Bismillahirrahmanirrahim Allah(c.c) Tüm kainati insan için, İnsanıda kendisini bilmesi ve kendisini övüp şükretmesi için yaratmıştır.Yine rabbimiz, çok aciz ve fakir ve nakıs olan insanın,nasıl dua edeceğini ve nasıl rabbini zikredeceğini gerek kuranı keriminde ve gerekse Resulallahın sünnetleriyle bizlere bildirmiştir, Ezelden ebede kadar her kimden her kime yapılan her türlü Hamd ve Övgü,Şükür ve Minnet ancak rabbimize aittir. Rabbimizi en azından sabah bir saat ve akşamda bir saat (en azından sabah ve akşamları bir vakit),olmak üzere zikretmeliyiz Zikir ise ;anmak hatırlamak,ve dolayısıyla gafletten kurtulmaktır.Günlük yaşamımızda kıldığımız namazlarda zikir sayılır.Kuranı kerimin bir ismide zikirdir.Gece uyanan bir müslüman hiçbir şey düşünmeden hemen;'' La ilehe illallahü vahdehula şeri keleh lehülmülki velehül hamdü ve hüve ala külli şeyin kadir,''
''Sübhenallahü velhamdülillahi vela ilahe illallahu vallahu ekber vela havle vela kuvvette illa billahil aliyyül azim.''Zikri şerifini söylesede dua etse duası kabul olur.namaz kılsa namazı kabul olur denilmiştir.(Bu zikri şerifi peygamber efendimiz böyle söylediği için yapılırsa ve dua ederse duası kabul olur inşallah.)Yine imsakdan önce'' Sübhanallahi ve bihamdihi sübhen allahil azim,esağfirullah,''zikri şerifini en az 100 kez söylemekle (meleklerin tesbihi) rızkımızın bereketlenip artacağı söylenmiştir. ve bu zikri şerife Peygamber efendimizin ömrün son zamanlarında en çok söylediği zikiri şerifdir.Bir başka zikri şerife ise Yunus a.s Metta nın balığın karnında söylediği zikri şerif;''La İlahe İlla Ente Sübhaneke İnni küntü minezzalimin'' Bu zikri şerifide günde en az 100 kez söylemeliyiz Anlamı ise;Ya Rabbi Nasılki Yunus a.s Gece karanlığından,ve denizin içindeki karanlıkdan ve balığın karnındaki karanlıkdan kurtardığın gibi (Gece,Deniz ve Balık,olmak üzere,iç içe 3 karanlık), Benide Nefsimin(balık) karanlığından,
dünyada ve etrafımda olan biten olayların ve nusübetlerin karanlığından (denizimiz) ve gelecekteki benim başıma gelmesi muhtemel; Afetlerin, kötü olay ve hadiselerin fitve ve fesadın karanlıklarından(gecemiz) yunus a.s. kurtardığın gibi benide ancak sen kurtarabilirsin şeklinde tefekkür ederek bu zikri şerifeyi bilhassa akşam namazlarından sonra ve'de dualarımıza başlalarken söylersek,inşallah çok faydasını görürüz(ben kendim sıkıntılı bir zamanımda bu zikri şerifi 100 kez vaya daha fazla söylemekle,Rabbül aleminin yardımıyla azim bir nusübetten harika bir şekilde kurtulduğumu söylüyebilirim).
''Bismillahirrahmenirrahim Bismillahillezi la ilahe illa hüvel hayyül kayyum yazel celali vel ikram.''Bismillahillezi la ilahe illa huvel hayyul kayyum la'te hüzü sinetün vela nevm.'' Bismillahillezi la yedduru measmihi şeyün fil ardı velaa fis'semai ve hüvel semi'ül alim.(Sabahları ve akşamları üçer kez okunursa çok faydasını görür.O kişi her türlü nusübet ve belalardan korunur inşaallah...Bir başka zikri şerif; Subbuhün kuddüsün rabina,rabbül melaiketi ve ruh.Bu zikri şerifin ne anlama geldiğini biliyormusun,onunda açıklamasını yapalım.Bu zikri şerifi inşallah biz müslümanlar olarak Cennetde Rabil alaminin cemalullahını gördüğümüz vakit(rüyetullah mazhar olduğumuz vakit)söylüyeceğimiz zikirdir.Bu zikri şerifi ise vakit buldukça veye bazı nafile namzlarımızın secdelerinde okumalıyız.Bir cenaze haberi alındığı zaman;inne lillahi ve inna ileyhi raciun demeliyiz.Bir cenaza gördüğümüzde ise Sübuhan hayyelezi la yemut.demeliyiz.Cenazeyi defnederken,Bismillahi ve ala Milleti resuallahi demeliyiz. Evden çıkarken Ayetel kürsiyi okumalıyız ve Bismillahi tevekeltü alellahi vela havle vela kuvvete illa billah hil aliyül azim. demeliyiz,Evimize girince ise evdekilere selam vermeliyiz,evde hiç kimse yok ise resülalallaha selatü selam getirmeliyiz ve üç ihlası şerife okumalıyız.Böyle yapıldığı takdirde fakirliğin kalkacağı evdeki bereketin artacağı söylenmiştir.Bir günde en az 20 kişiye selam veren için ise; ölümü halinde şehit olacağı söylenmiştir.İkindi namazından sonra en az 100 kere tevbe istiğfarda bulunulması gerekir.ve günde en az 100 kere................ LA İLAHE İLLALLAHU VAHDE HULA ŞERİKELEH LEHÜL MÜLKÜ VELEHÜL HAMDÜ VE HÜVE ALA KÜLLİ ŞEYİN KADİR.VE SÜBHAN ALLAHÜ VELHAMDÜLİLLAHİ VELA İLAHE İLLALAHU VALLAHU EKBER VELA HAVLE VELA KUVVETE İLLAH BİLLAHİ HİL ALİYÜL AZİM . ZİKRİ ŞERİFLERİNİ KESİNLİKLE İHMAL ETMEDEN her gün 100 kere SÖYLEMELİYİZ.
Akşam yatarken;ise 3 tövbe istiğfar getirmeliyiz;3 Kez ihlası şerifi okumalıyız;ve Allahumme salli ala seyidina muhammedin ve ala cemiil ennbiyai vel mürselin,Ve Allahumme salli velil müminine vel müminat vel müslimine vel müslümat.diye tüm müminlere dua etmeliyiz ve Allahümme salli ala seyidina Muhammedin ve ala alihi ve eshabihi ve ezvacihi ve zürrüyetihi,rıdvan allahü teala aleyhim ecmain. Ayrıca her akşam mülk suresini(Tebareke)mutlaka okumalıyız, mülk suresinin kabir azabını önlediği sahih hadisi şeriflerde bildirilmiştir.Sabahları ise Yasini şerif suresini okumalıyız:Ey kardeş bu konuda söylenecek çok zikir ve söz var:Fakat kendini naza çekip bu kadar zikri kim yapsın gibi usanç gösterme zira;İslam gömleğini giyinip,Müslüman gibi yaşamak istiyorsan,nazlanmak değil,dua ve niyazda bulunursun,sonra bu zikri şerifleri, 24 Saatte bazı vakitlere yayıldığını düşündüğümüzde, hiçte o kadar zamanımızı almaz. Bu zikir ve tesbihlerin bir kısmını sabahlar bir kısmınıda ikindi veya akşamları ve gece teheccüte kalkdığımızda söylediğimizi düşünürsek yani gün içine yayarsak hiçte insana güç gelmez
Bir kimsenin zamanın ve günlük işlerini planlamaması ise münafıklık alameti olarak görülmüştür.Bu nedenledirki günlük işlerimizi ve zamanımızı mutlaka planlamamız ve planımızıda rabbimizin rızasına göre yapıp öylede yaşamamız gerekir. Resülallah efendimiz bir hadisi şeriflerinde:Cennet yabandır oranın ağaçları, nehirleri ise, Sübhenallahi velhamdülillahi vela ilahe illallahu vallahu ekber vela havle vela kuvvete illa billah hil aliyül azim. dir diyor sevgili peygamberimiz bir başka hadisi şeriflerinde ise,Allah (c.c.) Kulum beni bir topluluk içinde zikrederse bende onu daha hayırlı bir topluluk içinde zikrederim.Kulum beni nefsinde zikrederse bende onu nefsimde zikrederim diyor. Resulallah efendimiz yine bir hadisi şeriflerinde Zikrin efdali La ilahe İllallah dır. diyor.La ilahe İllallahın anlamı ise en basit avam(Halk) diliyle Allahdan başka Mabudum yoktur . Maksudum yoktur Mahbubum yoktur Muradım yoktur demektir.Böyle tevhid kelimesini söylüyen kişi her işinde Allah rızasını ölçü alır ve almalı.Ve mümünim diyen insanların bunu özel yaşamlarındada fiili olarak yaşayarak göstermeleri gerekir. Öyle ise; Aklımı, Fikrimi, Hayalim Zekamı ,Hafızamı ve Düşüncelerimi,Yorumlarımı,Zevklerimi, Endişelerimi, Korkularımı, Gözlerimi, Kulaklarımı Dilimi Ayaklalarımı Ellerimi hasılı tüm maddi ve manevi bedenimi(nefsimi) ve malımı ve mülkümü Allah'ın bana bahşetmiş olduğu bir emaneti olarak görmeliyim ve bu emanetleri Allah rızası dairesinde kullanmalıyım ve en azından bu niyette olmalıyım.Zaten bedenimizden ve malımızdan hangi varlığımızı Allah rızası dışında kullanmış olursak İhanet etmiş vede rabbimize iftira etmiş oluruz. Zira Allah (c.c.) bedenimizi ve malımızı kendisini tanımamız ve ona layıkı ile kulluk vazifemizi yapabilme gayretimiz için vermiştir.Örneğin Gözlerimizi Rabbül alemin Afaki tefekkür ile Allahın tekvini ayetlerini ve kelamından gelen kuran ayetlerini okumamız için vermiştir.Yani gözlerimizin birinci gayesi Allah c.c ilahi sanatlarını seyretmek ve onlardaki güzellikleri temaşa ederek,Rabbül alemine sonsuz şükretmek için ve rabbimizi tanımamız için verilmiştir.Eğer biz gözlerimizi haram işlerde kullanırsak.diyoruzki Ya rabbi sen bu gözlerimi bana göz zinası haramını işlemem için verdiğin için bende gözlerimi göz zinasında kullanıyorum demiş gibi oluyoruz ve dolayısıyla rabbimize iftira etmiş oluyoruz.Ve Göz,Kulak,Dil.v.s hangi organımızı Allahın Rızası dairesi dışında kullanıyorsak yaratılış amacı dışına çıkmış oluruz ve Rabbimize iftira etmekle günah işlemiş oluruz.Kelimeyi tevhidin anlamı çok geniş ve derin olduğundan bu kadarla iktifa edildi.Çok geniş kapsamlı bir zikri şerife ise; ''Sübühaneke ve bi hamdike adede halkike ve ride nefsike ve zineti arşike ve midadi kelimatike ve nüsebbihuke bi cemii tesbihatı enbiyaike ve evliyaike ve melaiketike.yardım istemek için:Ya hayyu Ya kayyum Birahmetike estegisü.Bir başka zikir:Ve Hüvel Kaviyyul Aziz.Sabah akşam üçer kere okuyabileceğimiz zikir:Sübühan Allah'i milel mizan ve müntehel ilm ve meblegar rıza ve zinetil arş velhamdülillahi milel mizan müntehel ilm ve meblegar rıza ve zinetil arş ve la ilahe illallahü vallahü ekber milel mizan ve müntehal ilm ve meblegar rıza ve zinetül arş.Bu zikri şerif-i
H.Z Ali R.A rivayet edilen bir hadisi şerifte şöyle buyrulmuştur :"Her kim ömrünün uzamasını , düşmanına karşı yardım olunmasını , rızkının genişlemesini ve fena bi şekilde ölmekten korunmak isterse sabah akşam 3 kere bu zikri okumasını tavsiye etmişlerdir.
ÜÇ AYLAR TESBİHLERİ:
Recep ayının birinci günü;2 rekat Namaz kılınır.
111,kez selatü şerife ve 1660 kez Ya Allah zikri şerşfi çekilir.
Üç aylar boyunca her gün;1000 kez ''La İlahe İllah ''ve 100 kez Muhammedun Rasülüllah zikri şerifleri çekilir.
Bir kezde(en az)Allahümme barik lena fi Recebe ve Şabana ve belliğna Ramazan denilir.Ayrıca;Estağfirullahi zül celali vel ikram min cemii zünibi vel asam(recep ayı boyunca çok kez)
''Estağfirullah'el azim ellezi la ilahe illahu vel hayyul kakkyum ve etübü ileyke,Tevbeten abdin zalimin linefsihi la yemlükü li nefsihi mevten vela hayeten vela nuşüra.denilir.''Elhamdülillahi kable külli ehad Velhamdülillahi bade külli ehad Elhamdülillahi ala külli hal sivell külli ve dallal.
Eşhedü enla ilahe illallahü vahdehu la şerikelehü,ilahen vahiden ehaden samaden lem yettehiz sahibeten vela veleden velemye küllehü küfüven ehad. Bu zikri şerifi10 kez okuyana 40 milyon sevap verileceği söylenmektedir.
RECEP AYINDA:
10 gün; Sübhan Allah'il Hayyül kayyüm(ilk 10 gün)
10 gün;Sübhan Allah'il. Ehadis samed(ikinci 10 gün)
10 gün;.Sübhan Allah'il....Gafurirahim(O,ayın sonuna kadar)
ŞABAN AYINDA :
10 gün Ya Latif Cella Şanühü
10 gün Ya Rezzak Celle Şanühü
10 gün Ya Aziz Celle Şanihi
RAMAZAN AYINDA :
10 gün Ya Erhamürrahümin
10 gün Ya gaffarazzünüb
10 gün Ya Atikerrikab zikri şerifleri çekilir
''Yazımızda geçen .Bu zikiri şeriflerin anlamları pek azim ve faydalıdır:fakat bu yazıya sığması mümkün değildir ayrıca bir kitap olacak kadar geniştir.Biz sadece zikir çok zaruzi bir ibadet olduğu için,tamamen mahrum kalmamak için, çok cüzzi bir kısmına değindik,Bir'de zikirle meşgul olurken;Tüm geçmiş ve gelecekteki eşhası sanki bir daire gibi düşünüp,zikir halkasının başında peygamber efendimizi ve onun sağında diğer peygamber efendilerimizi ve solunda evliya kiram efendilerimizi zikir halkasında hayel etmek ve onların zikri şeriflerine iştirak,hem onların zikir halkalarına tabi olmak farz edip öyle zikredersek çok daha fazla feyiz alırız inşallah.
Elhamdülillahi kable külli ehadü
Vel hamdülillahi bade külli ehadü
Elhamdülillahi ala küllü hal Sivel küfri veddalal.
...................SELAM VE DUA İLE
28 Mart 2014 Cuma
22 Mart 2014 Cumartesi
kaza ve kader üzerine
Bismillahirrahmanirahim Kader;Allah (c.c) ezeli ilmiyle tüm alemlerde olup bitenleri kader proğramında yazması,Kaza ise kader proğramında yazılı olanların,zuhuru; meydana gelmesi demektir.Kader ilim neviindendir.Kaderin çeçitli nevileri mevcuttur. Fakat biz fazla kafa karıştırmadan kendimizin bilgisi ve her avam şahsın'da anlayacağı kadarıyla açıklamğa çalışalım. Allah(c.c) ezeli ilmiyle zamandan ve mekandan münezzeh olmasıyla önceden olacak tüm olay ve hadiseleri bildiği için,her şeyi kader proğramında yazmış,Mesela bir çiçek nevinden olan gülden bahsedersek,biz bahsettiğimiz için gül, gül olmamış gül var olduğu için biz ondan gül diye bahsediyoruz.Bir hırsız veye zani (zina yapan) diyemezki benim ne suçum varki Allah kaderimi böyle yazmış bende onun için bu günahları işliyorum kata ve asla böyle demeğe hakkı yoktur. zira o şahsın hırsızlık yapacağını veya içki içeceğini daha önce rabbimiz ezeli ilmiyle önceden bildiği için kaderi öyle yazılmış,Yani demek oluyorki kul cüzzi iradesiyle işlemiş olduğu fiilerinden dolayı kaderini kendi yazdırmış oluyor.Kul bir günah veye sevap işlemeğe teşebbüs eder Allah' (c.c),dilerse o fiili yaratır diemezse yaratmaz.Ancak hayır ve şerri yaratan rabbimizin hayırda rızası vardır, şerlerde ise,rızası yoktur.Peki Rabbimiz şerleri yaratmasa olmazmıydı.ozamanda imtihan sırrı kalkardı... Ebu Bekir sıddık efendimizle,ebu cehil bir olurdu aralarında fark kalmazdı.Bir kişi diyemazki ben Resulallah zamanında dünyaya gelseydim daha iyi olurdu bana haksızlık yapıldı demeğe hakkı yoktur.Allah(c.c)abes iş yapmaz Ceviz ağacında kabak,bostan,kavak ağacında da domates yetiştirilmesi ne kadar abes ve tezat ise,keza koyuna aslan pençesi ve ,arslana koyun uysallığı verilmeside okadar abes olurdu,keza tavukların kartallar gibi havada uçma yeteneği olsaydı biz nasıl yumurta yiyebilirdik veye inekler,koyunlar arsanlar gibi vahşi ve yırtıcı olsalardı bırakın süt,yoğurt yemeyi yanlarından bile geçemezdik. İşte insanlarda böyledir,her insanın kendine mahsus karekteri ve mizacı mevcuttur. Akli ve kavrayışı zayıf bir insanın devlet başkanı olduğunu düşündüğümüzde,ne kadar komik duruma düşeceği açıktır.Veya hiç şehir görmemiş bir köylünün büyük bir şehirde ve lüks bir otelde ağırlandığını düşünelim ne kadar abes ve yabancı ve eğereti kalacağı aşikardır.İşte her insanın hangi asırda ve hangi ana ve babadan dünyaya geleceğini v.s rabbimiz taktir etmiştir.Rabbimiz abes iş yapmaz.Her hayvana ve ağaca,bitkiye kendine özgü yaratılış taktir edilmiştir.Adam öldüren bir katil,kaderim böyle yazılmış ben onun için adam öldürdüm, benim ne suçum varki diyemez.Cebriye mensupları diyorlarki o katil o cinayeti mutlaka işleyecekti çünkü onun kaderi öyle yazılmış,Mutezile meshebine tabii olanlarda diyorlarki o katil o adamı öldürmese idi, o adam ölmeyecekti,Veya tetiği çekmese idi o adam ölmeyecekti.Bu iki halde islam dışıdır.birisi ifratta diğeri ise tefrittedir.Zira cebriyeye mesebine göre Allah(c.c)kader proğramında o adamın kaderini katil olarak yazdığı için,o kişi adam öldürmüş oluyor.Bu taktirde Allah(c.c) o adamın kaderini katil olarak yazmasıyla o adama zülmetmiş oluyor,bu ise rabbimize bir iftiradır,büftandır.Diğer sapık meshep mutezile ise, diyorlarki;katil o adamı kendi iradesiyle öldürmüştür.o silahı ateşlemese idi o adam ölmeyecekti,bunlarda Hayır ve şerrin allahın yarattığını inkar etmiş oluyorlar. Yani Allahın irade sıfatında sıkıntıya düşüyorlar. Bizim ehli sünnet inancına göre ise,katil silahın tetiğini çekmese idi o adamın ölüp ölmeyeceği bizce meçhuldür mullaktadır.Bilemeyiz.Bu soruyu mezhep imamımız, imamı azam Ebu hanife H.z.üvey babası cafer sadık R.a . efendimize soruyor,Ya imam: katil silahın tetiğini çektiği içinmi o adam ölmüştür.Tetiği çekmese idi o adam ölmeyecekmiydi diye soruyor.Caferi sadık R.a.efendimiz,ikisinin ortası ya imam, ikisinin ortası diye cevap veriyor.Yani bizim Ehli sünnet inancımıza göre,katil silahının tetiğini çekmese idi o adamın ölüp ölmeyeceği bizce meçhüldür. Ehli sünnet inancıda budur işte.Günümüzde Kader için,Kader;Allahın insanlara biçtiği(taktir ettiği);irade gücüdür diyenlerde vardır.
Kaza ise:kederin meydana gelmesi demektir.Tabiri caiz ise bir evin planını mimar ilmine göre kağıt üzerine çizer(kader proğramı) sonrada mütaahit inşaat için gerekli malzemeleri temin ederek binayı mimarın cizdiği proğrama göre yapar(sebepler dairesi) işte kaderin vukuu bulmasına kaza diyoruz.
Rasülallh(a.s.m.)Efendimizin yanına bir grup yahudi alimi geliyorlar,kendi akıllarına göre onu imtihan etmek istiyorlar.içlerinden birisi eline aldığı bir yiyeceği peygamber efendimize gösterek,Ya Muhammed(a.s.m),Bu elimdeki benim rızkım'mı,yoksa benim rızkım değilmi diye soruyor.Peygamber efendimiz,yahudi alimine; o senin rızkındır dese,elindekini yere atacak ve bilemedin rızkım değilmiş diyecek,o elindeki senin rızkın değildir dese,yahudi elindekini yiyecek,demekki rızkımmış deyip Resulallahı güya kendi aklınca
yanıltacak.Peygamber efendimiz yahudi alime diyorki,elindekini yersen senin rızkındır.Yemez isen senin rızkın değildir diyor.(Resulallah efendimiz insanın cüzzi iradesine işaret etmiş oluyor.)Hey hat,yahudilerin ve Tüm insanların akılları toplansa bir araya getirilse,acaba onun aklına yetişebilirmi.Tüm dünya koyunlarının akıllarını toplasan bir çobanın aklı ile ölçülebilirmi,işte peygamberlerin aklı ile diğer insanların akılları arasındaki fark,çoban ile koyunların akılları arasındaki farktan belkide dahada fazladır herhalde.Allahümme Saali ala seyidina Muhammedin ve ala ali muhammed.Bi adedi zerratıl kainaatı ve mürekkebetiha.
Allahın birde Ata kanunu vardır.yani kaderin bozulması veye neviin değişmesi.Bu nedemektir.Bir insan dua etti veye bir sadaka verdiğinde, Allah (c.c) o sadakanın hürmetine kaderi muallakde yazılı olan kaderini bozar.kaderini kaza etmez.Bunun için denilmişdir ki;Ata, kazayı,kaza kaderi bozar.İşte,Kaderin kaza edilmemesine veya kaderin neviinin değişmesine, Allahın ata kanunu denilir.Ata kanunuda rabbimizin rahmetindendir.Ata kanunu ile Rabbimiz ya kaderi kaza etmez veyayutda kaderin nevii değişir böylece,dua eden veye sadaka veren insan o nusübetten ya hiç zarar görmez,veya çok az bir zararla kurtulmuş olur.(sadaka ve Dua ile kaza ve belaların def edilmesi çok çok önemlidir) Kader konusunda bu kadarla iktifa ediyoruz: Zira,Peygamber efendimiz H.z.Muhammed mustafa sallalahu aleyhi ve sellem efendimiz,Kader anıldığı zaman susunuz,Yıldızlar anıldığı zaman susunuz, Birde benim ashabım anıldığı zaman susunuz demiştir.Bununda anlamı Ashabıma kötü zanda bulunup kötü söz söylemeyiniz,yıldızlara göre yapılan fal,büyü,sihir,v.s.gibi islamın yasakladığı işlerle uğraşmayınız.kader içinde bizim hikmetini bilemediğimiz,rabbimizin ilminde gizli olan kader hakkında konuşulmaması gerektiğini söylemek istemiştir herhalde peygamber efendimiz Sallahü aleyhi ve sellem efendimiz. Gaybın bilinmemesi aslında bizler için rahmettir.Bir insanın başından geçecek nusübetleri önceden bilmesi ne kadar elim vericidir,belki o nüsübeten doğacak sıkıntıyı bir kaç katına çıkarır,keza insanın ölüm tarihini bilmemeside yine rahmettir. Yaratan rabbim bilmezmi hiç.Üstad bediüzzaman r.a. risali nurda,Kadere itiraz eden kafasını örse vurur çekice vurur der. Kadere rıza gösterirsek rahat edebiliriz.Başımızdan geçen hertürlü acı ve nusübetleri kadere vererek rahatlayabiliriz.Yaşanmamış ve fakat yaşanması muhtemel olan olaylar içinde ise, her türlü tedbiri almak görevimizdir.Tedbir bizden taktir Allahdandır............. .............. ......selam ve dua ile
Kaza ise:kederin meydana gelmesi demektir.Tabiri caiz ise bir evin planını mimar ilmine göre kağıt üzerine çizer(kader proğramı) sonrada mütaahit inşaat için gerekli malzemeleri temin ederek binayı mimarın cizdiği proğrama göre yapar(sebepler dairesi) işte kaderin vukuu bulmasına kaza diyoruz.
Rasülallh(a.s.m.)Efendimizin yanına bir grup yahudi alimi geliyorlar,kendi akıllarına göre onu imtihan etmek istiyorlar.içlerinden birisi eline aldığı bir yiyeceği peygamber efendimize gösterek,Ya Muhammed(a.s.m),Bu elimdeki benim rızkım'mı,yoksa benim rızkım değilmi diye soruyor.Peygamber efendimiz,yahudi alimine; o senin rızkındır dese,elindekini yere atacak ve bilemedin rızkım değilmiş diyecek,o elindeki senin rızkın değildir dese,yahudi elindekini yiyecek,demekki rızkımmış deyip Resulallahı güya kendi aklınca
yanıltacak.Peygamber efendimiz yahudi alime diyorki,elindekini yersen senin rızkındır.Yemez isen senin rızkın değildir diyor.(Resulallah efendimiz insanın cüzzi iradesine işaret etmiş oluyor.)Hey hat,yahudilerin ve Tüm insanların akılları toplansa bir araya getirilse,acaba onun aklına yetişebilirmi.Tüm dünya koyunlarının akıllarını toplasan bir çobanın aklı ile ölçülebilirmi,işte peygamberlerin aklı ile diğer insanların akılları arasındaki fark,çoban ile koyunların akılları arasındaki farktan belkide dahada fazladır herhalde.Allahümme Saali ala seyidina Muhammedin ve ala ali muhammed.Bi adedi zerratıl kainaatı ve mürekkebetiha.
Allahın birde Ata kanunu vardır.yani kaderin bozulması veye neviin değişmesi.Bu nedemektir.Bir insan dua etti veye bir sadaka verdiğinde, Allah (c.c) o sadakanın hürmetine kaderi muallakde yazılı olan kaderini bozar.kaderini kaza etmez.Bunun için denilmişdir ki;Ata, kazayı,kaza kaderi bozar.İşte,Kaderin kaza edilmemesine veya kaderin neviinin değişmesine, Allahın ata kanunu denilir.Ata kanunuda rabbimizin rahmetindendir.Ata kanunu ile Rabbimiz ya kaderi kaza etmez veyayutda kaderin nevii değişir böylece,dua eden veye sadaka veren insan o nusübetten ya hiç zarar görmez,veya çok az bir zararla kurtulmuş olur.(sadaka ve Dua ile kaza ve belaların def edilmesi çok çok önemlidir) Kader konusunda bu kadarla iktifa ediyoruz: Zira,Peygamber efendimiz H.z.Muhammed mustafa sallalahu aleyhi ve sellem efendimiz,Kader anıldığı zaman susunuz,Yıldızlar anıldığı zaman susunuz, Birde benim ashabım anıldığı zaman susunuz demiştir.Bununda anlamı Ashabıma kötü zanda bulunup kötü söz söylemeyiniz,yıldızlara göre yapılan fal,büyü,sihir,v.s.gibi islamın yasakladığı işlerle uğraşmayınız.kader içinde bizim hikmetini bilemediğimiz,rabbimizin ilminde gizli olan kader hakkında konuşulmaması gerektiğini söylemek istemiştir herhalde peygamber efendimiz Sallahü aleyhi ve sellem efendimiz. Gaybın bilinmemesi aslında bizler için rahmettir.Bir insanın başından geçecek nusübetleri önceden bilmesi ne kadar elim vericidir,belki o nüsübeten doğacak sıkıntıyı bir kaç katına çıkarır,keza insanın ölüm tarihini bilmemeside yine rahmettir. Yaratan rabbim bilmezmi hiç.Üstad bediüzzaman r.a. risali nurda,Kadere itiraz eden kafasını örse vurur çekice vurur der. Kadere rıza gösterirsek rahat edebiliriz.Başımızdan geçen hertürlü acı ve nusübetleri kadere vererek rahatlayabiliriz.Yaşanmamış ve fakat yaşanması muhtemel olan olaylar içinde ise, her türlü tedbiri almak görevimizdir.Tedbir bizden taktir Allahdandır............. .............. ......selam ve dua ile
18 Mart 2014 Salı
dua üzerine
Bismillahirrahmanirrahim
Dua ibedetin özüdür,iliğidi.Duanız olmasa rabbiniz size nediye ehemmiyet versin.Dua eden adam bilirki;biri varki onun hertürlü ihtiyacını karşılayabilir.onun aczine karşı, vehüve ala külli şeyin kadir ismiyle,fakrına karşı ganiyi mutlak ismiyle medet edip her türlü ihtiyacını karşılayabilir. Allah (c.c) bizim bazı iş ve ihtiyaçlarımızı duaya bağlamıştır.Biz hangi işimizin dua neticesinde yerine geleceğini bilemediğimizden her işimiz için dua etmeliyiz. Rabbimiz; Ya musa her ihtiyacın için bana dua et, hatta davarlarının yemleri için bile olsa diyor.Resulallah efendimizde her ihtiyacınızı Allahdan isteyin hatta takunyanızın kayışı için bile olsa diyor.Dua müminin silahıdır.Kainatdan Allaha(c.c.)giden bir duadır.Ekilen bir tohum, Lisani haliyle derki,Yarabbi benim imdadıma güneşi havayı,bulutu şimşek ve yağmuru gönderki sümbüllenip meyve vereyimde senin esmaül hüsnanı kainata ilan edeyim ve insanlara okutturayım.Dua edileceği zaman ve mekanlar ve duanın şartlarına uyulduğu takdirde kabul edilmesi kuvvetle muhtemeldir.Bir gün Resulallah efendimiz mescidi nebevide iken namaz kılan birisi namazını bitirip duaya başlıyor ve isteklerini sıralıyor.Resulallah efendimiz olmadı diyor önce istiğfar edip benim üzerime selatü selam getirdikten sonra iste diyor.Başka birisi ise duaya başlamadan önce ,Elhamdülillah, Elhamdülillah, Elhamdülillahi Rabbül alemin vessalatü vesselamü ala seyyidina muhammedin ve ala alihi seyidina muhammed söyledikten sonra isteklerine başlıyor Resülallah efendimiz işte duaya böyle başlayın bu adamın duasını Rabim dilerse kabul eder,istediğini verir diyor.peygamber efendimiz bu adamın duanın icaplarına uygun bir şekilde dua ettiğini belirtiyor.Demek oluyorki duaya başlarken önce istiğfar ile temizlenmeliyiz,sonra Allah'a hamdü sena ederek ve resulallaha ve onun ali eshabına selatü selam getirdikten sonra isteklerimizi huşu ve samimiyet içinde istemeliyiz.Duamızı kesinlikle kabul edilebileceğine inanarak dua etmemiz gerekldir..El açıp dua ettiğimizde,bizi çok seven birisyle konuşuyormuş gibi dua etmeliyiz.....................................
Ey kardeş;Dua azim bir ibadettir.Duanın esası; rabbimiz vahdaniyetiyle tüm kainata adetullah kanunlarıyla tecelli eder.yani bir kimse tohum ekip sulama ve diğer şartlarınıda yerine getirmek şartıyla kişi kafirde olsa,münafıkda olsa adetullah kanunları dairesinde vahiyetiyle ürün alması çoğu kez muhtemeldir.Ancak kişi bazen öylesine naçar ve çaresiz kalırki, sebeplerden ümitsiz hale gelir ve tüm olumsuzluklara rağmen rabbine dua ederek kendisine ehadiyetiyle tecelli etmesini ister.Tabiri caiz ise,tüm olumsuz şartlara ve kişinin acizliğine rağmen rabbinin kendisine özel olarak adetullah kanunlarını devre dışı bırakarak, sepepleri imdadına musahhar etmesi ve ehadiyetiyle muamele etmesini istemesidir.Hiç olması muhtemel olmayan işler için ise dua edilmez mesala ya rabbi beni amerikan başkanı yap veye ya rabbi beni erkek olarak yarat v.s gibi saçma dualar yapılmamaldır.Zira peygamber efendimiz kabul edilmeyen duanın şerrinden sana sığınırım diye dua etmiştir.Bu Dünyada da her istediğnin olmasını'da bekleme,çünki bu ancak Allaha(c.c.) mahsusdur. Ancak Allahü tealanın her muradı gerçekleşir.Seni inkar edeni retdetme,küfür ehli gibi görme,ancak peygamberlerin münkirleri kafir olur.Yani seni sevmiyenleri veya sana muhalefet edenleride kafirlikle, mürayilikle itham etme,Yani demek istiyorki; kendini Allahın ve peygamberin yerine koyma. (İmamı Rabbani r.a. torunu,Abdül Ehad efendi). Dua bela ve nüsubeti çevirir veya tesirini hafifletir.Öyle ise Dua etmeyi,duanın zaman ve şartlarını iyi öğrenmemiz gerekir.Dua bir ibadettir.kabül edilmiş duanın karşılığı bu dünyada veya ahiret aleminde mutlaka verilir, nasılki akşam namazının vakti güneş batınca ve yine husüf ve küsuf namazının vakitleri ay ve güneş tutulması ile namazın vakti girmiş sayılır. İşte çeşitli bela ve nusübetler ile şidetli ihtiyaçlarda duanın vakitleridir.yani dua eden kimse duayı sadece bir ihtiyacın giderilmesi için değide, Allaha(c.c.) ibadet maksadıyla yapması gerekir.Birde dua ederken kul,ya rabbi benim zihnimi meşgul eden şu ihtiyacım karşılansınki veya başımdaki şu nüsubetten kurtulayım ki sana daha çok ibadet etmeğe vakit bulabileyim. veya ya rabbi rızkımı genişletki sana huzur ve huşu içinde ibadet edebileyim ve senin rızan için başka insanlara faydalı olabileyim. Dualarımızda'da asıl amacımız Allahın rızasını kazanmak olmalıdır Yani,nasılki ekilen bir tohum lisanı haliyle ya rabbi benim imdadıma havayı suyu güneşi gönderki, sünbüllenip senin güzel isimlerini kainata ilan edeyim insanlara okutturayım dediği gibi bizimde dualarımızda gayemiz rabbimizin dinine hizmet olması,onun ihsanlarını ve çeşitli niğmetlerini diğer insanlara ilan etmek olmalıdır. Bir kudsi hadisi şerifde Rabbimiz malı istediğime, ilmi istiyene veririm diyor.Öyle ise rabbimizden dualarımızda hayırlı ilim ve hayırlı amel istemeliyiz, Rızık konusunda ise,şikayetçi olarak değilde, halimize şükrederek ya Allah,Ya rahman, ya rahim,ya kerim,ya gani ya muğni ya,münim ya hamid ya rezzak gibi isimlerini şefaatçi yaparak ve İnnallahe hüverrazğı zül kuvvetil metiin vela havle vela kuvvete illa bila hil aliyül azim (21) kez tekarar ederek rızık talep etmeliyiz.
Duanın en çok kabul edileceği vakitler:her gecenin son üçte birinde,sabah namazının en son vaktinde, cuma günü imam iki hutbe arasında oturduğu vakit,perşembe günü ikindi namazından sonra, cuma günü güneşin yarısı batmış iken,Recep ayının ilk gecesi,Şaban ayının 15 inci gecesi,Arife günü, çok çaresiz ve naçar kalan kişinin derhal yapacağı dua,bir müslüman cemaati bir yerde toplandığı zaman, yağmur yağarken, zemzem suyunu içince,her secdede,Her horoz öttüğü zaman, kabeyi ilk gördüğümüzde, arafatda, müzdelifede; mescidi nebevide,çarşamba günü öğle ile ilkindi arasında bir saate,Farz namazlarından sonra,ezan ve gamet arasında oruçlunun iftar vaktinde;kuranı kerim hatminden sonra,Enam suresinin 124 üncü ayetindeki iki lafzullah arasında,Kurban bayramı kurban kesildiğinde kurbanın kanı yere damlayınca ........gibi rivayetler vardır.
Peki kimlerin duası daha makbuldur:Ana ve Babaların duasu, Mazlumun duası,Misafirin duası,İyilik görenlerin duası,Adil devlet başkanlarının duası,Allahın sevdiği Salih kulların Duası Hastaların duası......
Peki nasıl dua etmeliyiz, Öncelikle bedenimizi temizlemeliyiz bedenimizdeki fazlalık olan kıllarda temizlenmiş olmalı(önemli) ve mümkünse boy abdesti alınmalı temiz bir elbise giyinilmeli sonrada tevbe istiğfarla ruhumuzu tüm kötü düşüncelerden arındırıp temizlenmeliyiz Sonra Rabbimize hamdetmeliyiz kıbleye karşı oturup,rabbimizin bildiği isimlerrini şefaatçi yaparak.istemeliyiz.Bilhassa duadan önce tevbe istiğfar,sonra salatü selam ve sonra,Bismillahillezi la yeddurru measmihi şeyün filardı velaa fi semai ve hüvel semul alim.okuyup isteğimizi üç kez tekrar ettikten sonra duamızı Amin, hüvel Evveli Vel ahiri Vel Zahiri vel batını ve hüve bi kulli şeyin alim.söyleyerek bitirirsek inşallah duamız kabul olur.
Örnek bir dua yapalım birlikte;Elhamdülillah Elhamdulillah Elhamdülillahi rabbil alemin vessatü vesselamü ala Resülüna Muhammedin ve ala Cemiil enbiyai vel mürselin, Allahümme ya Rabbena Yazel Celali ve ikram.Bismillahillezii le yedurru measmihi şeyün fil ardı velaa fi semai vehüve semiül alim.
İnnehu min süleymana ve innehu Bismillahirrahmanirrahim. Ya Rabbel alemin son nefesimde imani kamil ve hüsnü hatime nasip eyle(3.kez) amin hüvel evveli vel ahiri vel zahiri vel batıni ve hüve bi kulli şeyin alim.Allahümme salli ala seyidina muhammadin ve ala alihi ve eshabihi ve ezvacihi ve ehli beyti ve zürriyetihi rıdvan Allah'ı teala aleyhim ecmain, amin,ami,amin,bi hürmeti taha ve yasin ve selamün alel mürselin ve ehiri devahüm enilhamdülillahi rabil alamin. .amin amin amin. .............................................Selam ve dua ile
Dua ibedetin özüdür,iliğidi.Duanız olmasa rabbiniz size nediye ehemmiyet versin.Dua eden adam bilirki;biri varki onun hertürlü ihtiyacını karşılayabilir.onun aczine karşı, vehüve ala külli şeyin kadir ismiyle,fakrına karşı ganiyi mutlak ismiyle medet edip her türlü ihtiyacını karşılayabilir. Allah (c.c) bizim bazı iş ve ihtiyaçlarımızı duaya bağlamıştır.Biz hangi işimizin dua neticesinde yerine geleceğini bilemediğimizden her işimiz için dua etmeliyiz. Rabbimiz; Ya musa her ihtiyacın için bana dua et, hatta davarlarının yemleri için bile olsa diyor.Resulallah efendimizde her ihtiyacınızı Allahdan isteyin hatta takunyanızın kayışı için bile olsa diyor.Dua müminin silahıdır.Kainatdan Allaha(c.c.)giden bir duadır.Ekilen bir tohum, Lisani haliyle derki,Yarabbi benim imdadıma güneşi havayı,bulutu şimşek ve yağmuru gönderki sümbüllenip meyve vereyimde senin esmaül hüsnanı kainata ilan edeyim ve insanlara okutturayım.Dua edileceği zaman ve mekanlar ve duanın şartlarına uyulduğu takdirde kabul edilmesi kuvvetle muhtemeldir.Bir gün Resulallah efendimiz mescidi nebevide iken namaz kılan birisi namazını bitirip duaya başlıyor ve isteklerini sıralıyor.Resulallah efendimiz olmadı diyor önce istiğfar edip benim üzerime selatü selam getirdikten sonra iste diyor.Başka birisi ise duaya başlamadan önce ,Elhamdülillah, Elhamdülillah, Elhamdülillahi Rabbül alemin vessalatü vesselamü ala seyyidina muhammedin ve ala alihi seyidina muhammed söyledikten sonra isteklerine başlıyor Resülallah efendimiz işte duaya böyle başlayın bu adamın duasını Rabim dilerse kabul eder,istediğini verir diyor.peygamber efendimiz bu adamın duanın icaplarına uygun bir şekilde dua ettiğini belirtiyor.Demek oluyorki duaya başlarken önce istiğfar ile temizlenmeliyiz,sonra Allah'a hamdü sena ederek ve resulallaha ve onun ali eshabına selatü selam getirdikten sonra isteklerimizi huşu ve samimiyet içinde istemeliyiz.Duamızı kesinlikle kabul edilebileceğine inanarak dua etmemiz gerekldir..El açıp dua ettiğimizde,bizi çok seven birisyle konuşuyormuş gibi dua etmeliyiz.....................................
Ey kardeş;Dua azim bir ibadettir.Duanın esası; rabbimiz vahdaniyetiyle tüm kainata adetullah kanunlarıyla tecelli eder.yani bir kimse tohum ekip sulama ve diğer şartlarınıda yerine getirmek şartıyla kişi kafirde olsa,münafıkda olsa adetullah kanunları dairesinde vahiyetiyle ürün alması çoğu kez muhtemeldir.Ancak kişi bazen öylesine naçar ve çaresiz kalırki, sebeplerden ümitsiz hale gelir ve tüm olumsuzluklara rağmen rabbine dua ederek kendisine ehadiyetiyle tecelli etmesini ister.Tabiri caiz ise,tüm olumsuz şartlara ve kişinin acizliğine rağmen rabbinin kendisine özel olarak adetullah kanunlarını devre dışı bırakarak, sepepleri imdadına musahhar etmesi ve ehadiyetiyle muamele etmesini istemesidir.Hiç olması muhtemel olmayan işler için ise dua edilmez mesala ya rabbi beni amerikan başkanı yap veye ya rabbi beni erkek olarak yarat v.s gibi saçma dualar yapılmamaldır.Zira peygamber efendimiz kabul edilmeyen duanın şerrinden sana sığınırım diye dua etmiştir.Bu Dünyada da her istediğnin olmasını'da bekleme,çünki bu ancak Allaha(c.c.) mahsusdur. Ancak Allahü tealanın her muradı gerçekleşir.Seni inkar edeni retdetme,küfür ehli gibi görme,ancak peygamberlerin münkirleri kafir olur.Yani seni sevmiyenleri veya sana muhalefet edenleride kafirlikle, mürayilikle itham etme,Yani demek istiyorki; kendini Allahın ve peygamberin yerine koyma. (İmamı Rabbani r.a. torunu,Abdül Ehad efendi). Dua bela ve nüsubeti çevirir veya tesirini hafifletir.Öyle ise Dua etmeyi,duanın zaman ve şartlarını iyi öğrenmemiz gerekir.Dua bir ibadettir.kabül edilmiş duanın karşılığı bu dünyada veya ahiret aleminde mutlaka verilir, nasılki akşam namazının vakti güneş batınca ve yine husüf ve küsuf namazının vakitleri ay ve güneş tutulması ile namazın vakti girmiş sayılır. İşte çeşitli bela ve nusübetler ile şidetli ihtiyaçlarda duanın vakitleridir.yani dua eden kimse duayı sadece bir ihtiyacın giderilmesi için değide, Allaha(c.c.) ibadet maksadıyla yapması gerekir.Birde dua ederken kul,ya rabbi benim zihnimi meşgul eden şu ihtiyacım karşılansınki veya başımdaki şu nüsubetten kurtulayım ki sana daha çok ibadet etmeğe vakit bulabileyim. veya ya rabbi rızkımı genişletki sana huzur ve huşu içinde ibadet edebileyim ve senin rızan için başka insanlara faydalı olabileyim. Dualarımızda'da asıl amacımız Allahın rızasını kazanmak olmalıdır Yani,nasılki ekilen bir tohum lisanı haliyle ya rabbi benim imdadıma havayı suyu güneşi gönderki, sünbüllenip senin güzel isimlerini kainata ilan edeyim insanlara okutturayım dediği gibi bizimde dualarımızda gayemiz rabbimizin dinine hizmet olması,onun ihsanlarını ve çeşitli niğmetlerini diğer insanlara ilan etmek olmalıdır. Bir kudsi hadisi şerifde Rabbimiz malı istediğime, ilmi istiyene veririm diyor.Öyle ise rabbimizden dualarımızda hayırlı ilim ve hayırlı amel istemeliyiz, Rızık konusunda ise,şikayetçi olarak değilde, halimize şükrederek ya Allah,Ya rahman, ya rahim,ya kerim,ya gani ya muğni ya,münim ya hamid ya rezzak gibi isimlerini şefaatçi yaparak ve İnnallahe hüverrazğı zül kuvvetil metiin vela havle vela kuvvete illa bila hil aliyül azim (21) kez tekarar ederek rızık talep etmeliyiz.
Duanın en çok kabul edileceği vakitler:her gecenin son üçte birinde,sabah namazının en son vaktinde, cuma günü imam iki hutbe arasında oturduğu vakit,perşembe günü ikindi namazından sonra, cuma günü güneşin yarısı batmış iken,Recep ayının ilk gecesi,Şaban ayının 15 inci gecesi,Arife günü, çok çaresiz ve naçar kalan kişinin derhal yapacağı dua,bir müslüman cemaati bir yerde toplandığı zaman, yağmur yağarken, zemzem suyunu içince,her secdede,Her horoz öttüğü zaman, kabeyi ilk gördüğümüzde, arafatda, müzdelifede; mescidi nebevide,çarşamba günü öğle ile ilkindi arasında bir saate,Farz namazlarından sonra,ezan ve gamet arasında oruçlunun iftar vaktinde;kuranı kerim hatminden sonra,Enam suresinin 124 üncü ayetindeki iki lafzullah arasında,Kurban bayramı kurban kesildiğinde kurbanın kanı yere damlayınca ........gibi rivayetler vardır.
Peki kimlerin duası daha makbuldur:Ana ve Babaların duasu, Mazlumun duası,Misafirin duası,İyilik görenlerin duası,Adil devlet başkanlarının duası,Allahın sevdiği Salih kulların Duası Hastaların duası......
Peki nasıl dua etmeliyiz, Öncelikle bedenimizi temizlemeliyiz bedenimizdeki fazlalık olan kıllarda temizlenmiş olmalı(önemli) ve mümkünse boy abdesti alınmalı temiz bir elbise giyinilmeli sonrada tevbe istiğfarla ruhumuzu tüm kötü düşüncelerden arındırıp temizlenmeliyiz Sonra Rabbimize hamdetmeliyiz kıbleye karşı oturup,rabbimizin bildiği isimlerrini şefaatçi yaparak.istemeliyiz.Bilhassa duadan önce tevbe istiğfar,sonra salatü selam ve sonra,Bismillahillezi la yeddurru measmihi şeyün filardı velaa fi semai ve hüvel semul alim.okuyup isteğimizi üç kez tekrar ettikten sonra duamızı Amin, hüvel Evveli Vel ahiri Vel Zahiri vel batını ve hüve bi kulli şeyin alim.söyleyerek bitirirsek inşallah duamız kabul olur.
Örnek bir dua yapalım birlikte;Elhamdülillah Elhamdulillah Elhamdülillahi rabbil alemin vessatü vesselamü ala Resülüna Muhammedin ve ala Cemiil enbiyai vel mürselin, Allahümme ya Rabbena Yazel Celali ve ikram.Bismillahillezii le yedurru measmihi şeyün fil ardı velaa fi semai vehüve semiül alim.
İnnehu min süleymana ve innehu Bismillahirrahmanirrahim. Ya Rabbel alemin son nefesimde imani kamil ve hüsnü hatime nasip eyle(3.kez) amin hüvel evveli vel ahiri vel zahiri vel batıni ve hüve bi kulli şeyin alim.Allahümme salli ala seyidina muhammadin ve ala alihi ve eshabihi ve ezvacihi ve ehli beyti ve zürriyetihi rıdvan Allah'ı teala aleyhim ecmain, amin,ami,amin,bi hürmeti taha ve yasin ve selamün alel mürselin ve ehiri devahüm enilhamdülillahi rabil alamin. .amin amin amin. .............................................Selam ve dua ile
16 Mart 2014 Pazar
Allah sevgisi
BİSMİLLAHİRRAHMENİRRAHİM
Allah sevgisi Her hayrın başıdır. öyle ise Rabbımızı nasıl sevmeliyiz ve ona kendimizi nasıl sevdirmeliyiz;De ki Eğer Allahı seviyorsanız bana uyun ki Allahda sizi sevsin.Öyle ise Allahı sevebilmemiz için Resulallahın sözlerine hareket ve hallarine aynen uymağa çalışmamız gerekir.En azından hafızamızda 40 hadisi şerif ezberlemiş olmamız ve sahabe efendilerimizide en meşhur kıssalarıyla tanımağa çalışmamız gerekir. Peygamber efendimiz benim hadislerimden 40 hadis ezberleyenlere ve onları başkalarına öğretme gayretinde olanlara şefaatim haktır diyor.Yine başka bir hadisi şeriflerinde benim sahabelerim yıldızlar gibidir onlardan hangisine uyarsanız doğru yolu bulursunuz der.(Allahümme salli alaa seydina muhammedin abdüke ve nebiyike ve rasülüke nebbiyyül ümmiyi) Rabbimiz,Ya musa benim için ne yaptın diyor.Musa (a.s.) Ya rabbi senin için oruç tuttum ,senin için namaz kıldım,senin rızan için sadaka verdim.Ya musa oruç senin için cehennemden kalkandır,namaz senin için burhandır.ya musa benim için ne yaptın.Ya rabbi senin rızan için ne yapmalıyım.Ya musa benim dostlarımı sevdinmi, düşmanlarıma buğuz ettinmi.İşte rabbimizin razı olacağı ameller, onun emrettiği farzllarını harfiyen yerine getirmeğe çalışmak, yasakladıklarından ve günahlardan kaçınmanın yanında,dostlarını sevip dost edinmeliyiz, düşmanlarınada en azından buğuz etmeliyiz.
Denilmiştirki;Sevdiğini Allah için seven ve sevmeiğinide Allah için sevmeyen,Verdiğini Allah için veren ve vermediğinide yine Allah için vermeyen bir kişinin imanı kemale ermiştir.
Allaha olan muhabettimiz onun bizlere olan ihsanlarını bildikçe sevgimiz daha çok artar.Rabimizin ihsanlarını saymaya kalksak bitiremeyiz.fakat rabimizin ihsanlarını görebilmek ve farkına varabilmek içinde ülfet perdesini yırtmalıyız.Ülfet perdesi rabimizin niğmetlerini tefekkür için en büyük engeldir ve gaflet perdesidir.peki ülfet nedemek:Ülfet sanki güneş kendi kendine doğuyormuş,ay keza öyle,meyve ve sebzeler kendi kendine toprakdan çıkıyormuş gibi,yağmur kendi kendine yağıyor, gece ve gündüz sıradan bir iş gibi v.s hayır hayır asla öyle değil bakınız Gözümüzü kulağımızı, ağzımızı burnumuzu ciğerlerimizi kalbimizi terbiye edip vucudumuzu bir damla meniden yaratan, etimizi kemiğimize dolayan vücut fabrikamızı tüm organlarıyla bir birine ve vücudumuza uygun bir şekilde yaratan,keze güneşi ve ayı ve diğer gök cisimlerinin tümünü bizim için terbiye edip muhteşem saltanatını gösteren rabbimizdir.Bizim için hayati önem taşıyan havayı ciğerlerimize göre terbiye edip ağızımızın hemen önüne koyan,ışığı gözümüze göre,gözümüzüde ışağa göre terbiye eden, sesleri kulağımıza göre kulağımızı seslere göre terbiye eden, dilimizi tadlara,tatlarıda dilimize göre terbiye eden odur.keza akar suları dünyaya yayan denizleri bir buhar kazanı gibi buharlarını havaya savuran,bulutlara yükleyip hayvanatı ve ağaçları ve bitkileri yağmurlarla sulayan onun rahmetidir. Yer altı sularını kayaları bir mahsen gibi kullanarak yeryüzüne dağıtan,keza evcil hayvanatı koyun keçi,inek ,tavuk,deve v.s bizim hizmetimize sunanda onun rahmetidir.Hasılı rabbimizin niğmetlerini saymakla bitiremeyiz. fakat rabbimizin bize en büyük niğmeti bizi yoktan.var etmesidir. Bizler ezeli değiliz fakat ebediyiz,yani ebede gidiyoruz. bir rus yazar,yok olmaktansa buzulların arasında yaşamaya razıyım diyor.
Üsdat bediüzzaman Saidi Nursi r.a. bir vakit nefsimden sordum; sana bir milyon sene ömür verilip sonra yok olmayımı istersin, yoksa meşakketli fakat sonsuz bir hayatmı istersin.
Nefsim birincisinden ah etti ikincisini ise isterim cehennemde olsa beka isterim dedi,diyor.İşte yaşamak ve var olmak böyle sonsuz bir niğmettir.işte sonsuz niğmet sonsuz bir şükür ve teşeekür ister. yokluk(Adem) sırf şerdir. varlık ise nur'dur. Ey kardeş;Allahı sevmenin enkısa ve selametli yolu ise Resulallahın sünnetine tabi olmakla mümkün olur,öyleki namaza niyet ederken bile bu farzı resulallahda kılmıştı bende onun gibi bu farzı kılıyorum gibi her halinde ona benzemek ve tabi olmakla mümkün olabilir.Birde insanların kalbini kırmakdan çok çekinmeliyiz.
zira kalp Allahın komşusu gibidir.komşu asi bile olsa himaye görür(İmama rabbani .r.a.) insan kalbi kırmanın küfre yakın günah olduğunu söylemişlerdir. Bir başka söz,Halk Allahın iyalidir.allaha en sevimli kulda Allahın iyaline iyilik edendir...Allahın rızası helal dairesinde kalmak kaydı ile halkına iyilik etmektir.Allah yumuşak huylu cana yakın bir kimsenin cehenneme girmesini haram kılmıştır(hadisi şerif)
Allah(c.c);Muhsinleri sever:Yani ihsan eden ve güzel davrananları sever.Güzel davranmaktan gaye ise,akrabalarına,diğer insanlara ve her türlü canlı mahlukatına karşı güzel ve şevkatli davrananları sever.
Allah(c.c):Tevbe eden ve temizlenenleri sever.Günahları ve isyanı terk ederek,iyi ameller işlemek.Allah tevbe ile kendine dönenleri sever.
Allah(c.c) müttakileri sever:Takva,dinin emirlerine sımsıkı sarılmak,yasaklarından kaçınmak ve nefsi günah ve kötülüklerden korumak.
Allah adilleri sever:Adalet,zulmetmeyip gönüllerde yer etmiş ve ortaya çıkmış olan kesin hükmü ve keyfiyeti yerine getirmek.Nefse değil,vicdana uyarak hareket etmek.Adalet kavramı,hikmet,iffet ve şecaat denilen üç faziletin birleşmesinden meydana gelir.dolayısıyla adalet bütün faziletlerin üstünde yer alır.
Allah sabredenleri sever;Sabır bir musibet aınıda nefse hakimiyet,cihadda gösterilen kahramanlık,sıkıntılı zamanlarda öfkesini yenebilmek,sözlerine hakim olabilmek anlamları ihtiva eder.
Allah(c.c):Mütevekkilleri sever:Allah muhakkakki kendisine dayanıp güvenenleri sever.
Allah kendi yolunda savaşanları sever.
Birde rabbimizin maddi ve manevi niğmetlerini düşünmek lazım.tüm sebze ve meyvelerin şekilleri tatları,renkleri koku ve rahiyaları ne hoş birde meyve ve sebzelerin hikmetleri, vitaminleri minarelleri ne kadar enfa, işte rabbimizin sayılamıyacak kadar çok olan niğmetlerine karşı hamd tefekkür ve şükretmeliyiz Rabbimizin maddi niğmetleri kadar manavi niğmetleride vardır. Korku ,sevgi umut, saygı, muhabbet, hürmet iman, zühd, takva, tevekkül, teslim, tefviz, isar cennet,rüyetullah, gibi. Rabbimizin her isim ve sıfatı ona açılan bir pencere gibi görmek lazım, ,öyle ise Rabbimizin isim ve sıfatlarının her birinin anlamlarını öğrenip,Allah(c.c) isim ve sıfatlarının anlamlarıyla hareket etmeyi kendimize şiar edinmeliyiz(Sıbkatullah:Allah'ın boyası ile boyanma makamı).Rabbimizi bizleri hiç yokdan var ettiği için ve bizleri envay çeşitli niğmetleriyle yaşamımızı devam ettirdiği ve dahi bizleri öldürüp sonra ebediği bir hayat sürebileceğimiz şekilde tekrar diriteceğini kuranı kerimimizde vaad ettiği için çok sevmeliyiz ve sevinmeliyiz.Resulullah efendimizide,Allah emrettiği için vede bizlere islam dinini tebliğ edip ulaştırmak için çekmiş olduğu bunca dünyevi sıkıntılar meşşakketlere ve ızdıraplara katlanıp iman niğmetini gönüllerimize yerleşmesini sağladığı için çok sevmeliyiz.Bu hususu daha iyi anlayabilmek için,müslüman olmadan yaşamamız halinde ne hallerde olabileceğimizi düşündüğümüzde daha iyi idrak edebiliriz.
Rabbimizi'de onun gerek enfüsü ve gerekse afaki niğmetlerini tefekkür edebilirsek daha çok severiz Zira insan bilmediğinin düşmanıdır. Rabbimizi ne kadar çok tanımağa çalışırsak okadar severiz.Peki Allah dostları Rabbimizi nasıl severler,neden Allah dostları göz yaşı dökerler;.Allah dostları için bu dünya bir zindandır.Zindandaki insanın hali ise; acı,elem,keder,sızı,kaygı ve meşşakkettir.Hiç zindandandaki adam neşesinden ve sevincinden gülüp eğlenbilirmi. Eğer zindandaki bir insan sürekli gülüp eğleniyorsa,şarkılar söyleyip neşesinden raks ediyorsa o insana insan denilirmi. Belki böyle bir insana aklı başından gitmiş delidir denilebilir.İşte Allah dostları kendilerinin asli vatanı olan Cennet yurdundan ve asıl sevgili olan Rabbül aleminin huzurundan uzaklaşmanın acı ve hasretini duyarlar ve biran önce ona kavuşmayı isterler.(Mevlana H.z.şebi aruzu gibi).Onlara göre nasılki bir kamışlıkdan kesilerek kamıştan yapılan ney öz vatanından ayrı düştüğü için hazin hazin sesler çıkarıyorsa işte Allah dostlarıda bu dünyada kendilerini hazin bir gurbete düşmüş gibi kendilerini yaban ellerde görüp canandan ayrı kalmanın acısı ile yanıp kavrulduklarından, ayrılık acısı ve hicran duygularıyla dolup taşar ve göz yaşı dökerler ve Mevlana hazretlerinin neyi gibi inilerler..
Selam ve dua ile
Allah sevgisi Her hayrın başıdır. öyle ise Rabbımızı nasıl sevmeliyiz ve ona kendimizi nasıl sevdirmeliyiz;De ki Eğer Allahı seviyorsanız bana uyun ki Allahda sizi sevsin.Öyle ise Allahı sevebilmemiz için Resulallahın sözlerine hareket ve hallarine aynen uymağa çalışmamız gerekir.En azından hafızamızda 40 hadisi şerif ezberlemiş olmamız ve sahabe efendilerimizide en meşhur kıssalarıyla tanımağa çalışmamız gerekir. Peygamber efendimiz benim hadislerimden 40 hadis ezberleyenlere ve onları başkalarına öğretme gayretinde olanlara şefaatim haktır diyor.Yine başka bir hadisi şeriflerinde benim sahabelerim yıldızlar gibidir onlardan hangisine uyarsanız doğru yolu bulursunuz der.(Allahümme salli alaa seydina muhammedin abdüke ve nebiyike ve rasülüke nebbiyyül ümmiyi) Rabbimiz,Ya musa benim için ne yaptın diyor.Musa (a.s.) Ya rabbi senin için oruç tuttum ,senin için namaz kıldım,senin rızan için sadaka verdim.Ya musa oruç senin için cehennemden kalkandır,namaz senin için burhandır.ya musa benim için ne yaptın.Ya rabbi senin rızan için ne yapmalıyım.Ya musa benim dostlarımı sevdinmi, düşmanlarıma buğuz ettinmi.İşte rabbimizin razı olacağı ameller, onun emrettiği farzllarını harfiyen yerine getirmeğe çalışmak, yasakladıklarından ve günahlardan kaçınmanın yanında,dostlarını sevip dost edinmeliyiz, düşmanlarınada en azından buğuz etmeliyiz.
Denilmiştirki;Sevdiğini Allah için seven ve sevmeiğinide Allah için sevmeyen,Verdiğini Allah için veren ve vermediğinide yine Allah için vermeyen bir kişinin imanı kemale ermiştir.
Allaha olan muhabettimiz onun bizlere olan ihsanlarını bildikçe sevgimiz daha çok artar.Rabimizin ihsanlarını saymaya kalksak bitiremeyiz.fakat rabimizin ihsanlarını görebilmek ve farkına varabilmek içinde ülfet perdesini yırtmalıyız.Ülfet perdesi rabimizin niğmetlerini tefekkür için en büyük engeldir ve gaflet perdesidir.peki ülfet nedemek:Ülfet sanki güneş kendi kendine doğuyormuş,ay keza öyle,meyve ve sebzeler kendi kendine toprakdan çıkıyormuş gibi,yağmur kendi kendine yağıyor, gece ve gündüz sıradan bir iş gibi v.s hayır hayır asla öyle değil bakınız Gözümüzü kulağımızı, ağzımızı burnumuzu ciğerlerimizi kalbimizi terbiye edip vucudumuzu bir damla meniden yaratan, etimizi kemiğimize dolayan vücut fabrikamızı tüm organlarıyla bir birine ve vücudumuza uygun bir şekilde yaratan,keze güneşi ve ayı ve diğer gök cisimlerinin tümünü bizim için terbiye edip muhteşem saltanatını gösteren rabbimizdir.Bizim için hayati önem taşıyan havayı ciğerlerimize göre terbiye edip ağızımızın hemen önüne koyan,ışığı gözümüze göre,gözümüzüde ışağa göre terbiye eden, sesleri kulağımıza göre kulağımızı seslere göre terbiye eden, dilimizi tadlara,tatlarıda dilimize göre terbiye eden odur.keza akar suları dünyaya yayan denizleri bir buhar kazanı gibi buharlarını havaya savuran,bulutlara yükleyip hayvanatı ve ağaçları ve bitkileri yağmurlarla sulayan onun rahmetidir. Yer altı sularını kayaları bir mahsen gibi kullanarak yeryüzüne dağıtan,keza evcil hayvanatı koyun keçi,inek ,tavuk,deve v.s bizim hizmetimize sunanda onun rahmetidir.Hasılı rabbimizin niğmetlerini saymakla bitiremeyiz. fakat rabbimizin bize en büyük niğmeti bizi yoktan.var etmesidir. Bizler ezeli değiliz fakat ebediyiz,yani ebede gidiyoruz. bir rus yazar,yok olmaktansa buzulların arasında yaşamaya razıyım diyor.
Üsdat bediüzzaman Saidi Nursi r.a. bir vakit nefsimden sordum; sana bir milyon sene ömür verilip sonra yok olmayımı istersin, yoksa meşakketli fakat sonsuz bir hayatmı istersin.
Nefsim birincisinden ah etti ikincisini ise isterim cehennemde olsa beka isterim dedi,diyor.İşte yaşamak ve var olmak böyle sonsuz bir niğmettir.işte sonsuz niğmet sonsuz bir şükür ve teşeekür ister. yokluk(Adem) sırf şerdir. varlık ise nur'dur. Ey kardeş;Allahı sevmenin enkısa ve selametli yolu ise Resulallahın sünnetine tabi olmakla mümkün olur,öyleki namaza niyet ederken bile bu farzı resulallahda kılmıştı bende onun gibi bu farzı kılıyorum gibi her halinde ona benzemek ve tabi olmakla mümkün olabilir.Birde insanların kalbini kırmakdan çok çekinmeliyiz.
zira kalp Allahın komşusu gibidir.komşu asi bile olsa himaye görür(İmama rabbani .r.a.) insan kalbi kırmanın küfre yakın günah olduğunu söylemişlerdir. Bir başka söz,Halk Allahın iyalidir.allaha en sevimli kulda Allahın iyaline iyilik edendir...Allahın rızası helal dairesinde kalmak kaydı ile halkına iyilik etmektir.Allah yumuşak huylu cana yakın bir kimsenin cehenneme girmesini haram kılmıştır(hadisi şerif)
Allah(c.c);Muhsinleri sever:Yani ihsan eden ve güzel davrananları sever.Güzel davranmaktan gaye ise,akrabalarına,diğer insanlara ve her türlü canlı mahlukatına karşı güzel ve şevkatli davrananları sever.
Allah(c.c):Tevbe eden ve temizlenenleri sever.Günahları ve isyanı terk ederek,iyi ameller işlemek.Allah tevbe ile kendine dönenleri sever.
Allah(c.c) müttakileri sever:Takva,dinin emirlerine sımsıkı sarılmak,yasaklarından kaçınmak ve nefsi günah ve kötülüklerden korumak.
Allah adilleri sever:Adalet,zulmetmeyip gönüllerde yer etmiş ve ortaya çıkmış olan kesin hükmü ve keyfiyeti yerine getirmek.Nefse değil,vicdana uyarak hareket etmek.Adalet kavramı,hikmet,iffet ve şecaat denilen üç faziletin birleşmesinden meydana gelir.dolayısıyla adalet bütün faziletlerin üstünde yer alır.
Allah sabredenleri sever;Sabır bir musibet aınıda nefse hakimiyet,cihadda gösterilen kahramanlık,sıkıntılı zamanlarda öfkesini yenebilmek,sözlerine hakim olabilmek anlamları ihtiva eder.
Allah(c.c):Mütevekkilleri sever:Allah muhakkakki kendisine dayanıp güvenenleri sever.
Allah kendi yolunda savaşanları sever.
Birde rabbimizin maddi ve manevi niğmetlerini düşünmek lazım.tüm sebze ve meyvelerin şekilleri tatları,renkleri koku ve rahiyaları ne hoş birde meyve ve sebzelerin hikmetleri, vitaminleri minarelleri ne kadar enfa, işte rabbimizin sayılamıyacak kadar çok olan niğmetlerine karşı hamd tefekkür ve şükretmeliyiz Rabbimizin maddi niğmetleri kadar manavi niğmetleride vardır. Korku ,sevgi umut, saygı, muhabbet, hürmet iman, zühd, takva, tevekkül, teslim, tefviz, isar cennet,rüyetullah, gibi. Rabbimizin her isim ve sıfatı ona açılan bir pencere gibi görmek lazım, ,öyle ise Rabbimizin isim ve sıfatlarının her birinin anlamlarını öğrenip,Allah(c.c) isim ve sıfatlarının anlamlarıyla hareket etmeyi kendimize şiar edinmeliyiz(Sıbkatullah:Allah'ın boyası ile boyanma makamı).Rabbimizi bizleri hiç yokdan var ettiği için ve bizleri envay çeşitli niğmetleriyle yaşamımızı devam ettirdiği ve dahi bizleri öldürüp sonra ebediği bir hayat sürebileceğimiz şekilde tekrar diriteceğini kuranı kerimimizde vaad ettiği için çok sevmeliyiz ve sevinmeliyiz.Resulullah efendimizide,Allah emrettiği için vede bizlere islam dinini tebliğ edip ulaştırmak için çekmiş olduğu bunca dünyevi sıkıntılar meşşakketlere ve ızdıraplara katlanıp iman niğmetini gönüllerimize yerleşmesini sağladığı için çok sevmeliyiz.Bu hususu daha iyi anlayabilmek için,müslüman olmadan yaşamamız halinde ne hallerde olabileceğimizi düşündüğümüzde daha iyi idrak edebiliriz.
Rabbimizi'de onun gerek enfüsü ve gerekse afaki niğmetlerini tefekkür edebilirsek daha çok severiz Zira insan bilmediğinin düşmanıdır. Rabbimizi ne kadar çok tanımağa çalışırsak okadar severiz.Peki Allah dostları Rabbimizi nasıl severler,neden Allah dostları göz yaşı dökerler;.Allah dostları için bu dünya bir zindandır.Zindandaki insanın hali ise; acı,elem,keder,sızı,kaygı ve meşşakkettir.Hiç zindandandaki adam neşesinden ve sevincinden gülüp eğlenbilirmi. Eğer zindandaki bir insan sürekli gülüp eğleniyorsa,şarkılar söyleyip neşesinden raks ediyorsa o insana insan denilirmi. Belki böyle bir insana aklı başından gitmiş delidir denilebilir.İşte Allah dostları kendilerinin asli vatanı olan Cennet yurdundan ve asıl sevgili olan Rabbül aleminin huzurundan uzaklaşmanın acı ve hasretini duyarlar ve biran önce ona kavuşmayı isterler.(Mevlana H.z.şebi aruzu gibi).Onlara göre nasılki bir kamışlıkdan kesilerek kamıştan yapılan ney öz vatanından ayrı düştüğü için hazin hazin sesler çıkarıyorsa işte Allah dostlarıda bu dünyada kendilerini hazin bir gurbete düşmüş gibi kendilerini yaban ellerde görüp canandan ayrı kalmanın acısı ile yanıp kavrulduklarından, ayrılık acısı ve hicran duygularıyla dolup taşar ve göz yaşı dökerler ve Mevlana hazretlerinin neyi gibi inilerler..
Selam ve dua ile
13 Mart 2014 Perşembe
tefrika
Bismillahirrahmanirrahim
Tefrika günümüzde müslümanlarını zaafa düşüren en önemli ve mühim sorunlardan birisidir.Tefrikanın ençok zuhur alanı ise cemaatler arasında yaşanmaktadır.oysa gerek cemaatlerin ve gerekse her türlü ilahiyat bilgilerinin gerçek amacı,islamın vede iman ve islam hakikatlarının güzel bir şekilde yaşamak ve yaşatmak olmalı.bunu bir somut örnekle açıklamak gerekirse,tüm cemaatlerin ve dini bilgilerin gerçek amacı,imanın şartlarını en güzel bir şekilde anlamak ve islamın şartlarından olan,namazı tüm erkanıyla en güzel bir şekilde kılabilmek,haccı tüm rükünlerine uyarak hac görevini yerine getirmek,orucunu,orucun asıl amaç ve şuurunu anlayarak orucunu tutmak,zekatın hikmet ve rabbimizin emri doğrultusunda vermek ve kelimeyi şehadetide özümseyerek inanarak tekrar etmektir.Yani cemaatler imanın ve islamın rükünlerini en güzel bir şekilde anlayarak en güzel bir şekilde yaşam ve yaşatmak için hizmet yarışında olmaları gerekirken. Bugün ise; bazı cemaatler öyle hale gelmişlerki aynı tarikatın veya cemaatın ayrı kolları arasında bile müthiş bir tefrika yaşanıyor.öyleki bir birilerini en ağır bir dille suçluyabiliyorlar. Fakat işin garbi hiç bir ortak akılda bu amansız rekabete dur demediği gibi,sadece seyirci kalabiliyor, yazıklar olsun müslümanların bu tefrikasından maddi ve manevi menfaat umanlara yazıklar olsun.OYSAKİ İSLAMİ CAMAATLER nasılki bir ordunun kara,hava,deniz, jandarma gibi güçleri vardır ve bu unsurlar birbirileriyle rekabet şöyle dursun birbirlerinin güçlerine güç katarlar,birbirlrine güç verirler;işte islami cemaatlerde böyle olmaları gerekirken;sanki başka bir din mensubuymuş gibi birbirlerine yabani bakmak ne kadar içler acısı bir durum ve tefrikadır.Bir cemaat kuranı kerim öğretmeye ağırlık verirken diğer bir cemaatin kelam ilmi konusunda;diğer bir cemaatin fıkıh konusunda daha ileri hizmetlerde bulunmasının kime zararı var.Birde sanki siyasi bir partinin bir şubesiymiş gibi bir siyasi partinin organı haline gelerek müslümanları aldatmak onları kandırarak siyasi partilere kanalize edenler Allahdan hiç korkmazlarmı Rasulallahdan utanmazlarmı,
onların asıl amacı siyasi parti propağandısı yapmakmı ve dahası siyasi parti hatırı için diğer cemaat ve din kardeşlerini ağır bir dille suçlamakmı olmalı,Yazıklar olsun,Yazıklar olsun ahiretini dünya menfaatine satanlara ve cemaatini dünya menfaati için partilere satanlara yazıklar olsun.
Ey Cemaat ehli titre ve kendine gel,Hedefinden sapma, şeytanın oyuncağı olma,kedine gel ve tekrar kuran ve sünnet hizmetine dön;siyasi işleri siyasilere bırak.Yoksa hem dünyanı hem ahiretini yakarsın, menfaat ve çıkar ilişkisi bitince yine aynı güçler tarafından paçavra gibi bir tarafa atılırsın Böyle olmamak istersen,hiç bir siyasi partiye yaltaklanma ve yamanma. Kendine güveniyorsan siyasi partileri maşa gibi Allah yolunda kullan,hayırlı işlerde neticeye varabilmek için partileri hayırlı işlere kanalize et.Nefsini ve hevanı bu işlere karıştırma.Bu vesile ile bir iki yaşanmış olayı anlatmak istiyorum belki birilerini ayıktırır inşallah.Bir sohbet ortamındaydım yanıma cemaatten birisi oturdu,bu kişi cemaatin hizmetlerine koşmayı seven ve herkesle çabuk ünsiyet edebilen ve arabasıyla'da sohbetlere gelmek istiyenleri taşıyan,şen şakrak birisi,her neyse selam ve kelamdan sonra bana başka dilden bir şey söyledi,ben tabikii o dili bilmediğim için anlamadım.Sonra bana sen ..........çe bilmiyormusun dedi bende hayır deyince,derhal yanımdan uzaklaştı.Şimdi bu adama ne dersin,sen ne dersen de,ben bu adama şunu söylüyorum,Ey fani Resulallah'da ........müydü,bire cahil duymadın'mı ne diyor Allah'ın Resulü''Acemin araba,arabın aceme üstünlüğü yoktur.Üstünlük takva iledir.'' Bir başka ırkçılıkla ilgili hadisi şeriflerinde Resulallah efendimiz ''İslam,cahiliyetten kalma ırkçılık ve kabileciliği ortadan kaldırmıştır''(Buhari),ve ''Irkçılık yapan,ırkçılık için savaşan ve ırkçılık uğrunda ölen bizden değildir.''(Ebu Davud),Aslında ırkçılık yapan veya bir malı bir niğmeti başkasında görünce kıskanan ve hased den adam ne demek istiyor;Allah'ın kader proğramıyla,taktir edip verdiği kısmeti ve niğmeti kıskanmakla, kadere karşı gelmiş oluyor,veyahuda müslüman olduğunu bildiği halde kendi milletinden olmadığı için birisini sevmiyorsa,yine Allah'ın çizmiş olduğu kader kanununa gelmiş oluyor.Çünki bir insanın nerede,hangi asırda,hangi anadan ve babadan doğacağını,kendisi değil Rabbül alemin takdir etmiştir.Sana ne oluyorki, Ey FODUL Allahın koymuş olduğu kader kanununa karşı geliyorsun,sen hangi cemaatten olursan ol,ölünce hemen cennete uçacağınımı sanıyorsun.Vah zavallı, Ahir zaman müceddidi üsdat Saidi Nursi r.a.ne demişti''Cennet ucuz değil,Cehennem lüzumsuz değil.''inşallah bu ırkıçılık şeytani vartasından kurtulursun.Yine ırkçılıkla ilgili yaşamış olduğum bir olay;Bir şehirimizde yeni bir bölge müdürlüğü kuruyorduk,personelimiz hem bulunduğumuz şehirden,hemde başka şehirlilerden,yani karışık halde,fakat bölge müdürlüğü kurulan şehrin personeli,başka şehirlerden gelen personele karşı baskı yapıyor ve çok kaba davranıyorlardı.Gurbete gelen personelimiz ise,hem hiç bilmediği yeni bir işe adepte olmağa çalışıyor,hemde gurbette olduklarından sıla hasreti çekiyorlar ve hemde bulundukları şehrin personelinden baskı görüyorlardı. yani başka şehirlerden gelmiş olan personelimizin hiç mi,hiç huzurları yoktu.Aslında o şehrin insanları dindar olarak'ta bilinirdi.Nihayet bu sorunu kökünden çözmek için,tüm personelin katılımı ile gerçekleşen bir toplantı yaptım. Toplantıda,Daire ile ilgili diğer sorunlar görüşüldükten sonra,personele hitaben;Arkadaşlar siz peygamber efendimiz. H.Z MUHAMMED MUSTAFAYI severmisiniz diye sordum, hepsi bir ağızdan tabiki müdür bey,biz hepimiz peygamber efendimizi çok severiz dediler,ben'de onlara Peygamber efendimiz'bu şehirlimiydi anlamında,o şehrin ismiyle söyledim öyleyse niçin başka şehirli olan din kardeşlerinizi sevmiyorsunuz.niçin onlara baskı yapıyorsunuz....... gibi sözler söylemiştim.ve inanınki bu toplantıdan sonra gurbette gelen diğer personele karşı olan baskı tamamen ortadan kalktı ve arkadaşlar rahat bir nefes almışlardı.Tabiki o tarihlerde, Dindar personele irticacı gözü ile bakıldığı için,bende bir çok kez bu nedenlerle soruşturmalar geçirdim. Fakat,Allah'ın nasip ettiğine hiç bir kimse mani olamaz,Allahın nasip etmediğinide hiç bir kimse veremez.Ben yine zaman içinde,memuriyetin en yüksek kademelerine kadar yükseltildim.Her nereli olursam olayım, müslüman olduğum için ve ırkına,soyuna sopuna ve meşrebine bakmaksızın, her müslüman kardeşimi sevdiğim için,çarşıda pazarda samimiyetine güvenerek selam verebileceğim bir müslüman kardeşimle karşılaşmayı canı gönülden arzuladığım için,birde içinde bulunduğum sonsuz niğmetler için,Elhamdülillahi kable külli Ehad
Elhamdülillahi bade külli Ehad,Elhamdülillahi Rabbil Alemin Alaa Külli hal.Sivel küfrü veddal.Diyorum.
SELAM VE DUA İLE
10 Mart 2014 Pazartesi
islama göre evlilik ve eş seçimi
. Bismillahirrahmanirrahim
İnsan hayatının en önemli dönem ve olayları,doğum,evlilik ve ölüm günleridir.Evlilik hayatımızda bu kadar önem arz ettiğine göre evlilikte eş seçim ve tercihinin ne kadar önemli olduğu
açıktır.Evlenen insan eşinin hem bu dünyadaki saadetine hemde ahiret hayatındaki saadetine medar olacağı,ahiret hayatında eşinin en samimi ve en yakın refikası olarak orada melaikelerden daha üstün bir güzelliğe sahip olacağını hadisi şeriflerden öğrenmekteyiz. Öyle ise evlenirken nelere dikkat etmeliyiz;Evlenmeğe karar veren bir kardeşimiz veya evladımız Erkek ise evleneceği kızın; kendisinden,yaşca,boyca,soyca ve makam ve mevkice küçük olanını tercih etmelidir.Birkaç tane gelin adayı var ise dindar ve akıllı olanını tercih etmelidir. Denilmiştirki bir kişi evlendiği kızın güzelli için evlenirse güzelliğinin hayrını göremez,malı için evlenirse malının hayrını göremez,ancak dindarlığı için evlenirse dindarlığının hayır ve bereketini görür.sakın,sakın bu sözleri öylesine rasgele söylenmiş sözler olarak algılamıyasın.
Bu söylenenler kati ve insan ruh ve mizacını manevi alemlerde müşahade edenler tarafından söylenen sözlerdir. kati ve kesinlikle şaşmaz doğrulardır.Evlenecek kızında; erkekden; güzellikçe,temizlikte ve tasarrufda erkekden daha ileri ve üstün olması gerekir.tüm bu şartlar yanında kız ve erkeğin fiziki olarakda birbirlerinin dengi olmalıdırlar .çok sağlıklı ve güzel bir kızın veya erkegin sağlık ve fiziki olarak güçsüz birisiyle evlendirilmemesi gerekir Özetlemek gerekir ise evlenilecek kızın;Akıllı Dindar, Soylu, Şefkatli Temiz ve güzel olması, sayılan bu şartların hepsini bir arada taşırsa çok isabetli olur.Görüleceği üzere güzellik'te tercih sebepleri arasında yer almıştır.zira denilmiştirki çirkinlik bir kadında durduğu kadar şeytanda o kadar korkunç durmaz.Eş seçiminde dikkat edilmesi gereken en önemli husus sevgili peygamber efendimizin(s.a.s) hadisi şerifleridir 'çöplükte biten yeşillikten yemeyiniz der. yani ailesi ve soyu ahlaken evlenilip yuva kurmaya uygun olmayan kız güzelde olsa evlenilmemesi gerektiğini söylemiştir.Bir başka hadisi şeriflerinde ise'damar çekicidir.'der yani evlenilecek kızın veye erkeğin soyununda araştırılması gerektiğini söylemiştir,sevgili peygamber efendimizin tavsiyesine harfiyen uyulmalıdır.Öyle birisi ile evlenilmeliki eşlerden birisinin hastalık veya kaza gibi önceden bilinmesi mümkün olmayan bir olayla karşılaşılıp kötü durumlara düşüldüğünde,diğer eşin onu terk etmemesi ve vefalı olması gerekir.Hayatın tüm sevinç ve zorluklarını birlikte karşılayabilecek güvenilir bir kimse ile evlilik birliği kurulmalıdır.Bilinmelidirki bir kadını eri koruyamaz,ancak onu arı(utanma duygusu)korur.Kadında utanma duygusu ise soyu ile doğrudan ilgilidir.Uğur veya uğursuzluk diye bir şey yoktur, ancak;Ev'de,Eş'de ve binek hayvanda(büğün için araba'diyebiliriz)uğur veya uğursuzluk olur.(Hadisi şerif.Mealen)
Ey evlenecek kardeş işte sana hadisi şerifler ışığında ve büyüklerimizin görüşleri doğrultusunda yol göstermeğe çalışıldı.Bilki evlenen insan evlendiği gün ya cennet bahçeleriden bir bahçeye girmiş gibidir. veye cehennem çukurlarından bir çukura düşmüş gibidir.Kötü huylu bir kadınla evlenen bir erkeğin gönlü;Aynen geceleyin elektirikleri sönmüş,gök gürültülü ve fırtınalar kopan zifiri karanlık bir şehrin görüntüsü gibidir.kötü huylu bir erkekle evlenen kadının durumu ise;karlı ve buzlu kış gününde annesini kaybetmiş ve sürekli miyavlayarak etrafından yardım isteyen kedi yavrusu gibi çaresiz ve mutsuzdur.Bir erkek dışarıda toplum içinde ve iş hayatında gün boyunca şeşitli olumlu veye olumsuz hadise ve olaylarla karşılaşabilir. evine geldiğinde ise,onu karşılayan ve yüzüne bakınca mutluluk duyup ferahlanabilen,ve dahi tüm üzüntülerini unutabileceği huri misal bir hanımla karşılanması ve bir güven, emniyet ve mutluluk yuvasına girdiğini hissetmesi ne kadar bahtiyarlıktır ve şanslı bir ev reisidir. Fakat birde bunun tersini düşünki ne kadar acı ve elem vericidir.H.z Ömer r.a kötü kadın bukağı gibidir, ona yaklaşırsan seni yılan gibi sokar,ondan uzaklaşırsan sana ihanet eder,der.Tanıdığım bir dostumun hanımı vefat etmişti, nihayet bir zaman geçti yeniden evlendi,yanıma ziyaretime gelmişti ağbey yeni evlilik nasıl gidiyor diye sordum,zira çok mutlu olduğu her halinden ayan beyan belliydi vallahi ömerciğim çok mutluyum.önceki hanımım zamanında eve gitmekten korkuyordum akşam evime dönmek bile istemiyordum,şimdi ise evden çıkmak
istemiyorum.öylesine hizmet ve hürmet görüyorumki...... Allah mutluluklarını daim etsin.Fakat ey dertlerin en beterine müptela olmuş olan kardeş peki hanımım veya beyim anlayışsiz veye.huysuz diye hemen ayrılmakmı gerekir, hayır.Zira Allah'ın (c.c)helal kıldığı ve fakat hoşlanmadığı helallerin en başında boşanmak gelmektedir.Bu konuda seni ferahlandıracak iki kıssaa anlatayım ki hem sen ferahlan hemde ben ferahlanayım. Evliyaullahdan birisini sevenleri ziyaretine giderler o muhterem zatın köyündeki evine giden misafirleri kapıda hanımı karşılar, ziyarete gelenler üstadımızı ziyarete geldik dereler kadın onlara pekte hoşa gitmeyen tavır ve sözlerle eşinin evde olmadığını ve şu tarafa doğru geçti gitti derler. nihayet ziyarete gelen şahıslar uzak mesafelerden geldikleri için üstadı görmeden'de dönmek istemezler ve onun gittiği tarafa doğru gidip,arayıp bulmak isterler.sonra bakarlarki o veli zat dağın yamacında vahşi bir arslanın sırtında geziyor. Hayretler içinde kalarak ya üstad sen bu mertebeye nasıl ulaşdın derler o da beni nasıl bulabildiniz diye onlara sorar ziyarete gelenlerde seni evine gittik eşinden sorduk öyle bulduk derler. üstad onlara hanımının kendilerini nasıl karşıladığını sorduğunda,onlarda pekde hoşa gitmeyen sözler söylediğinden bahsedince işte ben o hanıma bunca yıl katlandığım ve sabrettiğim için Rabim beni kerametle mükafatlandırdı der. Yine benzer bir yaşanmış gerçek hayat.Yunus(a.s) kıssası:yunus aleyhiselamın ziyaretine gelenler yunus a.s. hanımının kendisini hal ve hareketleriyle ve sözleriyle taciz ettiğini ve pekte saygılı davranmadığını görünce,ziyaretçiler bu duruma hayret ederler ve Yunus a.s. böylesine bir hanıma katlanmasının sebebini sorarlar.Yunus a.s;Ben rabbime;Ya rabbi benim ahiretdeki sıkıntılarımı bu dünyada verde bana ahiretde hiç bir sıkıntı yaşatma diye dua ettim.Rabbimde bane falanca kişinin kızı ile evlen diye vahyetti işte sizin gördüğünüz ve benimde sabrettiğim sıkıntı benim ahiretdeki sıkıntılarımın bedelidir der.Keza Asiye validemizinde firavuna katlanması ve sabretmesi onu dünya kadınları arsında 4 büyük kadınlardan biri olma makamına yükseltmiştir.
İşte kardeşim eşlerin bu dünyada birbirlerine çektirdiği sıkıntılar ahiret sıkıntılarına benzer ve eşlerin bu dünyadaki çektirdiği sıkıntılar ahiret sıkıntılarına kefaret olur inşallah. ALLAH(C.C.) BEN KULUMA GÜNAHLARI YÜZÜNDEN BU DÜNYADA AZAP ETMİŞSEM AHİRETTE ONA AZAP ETMEKTEN HAYA EDERİM. der Müslüman kardeşim evlenmek peygamber efendimizin kuvvetli sünnetlerindedir:'evleniniz çoğalınız:ben ahirettde sizin çokluğunuzla övünürüm:der rasulallah.Ahirette her peygamberin ümmeti mahşer yerine toplanırken peygamber efendimiz kalabalık bir ümmet görüp, kendi ümmeti zannederek onlara doğru yönelerek karşılamak ister, fakat meleker ya Muhammed (a.s.m) onlar senin ümmetin değildir onlar H.z.Musa a.s. ümmetidir derler Peygamber efendimiz çok mahsun olur:Melekler Ya muhammed (a.s.m.)ufuklara bak derler,sevgili peygamber efendimiz ufuklara bakarki sahabeleri ve müceddit alimleri hepsinin sancağı altında onlara tabi olan ümetti ufukları doldurmuşlar ve mahşer yerine doğru muazzam bir kalabalık halinde gelmektedirler. peygamber efendimiz ümmetini görünce çok mesrur ve mutlu olur:evleniniz çoğalınız ahirette ben sizin çokluğunuzla övünürüm.der.sevgili Peygamber efendimiz (s.a.s)
SELAM VE DUA İLE
İnsan hayatının en önemli dönem ve olayları,doğum,evlilik ve ölüm günleridir.Evlilik hayatımızda bu kadar önem arz ettiğine göre evlilikte eş seçim ve tercihinin ne kadar önemli olduğu
açıktır.Evlenen insan eşinin hem bu dünyadaki saadetine hemde ahiret hayatındaki saadetine medar olacağı,ahiret hayatında eşinin en samimi ve en yakın refikası olarak orada melaikelerden daha üstün bir güzelliğe sahip olacağını hadisi şeriflerden öğrenmekteyiz. Öyle ise evlenirken nelere dikkat etmeliyiz;Evlenmeğe karar veren bir kardeşimiz veya evladımız Erkek ise evleneceği kızın; kendisinden,yaşca,boyca,soyca ve makam ve mevkice küçük olanını tercih etmelidir.Birkaç tane gelin adayı var ise dindar ve akıllı olanını tercih etmelidir. Denilmiştirki bir kişi evlendiği kızın güzelli için evlenirse güzelliğinin hayrını göremez,malı için evlenirse malının hayrını göremez,ancak dindarlığı için evlenirse dindarlığının hayır ve bereketini görür.sakın,sakın bu sözleri öylesine rasgele söylenmiş sözler olarak algılamıyasın.
Bu söylenenler kati ve insan ruh ve mizacını manevi alemlerde müşahade edenler tarafından söylenen sözlerdir. kati ve kesinlikle şaşmaz doğrulardır.Evlenecek kızında; erkekden; güzellikçe,temizlikte ve tasarrufda erkekden daha ileri ve üstün olması gerekir.tüm bu şartlar yanında kız ve erkeğin fiziki olarakda birbirlerinin dengi olmalıdırlar .çok sağlıklı ve güzel bir kızın veya erkegin sağlık ve fiziki olarak güçsüz birisiyle evlendirilmemesi gerekir Özetlemek gerekir ise evlenilecek kızın;Akıllı Dindar, Soylu, Şefkatli Temiz ve güzel olması, sayılan bu şartların hepsini bir arada taşırsa çok isabetli olur.Görüleceği üzere güzellik'te tercih sebepleri arasında yer almıştır.zira denilmiştirki çirkinlik bir kadında durduğu kadar şeytanda o kadar korkunç durmaz.Eş seçiminde dikkat edilmesi gereken en önemli husus sevgili peygamber efendimizin(s.a.s) hadisi şerifleridir 'çöplükte biten yeşillikten yemeyiniz der. yani ailesi ve soyu ahlaken evlenilip yuva kurmaya uygun olmayan kız güzelde olsa evlenilmemesi gerektiğini söylemiştir.Bir başka hadisi şeriflerinde ise'damar çekicidir.'der yani evlenilecek kızın veye erkeğin soyununda araştırılması gerektiğini söylemiştir,sevgili peygamber efendimizin tavsiyesine harfiyen uyulmalıdır.Öyle birisi ile evlenilmeliki eşlerden birisinin hastalık veya kaza gibi önceden bilinmesi mümkün olmayan bir olayla karşılaşılıp kötü durumlara düşüldüğünde,diğer eşin onu terk etmemesi ve vefalı olması gerekir.Hayatın tüm sevinç ve zorluklarını birlikte karşılayabilecek güvenilir bir kimse ile evlilik birliği kurulmalıdır.Bilinmelidirki bir kadını eri koruyamaz,ancak onu arı(utanma duygusu)korur.Kadında utanma duygusu ise soyu ile doğrudan ilgilidir.Uğur veya uğursuzluk diye bir şey yoktur, ancak;Ev'de,Eş'de ve binek hayvanda(büğün için araba'diyebiliriz)uğur veya uğursuzluk olur.(Hadisi şerif.Mealen)
Ey evlenecek kardeş işte sana hadisi şerifler ışığında ve büyüklerimizin görüşleri doğrultusunda yol göstermeğe çalışıldı.Bilki evlenen insan evlendiği gün ya cennet bahçeleriden bir bahçeye girmiş gibidir. veye cehennem çukurlarından bir çukura düşmüş gibidir.Kötü huylu bir kadınla evlenen bir erkeğin gönlü;Aynen geceleyin elektirikleri sönmüş,gök gürültülü ve fırtınalar kopan zifiri karanlık bir şehrin görüntüsü gibidir.kötü huylu bir erkekle evlenen kadının durumu ise;karlı ve buzlu kış gününde annesini kaybetmiş ve sürekli miyavlayarak etrafından yardım isteyen kedi yavrusu gibi çaresiz ve mutsuzdur.Bir erkek dışarıda toplum içinde ve iş hayatında gün boyunca şeşitli olumlu veye olumsuz hadise ve olaylarla karşılaşabilir. evine geldiğinde ise,onu karşılayan ve yüzüne bakınca mutluluk duyup ferahlanabilen,ve dahi tüm üzüntülerini unutabileceği huri misal bir hanımla karşılanması ve bir güven, emniyet ve mutluluk yuvasına girdiğini hissetmesi ne kadar bahtiyarlıktır ve şanslı bir ev reisidir. Fakat birde bunun tersini düşünki ne kadar acı ve elem vericidir.H.z Ömer r.a kötü kadın bukağı gibidir, ona yaklaşırsan seni yılan gibi sokar,ondan uzaklaşırsan sana ihanet eder,der.Tanıdığım bir dostumun hanımı vefat etmişti, nihayet bir zaman geçti yeniden evlendi,yanıma ziyaretime gelmişti ağbey yeni evlilik nasıl gidiyor diye sordum,zira çok mutlu olduğu her halinden ayan beyan belliydi vallahi ömerciğim çok mutluyum.önceki hanımım zamanında eve gitmekten korkuyordum akşam evime dönmek bile istemiyordum,şimdi ise evden çıkmak
istemiyorum.öylesine hizmet ve hürmet görüyorumki...... Allah mutluluklarını daim etsin.Fakat ey dertlerin en beterine müptela olmuş olan kardeş peki hanımım veya beyim anlayışsiz veye.huysuz diye hemen ayrılmakmı gerekir, hayır.Zira Allah'ın (c.c)helal kıldığı ve fakat hoşlanmadığı helallerin en başında boşanmak gelmektedir.Bu konuda seni ferahlandıracak iki kıssaa anlatayım ki hem sen ferahlan hemde ben ferahlanayım. Evliyaullahdan birisini sevenleri ziyaretine giderler o muhterem zatın köyündeki evine giden misafirleri kapıda hanımı karşılar, ziyarete gelenler üstadımızı ziyarete geldik dereler kadın onlara pekte hoşa gitmeyen tavır ve sözlerle eşinin evde olmadığını ve şu tarafa doğru geçti gitti derler. nihayet ziyarete gelen şahıslar uzak mesafelerden geldikleri için üstadı görmeden'de dönmek istemezler ve onun gittiği tarafa doğru gidip,arayıp bulmak isterler.sonra bakarlarki o veli zat dağın yamacında vahşi bir arslanın sırtında geziyor. Hayretler içinde kalarak ya üstad sen bu mertebeye nasıl ulaşdın derler o da beni nasıl bulabildiniz diye onlara sorar ziyarete gelenlerde seni evine gittik eşinden sorduk öyle bulduk derler. üstad onlara hanımının kendilerini nasıl karşıladığını sorduğunda,onlarda pekde hoşa gitmeyen sözler söylediğinden bahsedince işte ben o hanıma bunca yıl katlandığım ve sabrettiğim için Rabim beni kerametle mükafatlandırdı der. Yine benzer bir yaşanmış gerçek hayat.Yunus(a.s) kıssası:yunus aleyhiselamın ziyaretine gelenler yunus a.s. hanımının kendisini hal ve hareketleriyle ve sözleriyle taciz ettiğini ve pekte saygılı davranmadığını görünce,ziyaretçiler bu duruma hayret ederler ve Yunus a.s. böylesine bir hanıma katlanmasının sebebini sorarlar.Yunus a.s;Ben rabbime;Ya rabbi benim ahiretdeki sıkıntılarımı bu dünyada verde bana ahiretde hiç bir sıkıntı yaşatma diye dua ettim.Rabbimde bane falanca kişinin kızı ile evlen diye vahyetti işte sizin gördüğünüz ve benimde sabrettiğim sıkıntı benim ahiretdeki sıkıntılarımın bedelidir der.Keza Asiye validemizinde firavuna katlanması ve sabretmesi onu dünya kadınları arsında 4 büyük kadınlardan biri olma makamına yükseltmiştir.
İşte kardeşim eşlerin bu dünyada birbirlerine çektirdiği sıkıntılar ahiret sıkıntılarına benzer ve eşlerin bu dünyadaki çektirdiği sıkıntılar ahiret sıkıntılarına kefaret olur inşallah. ALLAH(C.C.) BEN KULUMA GÜNAHLARI YÜZÜNDEN BU DÜNYADA AZAP ETMİŞSEM AHİRETTE ONA AZAP ETMEKTEN HAYA EDERİM. der Müslüman kardeşim evlenmek peygamber efendimizin kuvvetli sünnetlerindedir:'evleniniz çoğalınız:ben ahirettde sizin çokluğunuzla övünürüm:der rasulallah.Ahirette her peygamberin ümmeti mahşer yerine toplanırken peygamber efendimiz kalabalık bir ümmet görüp, kendi ümmeti zannederek onlara doğru yönelerek karşılamak ister, fakat meleker ya Muhammed (a.s.m) onlar senin ümmetin değildir onlar H.z.Musa a.s. ümmetidir derler Peygamber efendimiz çok mahsun olur:Melekler Ya muhammed (a.s.m.)ufuklara bak derler,sevgili peygamber efendimiz ufuklara bakarki sahabeleri ve müceddit alimleri hepsinin sancağı altında onlara tabi olan ümetti ufukları doldurmuşlar ve mahşer yerine doğru muazzam bir kalabalık halinde gelmektedirler. peygamber efendimiz ümmetini görünce çok mesrur ve mutlu olur:evleniniz çoğalınız ahirette ben sizin çokluğunuzla övünürüm.der.sevgili Peygamber efendimiz (s.a.s)
SELAM VE DUA İLE
4 Mart 2014 Salı
şirk hakkında bir tetinme
Bismillahirrahmanirrahim.
Şirk;şerik yani ortak demektir.şirk koşmak ise Allahü azimüşana ortak koşmak,onun yerine başka nesneleri koyarak ilahlaştırmak demktir.
Şirki genel olarak,şirki rububiyet ve şirki ubudiyet olarak iki ana konu halinde inceleyebiliriz.Şirki rububiyet,insanların allaha değilde, allah (c.c.) yerine başka şeyleri rab olarak tanımaları, örneğin yağmuru bulut yağdırıyor,meyveyi ağaç veriyor,hastayı doktor iyileştiriyor gibi,sebeplere bağlamak ve sebepleri uluhiyetleştirmektir. şirki ubudiyet ise;insanların allah (c.c)yerine başkalarına kulluk yapmaları,Başkalarına teşekkür ederken asıl mülkün sahibi Allah(c.c)yu unutarak ona şükretmemeleri.Gerek şirki rububiyet olsun ve gerekse şirki ubudiyet olsun,rabbimizin yerine neyi koyarsak şirke girmiş oluruz,şirkin karşıtı şu zikir ise tevhidi özetlemektedir.''La ilehe illahu vahdehu la şeri keleh,lehül mülkü vele hül hamdi yuhyi ve yumuti ve hayyun la yemutu biyedihil hayr ve hüve ala kulli şeyin kadir ve ileyhil masir''Çok kısacık mealen anlamı ise;Allah birdir, onun şeriki yoktur,mülk umumen onundur her hayır onun elindedir, o öldürür ve diriltir.Allah (c.c.)herşeye kadirdir.
Biz müslümanlar günlük yaşamımızda şirke düşmemek için ağızımızdan çıkan kelimelere çok dikkat etmeliyiz.Zira rabbimizin şirk dışında müslümanların tüm günahlarını affedebileceğini peygamber efendimiz bildiriyor.Bir müslüman parasını ve sermayesini ve tüm kazancını Allah rızasını gözeterek harcamalı,yatırım yapmak istiyorsa yine rabbimizin rızasını ön planda tutmalı,çünki mülk umumen onun olduğuna göre onun mülkünde nefsimize göre değilde onun izni dairesinde hareket etmeliyiz.Bir misafir,misafir olarak bulunduğu evde ev sahibinin izni olmadan canı neyi istiyorsa öylesine hareket edebilirmi,tabiki edemez,öyle ise;bizlerde bu dünyada rabbül aleminin misafirleriyiz.Öyle ise bu dünyada yaşantımız boyunca onun rızasına uygun hareket etmeli ve emir ve yasaklarına harfiyen uymağa çalışmalıyız.Eğer onun izni dairesi dışına çıkarsak tövbe kapısı açıktır.Tevbe ve istiğfar getirmeliyiz.
Ey kardeş; sen çocuğunu seviyorken onu Allah rızası için şefkat edip sevmelisin yoksa sırf nefsin için sevmek olmaz.Şahit olduğum bir olayı anlatmak istiyorum. anne çocuğunu parkta gezdirirken şöyle diyordu, oğlum ben sana tapıyorum ,Bu ne demek, ne kadar yanlış bir sevgi anlayışı,oysa çocuk Allah rızası için sevilmeli onun niğmeti olarak görülmeli,çocuğunun islama hizmet edebileceği ve neslinden müslüman insanlar gelmesi muhtemel olduğu için sevilmeli. Biz insanlar çoğu kez ülfet perdeleri, yani alışkanlıklarımız ,sebebiyle bir çok şeyleri sebepere veriyoruz, rızkımızın hayvanattan ağaçlardan ve bitkilerden geldiğini sanıyoruz oysa,sebepleride rabbimiz yaratıyor.Bir bitkinin yetişmesi için gerekli olan,ve Anasırı erbaa dan teşekkül eden sebeplerden,toprağı,havayı,suyu ve güneşi yaratan rabbil alemindir.Yine havayı suyu toprak ve güneşi canlı mahlukatın yetişip büyümesine uygun hale gelmesi için onları rububiyetiyle terbiye eden rabbimizdir.
Şirk üzerine bir hikaye ;Bir zamanlar alim ve fazıl birisi hacca gitmek için bir şeyh efendiden kendisine refakat etmek için bir mürit istiyor.şeyh efendi, alim ve fazıl kişiye müritlerden birisini gönderirken, müridine evladım seni yanına gönderdiğim kimse çok fazıl ve ilim sahibi bir kimsedir,ona benim çok selamımı söyle ve deki benim şeyhimin sözü; yer demir gökler bakır olsa ve tüm insanlar benim iyalim olsa onların rızıklarından endişe etmem diyor'de.bakalım o alimin bu söze karşı tepkisi ne olacak.der(şeyh efendi kendi makamının derecesini öğrenmek istiyor) nihayet mürid o alim ve fazıl olan kimsenin yanına gider ve şeyhinin tenbih ettiği sözleri söyler.Alim kişi müride senin şeyhin şirktedir der.
nihayet hacca gidilip dönüşte mürit şeyhinin yanına varınca olan biteni şeyhine anlatır.şeyh hayretler içinde o alime mektup yazarak kendisini irşat etmesini ister.Alim olan fazıl kişi şeyhe,ey şeyh efendi bizim için ne yer vardır ne gök biz herşeyi Allahdan biliriz der. şeyh efendi hatasını anlar ve heman tövbe eder.Bu kıssa sebeplerin arkasındaki müsebbibül esbabı yani Allahı(c.c)görmemizi sağlıyor.
Yine şirk konusunu açıklamamıza yardımcı olabilecek bir örnek.Evliyalar sultanı bayazıdi bistami hazretleri vefatından sonra rüyada görülür.Sana Rabbin nasıl bir muamelede bulundu ya üstad denildiğinde;ben vefatımdan sonra rabbime kavuştum rabbim;bana ne ile geldin ya beyazit diye hitap etti,bende ya rabbi sana elim boş geldim.Senin şanına layık bir amelim yok fakat ya rabbi sana şirkte getirmedim dedim,
Rabbül alemin bana,ya beyazıt,hani sen birgün hastalanmıştın seni ziyarete gelenlere senin hastalığını soranlara,galiba geçen gün bir süt içmiştim'de ondan hastalandım herhalde demiştin Hastalığını benden değilde içtiğin sütten bilmiştin.bu şirk değilde ya nedir.İşte aziz dostlar bu örnek beni hakikatten candan yaraladı ve bildimki şirke düşmememiz imkansız gibi bir şey,bazan duyuyoruz şu saate hasta doktora gelmese idi ölecekti,şu ilaca almasa idi iyileşemiyecekti v.s bunların hepsi şirk.Yoksa günümüzde yontma taşlardan puta tapanlar yok denecek kadar az.fakat o putların yerini başka putlar almış,servet,şöhret,şehvet,menfaatler v.s. gibi,
Birde;İnsanın kendisindeki bazı güzeliklerin ve kemalatın'da Allah'a ait olduğunu idrak etmeliyiz.Örneğin,çok güzel konuşan bir hatibin,hatipliği ile övünmesi veya mesleğinde çok maharetli olan bir marangozun veya bir profesörün veyahudda bir doktorun üzerinde bulunan bu kemalatını kendi nefsine mal etmesi şirktir.Biz müslümanlar Tüm iyilikleri Allah'dan,Tüm kötülükleri de kendi nefsimizden bilmeliyiz.Yani nefsimizdeki ve mülkümüzdeki tüm kemalaat ve varlığı Allah'dan bilip,kendimizi varlık yaratan ve herhangi bir kemalatımızın sebebi ve menşei olarak görmemeliyiz ve kendi nefsimize'de bir varlık vermemeliyiz.
Allaha(c.c) şirk koşmakdan yine Allaha sığınırız.Peygamber efendimiz savaşdan dönerken,sahabe efendilerimiz,peygamber efendimize,ya Rasulallah bundan başka cihat varmıdır,peygamber efendimiz(A.S.M.) evet var diyor küçük cihatdan büyük cihada dönüyoruz,büyük cihad nedir ya rasulallah denilince,nefsimizle cihatdır diyor.Evet nefsin terbiyesi hakikattende büyük cihattır.Zira harpte ölsen şehit olursun, ölmez isen sağ salim döner isen gazi olursun iki haldede büyük kazanç,fakat nefsini yenemeyince allah korusun cehennem gibi ebedi bir azap ülkesine gitme ihtimali var.Bu sebeple nefsimizin ve şeytanımızın isteklerine değilde,
Rabbimizin bizlerden istediklerini mutlaka ön planda tutmamız gerekir. ve onun rızası her zaman en önemli amacımız ve tercihimiz olmalı.Rabbimizin isteklerni ise kuranı kerimden ve Rasulallahın sünnetlerinden öğrenebiliriz.mesela yemek yerken yemeği nefsimize hoş geldiği için veya lezzeti için değide,bu yemeği yiyeyimki rabbime daha çok ibadet edebileyim,ibadet etmeğe takatim olsun yemeklerin ve yediğimiz türlü meyve ve sebzelerin tadlarınıda rabbim benim haz alacağım bu tadları beni bidiği ve sevdiği için Bu gıdalara yerleştirmiş ve yaratmış deyip,yedimiz gıdaları rabbimizin bir hediyesi olarak görmeliyiz.Yemeğide gereğinden fazlada yememeli,Bir Allah dostu obur bir insanın puta tapanları kınamasına heyret ediyorum der.Zira perde açılsa obur bir insan misal aleminde kendisini domuzun karşısında el pençe divan durduğunu ve domuza secde eder bir vaziyetde kendisini görürdü,der. Ayrıca,İsraf haramdır.İsraf edene tüm unsurlar(hava,su,toprak,ateş, melekler) kızar..Ayrıca vücudumuzdaki organlarımızı en güzel bir şekilde ve eksiksiz olarak yarattığı için ve sağlık ve selamet içinde bizleri yaşattığı için yine rabbimize sonsuz minnet ve şükran duymalıyız. Ve onu(hüve) herşeyden ve tüm sebeplerden daha çok sevmeliyiz ve dilimizin tad alma duygularıylada rabbimzi tanımağa çalışmalıyız.Yine bir insan çocuğunu severken bu çocuğum islama ve insanlara faydalı olsun,bu yatırımı yapayımki müslümanlar iş güç sahibi olsun veye bu yolculuğu yapayımki Allahın rızasını belki kazanabilirim,sılayı rahim yapayımki allahın rızası ana va babaların rızalarına bağlı imiş, gibi her işimizde ve her halimizde Nefsimizin ve şeytanımızın sesini kesip aradan çıkararak sadece Allahın rızasını esas almalıyız Zaten helal dairsi oldukça geniştir her türlü ihtiyacımıza ve keyfimize kafidir.haramlara girmeğe ise hiç luzum yoktur.(Bediüzzaman said i nursi. r.a) Yemeğe besmele ile başlanılmalı (yemeğe başlarken besmele çekilmesi unutulmuş ise yemeğin sonunda 3 ihlası şerife okumalıyız) her niğmetin Allahın bizlere birer hediyesi olduğunu tefekkür ederek ona hamd ve şükretmeyi unutmamalıyız. Dahası,nefislerimizin ne kadar aciz,fakir vede kusurlu olduğunun farkına vararak gerek bedenimiz ve ruhumuzdaki nimetler ile gerekse etrafımızı kuşatmış olan hayvani ve nebati niğmetlerin farkına vararak sebeplerden ziyade,asıl mal sahibi olan Rabbimize sonsuz şükretmeliyiz.Rasulallah Efendimiz İmanınızı'' La İlahe İllallah'' Kelimeyi tevhid ile sık sık yenileyiniz der.......
Selam ve Dua ile
Şirk;şerik yani ortak demektir.şirk koşmak ise Allahü azimüşana ortak koşmak,onun yerine başka nesneleri koyarak ilahlaştırmak demktir.
Şirki genel olarak,şirki rububiyet ve şirki ubudiyet olarak iki ana konu halinde inceleyebiliriz.Şirki rububiyet,insanların allaha değilde, allah (c.c.) yerine başka şeyleri rab olarak tanımaları, örneğin yağmuru bulut yağdırıyor,meyveyi ağaç veriyor,hastayı doktor iyileştiriyor gibi,sebeplere bağlamak ve sebepleri uluhiyetleştirmektir. şirki ubudiyet ise;insanların allah (c.c)yerine başkalarına kulluk yapmaları,Başkalarına teşekkür ederken asıl mülkün sahibi Allah(c.c)yu unutarak ona şükretmemeleri.Gerek şirki rububiyet olsun ve gerekse şirki ubudiyet olsun,rabbimizin yerine neyi koyarsak şirke girmiş oluruz,şirkin karşıtı şu zikir ise tevhidi özetlemektedir.''La ilehe illahu vahdehu la şeri keleh,lehül mülkü vele hül hamdi yuhyi ve yumuti ve hayyun la yemutu biyedihil hayr ve hüve ala kulli şeyin kadir ve ileyhil masir''Çok kısacık mealen anlamı ise;Allah birdir, onun şeriki yoktur,mülk umumen onundur her hayır onun elindedir, o öldürür ve diriltir.Allah (c.c.)herşeye kadirdir.
Biz müslümanlar günlük yaşamımızda şirke düşmemek için ağızımızdan çıkan kelimelere çok dikkat etmeliyiz.Zira rabbimizin şirk dışında müslümanların tüm günahlarını affedebileceğini peygamber efendimiz bildiriyor.Bir müslüman parasını ve sermayesini ve tüm kazancını Allah rızasını gözeterek harcamalı,yatırım yapmak istiyorsa yine rabbimizin rızasını ön planda tutmalı,çünki mülk umumen onun olduğuna göre onun mülkünde nefsimize göre değilde onun izni dairesinde hareket etmeliyiz.Bir misafir,misafir olarak bulunduğu evde ev sahibinin izni olmadan canı neyi istiyorsa öylesine hareket edebilirmi,tabiki edemez,öyle ise;bizlerde bu dünyada rabbül aleminin misafirleriyiz.Öyle ise bu dünyada yaşantımız boyunca onun rızasına uygun hareket etmeli ve emir ve yasaklarına harfiyen uymağa çalışmalıyız.Eğer onun izni dairesi dışına çıkarsak tövbe kapısı açıktır.Tevbe ve istiğfar getirmeliyiz.
Ey kardeş; sen çocuğunu seviyorken onu Allah rızası için şefkat edip sevmelisin yoksa sırf nefsin için sevmek olmaz.Şahit olduğum bir olayı anlatmak istiyorum. anne çocuğunu parkta gezdirirken şöyle diyordu, oğlum ben sana tapıyorum ,Bu ne demek, ne kadar yanlış bir sevgi anlayışı,oysa çocuk Allah rızası için sevilmeli onun niğmeti olarak görülmeli,çocuğunun islama hizmet edebileceği ve neslinden müslüman insanlar gelmesi muhtemel olduğu için sevilmeli. Biz insanlar çoğu kez ülfet perdeleri, yani alışkanlıklarımız ,sebebiyle bir çok şeyleri sebepere veriyoruz, rızkımızın hayvanattan ağaçlardan ve bitkilerden geldiğini sanıyoruz oysa,sebepleride rabbimiz yaratıyor.Bir bitkinin yetişmesi için gerekli olan,ve Anasırı erbaa dan teşekkül eden sebeplerden,toprağı,havayı,suyu ve güneşi yaratan rabbil alemindir.Yine havayı suyu toprak ve güneşi canlı mahlukatın yetişip büyümesine uygun hale gelmesi için onları rububiyetiyle terbiye eden rabbimizdir.
Şirk üzerine bir hikaye ;Bir zamanlar alim ve fazıl birisi hacca gitmek için bir şeyh efendiden kendisine refakat etmek için bir mürit istiyor.şeyh efendi, alim ve fazıl kişiye müritlerden birisini gönderirken, müridine evladım seni yanına gönderdiğim kimse çok fazıl ve ilim sahibi bir kimsedir,ona benim çok selamımı söyle ve deki benim şeyhimin sözü; yer demir gökler bakır olsa ve tüm insanlar benim iyalim olsa onların rızıklarından endişe etmem diyor'de.bakalım o alimin bu söze karşı tepkisi ne olacak.der(şeyh efendi kendi makamının derecesini öğrenmek istiyor) nihayet mürid o alim ve fazıl olan kimsenin yanına gider ve şeyhinin tenbih ettiği sözleri söyler.Alim kişi müride senin şeyhin şirktedir der.
nihayet hacca gidilip dönüşte mürit şeyhinin yanına varınca olan biteni şeyhine anlatır.şeyh hayretler içinde o alime mektup yazarak kendisini irşat etmesini ister.Alim olan fazıl kişi şeyhe,ey şeyh efendi bizim için ne yer vardır ne gök biz herşeyi Allahdan biliriz der. şeyh efendi hatasını anlar ve heman tövbe eder.Bu kıssa sebeplerin arkasındaki müsebbibül esbabı yani Allahı(c.c)görmemizi sağlıyor.
Yine şirk konusunu açıklamamıza yardımcı olabilecek bir örnek.Evliyalar sultanı bayazıdi bistami hazretleri vefatından sonra rüyada görülür.Sana Rabbin nasıl bir muamelede bulundu ya üstad denildiğinde;ben vefatımdan sonra rabbime kavuştum rabbim;bana ne ile geldin ya beyazit diye hitap etti,bende ya rabbi sana elim boş geldim.Senin şanına layık bir amelim yok fakat ya rabbi sana şirkte getirmedim dedim,
Rabbül alemin bana,ya beyazıt,hani sen birgün hastalanmıştın seni ziyarete gelenlere senin hastalığını soranlara,galiba geçen gün bir süt içmiştim'de ondan hastalandım herhalde demiştin Hastalığını benden değilde içtiğin sütten bilmiştin.bu şirk değilde ya nedir.İşte aziz dostlar bu örnek beni hakikatten candan yaraladı ve bildimki şirke düşmememiz imkansız gibi bir şey,bazan duyuyoruz şu saate hasta doktora gelmese idi ölecekti,şu ilaca almasa idi iyileşemiyecekti v.s bunların hepsi şirk.Yoksa günümüzde yontma taşlardan puta tapanlar yok denecek kadar az.fakat o putların yerini başka putlar almış,servet,şöhret,şehvet,menfaatler v.s. gibi,
Birde;İnsanın kendisindeki bazı güzeliklerin ve kemalatın'da Allah'a ait olduğunu idrak etmeliyiz.Örneğin,çok güzel konuşan bir hatibin,hatipliği ile övünmesi veya mesleğinde çok maharetli olan bir marangozun veya bir profesörün veyahudda bir doktorun üzerinde bulunan bu kemalatını kendi nefsine mal etmesi şirktir.Biz müslümanlar Tüm iyilikleri Allah'dan,Tüm kötülükleri de kendi nefsimizden bilmeliyiz.Yani nefsimizdeki ve mülkümüzdeki tüm kemalaat ve varlığı Allah'dan bilip,kendimizi varlık yaratan ve herhangi bir kemalatımızın sebebi ve menşei olarak görmemeliyiz ve kendi nefsimize'de bir varlık vermemeliyiz.
Allaha(c.c) şirk koşmakdan yine Allaha sığınırız.Peygamber efendimiz savaşdan dönerken,sahabe efendilerimiz,peygamber efendimize,ya Rasulallah bundan başka cihat varmıdır,peygamber efendimiz(A.S.M.) evet var diyor küçük cihatdan büyük cihada dönüyoruz,büyük cihad nedir ya rasulallah denilince,nefsimizle cihatdır diyor.Evet nefsin terbiyesi hakikattende büyük cihattır.Zira harpte ölsen şehit olursun, ölmez isen sağ salim döner isen gazi olursun iki haldede büyük kazanç,fakat nefsini yenemeyince allah korusun cehennem gibi ebedi bir azap ülkesine gitme ihtimali var.Bu sebeple nefsimizin ve şeytanımızın isteklerine değilde,
Rabbimizin bizlerden istediklerini mutlaka ön planda tutmamız gerekir. ve onun rızası her zaman en önemli amacımız ve tercihimiz olmalı.Rabbimizin isteklerni ise kuranı kerimden ve Rasulallahın sünnetlerinden öğrenebiliriz.mesela yemek yerken yemeği nefsimize hoş geldiği için veya lezzeti için değide,bu yemeği yiyeyimki rabbime daha çok ibadet edebileyim,ibadet etmeğe takatim olsun yemeklerin ve yediğimiz türlü meyve ve sebzelerin tadlarınıda rabbim benim haz alacağım bu tadları beni bidiği ve sevdiği için Bu gıdalara yerleştirmiş ve yaratmış deyip,yedimiz gıdaları rabbimizin bir hediyesi olarak görmeliyiz.Yemeğide gereğinden fazlada yememeli,Bir Allah dostu obur bir insanın puta tapanları kınamasına heyret ediyorum der.Zira perde açılsa obur bir insan misal aleminde kendisini domuzun karşısında el pençe divan durduğunu ve domuza secde eder bir vaziyetde kendisini görürdü,der. Ayrıca,İsraf haramdır.İsraf edene tüm unsurlar(hava,su,toprak,ateş, melekler) kızar..Ayrıca vücudumuzdaki organlarımızı en güzel bir şekilde ve eksiksiz olarak yarattığı için ve sağlık ve selamet içinde bizleri yaşattığı için yine rabbimize sonsuz minnet ve şükran duymalıyız. Ve onu(hüve) herşeyden ve tüm sebeplerden daha çok sevmeliyiz ve dilimizin tad alma duygularıylada rabbimzi tanımağa çalışmalıyız.Yine bir insan çocuğunu severken bu çocuğum islama ve insanlara faydalı olsun,bu yatırımı yapayımki müslümanlar iş güç sahibi olsun veye bu yolculuğu yapayımki Allahın rızasını belki kazanabilirim,sılayı rahim yapayımki allahın rızası ana va babaların rızalarına bağlı imiş, gibi her işimizde ve her halimizde Nefsimizin ve şeytanımızın sesini kesip aradan çıkararak sadece Allahın rızasını esas almalıyız Zaten helal dairsi oldukça geniştir her türlü ihtiyacımıza ve keyfimize kafidir.haramlara girmeğe ise hiç luzum yoktur.(Bediüzzaman said i nursi. r.a) Yemeğe besmele ile başlanılmalı (yemeğe başlarken besmele çekilmesi unutulmuş ise yemeğin sonunda 3 ihlası şerife okumalıyız) her niğmetin Allahın bizlere birer hediyesi olduğunu tefekkür ederek ona hamd ve şükretmeyi unutmamalıyız. Dahası,nefislerimizin ne kadar aciz,fakir vede kusurlu olduğunun farkına vararak gerek bedenimiz ve ruhumuzdaki nimetler ile gerekse etrafımızı kuşatmış olan hayvani ve nebati niğmetlerin farkına vararak sebeplerden ziyade,asıl mal sahibi olan Rabbimize sonsuz şükretmeliyiz.Rasulallah Efendimiz İmanınızı'' La İlahe İllallah'' Kelimeyi tevhid ile sık sık yenileyiniz der.......
Selam ve Dua ile
2 Mart 2014 Pazar
iyi insan kimdir
Bismillahirrahmanirrahim
İyi insan kime demeliyiz;Herşeyin bir ölçüsü olduğu gibi insanlarında bir mihengi ve ölçüsü vardır.örneğin sıvı maddeleri litre ile ,manifaturayı,kumaşı metre ile ,elmayı ve armudu ise kilo ile ölçebiliriz ha keza bu örnekleri çoğaltabiliriz, mesala bu ölçü birimlerinden sıvı maddeleri litre yerine metre ile ölçmeğe kalksak,armudu elmayı ve patetsi kilo yerine litre ile ölçmeğe kalksak hem yanlış sonuçlara varırız hemde komik duruma düşeriz,Ya insana ne demeli insanı nasıl ölçmeliyiz onun iyi veya kötü bir insan olduğuna nasıl karar verebililiriz,eğer iyi bir insan ise nekadar iyi bir insan olduğunu yine nasıl anlıyabiliriz,bu konuyu açıklamamıza yardımcı olabilecek yaşanmış bir olayı anlatmakla konumuza başlamak istiyorum,kumar hastalığına tutulmuş bir personelim vardı,bir gün kumar oynadığı kahvehane sahibi o arkadaşı ziyarete geldi,yani aynı odada oturuyorduk. kahvehane sahibi kumar alışkanlığı olan arkadaşa serzenişte bulunuyordu; ya arkadaş dünürcü gönderdim kızı bana vermediler halbuki benim hiçbir kötü alışkanlığım yok,benim kahvem var masada oyuncu eksik olursa,masayı tamamlamak için oturup onlarla beraber kumar oynamak zorundayım fakat ben kumarbaz bir insan değilim, yine ben bekar bir insanım arda bir kaçamak yapıyorum fakat ben hovarda birisi değilim, ben bekar ve yalnız yaşayan bir adamım akşamları hadi bir iki kadeh içiyorum,fakat ben ayyaş birisi de değilim, diyor.İşte tipik bir örnek, adamın içkisi var kumarı ve zinası var ve fakat kendisini hiç eksiği kusuru olmayan bir insan gibi biliyor ve nefsi emmaresi kendi nefsini avukat gibi savunuyor ve kendisini her konuda haklı ve temize çıkartarak iyi insan olduğunu sanıyor. Nefsi emmare her zaman şunu söyler,En iyi insan benim.İyi insan benim gibi olmalıdır.
Ey kardeş iyi insanın ölçüsü rasulallahın sünnetine tabii olmakla olur.Bir insan rasulallahın (a.s.m.)sünneti seniyesine ne kadar çok uyuyor ve her türlü hal ve davranışlarıyla, kendisini rasulallaha ne kadar çok benzetebiliyorsa o kadar iyi insan sayılır. Yine Allah dostlarından Hulisi Yahyagil ağbeyin bir sözü olsa gerek;insan odurki; içi dışına döndürülse utanılacak bir şeyi olmaya,(Allah o ağbeyden ebediyyen razı olsun),Yani demek istiyorki insanın içi'de dışı gibi tertemiz olmalıdır.Ruhunu her türlü, Kibirden, Hasedden, Kinden,Düşmanlıktan,Gelecek endişesinden,Her türlü Şehvetten(yeme içme,mal edinme,na mahrem şehvetlerinden) temizlemiş olmalıdır.İyi insanın ölçüsü neden sünneti seniyedir. Çünkü Rasulallah efendimizi bizzat Allah(c.c.)terbiye ettiği içindirki, insan gibi eşrefi mahlukatın değer ölçüsü ancak sünneti seniye olabilir.Öyle ise Rasulallahı (a.s.)Efendimizi dinlemeliyiz. Bakın o ne diyor;Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim, diyor.Peki güzel ahlak nedir ya rasulallah denildiğinde, Güzel ahlak: gelmiyene gitmek;seni mahrum edene vermek;sana zulmedeni affetmektir.İşte rasulallahın güzel ahlakı tarifi, dolayısıyla iyi insan tarifi,Hazreti aişe validemizden Rasuallahın ahlakı sorulduğunda ise;Bakın nediyor;siz kuran okumuyormusunuz ,onun ahlakı kurandan ibaretti diyor. Allah ondan razı olsun.Yine rasulallah hud suresi beni kocattı diyor peki hud suresindeki rasulallhı kocatan ayetler hangisiydi;işte şu ayet(Hud suresi ayet:112)Artık sen,sana tövbe ederek tabi olanlarla birlikte emrolundunğun gibi istikamet üzere ol ve aşırılık yapmayın Muhakkak ki o yaptıklarınızı görür.Tabiki bu ayet umumi manada tüm müslümanları kapsadığı için, Rasuallahın üzüntüsünün sebebi, ümmetinin bu ayet hükmüne uyup uyamıyacağı konusundaki endişesinden olduğunu söylerler alimlerimiz.Halk Allah'ın Ayalidir.Allah'a halkın en sevimlisi'de ayaline iyilik edendir.İslamın içinde hiçbir kötülük yoktur.İslamın dışında da hiç bir iyilik yoktur.
Rabbil aleminin iyi insan tarifi ise;Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir.Lakin asıl iyilik;Allah'a,ahiret gününe,meleklere,kitaplara,peygamberlere inananların iyiliğidir ve sevgisini yüreğinde duya duya yakınlarına,
yetimlere,düşkünlere,yolculara,yoksullara ve kölelere infak eden,namaz kılan,zekat veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler,zorda,darda ve savaş alanlarında sabredenlerin iyiliğidir.İşte bunlar doğru olanlardır ve Allah saygısıyla dolu olanlarda ancak bunlardır.
Dinimize göre herşeyin temeli İslam imanıdır.
İmansız hiçbir şeyin kıymeti yoktur.Bu sebeple imansız iyilik de iyi insanlık da olmaz.Ancak imanlı insan iyi olmağa namzettir.Dinimize göre iyilik;Ahirette de geçerli olan iyiliktir.Bununda tek yolu iyiliğin imanla ve Allah rızası için yapılmış olmasıdır.
Şunuda burada belirtelimki;amellerimiz ancak niyetlerimize göre karşılık bulur.Hedefi ahiret olanın niyeti güzel(Hasen) Ebrarların niyetidir,Hedefi Allah rızası olanın niyeti ise en güzel(ahsen) Mukarrabun lerin niyetleridir.Dünyaya yönelik olan niyet ise(seyyi) kötü niyet olarak görülmüştür(ne kadar cömert na kadar kahraman ne kadar iyi insan desinler diye yapılan iyilikler bu türdendir.),Öyle ise bizler her iş ve amelimizde Allah rızasını esas almalıyız
Allah'hu tealanın Kulundan İrazına(kızgınlığına) alameti odurki onu Malayani ile meşgul eder.Yani:Allah(c.c) ne dünyasına ve nede ahiretine hiç bir faydası olmayan boş işlerle uğraşan kullarından razı olmaz.Yemekten ve içmekten maksat nefsin hazzı olmamalıdır.İbadet için güç ve kuvvetin husüle gelmesi olmalıdır.
Birde denilmişdirki;
Asil insan:İdare eder
Aciz insan:Şikayet eder
Basit insan:İftira eder.
Soysuz insan:ihanet eder.
SELAM VE DUA İLE
İyi insan kime demeliyiz;Herşeyin bir ölçüsü olduğu gibi insanlarında bir mihengi ve ölçüsü vardır.örneğin sıvı maddeleri litre ile ,manifaturayı,kumaşı metre ile ,elmayı ve armudu ise kilo ile ölçebiliriz ha keza bu örnekleri çoğaltabiliriz, mesala bu ölçü birimlerinden sıvı maddeleri litre yerine metre ile ölçmeğe kalksak,armudu elmayı ve patetsi kilo yerine litre ile ölçmeğe kalksak hem yanlış sonuçlara varırız hemde komik duruma düşeriz,Ya insana ne demeli insanı nasıl ölçmeliyiz onun iyi veya kötü bir insan olduğuna nasıl karar verebililiriz,eğer iyi bir insan ise nekadar iyi bir insan olduğunu yine nasıl anlıyabiliriz,bu konuyu açıklamamıza yardımcı olabilecek yaşanmış bir olayı anlatmakla konumuza başlamak istiyorum,kumar hastalığına tutulmuş bir personelim vardı,bir gün kumar oynadığı kahvehane sahibi o arkadaşı ziyarete geldi,yani aynı odada oturuyorduk. kahvehane sahibi kumar alışkanlığı olan arkadaşa serzenişte bulunuyordu; ya arkadaş dünürcü gönderdim kızı bana vermediler halbuki benim hiçbir kötü alışkanlığım yok,benim kahvem var masada oyuncu eksik olursa,masayı tamamlamak için oturup onlarla beraber kumar oynamak zorundayım fakat ben kumarbaz bir insan değilim, yine ben bekar bir insanım arda bir kaçamak yapıyorum fakat ben hovarda birisi değilim, ben bekar ve yalnız yaşayan bir adamım akşamları hadi bir iki kadeh içiyorum,fakat ben ayyaş birisi de değilim, diyor.İşte tipik bir örnek, adamın içkisi var kumarı ve zinası var ve fakat kendisini hiç eksiği kusuru olmayan bir insan gibi biliyor ve nefsi emmaresi kendi nefsini avukat gibi savunuyor ve kendisini her konuda haklı ve temize çıkartarak iyi insan olduğunu sanıyor. Nefsi emmare her zaman şunu söyler,En iyi insan benim.İyi insan benim gibi olmalıdır.
Ey kardeş iyi insanın ölçüsü rasulallahın sünnetine tabii olmakla olur.Bir insan rasulallahın (a.s.m.)sünneti seniyesine ne kadar çok uyuyor ve her türlü hal ve davranışlarıyla, kendisini rasulallaha ne kadar çok benzetebiliyorsa o kadar iyi insan sayılır. Yine Allah dostlarından Hulisi Yahyagil ağbeyin bir sözü olsa gerek;insan odurki; içi dışına döndürülse utanılacak bir şeyi olmaya,(Allah o ağbeyden ebediyyen razı olsun),Yani demek istiyorki insanın içi'de dışı gibi tertemiz olmalıdır.Ruhunu her türlü, Kibirden, Hasedden, Kinden,Düşmanlıktan,Gelecek endişesinden,Her türlü Şehvetten(yeme içme,mal edinme,na mahrem şehvetlerinden) temizlemiş olmalıdır.İyi insanın ölçüsü neden sünneti seniyedir. Çünkü Rasulallah efendimizi bizzat Allah(c.c.)terbiye ettiği içindirki, insan gibi eşrefi mahlukatın değer ölçüsü ancak sünneti seniye olabilir.Öyle ise Rasulallahı (a.s.)Efendimizi dinlemeliyiz. Bakın o ne diyor;Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim, diyor.Peki güzel ahlak nedir ya rasulallah denildiğinde, Güzel ahlak: gelmiyene gitmek;seni mahrum edene vermek;sana zulmedeni affetmektir.İşte rasulallahın güzel ahlakı tarifi, dolayısıyla iyi insan tarifi,Hazreti aişe validemizden Rasuallahın ahlakı sorulduğunda ise;Bakın nediyor;siz kuran okumuyormusunuz ,onun ahlakı kurandan ibaretti diyor. Allah ondan razı olsun.Yine rasulallah hud suresi beni kocattı diyor peki hud suresindeki rasulallhı kocatan ayetler hangisiydi;işte şu ayet(Hud suresi ayet:112)Artık sen,sana tövbe ederek tabi olanlarla birlikte emrolundunğun gibi istikamet üzere ol ve aşırılık yapmayın Muhakkak ki o yaptıklarınızı görür.Tabiki bu ayet umumi manada tüm müslümanları kapsadığı için, Rasuallahın üzüntüsünün sebebi, ümmetinin bu ayet hükmüne uyup uyamıyacağı konusundaki endişesinden olduğunu söylerler alimlerimiz.Halk Allah'ın Ayalidir.Allah'a halkın en sevimlisi'de ayaline iyilik edendir.İslamın içinde hiçbir kötülük yoktur.İslamın dışında da hiç bir iyilik yoktur.
Rabbil aleminin iyi insan tarifi ise;Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir.Lakin asıl iyilik;Allah'a,ahiret gününe,meleklere,kitaplara,peygamberlere inananların iyiliğidir ve sevgisini yüreğinde duya duya yakınlarına,
yetimlere,düşkünlere,yolculara,yoksullara ve kölelere infak eden,namaz kılan,zekat veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler,zorda,darda ve savaş alanlarında sabredenlerin iyiliğidir.İşte bunlar doğru olanlardır ve Allah saygısıyla dolu olanlarda ancak bunlardır.
Dinimize göre herşeyin temeli İslam imanıdır.
İmansız hiçbir şeyin kıymeti yoktur.Bu sebeple imansız iyilik de iyi insanlık da olmaz.Ancak imanlı insan iyi olmağa namzettir.Dinimize göre iyilik;Ahirette de geçerli olan iyiliktir.Bununda tek yolu iyiliğin imanla ve Allah rızası için yapılmış olmasıdır.
Şunuda burada belirtelimki;amellerimiz ancak niyetlerimize göre karşılık bulur.Hedefi ahiret olanın niyeti güzel(Hasen) Ebrarların niyetidir,Hedefi Allah rızası olanın niyeti ise en güzel(ahsen) Mukarrabun lerin niyetleridir.Dünyaya yönelik olan niyet ise(seyyi) kötü niyet olarak görülmüştür(ne kadar cömert na kadar kahraman ne kadar iyi insan desinler diye yapılan iyilikler bu türdendir.),Öyle ise bizler her iş ve amelimizde Allah rızasını esas almalıyız
Allah'hu tealanın Kulundan İrazına(kızgınlığına) alameti odurki onu Malayani ile meşgul eder.Yani:Allah(c.c) ne dünyasına ve nede ahiretine hiç bir faydası olmayan boş işlerle uğraşan kullarından razı olmaz.Yemekten ve içmekten maksat nefsin hazzı olmamalıdır.İbadet için güç ve kuvvetin husüle gelmesi olmalıdır.
Birde denilmişdirki;
Asil insan:İdare eder
Aciz insan:Şikayet eder
Basit insan:İftira eder.
Soysuz insan:ihanet eder.
SELAM VE DUA İLE
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)