüdimizi kesmiyelim:Yeterki yanlışlarımızın farkına varmış olalım.
Hazreti Ali efendimiz;Tevbe kapısı açık olduğu halde kişinin cehenneme gitmesine hayret ediyorum der:Bizlerde çokca tevbe istiğfar etmeliyiz ve onun gazabından rızasına azabından affına sığınmalıyız.
Rasulallah efendimiz din kardeşlerinizi çoğaltınız,din kardeşlerinizin çoğalması kurtuluş ümidini artırır der. Öye ise bizlerde din kardeşlerimizi mutlaka çoğaltmalıyız.salih kimselerle dostluk kurmağa gayret etmeliyiz ve salih amellerimizi artırmak için gayret sarfetmeliyiz.... Selam va dua ile
20 Ocak 2014 Pazartesi
kabir hayatı
Bismillahirrahmanirrahim
Allah (cc) insani en güzel bir şekilde ve mükerrem olarak yaratmış olduğu için,insanın doğumu bir merasim evlenmesi ve ölümüde adeta bir başka merasim gibidir.genelikle yaşlı insanlar ölüme daha yakın görülür.Yaşlanan insanın hayatı süresince vücudundan bazı cüzleri ayrılır saçları ve dişleri gibi,vücududa eskimiş ve iç organlarıda yorgun düşmüştür. Adete yaşamak yaşlı bir insan için bir külfet haline dönüşmüştür. Artık tad'alma duygusu gözü kulağıda tam olarak gençliğinde olduğu gibi değildir.İşte buhaldeki insana rabbimiz rahmetiyle muamele ediyor.Zira o insan için ölüm en güzel bir rahmettir.zaten bu dünyaya imtihan için gönderilmişti.imtihan bitti şimdi ücret almağa gidiyor.Ölüm güzel olmasaydı hiç ölürmüydü peygamber.(Necip Fazıl),Şimdi ölüm döşeğinde yatan bir hastayı hayelen izliyoruz;ağır hasta bir ara iyileşcek gibi kuvvet bulur hatta kalkıp dolaştığı bile olur.sonrada durumu dahada ağırlaşır.can çekişmeğe başlar.Hasta etrafına gözlerini dışarı doğru çıkacak gibi gözlerini etrafa gezdirir.bu durumda olan hasta aslında etrafından yardım beklemektedir.Ama heyhat olan olmuştur.hasta daha sonra etrafından umut keser ve kendi gücü ile ayağa kalkmak ister ama buna gücü yetmez bacakları birbirine dolaşıyormuş gibi olur.Artık can baldırlarından yukarı doğru çıkmağa başlamıştır.Hasta hayalle karışık şeyler görmeğe başlar.Tüm hayatının önemli olayları bir film şeridi gibi aklından gaçer sevinçleri pişmanlıkları ne varsa,sonra can boğaza gelir.eğer hasta salih bir kimse ise bazan gözlerinden yaş gelir,alnı terler,dudağı kurur,eğer hasta şekavet ehli ise(allah, c,c.şekavet ehli olmaktan bizleri korusun) hasta boğuluyormuş gibi hırıltılar çıkarır yüzü morarır ve dudağı pas bağlar.ölüm esnasında hastaya ahiretdeki yeri gösterilir mümin ahiretdeki makamını görünce çok mutlu olur ve mutluluğundan ölüm acısını fazla hissetmez bile,tıpkı züleyhanın kendini kınayan kadınları devet edip,davette yusuf aleyhiselamı gören kadınların yusufun güzelliği karşısında ellerinde bulunan bıçakla elma yerine kendi ellerini kesmeleri ve bundan da hiçbir acı hissetmemeleri gibi,şekavet ehli ise,ahirette gideceği yeri gördüğünde dünyadan hiç ayrılmak istemez dünyadan ayrımamak için çırpınır durur.Neticede müminde kafirde ölüm acısı tadar. her canlı ölümü tadıcıdır.
Ey kardeş;kabir alemide bir başkadır.cenaze ölünce sorgu sual başlar.kabre konulan ölüye münkir ve nekir isminde sorgu melekleri gelir.İman ve itikad soruları sorarlar.eğer kişi salih bir kimse ise sorulara güzel cevaplar verir sonra sorgu melekleri zaten biz senin böyle cevap vereceğni biliyorduk derlar.ölüye önce cehennem'deki yeri gösterilir.eğer sorularımıza doğru cevap veremeseydin gideceğin yer burası olacaktı derler sonra ölüye cennetteki yeri gösterilir.işte asıl mekanın derler ölünün kabrini genişletip sağ tarafından geldikleri gibi giderler ölü başını sağa çevirip meleklerin arkasından baka kalır.sonra ölünün etrafında hiç tanımadığı biribirinden değişik çok hoş güzel suretli nurani insanlar toplanmağa başlarlar.Ölü bunlara,siz kimsiniz ben sizleri tanımıyorum der onlarda biz senin dünyadaki güzel amelleriniz derler.kişinin dünyadaki her güzel amelinin ihlas derecesine göre yaratılan meleklerdir.ölü hem cehennemdeki yerini gördüğünden,oradan kurtuluş sevincini yaşar,hem'de cennetteki yerini açılan pencereden oradaki güzellikleri seyreder çok mutlu olur hemde yanındaki hoş insanların sohbetleriyle adete dünya zindanından kurtulduğu için mutluluğun zirvesinde olur cennetdeki makamına biran önce kavuşmak arzusu ile bir damat gibi uykuya dalar gibi olur.Eğer şekavet ehli kafir ise;kabre konulduğunda sorgu melekleri münkir ve nekir çok dehşetli bir şekilde simsiyah ve gök gözlü olarak adete gözlerinden ateş fışkırıyormuş gibi gelirler. Rabbin kim derler ölü korkusundan rabbim sizsiniz der,sonra peygamberi sorulur ve diğer sorular hiçbirisine doğru cevap veremez (yazı çok uzun olmasın diye kısa kesmeğe çalışıyorum) sorgu melekleri ateşli topuzlu sopalarla ölüye vurarlar ölü öyle bir çığlık atarki onun sesini insan dışında hayvanlar duyarlar, sonrada ölüye cennetdeki makamı gösterilir.işte Allahın emir ve yasaklarına riayet etseydin gideceğin yer burası olurdu derler sonrada ölüye cehennemdeki yeri gösterilir,ve o iki sorgü meleği ölünün sol tarafından ayrıp giderler ölüde başını meleklerin gitti istikamete sol tarafa çevrili olrak arkalarından baka kalır.daha sonra kabri daraltılır,kabir ölüyü öyle bir sıkarki kemikleri bir birine geçer. ölünün kötü amelleri yılan akrepler ve ölünün dünyadaki amellerinin çirkinliğine göre çeşitli muzır hayvanatlar suretinde mezarını doldurup ölüye hücum ederler. mesala düşmanlık duyguları yılan şeklinde,
kibir kaplan şeklinde,makam sevgisi aslan şeklinde cimrilik fare şeklinde,haset kurt şeklinde v.s her şeyin aslını Allah bilir.sürekli ölüye eziyet edilir.cehennemdeki yerinden gelen pis kokular ve çirkin manzaralar ölüye bir başka çaresizlik ve azap içinde bırakır.ve ölünün azabı yüzünden bağırıp çağırmasi çeşitli feryatlar çıkarması yakınında yatan diğer ölüleride rahatsız eder.onun için ölülerimizi salih insanların yanına defnetmeliyiz. Yani kabir komşuluğu vardır.ey bu yazımı okuyan kardeş bu yazının uzunluğundan sıkılma hepimiz daimi hakikat alemine gidiyoruz ona göre hazırlık yapmalıyız.Resulallah Aleyhi selatü ve sellem efendimiz,ne diyor bak;''siz benim bildiklerimi bilseydiniz az güler çok ağlardınız,saçınızı başınızı yolup dağlara çıkardınız.'' Der,yine resulallah efendimiz bir hadisi şeriflerinde'' Kabir manzarası kadar korkunç bir manzara görmedim.'' der.Peygamber efendimiz bir gün bir mezarlığın yanından geçerken,şu iki kabirde yatan kişiler azap görüyorlar der.Halbuki günahları'da sizin sandığınız kadar büyük günah değil der.Bunlardan birisinin taharetine dikkat etmediğini,diğer kabirde yatanın ise insanlar arasında laf taşıdığını,yani koğuculuk yaptığını söyler.Sonra Peygamber efendimiz o iki kabrin başına birer ağaç fidanı diker ve şöyle buyurur;Bu iki fidan yeşil olarak kaldığı sürece,kabir azabları Hafifler(veye kabir azapları kalkar)demiştir.(mealen).Hayatın,Ölümün ve kabirin fitnesinden Allah (c.c.)afu ve meğfiretine sığınırız.. Selam ve dua İle.
Allah (cc) insani en güzel bir şekilde ve mükerrem olarak yaratmış olduğu için,insanın doğumu bir merasim evlenmesi ve ölümüde adeta bir başka merasim gibidir.genelikle yaşlı insanlar ölüme daha yakın görülür.Yaşlanan insanın hayatı süresince vücudundan bazı cüzleri ayrılır saçları ve dişleri gibi,vücududa eskimiş ve iç organlarıda yorgun düşmüştür. Adete yaşamak yaşlı bir insan için bir külfet haline dönüşmüştür. Artık tad'alma duygusu gözü kulağıda tam olarak gençliğinde olduğu gibi değildir.İşte buhaldeki insana rabbimiz rahmetiyle muamele ediyor.Zira o insan için ölüm en güzel bir rahmettir.zaten bu dünyaya imtihan için gönderilmişti.imtihan bitti şimdi ücret almağa gidiyor.Ölüm güzel olmasaydı hiç ölürmüydü peygamber.(Necip Fazıl),Şimdi ölüm döşeğinde yatan bir hastayı hayelen izliyoruz;ağır hasta bir ara iyileşcek gibi kuvvet bulur hatta kalkıp dolaştığı bile olur.sonrada durumu dahada ağırlaşır.can çekişmeğe başlar.Hasta etrafına gözlerini dışarı doğru çıkacak gibi gözlerini etrafa gezdirir.bu durumda olan hasta aslında etrafından yardım beklemektedir.Ama heyhat olan olmuştur.hasta daha sonra etrafından umut keser ve kendi gücü ile ayağa kalkmak ister ama buna gücü yetmez bacakları birbirine dolaşıyormuş gibi olur.Artık can baldırlarından yukarı doğru çıkmağa başlamıştır.Hasta hayalle karışık şeyler görmeğe başlar.Tüm hayatının önemli olayları bir film şeridi gibi aklından gaçer sevinçleri pişmanlıkları ne varsa,sonra can boğaza gelir.eğer hasta salih bir kimse ise bazan gözlerinden yaş gelir,alnı terler,dudağı kurur,eğer hasta şekavet ehli ise(allah, c,c.şekavet ehli olmaktan bizleri korusun) hasta boğuluyormuş gibi hırıltılar çıkarır yüzü morarır ve dudağı pas bağlar.ölüm esnasında hastaya ahiretdeki yeri gösterilir mümin ahiretdeki makamını görünce çok mutlu olur ve mutluluğundan ölüm acısını fazla hissetmez bile,tıpkı züleyhanın kendini kınayan kadınları devet edip,davette yusuf aleyhiselamı gören kadınların yusufun güzelliği karşısında ellerinde bulunan bıçakla elma yerine kendi ellerini kesmeleri ve bundan da hiçbir acı hissetmemeleri gibi,şekavet ehli ise,ahirette gideceği yeri gördüğünde dünyadan hiç ayrılmak istemez dünyadan ayrımamak için çırpınır durur.Neticede müminde kafirde ölüm acısı tadar. her canlı ölümü tadıcıdır.
Ey kardeş;kabir alemide bir başkadır.cenaze ölünce sorgu sual başlar.kabre konulan ölüye münkir ve nekir isminde sorgu melekleri gelir.İman ve itikad soruları sorarlar.eğer kişi salih bir kimse ise sorulara güzel cevaplar verir sonra sorgu melekleri zaten biz senin böyle cevap vereceğni biliyorduk derlar.ölüye önce cehennem'deki yeri gösterilir.eğer sorularımıza doğru cevap veremeseydin gideceğin yer burası olacaktı derler sonra ölüye cennetteki yeri gösterilir.işte asıl mekanın derler ölünün kabrini genişletip sağ tarafından geldikleri gibi giderler ölü başını sağa çevirip meleklerin arkasından baka kalır.sonra ölünün etrafında hiç tanımadığı biribirinden değişik çok hoş güzel suretli nurani insanlar toplanmağa başlarlar.Ölü bunlara,siz kimsiniz ben sizleri tanımıyorum der onlarda biz senin dünyadaki güzel amelleriniz derler.kişinin dünyadaki her güzel amelinin ihlas derecesine göre yaratılan meleklerdir.ölü hem cehennemdeki yerini gördüğünden,oradan kurtuluş sevincini yaşar,hem'de cennetteki yerini açılan pencereden oradaki güzellikleri seyreder çok mutlu olur hemde yanındaki hoş insanların sohbetleriyle adete dünya zindanından kurtulduğu için mutluluğun zirvesinde olur cennetdeki makamına biran önce kavuşmak arzusu ile bir damat gibi uykuya dalar gibi olur.Eğer şekavet ehli kafir ise;kabre konulduğunda sorgu melekleri münkir ve nekir çok dehşetli bir şekilde simsiyah ve gök gözlü olarak adete gözlerinden ateş fışkırıyormuş gibi gelirler. Rabbin kim derler ölü korkusundan rabbim sizsiniz der,sonra peygamberi sorulur ve diğer sorular hiçbirisine doğru cevap veremez (yazı çok uzun olmasın diye kısa kesmeğe çalışıyorum) sorgu melekleri ateşli topuzlu sopalarla ölüye vurarlar ölü öyle bir çığlık atarki onun sesini insan dışında hayvanlar duyarlar, sonrada ölüye cennetdeki makamı gösterilir.işte Allahın emir ve yasaklarına riayet etseydin gideceğin yer burası olurdu derler sonrada ölüye cehennemdeki yeri gösterilir,ve o iki sorgü meleği ölünün sol tarafından ayrıp giderler ölüde başını meleklerin gitti istikamete sol tarafa çevrili olrak arkalarından baka kalır.daha sonra kabri daraltılır,kabir ölüyü öyle bir sıkarki kemikleri bir birine geçer. ölünün kötü amelleri yılan akrepler ve ölünün dünyadaki amellerinin çirkinliğine göre çeşitli muzır hayvanatlar suretinde mezarını doldurup ölüye hücum ederler. mesala düşmanlık duyguları yılan şeklinde,
kibir kaplan şeklinde,makam sevgisi aslan şeklinde cimrilik fare şeklinde,haset kurt şeklinde v.s her şeyin aslını Allah bilir.sürekli ölüye eziyet edilir.cehennemdeki yerinden gelen pis kokular ve çirkin manzaralar ölüye bir başka çaresizlik ve azap içinde bırakır.ve ölünün azabı yüzünden bağırıp çağırmasi çeşitli feryatlar çıkarması yakınında yatan diğer ölüleride rahatsız eder.onun için ölülerimizi salih insanların yanına defnetmeliyiz. Yani kabir komşuluğu vardır.ey bu yazımı okuyan kardeş bu yazının uzunluğundan sıkılma hepimiz daimi hakikat alemine gidiyoruz ona göre hazırlık yapmalıyız.Resulallah Aleyhi selatü ve sellem efendimiz,ne diyor bak;''siz benim bildiklerimi bilseydiniz az güler çok ağlardınız,saçınızı başınızı yolup dağlara çıkardınız.'' Der,yine resulallah efendimiz bir hadisi şeriflerinde'' Kabir manzarası kadar korkunç bir manzara görmedim.'' der.Peygamber efendimiz bir gün bir mezarlığın yanından geçerken,şu iki kabirde yatan kişiler azap görüyorlar der.Halbuki günahları'da sizin sandığınız kadar büyük günah değil der.Bunlardan birisinin taharetine dikkat etmediğini,diğer kabirde yatanın ise insanlar arasında laf taşıdığını,yani koğuculuk yaptığını söyler.Sonra Peygamber efendimiz o iki kabrin başına birer ağaç fidanı diker ve şöyle buyurur;Bu iki fidan yeşil olarak kaldığı sürece,kabir azabları Hafifler(veye kabir azapları kalkar)demiştir.(mealen).Hayatın,Ölümün ve kabirin fitnesinden Allah (c.c.)afu ve meğfiretine sığınırız.. Selam ve dua İle.
18 Ocak 2014 Cumartesi
marifetullah_2
Bismillahirrahmanirrahim marifetullah ALLAH (cc)tanımağa çalışma ilmi marifetullahdır. insanların ahiretdeki en önemli sermayesini teşkil eden, marifetullahın önemine binaen birazdaha geniş pencereden bakmağa çalışacağız:Marifetullah ilmine talip bir mümin öncelikle,tabiri caiz ise,nasılki yeni okumaya başlayan bir talebe öncelikle alfabedeki harfleri öğrenmekle okumağa başlar ise, aynen öylede, bir mümünde yaratılış gayesi ve sebebi olan rabbimizi tanımak için,öncelikle rabbimizin isimlerini ve sıfatlarının anlamlarını öğrenmeğe başlamalı,her ismin insana düşen hissesini öğrenmelidir.Peygamber efendimi sallahü aleyhi ve sellem efendimiz bir hadisi şeriflerinde;Allah(c.c),99 ismi şerifi vardır,kim bu isimleri öğrenir ve amel ederse cennete gierer.der.(Hadisi Şerif)
Ey kardeş,Allah (cc) her ismni ona bakan bir pencere ve çeşitli renklere boyanmış harfler gibi okumalı ve görülmelidir.yani bir mümin rabbimizin kaç ismini ve sıfatının anlamını biliyorsa ve o isim ve sıfatlatlarıyla rabbimizin sanatlarını,fiillerini ve kainatdaki tasarruflarını okadar geniş pencerelerden seyrediyor demektir ...çiçek açan bir ağaca bakan bir arif insan o ağaçda rabbimizin,ya hayyu,ya kayyum, ya musavvir,ya cemil,ya rahman ya rahim, ya kerim ya muhsin ya musavvir,Ya cemili zül kemal,Ya münim,Ya Rezzak,Ya Hakim ...gibi rabbimizin 55 adet ismi şerifini okuyabilir. insan olan bir insan kendi cephesinde rabbimizin esmül hüsnasının tamamına yakınını okuyabilir.Nasılki bu çiçek açan ağaç insanlara meyvesiyle rızık vermiş oluyor ve dolayısıyla buna mukabil insanların Rablerine karşı bu niğmetletleri verdiği için şükretmelerine vesile oluyor,ayrıca,ağaçların karbondiyosit alıp insanların nefes aldıkları temiz oksijen vermekle havayı temizlemesi, çiçeğinin kokusu ile ve güzelliği ile yine insanlara hizmet ediyor.işte insanda;çalışmakla zekatıyla, sadakasıyla rızkına vesile olmalı,ilmi ve nasihatıyla insanlara yardımcı olmalı, mümin bir kimseyle karşılaştığında onun bir sorunu varsa yardımcı olarak mümini sevindirmelidir.İşte insanın Allahın isim ve sıfatlarıyla bu şekilde boyanmasına sıbgatullah deniliyor.sıbgatullah her şeyi her işini allah rızası için yapan bir mümindir.Bu öyle bir makamdırki kul kendi iradesini tamamen yok eder allah (cc)iradesini her işinde şiar edinir. Burada gerek afaki ve gerekse enfüsü tefekkür bir birini tamamlar ve nura dönüşür...afaki tefekkürde fazla detaylara girilmemeli afakta (çevresinde)ne görüyor ise o şeyi olduğu gibi tefekkür etmeli bilhassa fazla tevile girmekten kaçınmalıdır yoksa içinden çıkılamaz düşüncelerede boğulabilir. enfüsü tefekkürde ise daha derin tevillere bakabilir.bir örnek vermek gerekirse meyvadar ağaca bakan bir insan o ağacın güzellüğini.ağacın meyveleriyle allahın münim ve rezzak ismini ve meyvelerin şekli rengi kokusu ve dış güzelliği yanında vitamin ve minerallerinin faydalarını meyveleri yiyen bir insanın besmele ile başlaması ve elhamdülillah ile bitirip şükretmsi,ağaçlardaki meyvaların çeşitli mineraller ve vitaminlerle techiz edildiğini düşünüp bunu rabbizin insanlara bir lütfu olduğunun farkına varmış olması o ağacın birinci gayasini dolayısıyla hikmetini tefekkür etmiş olur.Buna afaki tefekkür diyoruz,enfüsi tefekküre örnek ise.nasılki bu binayı ben yaptığım gibi,bu koca kainatıda bir yapan var,nasılki bu kainat benim evimden ne kadar büyük ise Allah (c.c) kudreti,ilmi gücü hasılı tüm subutu isim ve sıfatı sonsuz derecede büyüktür.Keza ben bu insan resmini çiziyorum bu resmi ben çizmesem bu resim gözükmezdi öyle ise.tüm bu insanlarıda bir yaratan var heyhat..bir insan resmi ile bir insan arasında nekadar da azim fark var benim çizdiğim insan resmi kagıt üzerinde hiçbir hareketi düşüncesi ve hikmeti yok ya hakiki insan ya allahın yarattığı insanı tefekkür edersek, buğün insan uçak yapıyor televizyon üretiyor, aya çıkıyor işte benim kudretim ile allah c.c. kudreti arasındaki fark mizanla ölçülemez.bu ve benzerleri enfüsü tefekkür olup her müminin kapesitesine göre tefekkürleri çok farklıdır. kaldiki pegamberlerin tefekkürleri ile ami bir müminin tefekkürleri birbirleriye mukayese edilemiyecek kadar azim farklı olsa gerek........................ selam ve dua ile.
Ey kardeş,Allah (cc) her ismni ona bakan bir pencere ve çeşitli renklere boyanmış harfler gibi okumalı ve görülmelidir.yani bir mümin rabbimizin kaç ismini ve sıfatının anlamını biliyorsa ve o isim ve sıfatlatlarıyla rabbimizin sanatlarını,fiillerini ve kainatdaki tasarruflarını okadar geniş pencerelerden seyrediyor demektir ...çiçek açan bir ağaca bakan bir arif insan o ağaçda rabbimizin,ya hayyu,ya kayyum, ya musavvir,ya cemil,ya rahman ya rahim, ya kerim ya muhsin ya musavvir,Ya cemili zül kemal,Ya münim,Ya Rezzak,Ya Hakim ...gibi rabbimizin 55 adet ismi şerifini okuyabilir. insan olan bir insan kendi cephesinde rabbimizin esmül hüsnasının tamamına yakınını okuyabilir.Nasılki bu çiçek açan ağaç insanlara meyvesiyle rızık vermiş oluyor ve dolayısıyla buna mukabil insanların Rablerine karşı bu niğmetletleri verdiği için şükretmelerine vesile oluyor,ayrıca,ağaçların karbondiyosit alıp insanların nefes aldıkları temiz oksijen vermekle havayı temizlemesi, çiçeğinin kokusu ile ve güzelliği ile yine insanlara hizmet ediyor.işte insanda;çalışmakla zekatıyla, sadakasıyla rızkına vesile olmalı,ilmi ve nasihatıyla insanlara yardımcı olmalı, mümin bir kimseyle karşılaştığında onun bir sorunu varsa yardımcı olarak mümini sevindirmelidir.İşte insanın Allahın isim ve sıfatlarıyla bu şekilde boyanmasına sıbgatullah deniliyor.sıbgatullah her şeyi her işini allah rızası için yapan bir mümindir.Bu öyle bir makamdırki kul kendi iradesini tamamen yok eder allah (cc)iradesini her işinde şiar edinir. Burada gerek afaki ve gerekse enfüsü tefekkür bir birini tamamlar ve nura dönüşür...afaki tefekkürde fazla detaylara girilmemeli afakta (çevresinde)ne görüyor ise o şeyi olduğu gibi tefekkür etmeli bilhassa fazla tevile girmekten kaçınmalıdır yoksa içinden çıkılamaz düşüncelerede boğulabilir. enfüsü tefekkürde ise daha derin tevillere bakabilir.bir örnek vermek gerekirse meyvadar ağaca bakan bir insan o ağacın güzellüğini.ağacın meyveleriyle allahın münim ve rezzak ismini ve meyvelerin şekli rengi kokusu ve dış güzelliği yanında vitamin ve minerallerinin faydalarını meyveleri yiyen bir insanın besmele ile başlaması ve elhamdülillah ile bitirip şükretmsi,ağaçlardaki meyvaların çeşitli mineraller ve vitaminlerle techiz edildiğini düşünüp bunu rabbizin insanlara bir lütfu olduğunun farkına varmış olması o ağacın birinci gayasini dolayısıyla hikmetini tefekkür etmiş olur.Buna afaki tefekkür diyoruz,enfüsi tefekküre örnek ise.nasılki bu binayı ben yaptığım gibi,bu koca kainatıda bir yapan var,nasılki bu kainat benim evimden ne kadar büyük ise Allah (c.c) kudreti,ilmi gücü hasılı tüm subutu isim ve sıfatı sonsuz derecede büyüktür.Keza ben bu insan resmini çiziyorum bu resmi ben çizmesem bu resim gözükmezdi öyle ise.tüm bu insanlarıda bir yaratan var heyhat..bir insan resmi ile bir insan arasında nekadar da azim fark var benim çizdiğim insan resmi kagıt üzerinde hiçbir hareketi düşüncesi ve hikmeti yok ya hakiki insan ya allahın yarattığı insanı tefekkür edersek, buğün insan uçak yapıyor televizyon üretiyor, aya çıkıyor işte benim kudretim ile allah c.c. kudreti arasındaki fark mizanla ölçülemez.bu ve benzerleri enfüsü tefekkür olup her müminin kapesitesine göre tefekkürleri çok farklıdır. kaldiki pegamberlerin tefekkürleri ile ami bir müminin tefekkürleri birbirleriye mukayese edilemiyecek kadar azim farklı olsa gerek........................ selam ve dua ile.
12 Ocak 2014 Pazar
marifetullah 1
Bismillahirrahmanirrahim Marifetullah;Allah(c.c) tüm kainatı insan için insanıda kendisini mümkün olduğu kadar herkesin kapesitesine göre tanımak ve tanıdığını bildirip kendisine şükretmet için yaratmıştır.Marifetullah allahı fiilleriyle,eserleriyle ve isim ve sıfatlarıyla tanımaya çalışmak demektir.Marifetullah, ilimlerin özü arif insanların da dünyadaki tek gayeleridir. Rabbimizi bize tarif eden yollarıda sayılamıyacak kadar çoktur.Bunlar arasından,Rabbimizi bize tarif eden üç külli yol vardır.Yüce kitabimiz olan Kuranı mucizül beyan ,Sevgili peygamber efendimiz. Hz.Muhammed Mustafa Sallahü Aleyhi ve Sellem ve kainat kitabı kebiridir. Marifet ben hakiki insan olmak istiyorum iddasında bulunan insan olan insanın meşgul olacağı bir ilimdir,nurdur.gaflet perdsinin yırtılıp atılmasıdır.İnsanın kainat kitabını sanki kuranı kerimin ayetlerinin cisimleşmiş bir hali gibi okumağa başlaması ve insanın kendi nefsinin aslında ne kadar aciz,fakir ve nakıs olduğunun farkına varmasıdır. Kendisini şeytandan,ebü cehilden,firavundan ve firenk kafirlerinden daha faziletli görene,Sübühan hakkın marifeti haramdır.(Hace Bahaddin Nakşibend.r.a.) Mesala uykusu gelmiş bir insanın veya hastalanmış bir insanın ne kadar aciz ve çaresiz kaldığını,en zaruri işlerini bile göremiyeceğini anlaması,yaşlanmasının ve ölümünün önüne geçilmesinin mümkün olmadığını,Buna mukabil Rabbimizi biran bile uyuklama ve uyku hali gibi arazi şeyler olsa tüm kainatin hercü merc olup yok olacağını, düşünüp Rabbimizi Sübbühan Allah tesbihi ile her türlü noksandan tenzih edip, kendimize ve tüm mahlukata gelen niğmetlerin Allah'dan geldiğinin idraki içinde ona sonsuz şükür ve hamdü senalar etmemizin ve Allahü ekber tekbiriylede.onun Malikül mülki zül celal vel ikram, cabbar, Mütekebbir,gibi celal sıfatlarıyla övmemizin ve övülmeğe ve ibadet edilmeğe ancak rabbimizin layık olduğunun itiraf edilmesi ne kadar elzem ve hoş olduğu anlaşılır.
Marifet : insanın ahiret hayatındaki sermayesi ahiretdeki itibarının allah katındaki derecesidir. Marifetullah afaki ve enfüsi tefekkürrle elde edilen ilim neviindendir.Afak ise ufuklar demektir yani çevremiz,afaki tefekkürde mihenk, ölçü insandır yani afaki tefekkürde insanı merkeze koymamız gerekir.insanın en çok muhtaç olduğu en zaruri ihtiyacı hava olduğu için allah (c.c)havayı insanın dudağının önüne koymuştur hemde hiçbir ücrete ve zahmete tabi olmadan,yine insanın havadan sonra en çok ihtiyaç duyduğu suyu dünyanın üçte ikisi olarak bol yaratması ve havayı insanın ciğerlerine göre terbiye etmesi keza suyu,güneşi gökleri ve yerleri insana göre terbiye edip.Güneş,Hava,Su ve toprak gibi en çok ihtiyaç duyulan zaruri maddeleri azami ölçüde yaratması,
insanı nazdar bir çocuk gibi annesinin iki memesi gibi temel gıdalarını bitkisel ve hayvansal gıda olarak iki yoldan temin edilmesi gibi, daha okadar çok marifet yollar vardırki, herkesin kapesitesine göre tefekkür sınırları değişir.Afaki tefekkürde; İnsanlar arasındaki sevgi,Saygı ve yardımlaşmalar ve Aile bağları,ve keza hayvanatın etleriyle,Sütleri derileri ve yünleriyle insanların hizmetlerine ve yardımalarına koşmaları.Ve yine Nebadatın(ağaçlar ve bitkilerin)İnsanlrın ve hayvanatın, yardımlarına yetişmeleri,ve keza insanlarında isteyerek veye istemiyerek bir birlerinin yardımlarına koşmaları (terzilerin elbise dikmeleri,müteahitlerin ev yapmaları,mühendis ve doktorların çeşitli hizmetlerde,istihdam edilmeleri,gibi) Cemaadatında (Topraklar,Taşlar,Madenlerin) Hayvanların ve Bitkilere menşey teşkil etmeleri,Ve ayrıca,Bitkilerin ve hayvanlarında insanlar gibi kendi aralarında bilerek veye bilmeyerek birbirlerinin yardımına koşturmaları bize gösteriyorki bu işler tesadüfi olamaz ve böylesine mükemmel bir sistemi kuran,İdare eden bir ilim ve bir irade,bir kudret vardır.o da ancak Allah(c.c.) olabilir.Afaki tefekkürü bazı mütefekkirler dipsiz kuyuya benzetmişlerdir.
Peygamber efendimiz (a.s.m) miraç olayında tüm yerleri gökleri ve ahiret aleminde gezdirildiği halde sübhaneke ma arafnake hakka marifetike ya maruf.yarabbi ben seni hakkıyla tanıyamadım demiştir.Enfüsi tefekkür ise,insanın nefsini tanıması ve nefsani tefekkürüdür.insan nefsi ise insanın maddi vucudu;göz,kulak,dil,kalp,v.s ve manevi duygularını kapsar.Bu çok önemli ve kıymetli bir ilimdir.İnsanın nefsi tefekkürü nura dönüşür.Mesala Yediği bir meyvenin şeklini, rengini, tadını, kokusunu ve içindeki vitamin ve hikmetlerini düşünüp tefekkür ederek yer ve elhamdülillah ile bitirirse,o meyve nura dönüşür ve ahiret alamindede rızık olarak daha güzeliyle önüne gelir. Bunun gibi......Allahın (cc) yarattığı en kıymetli mahlukatı insandır.Yani allah(cc)ın ilminin kudretinin,hikmetinin hasılı esmasının dünyadaki müntehasının en son noktasını insan teşkil etmektedir.Yani insan Allah(c.c)en antika eseridir.
Ey kardeş;Bir mağazanın vitrinine konulan kaya parçası veye ağaç kütüğünden amaç yanında sergilenen kumaşın veya elbisenin zerafetinin harikalığını daha iyi göstermek içindir. İnsanında diğer mahlukat karşısındaki üstünlüğü adete bahsettiğimiz mağaza vitrinindeki hiçbir işlem görmemiş ve hiç yontulmamış ağaç kütüğünün yanına konulan kumaş veye zerafetli elbise gibidir.Yani insanın burnu filin burnundan ne kadar güzel yine insanın kulakları eşşeğin kulaklarından nekar güzel. yüzü gergedanın yüzünden,keza elleri ayakları diğer mahlukatın elleri ve ayaklarından nekadar güzel .yaratılmıştır.(ahseni takvim)
İnsanın aklına ise hiç paha biçilebilirmi tüm hayvanatın aklı toplansa bir çobanın aklına değmez.İnsanın sofrasınıda ona göre kıyasla......
Peki insanın bu üstünlüğünün bu saltanatının bir bedeli yokmu?
Tavuk yumurtlar inek süt verir öküz çiftini sürdü ağaçlar meyvalarını vererek hikmetini gösterdi,ya insan bu verilen saltanatın karşılığında ne yapması grekir.işte cevabi namaz,insan tüm yaratılmış mahlukatın adete bir mebbusu bir temsilcisi olarak Allahın huzuruna durarak tüm mahlukat adına elhamdülillahi rabil alemin diyerek rüküya ve secdeye kapanarak ,onu tesbih, tahmid, hamd ve külli bir şekilde şükretmesi gerekir.Namaz kılmayan insan ise haindir.Hainin hükmü ise merdüttür.(Risaili nurdan)
Sübuhaneke ma arefneke hakka marifetike ya maruf
Sübuhaneke ma zekernake hakka zikrike ya mezkur
Sübuhaneke ma şekernake hakka şükrüke ya meşkur
Sübuhaneke ma abednake hakka ibadike ya mabud
Selam ve dua ile
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)