BİSMİLLAHİRRAHMENİRRAHİM
ALLAH (c.c):Davut aleyhi selama;Ey Davut ''kendini bilki beni bilesin''Davut a.s.!da,Ya Rabbi kendimi nasıl bileyim,seni nasıl bileyim?deyince,
Rabbül alemin ona şöyle buyurdu,''Nefsinin aciz ve zayıf olduğunu bilki,beni;kuvvet,kudret ve sonsuzca var olarak bilesin.Böylece beni benimle bulasın(İ.Hakkı;marifetname)
Bir kimse,nefsini şer ve noksanlık yönü ile bilirse,Yine bilirse ki,kendisinde bulunan, hayır, kemal,güzellik ve her türlü maharetler yüce mukaddes Vacibül vücud zat'tan gelen emanettir.İşte o zaman zarüri olarak, yüce hakkı:Hayır,Kemal,ve güzellikle bilir.
Yine bu tahkikattan;ALLAH teala, yerin ve semaların nurudur. mealine gelen ayeti kerimenin tevili manası açıklanmış oldu;bu mümkinat(kainat) baştan sona ademlerden (yokluklardan, karanlıklardan) ibarettir.Bunların tümü şer ve zulümattır. Tümü sonradan yaratılmışlardır (mümkini vucut)bulunan Hayır,Kemal, Güzellik ve cemal ise,Hazreti Vucuttan feyiz yollu gelmektedir,ki o,Yüce Mukaddes Hazreti Zattın aynıdır.Her hayır ve kemelinde aynı,yerin ve semaların nurudurki,o Hazreti Vacibül vücut olup, Yüce Mukaddes Vacib zatın hakikatıdır.Yerin ve semaların nuru olması,
zılal(gölge)tavassutu ile olduğundan,bu nur için misal getirildi,O,Yüce ALLAH(c.c.) Sübhandır ki; Bilinmesinden yana halka aczden başka yol yaratmadı.Marifetten yana acz büyük velilerin nasibidir.(İmamı Rabbani:Mektubat)
Bir insanki,nefsini ;sağ tarafındaki meleğin yazabileceği hiç bir hayırlı amel benden çıkmadı,belkide sağımdaki kitabım hayırlı amellerden yana boştur.Bu durumda yüce hakkın kabülüne nasıl müstehak olurum.Bu alemde bulunan firenk kafirleri,zındıklar,mülhidlerin cümlesi benden daha faziletli olabilir.Hemen her yönü ile tüm şerrin kaynağı benim,
şeklinde düşünmelidir.Kendisini asla hiçbir varlık sebebi olarak görmemelidir.İnsan nefsini tanımak için,istersen teneşirde yatan ölü bir insanın haline bakalım,güç ve kuvveti varmı,konuşabiliyormu,görebiliyormu,yürümeye takati varmı,elinden bir iş bir maharet geliyormu.işte insan nefsini böylesine Sonsuz Aciz,Sonsuz Fakir ve Sonsuz kusurlu ve noksan olduğunu bilirse ve kendisindeki ve diğer insanlardaki ve dahi tüm kainatdaki tüm kemalatın ve
güzelliklerin ve tüm beceri ve maharetlerin Allah c.c.ait olduğunu ve Allah c.c. tarafından verildiğini bilirse,
Rabbini Sonsuz güç ve kudret sahibi,sonsuz gani ve muğni ve sonsuz kusurlardan arınmış,pak ve müberra olarak bilir ve tanır.Kişi nefsini böyle tanımaz ise,Firavun vari bir hal alır.Peki firavn kimdir;Firavn,H.Z. Musa zamanında yaşamış kendini ilah zanneden zavallı bir kral.Allah c.c. Musa aleyhi selamı firavuna göndererek islamı tebliğ etmesini vahyeder.Musa aleyhi selamda islam dinini tebliğ ederek, kendisinin hak peygamber olduğunu söyler.Firavn musa aleyhi ve selamdan delil ister,Musa aleyhi ve selamda,daha önce kendisine Allah c.c tarafından verilen mucizelerinden olan,iki elini koltuk altlarına sokup çıkarır elleri parıl parıl parlamaktadır.Firavn Musa aleyhi selama sihir yaptığını söyler ve kendisinin en meşhur sihirbazlarıyla yarışmesını teklif eder.Musa aleyhi ve selam teklifi kabul eder.Nihayet,panayır gününe benzeyen ve halkın köylerden ve kasabalardanda gelip,toplandığı bir günde, sihirbazlarla,Musa aleyhisselam yarışlar, sihirbazların yılan şekline dönüşen tüm sihirlerini,Musa aleyhisselamın büyük bir yılan şekline dönüşen asası yutar ve firavn yarışmayı kaybeder.Sihirbazlar bunun normal bir sihir işi olmadığının farkına vararak,tüm halkın ve firavunun gözlerinin önünde,biz musanın a.s.Rabbine inandık diyerek müslüman olurlar.Çok mahcup duruma düşen firavn öfkelenerek''ben sizin rabbiniz değilmiyim'' diyerek,tüm nefsi emmarenin adeta söylediği sözleri söyler.Sonrada;Müslüman olan sihirbazlarının kollarını ve bacaklarını çaprazlama keserek direklere astırır.Firavn,daha sonraları Musa aleyhisselamı,mısırda yaşayan tüm kavmiyle birlikte tamamen ortadan kaldırmak için harekete geçip, ordusuyla birlikte saldırırsada, Musa aleyhi ve selam mucizevi olarak kızıl denizi geçer ve onu takip eden firavun ise kızıl denizde boğulur.Firavn kızıldenizde boğulmak üzereyken. Musanın Rabbine iman ettim demişsede o anda kendisine gayb alemi açıldığı için imanının kabul edilmediği, söylenir.(özetle) İşte,nefsinin kusur ve eksik olduğunu tanımayan,nefsi Emmare (kınanmış nefis) nefsini tüm kusurlardan ve acziyetten pak ve arınmış olarak görerek,nefsini adeta firavn gibi ilah edinmiş olur.Birisi kendisinin ayıp veya kusurunu söylese,hemen avukat gibi nefsini savunur.Nefsini tüm yaptıklarından yüzde yüz haklı olarak görür ve kendisinin sonsuz kusursuz,sonsuz herkesden büyük ve herkesin sürekli olarak sonsuza kadar kendisini övmesini ve kendisine teşekkür etmesini ister ve bekler.Her halükarda nefsini haklı çıkarıp,adeta firavunun söylediği sözü söylemiş gibi olur.''ben sizin rabbiniz değilmiyim''Öte yandan, Yine ,Aciz, Fakir ve nakıs olduğunu bilemeyen nefis;Tüm yapmış olduğu işlerdeki beceri,maharet ve ustalıkların kendi nefsine verir. Ben bu malı mülkü dişim ve tırnağımla kazandım diyerek hayır hasenet ve zekatını vermeğe'de yanaşmaz. kazançlarının Rabbül aleminin taksimi ve nasip ettiğinin farkına varamaz ve karun gibi bir hal alır.Malının servetinin kendisine bir emanet olarak verilmiş olduğunu, değilde, kendisinin, malının, mülkünün ve servetlerinin gerçek sahibi olduğunu sanır. Çok kısa olarak karundan'da bahsedelim:Karun H.Z.Musa aleyhisselam zamanında yaşamış ve H.Z. Musa aleyhisselamın akrabasıdır,çok fakir olduğu için,Musa aleyhi selama kendisine mal mülk verilmesi için Rabbine dua etmesi için ricada bulunur.Rabbul alemin,Ya Musa bulunduğu hali onun için daha hayırlıdır diyor. Fakat karun Musa aleyhi selama çok ısrarcı davranınca,Musa aleyhi selam Rabbina, Karuna mal mülk verilmesi için tekraren dua ediyor. Rabbül aleminde, karuna simya ilmini ilhamen öğretiyor,Simya ilmi sayesinde herşeyi altına ve kıymetli madenlere çevirebiliyor. Nihayet karun çok zengin oluyor. Hazinelerinin anahtarlarını deve kervanlarını taşıdığı söylenir. Mallarının zekatını vermeğe gelice,hesap eder çok yekün tutuyor,ben bu malları kendi ilmimle kazandım der ve vermez Allah c.c.onu yerin dibine batırır(özetle).''
Bilmiş olasınki nefsi emmare i insaniye makam ve baş olmak sevdası üzerine yaratılmiştır.Bütün gayreti akranı üzerine üstün gelmektir.Bütün arzusu yaratılmışların hepsi kendisine muhtaç emrine ve nehyine itaat ettirmek.Kendisinin hiçbir şeye muhtaç olmasını istemediği gibi,hiç kimsenin hükmü altınada girmek!te istemez.Bütün bunlar ondan gelen uluhiyet davasıdır..Yüce sultan yaratıcısı ile ortaklık davası güder.Hatta ortaklığa bile razı olmaz.Yalnız kendisinin hakim olmasını ister.Başkasını istemez.Her şeyi hükmü altında görmek ister.Tüm bunlara gücü ve kudretinin yetmediğinide gördüğünden,hiç bir zaman mutlu ve mesut olamaz.Kökünden keslip kuruduktan sonra rüzgarların önünde sağa sola savrulan diken gibidir.Bir kudsi hadiste,şöyle geldi''NEFSİNE DÜŞMAN OL;ÇÜNKÜ O BANA DÜŞMANLIĞA SAPLANDI''(Mektubat.İ.Rabbani)
Ey kardeş:Nefsini iyi tanıyıp bilenler,en kamil manada, Peygamberi zişan efendilerimizdir,daha sonra,sırasıyla sultanlar, gavslar,kutuplar, aktaplar ve derecelerine göre mümünler, herkes kendi kapasitesine göre nefsini bilip tanımaktadır.Bu konuda en güzel bir örneği,Peygamber efendimiz zamanında yaşamış, Üveysel karani r.a.nın münacaatında görmekteyiz.Peygamber efendimiz H.Z. Muhammed Mustafa Sallallahü aleyhi ve selem efendimiz ona vefatından sonra hırkaı şeriflerinin vermeleri vasiyetinde bulunmuşlardı;(Allahümme salli ala seyidina Muhammed) İşte nefsimizi bize en iyi tanıma konusunda onun hepimize örnek münacaatı;
İlahi,Rabbim sensin.Ben ise senin kulunum.
Yaratan sensin.Ben ise yaratılanım.
Rızkı veren sensin.Ben ise rızıklananım
Mülkün sahibi sensin.Ben ise,senin kölenim
Kuvvetli ve kudretli sensin.Ben ise zelilim.
Sonsuz zenginlik sahibi sensin.ben ise fakirim
Hayat sahibi sensin .Ben ise ölümlüyüm
Asalet ve şeref sahibi sensin.Ben ise, Horlanmışım ve azarlanmışım.
Hayır ve hasenat sahibi sensin.Ben ise,kötülük ve zülüm yapanım.
Günahları bağışlayan sensin.Ben ise günahkarım
Azamet ve büyüklük sahibi sensin, ben ise,hakirim
Güçlü ve kuvvetli sensin.Ben ise, zayıfım
Baki sensin.Ben ise faniyim.
Veren ve bahşeden sensin.Ben ise,isteyen dilençi
Emin ve emenette olan sensin.Ben ise korkağım
Cömert ve eli açık olan sensin.Ben ise muhtacım
Dualara cevap veren sensin.Ben ise dua edenim
Şİfa veren sensin.Ben ise hasteyım.marazlıyım.
Bu sebeple günahlarımı bağışla,kusurlarımı mazur gör,hastalıklarıma şifa ver.
Bütün güzel isimlerin ve kemal sıfatların sahibi olan Ya Allah(c.c.)Kullarına ve kainata yeten ya kafii,
Ey kainatın ve bütün mahlukatın sahibi efendisi,
Ey vaad ve ahdinden dönmeyen Ya Rab,Ya Vafi,
EY ahirette,Mümin kullarına karşı merhametli,Ey gönüllere ve bedenlere şifa veren Ya Rahim,Ya şafii,
Ey cömerlik ve şeref sahibi,
Ey afiyet ve selamet veren Ya Kerim,Ya Muafi.Beni Babamı ve anamı, Kuran ve iman hizmetindeki tüm sadık arkadaşlarımı ve üstadımız Said Nursi'yi r.a.(Allah ondan razı olsun) Affeyle,Bütün günahlarımızı bağışla ve bizlere her türlü hastalıklara ve dertlere karşı afiyet ver.Amin
Ey merhamet edenlerin en merhametlisi,Rahmetinle ve benden ve onlardan sonsuza kadar razı ol.Amin
Alemlerin Rabbı olan Allaha hamdolsun.(Münacaatın son dua bölümü Üveysel karani hazretlerinin manevi feyizinden istifade edilebilinmesi için ilave edilmiş olabilir);İşte bu münacaat,Nefsimizin,Aciz,Fakir,Nakıs,Kusurlu ve Zaaflı olarak bilinmesi halinde, Rabbimizin isimlerine nasıl ayna olunacağını ve dolayısıyla Rabbimizi nasıl tanıyabileceğimizin yolunu göstermektedir.Bir müslümanın Allah celle celalühü katındaki imanının derecesi,nefsini tanıdığı kadardır.(Bu münacaat cevşenil kebirden alınmıştır.)
SELAM VE DUA İLE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder