Bismillahirrahmanirahim
Allah (c.c) merhametinden ve şefkatinden insanları sıratı müstakim üzere doğru yola teşvik için ulül azm peygamberler ve kitaplar göndermiş insanların onurlu bir dünya hayatı ve sonsuz bir niğmet yurdu olan ahiret hayatına teşvik etmiştir. Yani Allahü teala en kıymetli varlık olan insanı yaratmış fakat insanıda başı boş bırakmamıştır. İnsanların iki cihan saadetleri için onlara rehber olan peygamberler ve kitaplar göndermiş,öyleki bir asırda birden fazla peygamberler geldiği olmuştur. Hz.Musa ile Hz. harun a.s, Hz.İbrahim ile Hz.lut as ve Hz. İsmail a.s. ve Hz. yakup a.s. ve Hz. yusuf a.s.Hz.İsa a.s.,Hz.Yahya a.s.ve Hz.Zekeriya a.s. gibi sözkonusu peygamberi zişan efendilerimiz ya ayrı ayrı kavimlerin irşadında veye bir birlerinin şeriatını güçlendirmek için veya rabbimiz neyi dilemiş ise onun için gönderilmişler Peygamber efendimiz Hz. Muhammad Mustafa sallallahü aleyhi ve sellem ise,hatemül enbiya yani en son peygamber olarak gönderilmiştir.Yine Rabbimiz rahmetinden resulallahın biz ümmetinede her Bin Yılın ve her yüz yılın başında bir müceddit alim göndermiştir.ne zamanki ümmetin başı sıkışsa, dara düşüp bir çıkmaza girse, Resulallahın soyundan bir imam gelmiş ve ümmeti irşad etmiş ve islama karışan bidatları büyük bir hassasiyetle temizlemiştir. ülkemizde hiçbir belde muhtarsız veya ilçesi kaymakamsız veya ili valisiz idare edilmezken hiç rabbimiz kullarını başı boş bırakırmı başı boşda bırakmamış zaten,Dünya işlerinde nasıki hiç kimse kendi kafasına göre ben kendime göre köy kuruyorum veye kendime göre kasaba il kurmak istiyorum deme hakkına sahip değil ise; manevi hayatdada hiç kimse kendi kafasına göre bir tarikat veya cemaat kurma hakkına sahip değildir.işte Resulallahın hadisi şerifleri ''imamlar ehli beytim soyundandır''ve yine bir hadisi şeriflerinde ''ümmetimin alimleri beni israil peygamberleri gibidir. der.Günümüzde müslümanlar içinde azda olsa bazı ehliyetsiz kişiler kendi şahsi görüşüne göre gruplar oluşturulmağa çalışılmaktadırlar. halkımızın bu insanlara kanmamaları gerekir,zira Resulallahın ümmeti üzerinde ondan izinsiz hiç kimsenin tasarruf hakkı yoktur.Rasulallah efendimiz yine bir hadisi şeriflerinde;kuranı kendi kafasına göre yorumlayan cehennemdeki yerini hazırlar. mealen, söylemiştir.sevgili peygamber efendimiz yine bir hadisi şeriflerinde;ehil ve yetkili olmayanın fetvası isabet ederse bir günah,eğer fetvası isabet etmez ise iki günahdır. demek suretiyle ehil olmayan herkesin kendi kafasına göre fetva vermesinide yasaklamıştır.Ehill ve fetva vermeye yetkili olanın ise,fetvası isabet etmez ise bir sevap,eğer fetvası isabet eder ise iki sevap kazanır demek suretiylede ehil olanlarında gerektiğinde fetva vermekten kaçınmamalarını teşvik etmiştir.Bir kimsenin islama göre fetva verebilmesi için ise diğer fıkıh, kelam,hadis v.s ilahiyat bilgilerinin yanında arapçayıda ana dili gibi bilmeside gerektiği bildirilmiştir.Daha doğrusu fetva müceddit alimlerin veye devletin yetkili kıldığı kimselerin işidir. Günümüzde nakşi olsun kadiri veya rufai tarikatlar hak tariklerdir. Ancak bu tarikatların bazı kollarından bazılarının ehliyetsiz ellere düşmesinden korkulur.bu konuda çok dikkatli olmak lazım.devrinin imamını tanımadan ölen bir kimsenin ise evliya bile olsa dahi ölümünden sonra kabrinde çok pişmanlık duyacağı belirtiliyor.Devrinin imamını tanımak çok önemlidir.Devrinin imamına tabi olan kişi caddei kübrada yani ana cadde de yürüyor demektir. zira devrin imamı müceddidi o devrin hastalıklarına göre gönderilmiş mütehasıs doktorlar gibidir.o devrin hastalıkları neler ise o hastalıklara göre reçeteleri vardır ve enfa ilaçlar tavsiye eder. işte devrimizin imamı da Bediüzzaman saidi nursidir r.a.dır günümüzde imanını kurtarmak isteyenlere risale i nur külliyatını okumaları tavsiye edilir.bir cemaate tabi olmak gerekirmi,gerekmezmi deniliyorsa,şunu söylemek lazım bir mahalle bakalının karı cirosu ile bir holdingin karı veya cirosu nasıki dağlar kadar farklılıklar gösterir işte cemaate tabi olmayan bir müslümanın manevi kazancı mahelle bakalı kadar kalır, cemaatlerde ise, çok azim sevaplar kazanılır.Bir misal daha vermek gerekirse Türkiye veye dünya çapında faaliyet gösteren bir cemaatin bir milyon üyesi var ise, o cemaate tabi olan bir milyon insanın hepsinin günlük ecir ve savapları hanelerine ayrı ayrı aynen yazılır. ve cemaat ehli olan bir kişi bir günde bir milyon kişinin kazandığı sevabı aynen kazanmış gibi olur. Ayrıca cemaate tabi olan bir kişinin ölümünden sonra bile ecri kesilmez cemaat sevabı kazanmağa devam eder. cemaate tabi olmak ayrıca ahirette kurtuluş ümidini artırır.
Resulallah bir hadisi şeriflerinde din kardeşlerinizi çoğaltınız,din kardeşlerinizin çoğalması ahiretde kurtuluş ümüdidir. diyor. binlerce selam o şanlı resule (allahümme salli ala seyidina Muhammedin abdike ve nebiyüke resulüke ve nebiyil ümmiyi) bundan daha azim bir kar olabilirmi::
SELAM VE DUA İLE
19 Şubat 2014 Çarşamba
15 Şubat 2014 Cumartesi
şeytanın bazı vartaları
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM Şeytan; benlik ve enaniyet davası güden,kibrin,küfrün, isyanın ve her türlü kötülüğün kaynağı ve sembolü olmuştur,Allah(c.c.) bu vasıfları sebebiyle şeytanı huzurdan kovmuş ve onu naletlemiştir.Melaikeler ise; teslimin itaatin ve takvanın ve ilhamın sembolu olmuşlardır,Çoğu kez insan gönlüne gelen düşüncelerin ilhammı yoksa ilkamı olduğunu anlayamaz bu yüzden şeytan çoğu kez insanları vartaya düşürür.Mesela Geçmişine Tevbe ederek;namaz kılmağa ilk başlayan bir insandan rabbimiz çok memnun olur,bu hususu açıklamak için bir misal vermek gerekirse;bir savaş sonucunda ortalık hercü merc iken bir annenin savaş esnasında kaybolan küçük cocuğunu bulmak için sağa sola telaş içinde koşturmaktadır (peygamber efendimiz zamınında savaşa istek üzerine kadınlarda iştirak ederdi, kadınlar yemek,temizlik işleri ve yaralılarla ilgilenirlerdi) işte böyle bir savaş sonucunda esir düşen bir kadın esirler arasında çocuğunu aramaktadır,nihayet cocuğunu bulan kadın çocuğunu şefkatle ve hasretle öyle bağrına basarki onları izleyen peygamber efendimizin ve yanında bulunan sahabe efendilerimizin dikkatini çekiyor.Peygamber efendimiz yanında bulunan sahabe efendilerimize; işte Allah(c.c) kullarına bu kadının çocuğuna olan şefkatinden daha merhametlidir,daha şefkatlidir.der. işte kullarına bu denli şefkatli olan rabbimiz bir kulunun gafletten sıyrılıp nefsini ve şeytanını yenip Tevbekar olarak namaza başlamasından çok memnun olur ve onu teşvik için rüyasında bazı müjdeli bilgiler verilir,rüyayı sadıkasındaki haberler hep doğru çıkmağa başlar, bu durum bir süre böyle süredursun şeytanda boş durmaz şeytan hemen dogru yolda istikamet üzere yürümek istiyen kulu saptırmak için rüyalarına müdahele eder ve rüyalarını karışık hale getirir.işte kişi bu durumda tehlikeye çok yaklaşır kişi bazı güzel rüyalar görmesi sebebiyle kendini evliya sanır ve sanki allahın has kullarından olduğunu zanneder ve Bu durumda öyle bir hale gelirki günlük ibadetlerini allah rızası için değilde sadece güzel rüyalar görmek için yapmağa başladığı olur ve çok azim bir şirk bataklığına düşer,..kendini diğer insanlardan yüksek görmeğe başlar,işte şeytanın insanı vartaya düşürdüğü ve ayağının kaydırdığı bir hilesi,oysaki yeni namaz kılmağa başlayan bir insan henüz yolun çok başındadır. Tabiri caiz ise onun gördüğü güzel rüyalar ve günlük hayattadaki bazı keremet vari tevafuklar, raslantılar.küçük çocukları teşvik için verilen şeker,balon veya değersiz bazı oyuncaklar mesabesindedir.(Mektubatı Rabbani).Zira istikamet üzere ibadetleriyle yürüyen bir kişiyi cenabı hak onu cellalli ve cemalli isimleriyle tam denemedikçe,onu seçmez.zira celalli tecelliler cemalli tecellilerden daha fazla insanı allaha yaklaştırır.yani Allah(c.c)bir kulunu belalar ve nüsubetleriyle dener.Bu denemeler nasılki,kalp amaliyatı ile apadisit amaliyatı bir olmadığı gibi,kişiye göre farklı farklı olur.Bazende menevi olarak terakki eden müslümana, zalim kişi veya kişiler veya münafıklar musallat olmuşlardır.Onlardan gelen dedi kodu haset fesat,iftira,fitne her neyse gelen bela ve nüsubetlere sabretmekle günahlarının bir çoğundan halas olur.Manevi olarak yükselen her müslüman,bir çok nüsübetlre mutlaka maaruz kalmışlardır.Bu kaderin bir cilvesidir.
Allah(c.c) adetullahındandır ki seçmek istediği kuluna halkı musallat eder.
Peygamber efendimiz bir hadisi şeriflerinde;bela ve nüsubetler en fazla peygamberlere sonra derecelerine göre Allahın seçmiş olduğu veli kullarına gelir der. Bu nedenle dirki,Allahın veli kulları bela ve nüsubetleri rıza ile karşılamışlardır.ve şeytanla adete bir çok konuda meydan muhaberesine tutuşmuşlardır. Allahın da yardıdımıyla şeytanla olan mücadeleyi kazananlar zafere ulaşmışlar, kaybedenler ise şeytanın askeri ve oyuncağı olmuşlar,adete insan suretindeki şeytanlara dönüşmüşlerdir.
Şeytanın bir başka hilesi ise;kişiye biraz olsun dini bilgisi varsa.onu tamamen tüketip sıfırlayıp boşa çıkarmak için, Sen Allahın dinine hizmet etmelisin, insanlara vaazu nasihatda bulunmalısın herkes seni bilip tanısın ve dinlesinki bu şekilde hizmet edebilesin gibi telkinlerde bulunur. Kişi az çok bilgilerini insanlarla paylaşmağa başlar.ve biraz olsun insanlar ilgi göstermeğe başlayıncada; Hemen şeytan kişiye şöhret damarından girer ve kişiye derki,seningibi alim ne doğuda vardır nede batıda,senin gibisini daha analar hiç doğurmamıştır. Senin hiç kimseye tabi olmağa ve hiç kimseye birşey sormağada ihtiyacın yok,baksana herkes seni dinliyor. Herkes her konuyu sana sormalı gibi, kişiye öylesine bir enaniyet ve kibir duyguları yüklerki o kişi mahvu perşan olur. ve ayağı kayar gider.(Esteuzü billah).
İmamı Azam Ebu Hanefi r.a.ha Ya imam sen ne çok şey biliyorsun, seninde bilmediğin bir şey varmı acaba demişler; hazreti imam efendimiz, Bilmediklerimi üst üste koysam üstüne çıksam başım arşa değer demiş ve çok harika bir cevap vermiştir.karşılaştığım bir olay;çok gençlik yıllarımda henüz yeni memur. iken çalıştığım katta bir ağbey vardı her adımında besmele çekerdi,insanları irşat etmek için düşmüş olduğu maskaralıkları anlatmam yersiz olur. Yalnız şeytanın hilesine karşı örnek olması için bir hareketinden bahsetmek istiyorum.Bu ağbey; Ramazan ayında baktım su içiyordu veya birşey yiyordu,ismiyle hitap ederek ağbey sen oruç tutmuyormusun dedim,yok ben oruç tutmuyorum, namazıda bıraktım.Çünkü haram olan herşey artık bana helal oldu demişti ve ben hayretler içinde kalmıştım.Zira hayatımda ilk defa böyle bir kişi ve davranışla karşılaşıyordum. (Rasulallah efendimiz ve onun şanlı eshabı ömrünün en son anlarına kadar namazlarını hiç bırakmamış). Ve o kişinin hanımı birgün daireye geldi, ağlayıp sızlıyordu, çoluk çocuk perşan eve para getirmiyor diyordu,bu kişinin her ay maaşını daireye gelip kendisini kandıran bir dilençi kadına verdiği söyleniyordu.İşte şeytanın maskarası ve vartası.Bu konuda bizlere yine en güzel örnek yine Rasulallah efendimizdir.Sahabe efendilerimizden birisi ben, hergün oruç tutacağım der.Bir başka sahabe efendimiz ben geceleri hiç uyumadan sürekli ibadet edeceğim der bir başka sahabe efendimiz ise hanımıyla hiç yatmadan ibadet edeceğini söylerler. Nihayet bu durumu Rasulallah efendimiz duyarlar o üç sahabesini çağırır ve derki(a.s.m) içinizde Allahdan en fazla korkan ben, olduğum halde; hem oruç tutarım hemde iftar ederim, (oruç tutmadığım gün olur) hem uyurum hemde eşlerimle yatarım sizlerde böyle yapın (mealen), o Sahabelerini uyarmış.
Bizim dinimiz en kıvamında vasat yoldur yani orta yoldur.Bizler yeterki Rasulallah efendimize uyalım,ifrat ve tefritten sakınalım.Bir Müslüman ömrünün sonuna kadar talebe gibi birşeyler öğrenme çabası içinde olmalıdır. Şeytanın başlıca silahlarını ise servet, şöhret, şehvet ve uzun emelli olmak v.s. teşkil etmektedir.bunlardan en çetini ise, şöhrettir. yani makam sevgisi,yani firavunun söyledigi şu söz ben sizin en yüce rabbiniz değilmiyim. firavunun söylediği bu sözü,nefsini yenememiş her nefis adete söylemektedir birde makam ve mevki sahibi bir kişi ise işi dahada çetin bir hal almaktadır.Kişi isterki herkes kendisine tabi olsun,her kes kendisini dinlesin kendisi ise hiç kimseye tabi olmasın.Bir gün peygamber efendimiz H.Z. ebubekir efendimizle oturuyorken bir sahabe efendimiz yanlarına geliyor ve peygamber efendimize ya resulallah bu nasıl oluyorki, şeytan kafirlerden, ziyade müslümanlarla çok ugraşıyor diyor peygamber efendimiz o sahabeye bu sorunun cevabını ebu bekir versin diyor.H.Z.Ebu bekir efendimiz nasılki bir eve giren hırsız boş odalarla uğraşmaz, dolu odaların kapısını zorlar ve dolu odalarla meşgul olur ise,işte şeytanda kafir münafik ve fasıklardan ziyade müslümanlarla bu sebeple daha çok uğraşır, onları yoldan çıkarmak ister.İnsanın aklı allah c.c.den ilham alır,nefsi ise şeytandan vehim,şüphe ve vesvese alır:ve çoğu kez insan ikisini karıştırır yani ilhammı veye vesvesemi olduğunu karıştırır. bunu anlamak için insanın gönlüne gelen şeyi şeriat ölçülerine vurması gerekir,eğer şeriata ve resulallahın sünneti seniyesine uygun ise ilham olduğunu anlayabiliriz,Kişinin Nefsini ve şeytanını yenebilmesi ve mücadele edebilmesi içinde; Nefsinin ve Şeytanın isteklerinin tam tersini yapması gerekir. Ayrıca; islam düşmanı kafirlerin, münafıkların gerek giyim ve kuşam olarak ve gerekse şeklen adetlerine ve geleneklerine tam muhalefet etmelisi gerekir.(yıl başı eğlence ve kutlamalrı, Yumurta tokuşturmak,Belden kuşaklı palto giyinmek,Şapka vurunmak.v.s) Bilim ve Sanayii ve teknolojiri dışında onları hiçbir şekilde taklit etmememiz ve onları dost edinmemeliyiz,ayrıca Günlerimizi Rabbimizin rızasına uygun şekilde planlamalıyız, İbedet ve zikrimizi ve takvamızı çoğaltmamız gerkir. Birde sabahları ve akşamları üçer kez ihlası şerife ve Felak ve Naas Surelerini okumalıyız.Şeytanın bir vartasıda,kişiyi ümitsizliğe düşürmek;şeytan insana bu kadar günahla sen adam olamazsın,sen nasıl olsa bu kadar günaghın altından kalkamazsın,kurtulamazsın,öyle ise istediğin gibi yaşamağa devam et.Gibi telkinlerle kişiye ümitsizlik ve yeis yükler.İşte şeytanın bu vartası sebebiyle bu gün insanımızın bir çoğu Dinini gönülden sevdiği halde onu yaşamaktan uzak kalıyor.Halbuki o kişi bilseki;Resülallah efendimiz bir hadisi şeriflerinde''Günahına tevbe eden hiç günah işlememiş gibidir''der.Bu hadisi şerifi bilen ve duyan kişi sanıyorum yanlış yoldan hamen dönerek islama sarılır.Çünkü;dünyayı isteyen islama sarılmalıdır ve dahi ahiretini isteyen yine islama sarılmalıdır.Çünkü islam dairesi içinde hiç bir kötülük yoktur,
islam dairesi dışında ise hiç bir nur yoktur.Bu nedenledirki islama göre yaşamaktan başka'da kurtuluş yolu yoktur.
Kötülüğe karşı bile iyilik yaparak insanlardan gelecek belayı defetmek,Eüzü çekerek'de şeytandan gelecek olan vesvese ve kışkırtıyı kendinden uzaklaştırmak kuranın müminlere tavsiyesi arasında yer almıştır.(bk.müminun 23/96,98),Ancak Allah'a iman eden,ona dayanan ve güvenen mümünlere şeytanın zarar veremiyeceği ve onlara hükmünün geçmiyeceği iligili ayetlerde açıklanmıştır.(nahl.16/98,100)...............
**** SELAM VE DUA İLE ****
Allah(c.c) adetullahındandır ki seçmek istediği kuluna halkı musallat eder.
Peygamber efendimiz bir hadisi şeriflerinde;bela ve nüsubetler en fazla peygamberlere sonra derecelerine göre Allahın seçmiş olduğu veli kullarına gelir der. Bu nedenle dirki,Allahın veli kulları bela ve nüsubetleri rıza ile karşılamışlardır.ve şeytanla adete bir çok konuda meydan muhaberesine tutuşmuşlardır. Allahın da yardıdımıyla şeytanla olan mücadeleyi kazananlar zafere ulaşmışlar, kaybedenler ise şeytanın askeri ve oyuncağı olmuşlar,adete insan suretindeki şeytanlara dönüşmüşlerdir.
Şeytanın bir başka hilesi ise;kişiye biraz olsun dini bilgisi varsa.onu tamamen tüketip sıfırlayıp boşa çıkarmak için, Sen Allahın dinine hizmet etmelisin, insanlara vaazu nasihatda bulunmalısın herkes seni bilip tanısın ve dinlesinki bu şekilde hizmet edebilesin gibi telkinlerde bulunur. Kişi az çok bilgilerini insanlarla paylaşmağa başlar.ve biraz olsun insanlar ilgi göstermeğe başlayıncada; Hemen şeytan kişiye şöhret damarından girer ve kişiye derki,seningibi alim ne doğuda vardır nede batıda,senin gibisini daha analar hiç doğurmamıştır. Senin hiç kimseye tabi olmağa ve hiç kimseye birşey sormağada ihtiyacın yok,baksana herkes seni dinliyor. Herkes her konuyu sana sormalı gibi, kişiye öylesine bir enaniyet ve kibir duyguları yüklerki o kişi mahvu perşan olur. ve ayağı kayar gider.(Esteuzü billah).
İmamı Azam Ebu Hanefi r.a.ha Ya imam sen ne çok şey biliyorsun, seninde bilmediğin bir şey varmı acaba demişler; hazreti imam efendimiz, Bilmediklerimi üst üste koysam üstüne çıksam başım arşa değer demiş ve çok harika bir cevap vermiştir.karşılaştığım bir olay;çok gençlik yıllarımda henüz yeni memur. iken çalıştığım katta bir ağbey vardı her adımında besmele çekerdi,insanları irşat etmek için düşmüş olduğu maskaralıkları anlatmam yersiz olur. Yalnız şeytanın hilesine karşı örnek olması için bir hareketinden bahsetmek istiyorum.Bu ağbey; Ramazan ayında baktım su içiyordu veya birşey yiyordu,ismiyle hitap ederek ağbey sen oruç tutmuyormusun dedim,yok ben oruç tutmuyorum, namazıda bıraktım.Çünkü haram olan herşey artık bana helal oldu demişti ve ben hayretler içinde kalmıştım.Zira hayatımda ilk defa böyle bir kişi ve davranışla karşılaşıyordum. (Rasulallah efendimiz ve onun şanlı eshabı ömrünün en son anlarına kadar namazlarını hiç bırakmamış). Ve o kişinin hanımı birgün daireye geldi, ağlayıp sızlıyordu, çoluk çocuk perşan eve para getirmiyor diyordu,bu kişinin her ay maaşını daireye gelip kendisini kandıran bir dilençi kadına verdiği söyleniyordu.İşte şeytanın maskarası ve vartası.Bu konuda bizlere yine en güzel örnek yine Rasulallah efendimizdir.Sahabe efendilerimizden birisi ben, hergün oruç tutacağım der.Bir başka sahabe efendimiz ben geceleri hiç uyumadan sürekli ibadet edeceğim der bir başka sahabe efendimiz ise hanımıyla hiç yatmadan ibadet edeceğini söylerler. Nihayet bu durumu Rasulallah efendimiz duyarlar o üç sahabesini çağırır ve derki(a.s.m) içinizde Allahdan en fazla korkan ben, olduğum halde; hem oruç tutarım hemde iftar ederim, (oruç tutmadığım gün olur) hem uyurum hemde eşlerimle yatarım sizlerde böyle yapın (mealen), o Sahabelerini uyarmış.
Bizim dinimiz en kıvamında vasat yoldur yani orta yoldur.Bizler yeterki Rasulallah efendimize uyalım,ifrat ve tefritten sakınalım.Bir Müslüman ömrünün sonuna kadar talebe gibi birşeyler öğrenme çabası içinde olmalıdır. Şeytanın başlıca silahlarını ise servet, şöhret, şehvet ve uzun emelli olmak v.s. teşkil etmektedir.bunlardan en çetini ise, şöhrettir. yani makam sevgisi,yani firavunun söyledigi şu söz ben sizin en yüce rabbiniz değilmiyim. firavunun söylediği bu sözü,nefsini yenememiş her nefis adete söylemektedir birde makam ve mevki sahibi bir kişi ise işi dahada çetin bir hal almaktadır.Kişi isterki herkes kendisine tabi olsun,her kes kendisini dinlesin kendisi ise hiç kimseye tabi olmasın.Bir gün peygamber efendimiz H.Z. ebubekir efendimizle oturuyorken bir sahabe efendimiz yanlarına geliyor ve peygamber efendimize ya resulallah bu nasıl oluyorki, şeytan kafirlerden, ziyade müslümanlarla çok ugraşıyor diyor peygamber efendimiz o sahabeye bu sorunun cevabını ebu bekir versin diyor.H.Z.Ebu bekir efendimiz nasılki bir eve giren hırsız boş odalarla uğraşmaz, dolu odaların kapısını zorlar ve dolu odalarla meşgul olur ise,işte şeytanda kafir münafik ve fasıklardan ziyade müslümanlarla bu sebeple daha çok uğraşır, onları yoldan çıkarmak ister.İnsanın aklı allah c.c.den ilham alır,nefsi ise şeytandan vehim,şüphe ve vesvese alır:ve çoğu kez insan ikisini karıştırır yani ilhammı veye vesvesemi olduğunu karıştırır. bunu anlamak için insanın gönlüne gelen şeyi şeriat ölçülerine vurması gerekir,eğer şeriata ve resulallahın sünneti seniyesine uygun ise ilham olduğunu anlayabiliriz,Kişinin Nefsini ve şeytanını yenebilmesi ve mücadele edebilmesi içinde; Nefsinin ve Şeytanın isteklerinin tam tersini yapması gerekir. Ayrıca; islam düşmanı kafirlerin, münafıkların gerek giyim ve kuşam olarak ve gerekse şeklen adetlerine ve geleneklerine tam muhalefet etmelisi gerekir.(yıl başı eğlence ve kutlamalrı, Yumurta tokuşturmak,Belden kuşaklı palto giyinmek,Şapka vurunmak.v.s) Bilim ve Sanayii ve teknolojiri dışında onları hiçbir şekilde taklit etmememiz ve onları dost edinmemeliyiz,ayrıca Günlerimizi Rabbimizin rızasına uygun şekilde planlamalıyız, İbedet ve zikrimizi ve takvamızı çoğaltmamız gerkir. Birde sabahları ve akşamları üçer kez ihlası şerife ve Felak ve Naas Surelerini okumalıyız.Şeytanın bir vartasıda,kişiyi ümitsizliğe düşürmek;şeytan insana bu kadar günahla sen adam olamazsın,sen nasıl olsa bu kadar günaghın altından kalkamazsın,kurtulamazsın,öyle ise istediğin gibi yaşamağa devam et.Gibi telkinlerle kişiye ümitsizlik ve yeis yükler.İşte şeytanın bu vartası sebebiyle bu gün insanımızın bir çoğu Dinini gönülden sevdiği halde onu yaşamaktan uzak kalıyor.Halbuki o kişi bilseki;Resülallah efendimiz bir hadisi şeriflerinde''Günahına tevbe eden hiç günah işlememiş gibidir''der.Bu hadisi şerifi bilen ve duyan kişi sanıyorum yanlış yoldan hamen dönerek islama sarılır.Çünkü;dünyayı isteyen islama sarılmalıdır ve dahi ahiretini isteyen yine islama sarılmalıdır.Çünkü islam dairesi içinde hiç bir kötülük yoktur,
islam dairesi dışında ise hiç bir nur yoktur.Bu nedenledirki islama göre yaşamaktan başka'da kurtuluş yolu yoktur.
Kötülüğe karşı bile iyilik yaparak insanlardan gelecek belayı defetmek,Eüzü çekerek'de şeytandan gelecek olan vesvese ve kışkırtıyı kendinden uzaklaştırmak kuranın müminlere tavsiyesi arasında yer almıştır.(bk.müminun 23/96,98),Ancak Allah'a iman eden,ona dayanan ve güvenen mümünlere şeytanın zarar veremiyeceği ve onlara hükmünün geçmiyeceği iligili ayetlerde açıklanmıştır.(nahl.16/98,100)...............
**** SELAM VE DUA İLE ****
13 Şubat 2014 Perşembe
islama göre sevgi ve şefkat
Bismillahirrahmanirrahim İslama göre sevgi ve şefkat dinimizin mayası kainatın yaratılış gayesi sayılır.Rabbimiz sevgili peygamber efendimiz H.z. Muhammed Mustafa sallahü aleyhi ve selem efendimize hitaben;
"Ya Muhammed sen olmasaydın kainatı yaratmazdım " hitabındaki sevgi ve şefkat dairesi,aynı zamanda tebaiyet sırrıyla müslümanların tümünü kapsamaktadır.
Eşrefi mahlukat olan insanın,acaba Allahu(c.c) beni seviyormu diye tereddüt etmesi bile gerekmez,zira Sen Allahı seviyor ve Allahın rızasını nefsinin her türlü istek ve arzularından önde tutuyor ve nefsinin istek ve arzularına rağmen allahın rızasını tercih ediyorsan Allahda seni seviyor demektir.İşte bir hadisi kudside Allah (c.c) kulum beni nefsinde anarsa bende onu nefsimde anarım,kulum beni bir topluluk içinde anarsa,zikrederse bende onu ondan daha hayırlı bir topluluk içinde anarım.diyor.Yine Allah(c.c) kulum bana bir adım gelirse bende ona iki adım gelirim,kulum bana yürüyerek gelirse ben ona koşarak gelirim.diyor Tabiki bu manalar mecazi anlamdadırlar.zira allahu teala mahlukatına kendilerinden daha yakındır.Ben insan oğluna şah damarından daha yakınım diyor.Tabiki Allah(c.c) sevgisi mümünler içindir. Kafirin Münafığın ruhu ise karanlık eve benzer ,bir kişi ki güneşe küsmüş evinin pencerelerini siyah perdelerle kapatmış karanlıkda yaşıyor, nasılki camının perdelerini açar açmaz hemen evinin içi güneş ışınları ile dolup taşıyor ve aydınlanıyorsa,tevbekar olan veya İman nuruna kavuşan bir insanın kalbide bu denli aydınlanıyor.İman nuruna kavuşan bir insan,diğer mahlukata dost gözüyle bakar,sanki tümMahlukat onun yaşaması için ona bir yardımcı gibi gözükür.Mesela;Güneş ışıgını ve ısısını veriyor,Toprak ona meyvelerini ve sebzelerini yetiştiriyor,Hava onun nefes almasını sağlıyor,Ağaçlar onun için meyve veriyor,hayvanlar onun için et süt ve yumurta üretiyor,Diğer insanlar onun kimisi ekmeğini pişiriyor,kimisi Terzilik yapıp elbisesini dikiyor,kimisi şoförlüğü yapıyor,kimisi onun emniyetini sağlıyor gibi,düşündüğü taktirde herkese ve herşeye dost gözü ile bakar.Ve dahi mümün bir insanda;Allah'ı,Peygamberi,Ehli beyti,sahabe efendilerimizi,Ana ve Baba,Eş ve cocuklar,Kardeşler,Yakın ve uzak akrabalar,Müslümanları ve tüm canlıları vede tabiatı sevmeli ve onlarla çok yakın dost olduğunu har haliyle göstermelidir..Nezaman bir insan Allaha inanmaya başlasa ve ona yönelse veya günahkar bir insan tövbe etse Allahu teala onu affeder ve ona rahmetiyle muamele eder inşallah, ve onu iman nuru ile nurlandırır.Biz asıl konumuza dönelim şefkat Allahın rahman, Rahim, kerim, muhsin, Vedud, Hannan,Mennan gibi bir çok ismine havidir. Allah ve Resülünü sevmemizinde farz olduğunu bilmeliyiz.''Allah onları sever,onlarda Allahı severler.''Eğer Allahı seviyorsanız,gelin bana uyunki,Allah'da sizleri sevsin.Sevgili peygamber efendimiz bir hadisi şeriflerinde;Sizdeb birinizin,Allah ve resülü kendisine bu ikisi dışındaki her şeyden daha sevimli olmadıkça gerçek anlamda iman etmiş olmaz''
EY kardeş;Günümüzde,bu kainat'da insanı karşılıksız seven Allahtan sonra ana ve babasıdır.Bu yüzdendir ki Allah (c.c)ın rızası ana va babanın rızasındadır denilmiştir.H.z Yakup'un H.z Yusuf 'a karşı olan muhabbeti şefkatindendir. Şefkat aşkdan daha üstün bir haslettir,çünkü aşkda mecazide olsa bir karşılık beklentisi vardır,şefkatte ise hiç karşılık beklentisi olmaz. Şefkatin ileri dereceleri peygamberlere has bir haslettir.Peygamber efendimizin ümmeti ümmetü diye münacaatı yine onun ümmetine olan şefkatindendir.keza ebu bekiri sıddık efendimizin bir duasında yarabbi vücüdumu okadar büyüt ve cehennemme koyki cehennemde başka insanlara yer kalmasın diye dua etmesi yine onun şefkatindendir.Üsdadım bediüzzaman saidi nursi r.a.milletimin imanını kurtulmuş olarak görürsem vücudum cehennemde'de yansa dahi razıyım,vücudum cehennem ateşinde yanarken gönlüm gül gülistan olur. diyor.İşte bu sözler şefkatin bir eseri ve rahim isminin bir teccellisidir. Tüm annelerin şefkatinin rabbimizin şefkatinin yüzde biri kadar olduğuna göre rabbimizin kullarına karşı şefkatinin nedenli rahimane olduğu tasavvur dahi edemeyiz.Bil hassa ahiretde müslümanlara karşı olan şefkati öyle rahimana olacakki şeytan bile ümütlenecekmiş acaba bende affedilirmiyim diye,fakat hey hat şeytan ve şeytanlaşmış ins ve cinni şetanlara rabbimiz gazabı ile muamele edeceği yüce kitabimiz kuranı kerimin ayetleriyle sabittir. İnsan olsun hayvan olsun tüm anaların yavrularına karşı olan şefkatini nazara alıp rabbimizin kullarına karşı şefkatini bir nebzede olsa anlayabiliriz Sevgi ve şefkat başlı başına bir cilt kitap olacak kadar geniş iki kavramdır.Yine bu konular hakkında yaşanmış bazı örneklerlerle konuyu toparlamağa çalışalım;Hüccetül islam imamı gazeli r.a vefatından sonra rüyada görülmüş;Allah (c.c.)sana nasıl muamele yaptı ya üstad denildiğinde, ben bir gün yazı yazıyordum bir sinek geldi mürekkep Hokkama kondu ve ondan su içmeğe başladı bende durup sineğin su içmesini bekledim onu sakındırmadım bu sebeple Allahu teala beni affetti;ikinci bir misal bir hayat kadını kuyudan su çekmek için kuyunun başına vardığında orada çok susamış bir köpeğe ayakkabısı ile kuyudan su çekip verdiği için affedildiği rivayet edilir.Şefkatle ilgili yaşanmış bir olayı anlatmak istiyorum; Bir cuma namzında imam efendi hutbe arasında anlatmıştı.bir taksi şöförü,yolda yaralanmış bir köpekle karşılaşıyor,köpek taksi şöfüründen adeta yardım istercesine bakıyor taksi şöfürü köpeği arabasına alıyor ve evine götüriyor.Yaralarını temizleyip sarıyor ve köpegin başını dizinin üzerine koyup,onu elleriyle okşuyor,onu teselli ediyor adeta,taksi şöförü o gece rüyasında Rasülallah efendimizi görüyor (Allahümme salli ala seyidina ve nebiyyina Muhammed),Peygamber efendimizde o taksi şöförünün başını dizlerinin üzerine koyup başını mübarek eliyle okşuyor. Bu rüyayı gören şöför rüyasını imam efendiye anlatmış,o da bizlere cuma hutbesi vaazında söylemişti.Yine sevgili peygamber efendimiz bir hadisi şeriflerinde bir kadının evine bir kediyi hapsedip ona günlerce yiyecek ve içecek vermediği gibi yabani hayvan avlayarak karnını doyurmasınada izin vermeyerek ölümüne sebep olması nedeniyle cehennemlik olduğunu söylemiştir.hayvanata karşı şefkatin veye şefkatsizliğin sonuçları cennet veya cehennem gibi müthiş sonuçları olur ise,
İnsanlara karşı şefkatin veya zülmün sonuçları herhalde daha azim olsa gerek.Öyle ise bizler zulme uğrasak dahi,Ne insanlara ve nede hayvanat ve diğer hiç bir mahlukata karşı zulüm etmemeliyiz. Zalimler için yaşasın Cehennem denilmiştir. Allahın yarattığı mahlukatı insan olsun hayvan olsun sevmliyiz ve şefkatla muamele etmeliyiz ve kendimizi bir bütünün parçası olarak görmeliyiz.Yani Allah(c.c)den gayri herşey sonradan yaratılmış olduğuna göre,tüm mahlukatla yaratılanlar olarak bir ortak noktamız var demektir.Öyle ise yaratılanı yaratandan dolayı her şeye rağmen hoş görmeliyiz ''Yerdekilere siz şefkatle muamele edinki gödekilerde(melekler) size şefkat etsinler.Allah (c.c)Rahmetin gazabımı geçti Buyurmaktadır.
SELAM VE DUA İLE
"Ya Muhammed sen olmasaydın kainatı yaratmazdım " hitabındaki sevgi ve şefkat dairesi,aynı zamanda tebaiyet sırrıyla müslümanların tümünü kapsamaktadır.
Eşrefi mahlukat olan insanın,acaba Allahu(c.c) beni seviyormu diye tereddüt etmesi bile gerekmez,zira Sen Allahı seviyor ve Allahın rızasını nefsinin her türlü istek ve arzularından önde tutuyor ve nefsinin istek ve arzularına rağmen allahın rızasını tercih ediyorsan Allahda seni seviyor demektir.İşte bir hadisi kudside Allah (c.c) kulum beni nefsinde anarsa bende onu nefsimde anarım,kulum beni bir topluluk içinde anarsa,zikrederse bende onu ondan daha hayırlı bir topluluk içinde anarım.diyor.Yine Allah(c.c) kulum bana bir adım gelirse bende ona iki adım gelirim,kulum bana yürüyerek gelirse ben ona koşarak gelirim.diyor Tabiki bu manalar mecazi anlamdadırlar.zira allahu teala mahlukatına kendilerinden daha yakındır.Ben insan oğluna şah damarından daha yakınım diyor.Tabiki Allah(c.c) sevgisi mümünler içindir. Kafirin Münafığın ruhu ise karanlık eve benzer ,bir kişi ki güneşe küsmüş evinin pencerelerini siyah perdelerle kapatmış karanlıkda yaşıyor, nasılki camının perdelerini açar açmaz hemen evinin içi güneş ışınları ile dolup taşıyor ve aydınlanıyorsa,tevbekar olan veya İman nuruna kavuşan bir insanın kalbide bu denli aydınlanıyor.İman nuruna kavuşan bir insan,diğer mahlukata dost gözüyle bakar,sanki tümMahlukat onun yaşaması için ona bir yardımcı gibi gözükür.Mesela;Güneş ışıgını ve ısısını veriyor,Toprak ona meyvelerini ve sebzelerini yetiştiriyor,Hava onun nefes almasını sağlıyor,Ağaçlar onun için meyve veriyor,hayvanlar onun için et süt ve yumurta üretiyor,Diğer insanlar onun kimisi ekmeğini pişiriyor,kimisi Terzilik yapıp elbisesini dikiyor,kimisi şoförlüğü yapıyor,kimisi onun emniyetini sağlıyor gibi,düşündüğü taktirde herkese ve herşeye dost gözü ile bakar.Ve dahi mümün bir insanda;Allah'ı,Peygamberi,Ehli beyti,sahabe efendilerimizi,Ana ve Baba,Eş ve cocuklar,Kardeşler,Yakın ve uzak akrabalar,Müslümanları ve tüm canlıları vede tabiatı sevmeli ve onlarla çok yakın dost olduğunu har haliyle göstermelidir..Nezaman bir insan Allaha inanmaya başlasa ve ona yönelse veya günahkar bir insan tövbe etse Allahu teala onu affeder ve ona rahmetiyle muamele eder inşallah, ve onu iman nuru ile nurlandırır.Biz asıl konumuza dönelim şefkat Allahın rahman, Rahim, kerim, muhsin, Vedud, Hannan,Mennan gibi bir çok ismine havidir. Allah ve Resülünü sevmemizinde farz olduğunu bilmeliyiz.''Allah onları sever,onlarda Allahı severler.''Eğer Allahı seviyorsanız,gelin bana uyunki,Allah'da sizleri sevsin.Sevgili peygamber efendimiz bir hadisi şeriflerinde;Sizdeb birinizin,Allah ve resülü kendisine bu ikisi dışındaki her şeyden daha sevimli olmadıkça gerçek anlamda iman etmiş olmaz''
EY kardeş;Günümüzde,bu kainat'da insanı karşılıksız seven Allahtan sonra ana ve babasıdır.Bu yüzdendir ki Allah (c.c)ın rızası ana va babanın rızasındadır denilmiştir.H.z Yakup'un H.z Yusuf 'a karşı olan muhabbeti şefkatindendir. Şefkat aşkdan daha üstün bir haslettir,çünkü aşkda mecazide olsa bir karşılık beklentisi vardır,şefkatte ise hiç karşılık beklentisi olmaz. Şefkatin ileri dereceleri peygamberlere has bir haslettir.Peygamber efendimizin ümmeti ümmetü diye münacaatı yine onun ümmetine olan şefkatindendir.keza ebu bekiri sıddık efendimizin bir duasında yarabbi vücüdumu okadar büyüt ve cehennemme koyki cehennemde başka insanlara yer kalmasın diye dua etmesi yine onun şefkatindendir.Üsdadım bediüzzaman saidi nursi r.a.milletimin imanını kurtulmuş olarak görürsem vücudum cehennemde'de yansa dahi razıyım,vücudum cehennem ateşinde yanarken gönlüm gül gülistan olur. diyor.İşte bu sözler şefkatin bir eseri ve rahim isminin bir teccellisidir. Tüm annelerin şefkatinin rabbimizin şefkatinin yüzde biri kadar olduğuna göre rabbimizin kullarına karşı şefkatinin nedenli rahimane olduğu tasavvur dahi edemeyiz.Bil hassa ahiretde müslümanlara karşı olan şefkati öyle rahimana olacakki şeytan bile ümütlenecekmiş acaba bende affedilirmiyim diye,fakat hey hat şeytan ve şeytanlaşmış ins ve cinni şetanlara rabbimiz gazabı ile muamele edeceği yüce kitabimiz kuranı kerimin ayetleriyle sabittir. İnsan olsun hayvan olsun tüm anaların yavrularına karşı olan şefkatini nazara alıp rabbimizin kullarına karşı şefkatini bir nebzede olsa anlayabiliriz Sevgi ve şefkat başlı başına bir cilt kitap olacak kadar geniş iki kavramdır.Yine bu konular hakkında yaşanmış bazı örneklerlerle konuyu toparlamağa çalışalım;Hüccetül islam imamı gazeli r.a vefatından sonra rüyada görülmüş;Allah (c.c.)sana nasıl muamele yaptı ya üstad denildiğinde, ben bir gün yazı yazıyordum bir sinek geldi mürekkep Hokkama kondu ve ondan su içmeğe başladı bende durup sineğin su içmesini bekledim onu sakındırmadım bu sebeple Allahu teala beni affetti;ikinci bir misal bir hayat kadını kuyudan su çekmek için kuyunun başına vardığında orada çok susamış bir köpeğe ayakkabısı ile kuyudan su çekip verdiği için affedildiği rivayet edilir.Şefkatle ilgili yaşanmış bir olayı anlatmak istiyorum; Bir cuma namzında imam efendi hutbe arasında anlatmıştı.bir taksi şöförü,yolda yaralanmış bir köpekle karşılaşıyor,köpek taksi şöfüründen adeta yardım istercesine bakıyor taksi şöfürü köpeği arabasına alıyor ve evine götüriyor.Yaralarını temizleyip sarıyor ve köpegin başını dizinin üzerine koyup,onu elleriyle okşuyor,onu teselli ediyor adeta,taksi şöförü o gece rüyasında Rasülallah efendimizi görüyor (Allahümme salli ala seyidina ve nebiyyina Muhammed),Peygamber efendimizde o taksi şöförünün başını dizlerinin üzerine koyup başını mübarek eliyle okşuyor. Bu rüyayı gören şöför rüyasını imam efendiye anlatmış,o da bizlere cuma hutbesi vaazında söylemişti.Yine sevgili peygamber efendimiz bir hadisi şeriflerinde bir kadının evine bir kediyi hapsedip ona günlerce yiyecek ve içecek vermediği gibi yabani hayvan avlayarak karnını doyurmasınada izin vermeyerek ölümüne sebep olması nedeniyle cehennemlik olduğunu söylemiştir.hayvanata karşı şefkatin veye şefkatsizliğin sonuçları cennet veya cehennem gibi müthiş sonuçları olur ise,
İnsanlara karşı şefkatin veya zülmün sonuçları herhalde daha azim olsa gerek.Öyle ise bizler zulme uğrasak dahi,Ne insanlara ve nede hayvanat ve diğer hiç bir mahlukata karşı zulüm etmemeliyiz. Zalimler için yaşasın Cehennem denilmiştir. Allahın yarattığı mahlukatı insan olsun hayvan olsun sevmliyiz ve şefkatla muamele etmeliyiz ve kendimizi bir bütünün parçası olarak görmeliyiz.Yani Allah(c.c)den gayri herşey sonradan yaratılmış olduğuna göre,tüm mahlukatla yaratılanlar olarak bir ortak noktamız var demektir.Öyle ise yaratılanı yaratandan dolayı her şeye rağmen hoş görmeliyiz ''Yerdekilere siz şefkatle muamele edinki gödekilerde(melekler) size şefkat etsinler.Allah (c.c)Rahmetin gazabımı geçti Buyurmaktadır.
SELAM VE DUA İLE
2 Şubat 2014 Pazar
islami bazı kavramlar
Bismillahirrahmanirrahim İMAN :Allahın var ve bir olduğuna,doğmadığına ve doğurmakdan münezzeh olduğuna,bir eşi ve benzerinin bulunmadığına,hiç kimsenin yardımına ve hiçbirşeye muhtaç olmadığı gibi her şeyin kendisine muhtaç olduğuna, Allahın zati ve subuti sıfatlarına ,meleklerine ,kitaplarına peygamberlarine,Hayır ve şerrin allahdan geldiğine ve ahiret gününe peygamber efendimizin tarif ettiği şekilde inanmak ,
İslam:Namaz kılmak ,Oruç tutmak,Zekat vermek, Hacca gitmek, Kelimeyi şehadet getirmektir.
İHSAN; Allah c.c.'yü görüyor gibi ibadet etmek,sen onu görmüyorsun ama o senin her hareketinive kalbinden geçen en gizli düşünceleri bile görüyor ve biliyor.Öyle ise insan hem hal ve hareketlerini ve hemde düşünce ve niyetini düzeltmelidir.
TAKVA:Allah'ın(c.c) emir ve yasaklarına harfiyen uymağa çalışmak.
VERA; Allah'ın emir ve yasaklarına harfiyet uymağa çalışmakla beraber,şüpeheli şeylerden'de sakınmak, Peygamber efendimiz Hz.Muhammed mustafa sallahü eleyhi ve selem efendimiz vera'yı överek hiç birşeyin veranın dengi olamıyacağını belirtmiştir.Yine Hz. Ömer (r.a) harama yaklaşmamak için biz en az 7 veya 8 helalı terk ederdik diyor.
ZÜHD :zahidlik.Yani dünya sevgisini kalbinden çıkarmak,Dünyalık şeylere hırs ve tamah etmemek.Burada müslümanın fakir olması gerektiğini söylemek istemiyorum.Mümün zenginliğini nefsi için değilde Allah rızası için kullanmalı.Mezheb imamımız imamı azam ebu hanife Hz. kumaş tüccarıydı yani zengindi.İnsan fakir olsun zengin olsun asıl amacı ahiretini kazanmak olmalıdır.Bu konuda bir Hikaye;Eski zamanlardan birinde bir kafile halinde hac yolculuğuna çıkan bir grup müslüman bir yerde konaklamışlar,orada yemek pişirmek için ateş yakmaları gerekiyormuş,uzaklardan gözüken bir köye ateş almak için kafileden birisini o köye göndermişler.ateş almağa giden kişi köye varınca bakıyorki mehtaplı bir hava ve çok güzel bir kadın gece ay ışığında ve mehtabın insanı sarhoşa çeviren ortamında aklını alıyor.Sonra kadının cazibesi karşısıda ateş almağa gelen kişi köye niçin geldiğinide unutuyor ve o kadına kanıyor ve geceyi kadınla geçiriyor ve her türlü günahı da işlemiş oluyor derken sabah oluyor,sabah olduğunda bakıyorki gözüne mehtaplı gecede çok güzel gözüken o kadın, meğerse,yaşlı eli yüzü buruşuk,yüzü irinli sivilceli bir kadın değilmiymiş, Eyvah diyor ben ne yaptıp deyip yaptığına bin pişman oluyor.sonra hacca giden kafilenin ardından koşuyor fakat heyhat kervan çoktan tepeleri aşmış ve gitmiş, tabiki ateş almağa gelen kişi bin bir pişman fakat yapabileceği hiç bir şey'de kalmamış.Ey bu hikayeyi okuyan kardeş tabiki o mehtaplı havada çok güzel gözüken ve insanın aklını başından alan o yaşlı ve çirkin kadın bu yalançı dünya dır. Bu dünya sevgisi Maalesef çoğumuzun aklını başından alıyor ve Dünyaya niçin geldiğimizi unutuyoruz.Sabah olup kadının gerçek çirkin yüzünün görülmesi ise,ölümdür.inşallah bu kıssadan hise alırız.ve ölmeden önce ölürüz :
Derdin dünya olursa,Dünya kadar derdin olur. TEFFİZ :İşi allaha ısmarlamak,kişinin tercihi terketmesi,tamamen Allah'ın kaderine teslim olması.Deniliyorki kişinin en azından Babasına güvendiği kadar Allaha güvenmiyorsa o kişi Allaha tevekkil etmemiş olur.T
TEVEKKÜL :Kişinin üzerine düşen ve yapması gereken ne varsa hepsini yapmak,Meşru dairde tüm sebeplere sarılmak ve neticeyi allahdan beklemesi.çiftçinin tarlasını sürmesi tohumunu tarım ilacını vs.kullanması (fiili dua) ve neticeyi allahdan beklemesi,bir misal; Hz.isa (a.s) şeytanla karşılaşıyor.şeytan isa a.s. sen rabbine tevekkül ediyorsun her işinde ona çok güveniyorsun,öylemi evet, öyle ise şu kayanın başına çık ve kendini aşağıya at bakalım rabbin seni kurtarabilecekmi der.Hz.İsa a.s.ey şeytan benim rabbimi imtihan etme hakkım yoktur.kulun rabbini imtihan etme hakkı yoktur,ben şöyle yaparsam bakalım sen böyle yapabilirmisin demeğe hakkımız yotur.Fakat halıkımızın kullarını imtihan etme hakkı vardır. der şeytanı tard eder.
TEVEZZU :Alçak gönüllülük,Allah rızası için kişinin kendi benliğinden vaz geçip muhatap olduğu kişinin tercihine saygı duyması.Bu konuda bir hikaye;İbrahim bin ethem h.z. hayatımda üç kez çok mutlu oldum der.birisinde;çok hasta olduğum için bir mescidde kalmak istedim.beni mescidin müezzini ayağımdan sürükleyerek dışarı attı ben o kadar mutlu oldumki hastalığım geçti der.yine bir defasında bir gemide gidiyordum.bir Türkmen yanıma geldi saçlarımdan tutu bizim oralarda yaban eşşeklerine böyle yaparlar diyerek beni saçımdan tutup sürükledi,o gemide en hakir beni gördüğü için çok mutlu oldum,yine bir gün bir duvarın kenerında oturuyordum,birisi geldi burnun gül koklasın diyerek üzerime işedi.hikaye burada bitti tabiki bu büyük insanların halleri bizim onlar gibi olmamız mümkün değil.yine üveysel karani hazretleri kendisini taşlayan çocuklara, ey çocuklar bari küçük taşlar atında vucudumu kanatıp abdestimi bozmayın dermiş. bu konuda örnek hikayeler pek çoktur.
İSAR:kendileri ihtiyaç içinde olsalar bile başkalarını kendi nefsine terih etmesi.İsarı kişi ömründe en azından bir kez olsun yapmalı.
Bir örnek vermek gerekirse ;eşin dostun veye akrabandan birisi senden para veye herhangibir dünyalık birşey istiyor seninde o şeye çok ihtiyacın olduğu halde, senden o şeyi talep edenin ihtiyacını karşılamandır.bu örneği en çok Resullah efendimizde görmekteyiz o hiç kimsenin talebini geri çevirmez eğer yok ise sukut ederdi,yok demezdi,Konu ile ilgili yaşanmış bir öykü : Vaktiyle bir demirci ustası varmış,Demirlere isetenilen şeki verebilmek için körükte iyice kızdırıp kor haline gelince, kızgın demiri hiç bir maşa v.s. alet kullanmadan,eline alıp çekiçle istenilen şekli verirmiş,Bu ustayı hayretle seyreden birisi ustanın elinin kor halindeki demirden yanmamasının nedenini öğrenmek için, Demirci ustasını takip ediyor.Usta işinden kazandığı paraları fakire,fukaraya dağıtıyormuş, kendiside çeşme başlarında yıkanıpta işe yaramadığı için atılan marul,maydanoz,lahana v.s yapraklrını toplayıp onları yemek suretiyle yaşıyormuş.işte bu nedenledirki velayet makamına yükselmiş(isar) .......
SEHAVET:Müslümanın cömertliği, Elindekini diğer müslüman kardeşleriyle paylaşmayı sevmesi Sehavet daha çok,Diğer insanlara yemek yedirmeği sevenler için kullanılan bir kelimedir. İbrahim aleyhi selamın kuvvetli sünnetlerindendir. Peygamber efendimiz aleyhi ve selam,Ya aişe kesilen koyunu ne yaptın diye soruyor.Ya rasülallah,bir budu hariç hepsini dağıttım diyor. Peygamber efendimizde,Ya aişe desene bir budu hariç koyunun hepsi bizim olmuş.Demek oluyorki bizim Allah rıası için verdiklerimizin sevabı bekaya tebdil ettiğinden gerçek malımız oluyor. SELAM VE DUA İLE
İslam:Namaz kılmak ,Oruç tutmak,Zekat vermek, Hacca gitmek, Kelimeyi şehadet getirmektir.
İHSAN; Allah c.c.'yü görüyor gibi ibadet etmek,sen onu görmüyorsun ama o senin her hareketinive kalbinden geçen en gizli düşünceleri bile görüyor ve biliyor.Öyle ise insan hem hal ve hareketlerini ve hemde düşünce ve niyetini düzeltmelidir.
TAKVA:Allah'ın(c.c) emir ve yasaklarına harfiyen uymağa çalışmak.
VERA; Allah'ın emir ve yasaklarına harfiyet uymağa çalışmakla beraber,şüpeheli şeylerden'de sakınmak, Peygamber efendimiz Hz.Muhammed mustafa sallahü eleyhi ve selem efendimiz vera'yı överek hiç birşeyin veranın dengi olamıyacağını belirtmiştir.Yine Hz. Ömer (r.a) harama yaklaşmamak için biz en az 7 veya 8 helalı terk ederdik diyor.
ZÜHD :zahidlik.Yani dünya sevgisini kalbinden çıkarmak,Dünyalık şeylere hırs ve tamah etmemek.Burada müslümanın fakir olması gerektiğini söylemek istemiyorum.Mümün zenginliğini nefsi için değilde Allah rızası için kullanmalı.Mezheb imamımız imamı azam ebu hanife Hz. kumaş tüccarıydı yani zengindi.İnsan fakir olsun zengin olsun asıl amacı ahiretini kazanmak olmalıdır.Bu konuda bir Hikaye;Eski zamanlardan birinde bir kafile halinde hac yolculuğuna çıkan bir grup müslüman bir yerde konaklamışlar,orada yemek pişirmek için ateş yakmaları gerekiyormuş,uzaklardan gözüken bir köye ateş almak için kafileden birisini o köye göndermişler.ateş almağa giden kişi köye varınca bakıyorki mehtaplı bir hava ve çok güzel bir kadın gece ay ışığında ve mehtabın insanı sarhoşa çeviren ortamında aklını alıyor.Sonra kadının cazibesi karşısıda ateş almağa gelen kişi köye niçin geldiğinide unutuyor ve o kadına kanıyor ve geceyi kadınla geçiriyor ve her türlü günahı da işlemiş oluyor derken sabah oluyor,sabah olduğunda bakıyorki gözüne mehtaplı gecede çok güzel gözüken o kadın, meğerse,yaşlı eli yüzü buruşuk,yüzü irinli sivilceli bir kadın değilmiymiş, Eyvah diyor ben ne yaptıp deyip yaptığına bin pişman oluyor.sonra hacca giden kafilenin ardından koşuyor fakat heyhat kervan çoktan tepeleri aşmış ve gitmiş, tabiki ateş almağa gelen kişi bin bir pişman fakat yapabileceği hiç bir şey'de kalmamış.Ey bu hikayeyi okuyan kardeş tabiki o mehtaplı havada çok güzel gözüken ve insanın aklını başından alan o yaşlı ve çirkin kadın bu yalançı dünya dır. Bu dünya sevgisi Maalesef çoğumuzun aklını başından alıyor ve Dünyaya niçin geldiğimizi unutuyoruz.Sabah olup kadının gerçek çirkin yüzünün görülmesi ise,ölümdür.inşallah bu kıssadan hise alırız.ve ölmeden önce ölürüz :
Derdin dünya olursa,Dünya kadar derdin olur. TEFFİZ :İşi allaha ısmarlamak,kişinin tercihi terketmesi,tamamen Allah'ın kaderine teslim olması.Deniliyorki kişinin en azından Babasına güvendiği kadar Allaha güvenmiyorsa o kişi Allaha tevekkil etmemiş olur.T
TEVEKKÜL :Kişinin üzerine düşen ve yapması gereken ne varsa hepsini yapmak,Meşru dairde tüm sebeplere sarılmak ve neticeyi allahdan beklemesi.çiftçinin tarlasını sürmesi tohumunu tarım ilacını vs.kullanması (fiili dua) ve neticeyi allahdan beklemesi,bir misal; Hz.isa (a.s) şeytanla karşılaşıyor.şeytan isa a.s. sen rabbine tevekkül ediyorsun her işinde ona çok güveniyorsun,öylemi evet, öyle ise şu kayanın başına çık ve kendini aşağıya at bakalım rabbin seni kurtarabilecekmi der.Hz.İsa a.s.ey şeytan benim rabbimi imtihan etme hakkım yoktur.kulun rabbini imtihan etme hakkı yoktur,ben şöyle yaparsam bakalım sen böyle yapabilirmisin demeğe hakkımız yotur.Fakat halıkımızın kullarını imtihan etme hakkı vardır. der şeytanı tard eder.
TEVEZZU :Alçak gönüllülük,Allah rızası için kişinin kendi benliğinden vaz geçip muhatap olduğu kişinin tercihine saygı duyması.Bu konuda bir hikaye;İbrahim bin ethem h.z. hayatımda üç kez çok mutlu oldum der.birisinde;çok hasta olduğum için bir mescidde kalmak istedim.beni mescidin müezzini ayağımdan sürükleyerek dışarı attı ben o kadar mutlu oldumki hastalığım geçti der.yine bir defasında bir gemide gidiyordum.bir Türkmen yanıma geldi saçlarımdan tutu bizim oralarda yaban eşşeklerine böyle yaparlar diyerek beni saçımdan tutup sürükledi,o gemide en hakir beni gördüğü için çok mutlu oldum,yine bir gün bir duvarın kenerında oturuyordum,birisi geldi burnun gül koklasın diyerek üzerime işedi.hikaye burada bitti tabiki bu büyük insanların halleri bizim onlar gibi olmamız mümkün değil.yine üveysel karani hazretleri kendisini taşlayan çocuklara, ey çocuklar bari küçük taşlar atında vucudumu kanatıp abdestimi bozmayın dermiş. bu konuda örnek hikayeler pek çoktur.
İSAR:kendileri ihtiyaç içinde olsalar bile başkalarını kendi nefsine terih etmesi.İsarı kişi ömründe en azından bir kez olsun yapmalı.
Bir örnek vermek gerekirse ;eşin dostun veye akrabandan birisi senden para veye herhangibir dünyalık birşey istiyor seninde o şeye çok ihtiyacın olduğu halde, senden o şeyi talep edenin ihtiyacını karşılamandır.bu örneği en çok Resullah efendimizde görmekteyiz o hiç kimsenin talebini geri çevirmez eğer yok ise sukut ederdi,yok demezdi,Konu ile ilgili yaşanmış bir öykü : Vaktiyle bir demirci ustası varmış,Demirlere isetenilen şeki verebilmek için körükte iyice kızdırıp kor haline gelince, kızgın demiri hiç bir maşa v.s. alet kullanmadan,eline alıp çekiçle istenilen şekli verirmiş,Bu ustayı hayretle seyreden birisi ustanın elinin kor halindeki demirden yanmamasının nedenini öğrenmek için, Demirci ustasını takip ediyor.Usta işinden kazandığı paraları fakire,fukaraya dağıtıyormuş, kendiside çeşme başlarında yıkanıpta işe yaramadığı için atılan marul,maydanoz,lahana v.s yapraklrını toplayıp onları yemek suretiyle yaşıyormuş.işte bu nedenledirki velayet makamına yükselmiş(isar) .......
SEHAVET:Müslümanın cömertliği, Elindekini diğer müslüman kardeşleriyle paylaşmayı sevmesi Sehavet daha çok,Diğer insanlara yemek yedirmeği sevenler için kullanılan bir kelimedir. İbrahim aleyhi selamın kuvvetli sünnetlerindendir. Peygamber efendimiz aleyhi ve selam,Ya aişe kesilen koyunu ne yaptın diye soruyor.Ya rasülallah,bir budu hariç hepsini dağıttım diyor. Peygamber efendimizde,Ya aişe desene bir budu hariç koyunun hepsi bizim olmuş.Demek oluyorki bizim Allah rıası için verdiklerimizin sevabı bekaya tebdil ettiğinden gerçek malımız oluyor. SELAM VE DUA İLE
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)