Bismillahirrahmanirrahim.
Şirk;şerik yani ortak demektir.şirk koşmak ise Allahü azimüşana ortak koşmak,onun yerine başka nesneleri koyarak ilahlaştırmak demktir.
Şirki genel olarak,şirki rububiyet ve şirki ubudiyet olarak iki ana konu halinde inceleyebiliriz.Şirki rububiyet,insanların allaha değilde, allah (c.c.) yerine başka şeyleri rab olarak tanımaları, örneğin yağmuru bulut yağdırıyor,meyveyi ağaç veriyor,hastayı doktor iyileştiriyor gibi,sebeplere bağlamak ve sebepleri uluhiyetleştirmektir. şirki ubudiyet ise;insanların allah (c.c)yerine başkalarına kulluk yapmaları,Başkalarına teşekkür ederken asıl mülkün sahibi Allah(c.c)yu unutarak ona şükretmemeleri.Gerek şirki rububiyet olsun ve gerekse şirki ubudiyet olsun,rabbimizin yerine neyi koyarsak şirke girmiş oluruz,şirkin karşıtı şu zikir ise tevhidi özetlemektedir.''La ilehe illahu vahdehu la şeri keleh,lehül mülkü vele hül hamdi yuhyi ve yumuti ve hayyun la yemutu biyedihil hayr ve hüve ala kulli şeyin kadir ve ileyhil masir''Çok kısacık mealen anlamı ise;Allah birdir, onun şeriki yoktur,mülk umumen onundur her hayır onun elindedir, o öldürür ve diriltir.Allah (c.c.)herşeye kadirdir.
Biz müslümanlar günlük yaşamımızda şirke düşmemek için ağızımızdan çıkan kelimelere çok dikkat etmeliyiz.Zira rabbimizin şirk dışında müslümanların tüm günahlarını affedebileceğini peygamber efendimiz bildiriyor.Bir müslüman parasını ve sermayesini ve tüm kazancını Allah rızasını gözeterek harcamalı,yatırım yapmak istiyorsa yine rabbimizin rızasını ön planda tutmalı,çünki mülk umumen onun olduğuna göre onun mülkünde nefsimize göre değilde onun izni dairesinde hareket etmeliyiz.Bir misafir,misafir olarak bulunduğu evde ev sahibinin izni olmadan canı neyi istiyorsa öylesine hareket edebilirmi,tabiki edemez,öyle ise;bizlerde bu dünyada rabbül aleminin misafirleriyiz.Öyle ise bu dünyada yaşantımız boyunca onun rızasına uygun hareket etmeli ve emir ve yasaklarına harfiyen uymağa çalışmalıyız.Eğer onun izni dairesi dışına çıkarsak tövbe kapısı açıktır.Tevbe ve istiğfar getirmeliyiz.
Ey kardeş; sen çocuğunu seviyorken onu Allah rızası için şefkat edip sevmelisin yoksa sırf nefsin için sevmek olmaz.Şahit olduğum bir olayı anlatmak istiyorum. anne çocuğunu parkta gezdirirken şöyle diyordu, oğlum ben sana tapıyorum ,Bu ne demek, ne kadar yanlış bir sevgi anlayışı,oysa çocuk Allah rızası için sevilmeli onun niğmeti olarak görülmeli,çocuğunun islama hizmet edebileceği ve neslinden müslüman insanlar gelmesi muhtemel olduğu için sevilmeli. Biz insanlar çoğu kez ülfet perdeleri, yani alışkanlıklarımız ,sebebiyle bir çok şeyleri sebepere veriyoruz, rızkımızın hayvanattan ağaçlardan ve bitkilerden geldiğini sanıyoruz oysa,sebepleride rabbimiz yaratıyor.Bir bitkinin yetişmesi için gerekli olan,ve Anasırı erbaa dan teşekkül eden sebeplerden,toprağı,havayı,suyu ve güneşi yaratan rabbil alemindir.Yine havayı suyu toprak ve güneşi canlı mahlukatın yetişip büyümesine uygun hale gelmesi için onları rububiyetiyle terbiye eden rabbimizdir.
Şirk üzerine bir hikaye ;Bir zamanlar alim ve fazıl birisi hacca gitmek için bir şeyh efendiden kendisine refakat etmek için bir mürit istiyor.şeyh efendi, alim ve fazıl kişiye müritlerden birisini gönderirken, müridine evladım seni yanına gönderdiğim kimse çok fazıl ve ilim sahibi bir kimsedir,ona benim çok selamımı söyle ve deki benim şeyhimin sözü; yer demir gökler bakır olsa ve tüm insanlar benim iyalim olsa onların rızıklarından endişe etmem diyor'de.bakalım o alimin bu söze karşı tepkisi ne olacak.der(şeyh efendi kendi makamının derecesini öğrenmek istiyor) nihayet mürid o alim ve fazıl olan kimsenin yanına gider ve şeyhinin tenbih ettiği sözleri söyler.Alim kişi müride senin şeyhin şirktedir der.
nihayet hacca gidilip dönüşte mürit şeyhinin yanına varınca olan biteni şeyhine anlatır.şeyh hayretler içinde o alime mektup yazarak kendisini irşat etmesini ister.Alim olan fazıl kişi şeyhe,ey şeyh efendi bizim için ne yer vardır ne gök biz herşeyi Allahdan biliriz der. şeyh efendi hatasını anlar ve heman tövbe eder.Bu kıssa sebeplerin arkasındaki müsebbibül esbabı yani Allahı(c.c)görmemizi sağlıyor.
Yine şirk konusunu açıklamamıza yardımcı olabilecek bir örnek.Evliyalar sultanı bayazıdi bistami hazretleri vefatından sonra rüyada görülür.Sana Rabbin nasıl bir muamelede bulundu ya üstad denildiğinde;ben vefatımdan sonra rabbime kavuştum rabbim;bana ne ile geldin ya beyazit diye hitap etti,bende ya rabbi sana elim boş geldim.Senin şanına layık bir amelim yok fakat ya rabbi sana şirkte getirmedim dedim,
Rabbül alemin bana,ya beyazıt,hani sen birgün hastalanmıştın seni ziyarete gelenlere senin hastalığını soranlara,galiba geçen gün bir süt içmiştim'de ondan hastalandım herhalde demiştin Hastalığını benden değilde içtiğin sütten bilmiştin.bu şirk değilde ya nedir.İşte aziz dostlar bu örnek beni hakikatten candan yaraladı ve bildimki şirke düşmememiz imkansız gibi bir şey,bazan duyuyoruz şu saate hasta doktora gelmese idi ölecekti,şu ilaca almasa idi iyileşemiyecekti v.s bunların hepsi şirk.Yoksa günümüzde yontma taşlardan puta tapanlar yok denecek kadar az.fakat o putların yerini başka putlar almış,servet,şöhret,şehvet,menfaatler v.s. gibi,
Birde;İnsanın kendisindeki bazı güzeliklerin ve kemalatın'da Allah'a ait olduğunu idrak etmeliyiz.Örneğin,çok güzel konuşan bir hatibin,hatipliği ile övünmesi veya mesleğinde çok maharetli olan bir marangozun veya bir profesörün veyahudda bir doktorun üzerinde bulunan bu kemalatını kendi nefsine mal etmesi şirktir.Biz müslümanlar Tüm iyilikleri Allah'dan,Tüm kötülükleri de kendi nefsimizden bilmeliyiz.Yani nefsimizdeki ve mülkümüzdeki tüm kemalaat ve varlığı Allah'dan bilip,kendimizi varlık yaratan ve herhangi bir kemalatımızın sebebi ve menşei olarak görmemeliyiz ve kendi nefsimize'de bir varlık vermemeliyiz.
Allaha(c.c) şirk koşmakdan yine Allaha sığınırız.Peygamber efendimiz savaşdan dönerken,sahabe efendilerimiz,peygamber efendimize,ya Rasulallah bundan başka cihat varmıdır,peygamber efendimiz(A.S.M.) evet var diyor küçük cihatdan büyük cihada dönüyoruz,büyük cihad nedir ya rasulallah denilince,nefsimizle cihatdır diyor.Evet nefsin terbiyesi hakikattende büyük cihattır.Zira harpte ölsen şehit olursun, ölmez isen sağ salim döner isen gazi olursun iki haldede büyük kazanç,fakat nefsini yenemeyince allah korusun cehennem gibi ebedi bir azap ülkesine gitme ihtimali var.Bu sebeple nefsimizin ve şeytanımızın isteklerine değilde,
Rabbimizin bizlerden istediklerini mutlaka ön planda tutmamız gerekir. ve onun rızası her zaman en önemli amacımız ve tercihimiz olmalı.Rabbimizin isteklerni ise kuranı kerimden ve Rasulallahın sünnetlerinden öğrenebiliriz.mesela yemek yerken yemeği nefsimize hoş geldiği için veya lezzeti için değide,bu yemeği yiyeyimki rabbime daha çok ibadet edebileyim,ibadet etmeğe takatim olsun yemeklerin ve yediğimiz türlü meyve ve sebzelerin tadlarınıda rabbim benim haz alacağım bu tadları beni bidiği ve sevdiği için Bu gıdalara yerleştirmiş ve yaratmış deyip,yedimiz gıdaları rabbimizin bir hediyesi olarak görmeliyiz.Yemeğide gereğinden fazlada yememeli,Bir Allah dostu obur bir insanın puta tapanları kınamasına heyret ediyorum der.Zira perde açılsa obur bir insan misal aleminde kendisini domuzun karşısında el pençe divan durduğunu ve domuza secde eder bir vaziyetde kendisini görürdü,der. Ayrıca,İsraf haramdır.İsraf edene tüm unsurlar(hava,su,toprak,ateş, melekler) kızar..Ayrıca vücudumuzdaki organlarımızı en güzel bir şekilde ve eksiksiz olarak yarattığı için ve sağlık ve selamet içinde bizleri yaşattığı için yine rabbimize sonsuz minnet ve şükran duymalıyız. Ve onu(hüve) herşeyden ve tüm sebeplerden daha çok sevmeliyiz ve dilimizin tad alma duygularıylada rabbimzi tanımağa çalışmalıyız.Yine bir insan çocuğunu severken bu çocuğum islama ve insanlara faydalı olsun,bu yatırımı yapayımki müslümanlar iş güç sahibi olsun veye bu yolculuğu yapayımki Allahın rızasını belki kazanabilirim,sılayı rahim yapayımki allahın rızası ana va babaların rızalarına bağlı imiş, gibi her işimizde ve her halimizde Nefsimizin ve şeytanımızın sesini kesip aradan çıkararak sadece Allahın rızasını esas almalıyız Zaten helal dairsi oldukça geniştir her türlü ihtiyacımıza ve keyfimize kafidir.haramlara girmeğe ise hiç luzum yoktur.(Bediüzzaman said i nursi. r.a) Yemeğe besmele ile başlanılmalı (yemeğe başlarken besmele çekilmesi unutulmuş ise yemeğin sonunda 3 ihlası şerife okumalıyız) her niğmetin Allahın bizlere birer hediyesi olduğunu tefekkür ederek ona hamd ve şükretmeyi unutmamalıyız. Dahası,nefislerimizin ne kadar aciz,fakir vede kusurlu olduğunun farkına vararak gerek bedenimiz ve ruhumuzdaki nimetler ile gerekse etrafımızı kuşatmış olan hayvani ve nebati niğmetlerin farkına vararak sebeplerden ziyade,asıl mal sahibi olan Rabbimize sonsuz şükretmeliyiz.Rasulallah Efendimiz İmanınızı'' La İlahe İllallah'' Kelimeyi tevhid ile sık sık yenileyiniz der.......
Selam ve Dua ile
Çok guzel bir konu Allah razi olsun
YanıtlaSil