2 Mayıs 2015 Cumartesi

GÜNAHLARIN ÇİRKİN YÜZLERİ

           BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
GÜNAH NEDİR:Kısaca;Allah c.c. yapılmasını emrettiğini yapmamak.Veyahutta yapılmamasını emretti fiileri işlemek.Biz yazımızda günah'ı kebair sayılan,bazı büyük günahların ne anlama geldiğini ve işlenen bu günahların çirkin yüzlerini çok basit avam diliyle açıklamak istiyoruz.Şunuda baştan belirtelimki,bazı büyüklerimiz günahın büyüğü küçüğü olmaz,günahın kime karşı işlendiği önemlidir demişler.Yani Rabbimize karşı işlenen her günahı büyük günah olarak görmüşlerdir.Her günahdan küfre giden bir yol vardır
denilmiş.

     Yani insan küçük günah deyip'te işlediği günahı önemsemez ve sürekli o günahı işlemeğe devam eder ise, zamanla o hale gelirki,o günahdan vaz geçemez ve işlediği günahın haram olmasına kızar,zamanlada alışkanlık kazandığı o  günahın haramlığını inkar ederek küfre girme ihtimali vardır.Şimdi bazı günah'ı kebairlerin çirkinliklerini açıklamağa geçelim:
        ŞİRK : şirk en büyük günahdır.Adındanda anlaşılacağı üzere şerik koşmak.Yani ortak koşmak.Rabbil Alemin insanı necis bir meniden Ahseni takvim suretinde yarattıgı halde(Yani Rabbül alemin insanı mahlukatı içinde en güzel surette yaratmıştır.insanın kafasını gergedanın kafasıyla kıyasla,burnunu filin burnuyla kıyasla, kulaklarını eşeğin kulaklarıyla kıyasla,istersen insanın sofrasınıda kedilerin,köpeklerin veya farelerin veya diğer hayvanatın sofrasıyla kıyasla, kıyaslaki akseni takvim sırrı biraz olsun anlaşılsın),İnsan Rabbini tanımıyarak hasım kesilir.Allah c.c.Tüm kainatı insan için,insanıda kendisini tanımağa çalışıp(marifetullah)şükretmesi için yarattığı halde,Şirk koşan insan Allaha şükretmesi gerekirken,sebepleri asıl müessir sanarak sebeplere teşekkür ediyor.Sanki o kişi olmasaydı rızkı ona gelmiyecekti veya o doktor olmasaydı hastası iyileşmiyecekti veyahutta yağmuru buluta,elmayı ağaça verip asıl mal sahibini tanımamak ne kadar hazindir.Bir film seyrettiğimizde sadece film setindeki oyuncuları görmek,o filmin arkasında bir yönetmen olduğunu bilmemek ne kadar cehalettir.
    Rabbimiz şirke neden bu kadar kızıyor dersen (avam diliyle)Bizi en necis meniden yaratan ve insan olmak gibi en güzel bir şekilde paye veren Rabbimiz;İnsan için Dünyamızdan birmilyon üçyüzbin defa büyük olduğu söylenen güneşi insan için terbiye etmiş,keza ayı dünyamızın etrafında bir pervane gibi dolandıran  Denizleri buhar kazanları gibi yağmura menşe yapan,toprağı dünyamızın üzerine serip münbit hale getiren ve tüm bedenimizin ihtiyaçlarına ve damak zevkimize göre envay çeşit meyve ve sebzelerle rızıklarımızı taksim eden ve dahası dünyamızı çeşitli çiçeklerler ve ağaçlarla süsleyerek adeta soframıza bir deste gül yapan rabbize şükretmemek ne kadar nankörlüktür.İstersen Anne ve babanı düşün.Seni her şeyden mahrum çok aciz bir bebek iken tüm fedakarlıklarla büyütüp besleyen  Anne babanın emeğini inkar edip onlara saygı duymaman ne ise,Rabbül alemine şükretmemen onlarla mukayese edilemiyecek kadar azim ve büyüktür.Zira sen kaç yaşında olursan ol,malın ve zenginliğin ne kadar olursa olsun Rabbül alemine göre her zaman en aciz bir bebekten farkın yoktur.onun seni koruması olmasa,basit bir mikrobu seni yere serer.istersen göz kapağını açmağa dermanın kalmaz.Güneşi her sabah doğudan doğduran,Ay'ı dünyanın etrafında gezdiren, yağmurları bulutlara yükleyip,dünyanın her tarafına serpeleyen,Havayı her an dudağının önünde gezdiren,Akıl niğmeti ile seni mahlukata sultan ve kendisine halife seçen Rabbül alamin yerine,tüm bu niğmetleri sebeplere vererek,bir kelp gibi sebeplerre bel bağlayıp sebeplere teşekkür etmek ne kadar çirkin bir davranış olduğunu biraz olsun anlaşılmıştır inşallah. Şirkin daha azimi olanı ise hırisiyanların üç ilah inanç safsatası ve yahudilerin üzeyir a.s. allahın oğlu,melekler ise allahın kızları sanmalar,ve allah c.c.kainatı altı günde yaratıp yorulduğu için şimdi dinlanmekte gibi saçma sapan şirk koşmaları gibi Allah c.c. sıfatlarında yanılgıya düşmeleri şirktir.Hıristıyanların ve Yahudilerin bu saçma sapan yakıştırmaları alay konusu olacak görüşlerdir.Biz müslümanlar ise, La ilaha İlallah kelimeyi tevhidi ile şirki kesip atarız.Sübühan Allah tesbihi ilede Rabbimizin hiristiyanların ve yahudilerin söylediklerinden ve her türlü eksikliktin,zulum etmekten, aczden, zaafdan ve noksandan ve her türlü çirkinlikten pak ve müberra olduğunu kalbimizle tasdik, dilimizle ikrar ederiz
     HAKSIZ YERE ADAM ÖLDÜRMEK : Haksız yere adam öldürmekte günahı kebair olarak görülmüştür.Devlet tarafından ilan edilen savaş hali veya kısas veyahutda  şeriatın izni dairesi dışında bir kimse adam öldürürse büyük günah işlemiş olur.Zira Adam öldüren katil Allah'ın en mükerrem ve engüzel sanatına kıymış oluyor.Sen dünyanın en ünlü ve meşhur olan bir resammın en güzel paha biçilmez bir resmini yırtıp parçalasan o;Ressamın sana ne kadar çok kızıp hiddetleneceğini düşün;işte mümün bir insanın öldürülmesi tüm cihanın öldürülmesi gibidir.Çünkü mümin La İlahe İllallah der.Yani tüm kainatı bir zikir halkası gibi görür ve kendisinide o zikir halkası içinde tasavvur eder.işte Rabbina böyle hamdü senalar eden bir kimsenin haksız yere öldürülmesi Rabbimizin kızgınlığını ve dahi tüm kainatında kızmasına neden oluyor.Zira dirilten ve öldüren ancak Allah'dır(yuhyi ve yumit)..............................................
         KOMŞUSU İLE ZİNA YAPMAK : Bu çirkin fiilde günahı kebairdir.Zira mümün;elinden dilinden,ırzından namusundan emin olunan kimse olduğuna göre,Zani hainlik edip zina ederse emanete hıyanet etmiş olur.Mümün mümün olduğu halde zina etmez,Yani zina yapanın imanı zina esnasında gider.Ayrıca zina yapan kimse hem bu dünyada hemde ahiret aleminde elim sıkıntı ve cezalarla karşılaşır,bir çok mahrumiyete duçar olur.Zina kesinlikle mümin sıfatıyla örtüşecek bir sıfat değildir.Zina yapmak isteyen kişi;kendi eşiyle veya anasıyla veya kız kardeşiyle veye başka akrabasıyla birisinin zina yaptığını düşünsün ve o fiilin çirkinliğini anlasın, görsün.
   Göz zinası için ise çok kısa olarak şunu söylüyebiliriz;Bir kimse gizli gizli Padişahın haremini Gözetlese ve padişahın haremindeki kadın ve kızlarına kötü gözle bakıp göz dikse ve bu durumuda padişah ayan beyan  görse seyretse,o kişiye ne yapacağını,nasıl bir caza ile cezalandıracğını tasavvur edebiliriz..İşte na mahreme kötü gözle bakıp göz zinası işleyenin ne kadar çirkin bir fiil işlediğini anlyabiliriz.Zira Allah c.c. kullarına şah damarından daha yakındır ve her an kullarını görmektedir.İnsanın kalbinden geçen düşünce ve hatıralara dahi muttali olmaktadır.Kaldıki bir kimsenin günahdan kaçınması vaciptir.Bir vacibin sevabı  çok sünnetlerden daha çok sevaptır.
      SİHİR VE FAL İŞLERİYLE UĞRAŞMAK : Kişi hiç yoktan kendisini yaratan rabbine değilde,sihirciye üfürükçüye bel bağlıyor.yani rabbine tevekkül etmesi gerekirken,Sanki Rabbül alemine itimat etmeyip ona güvenmiyor gibi çirkin bir hal alıyor.Denilmiştirki bir kimse Babasına güvendiği kadar Rabbül alemine güvenemiyorsa Tevekkül etmemiş sayılır...........  

     İÇKİ İÇMEK KUMAR OYNAMAK : Aklı gideren her şey haramdır.Akıl Allah c.c. yarattığı en kıymetli mahluku olduğuna göre,en kıymetli mahlukunu  en değersiz hele getiren kimsede,Rabbül alemin nazarında en değersiz hale gelmiş olsa gerek.Birisi bir büyük islam büyüğüne,Ey üstad,üzüm helal olduğu halde,üzümün suyundan yapılan şarap neden haram oluyor diyor? ona deniliyorki ey evlat,anası helal olana kızı haramdır.İşte hakiketten ulamaca bir cevap.(içki kötülüklerin anasıdır.)

Kumar hastalığı ise;iki arkadaş beraberce kumar haneye neşe içinde şakalaşarak gidiyorlar.Kumar masasına oturunca her şey bir anda değişiyor.iki arkadaş bir birlerine hasım kesiliveriyorlar.Arkadaşı ne kadar çok para kaybedip üzülürse kendisi o kadar çok para kazanıyor ve seviniyor.Peki başkasının üzüntüsüne sevinmek insanlıkmı, erdemmi,ne kadar haince bir düşünce.En yakın arkadaşının para kaybedip canı yandıkça onun ah'ına oh oh çekip sevinene ne denir. Böyle bir insana insan denilebilirmi.Kaldıki kumar sebebiyle kaç kişinin ocağı söndü,kaç kişi paşalar gibi zengin ve itibarlı iken geda durumuna düştü.Ve kaç kişinin namusu payimal oldu ..................

YETİM MALI YEMEK : Yetim malı yiyen ateş yemişden beterdir.Yetim insana Allah'ın bir emanetidir.Yetim bakılan eve Rahmet yağar.Yetim malı yiyen Allah'ın emenetine hainlik etmiş olur.Kaldıki yetimin başını okşamak bile,Rabbimizi rahmetini celbediyor.Yetimi itip kakan ve onun malını haksız yere yiyende Rabbimiz gazaplanıyor.Rabbimiz bizzat Kuranı kadiminde yetimi itip kakanı yeriyor ve kınıyor.Bir insanın güçlüler karşısında onun uşağı gibi olması,güçsüz ve arkasında ona desdek olacak kimsesi olmayanada efelenip onu hakir görmesi,onun haklarını gasp etmesi mertlik değil na mertliktir.Asıl hakiki insan odurki;Haksızlık karşısında kim olursa olsun susmayan,hakkı gücü yettiği kadar savunabilen,hakkın karşısında ise hakka teslim olan ve gücü yetiyorsa haklıya hakkını verendir.

HARPTE SAVAŞDAN KAÇMAK :Savaşan kişi Allah rızası için,İlahi kelimetullah için savaşırsa,Öldürülse şehit oluyor.Kul hakkı hariç tüm günahları affediliyor.Eğer Deniz harbinde şahid olmuş ise,kul haklarıda affediliyor.ve Şehitlik Rabbimizin katında büyük bir payedir.Zira şehidin kavuştuğu niğmetler yanında akrabalarına şefaat izni verilecegi bildirilmiştir.Savaşan kişi öldürülmez ise gazi oluyor ve günahlarının affına sebep oluyor.İşte kutsal kitabımız kuranı kerimmimizde övdüğü şuheda tüm bu müjdelere rağmen, savaşdan kaçması Büyük günahlardan sayılmıştır.Zira müslümanın savaşdan kaçması demek;Ezanların susmasına orada yaşayan tüm müslümanların dinin,namusunun,ırzının payimal olmasına rıza göstermesi anlamına gelmektedir.Halbuki her canlı mutlaka ölümü tadacaktır.Bu nedenledirki Savaşda,Bir müslüman iki kafirden kaçamaz,iki müslüman dört kafirden kaçamaz.dört müslüman sekiz kafirden kaçamaz denilmiştir...............................
      FAİZ YEMEK : Faiz yemek günahı kebairden sayılmıştır.Faiz yiyen,anasıyla kebade zina etmiş gibi büyük günah işlemiş olur denilmiş.Daha bu söz üzerine ne söylenirki:Faizle iş yapanların batan fabrikaları iş yerlerini,batan zenginlerin sönen umutları ve çalışan insanların kapanan işyerleri nedeniyle işsiz kalmaları ve akşam evlerine umutsuzca dönerek ekmek götürememeleri ne hazindir.Kaldıki Faizli sistem nedeniyle sermayenin bellirli ellerde toplanmasıyla gelir dağılımı bozulmakta,zengin fakir arasındaki uçurum her geçen gün dahada bozularak zaman adeta fakirin aleyhine işler hale getirilmektedir.Bu işin sonucu ise zulumdür.kavga ve mafyanın çoğalmasına neden olur. Birkaç zengin refah içinde yaşayarak oh çekerken fakirin ahı arşa ulaşır.Kavga kapsını kapatmak için banka kapısını kapatmak lazım'der(üsdadım Bediüzzaman)

Oysa Zekat müessesinin iyi çalışması halinde,zenginden fakire lütuf ve kerem,fakirden zengine ise Dua ve hürmet doğar.
   Ey bu yazıyı zahmet edip okuyan kardeş,bu konular o kadar geniş kapsamlıki kısa yazmak için elimden gelen tüm çabayı gösterdim.Son sözüm ise;Tüm bu günahları  sonuçları çok kötü olduğu için değilde,Rabbimiz yasakladığı için onun emirlerine itaat etmek ve rızasını kazanmak için yapmamalıyız...           

                             SELAM VE VE DUA İLE

4 Mart 2015 Çarşamba

ABDÜL KADİR GEYLANİ( R.:A):DAN BAZI ÖĞÜTLER

        BİSMİLLAHİRRAHMENİRRAHİM
           Allah'a hamd olsun...Göze görünen ve görünmeyen bütün yaratılmışlar adedince...İlahi hükümleri ihtiva eden Kuran'ı Mübin hikmetleri kadar...Tek ve çift sayılarınca, Allaha hamdolsun,ilahi saltanatın güzelliği ve Allah'ın kendini sevdiği kadar hamdolsun. Gerek zahirde,gerekse iç alemde her an ve her zaman Allah'a hamdolsun
      Ezelden ebede kadar Allah'ın eşi ve benzeri yoktur.O paktır ve kutludur.
Halkı o yarattı;Onların şekillerini güzel kılan o'dur.Kader yolunu o çizdi.İnsanlara doğru yolu o gösterdi,Öldüren dirilten Allah tır. Güldüren,ağlatan Allah'tır.Sema o'nun emriyle kubbesini yükseltti. Yer onun fermanıyla serildi.......
      Allah'ın  ve Peygamberinin (s.a.s.) emirlerine uyun;şahsi arzularınıza uyarak ve hissiyatınıza mağlup olarak bid'at yoluna sapmayın
       Halkın malına göz dikme,onların elinden kendini müstağni kılarsın
       Dünyayı,zahirdeki güzelliği ile görürsen ,aldanma... O hilesi, tuzağı öldürücü zehiriyle düşkünlere verilmiştir.
       Halkı,Allh'ın izniyle bırak,yine onun emriyle arzularından geç.Bir ayeti kerimede şöyle buyrulur''Eğer inanıyorsanız, Allah'a güvenin''
        Nefsini bırak ve ondan uzaklaş;Nisbi olarak kendine izafe ettiğin mülkten ayrıl.Hepsini Allah'a teslim et....ve kalbin kapısında bekçi ol
       Allah'ü teala sana mal verir;Sen de Allah'ı unutur,malla uğraşırsan, o malı sana kara bir perde  yapar.Dünyayı,Ahireti göremez olursun.
       Sen nefsinin,kötü arzularına taptıkça,velilerin derecelerine çıkmayı isteme,Halbuki onlar yalnız mevlaya kulluk ederler. Senin istediğin Dünya,onların ki ise,ukba.dır.
        Sana tavsiyem:İhsan edildiğin hiçbir hayrı kimseye söyleme.....İsterse bu halini dinleyecek dostun olsun.
        Biri şüpheli,diğeri şüphesiz iki şey arasında kalırsan,şüphesiz tarafı al ;öteki tarafı bırak
         Allah,kulunu imanı nisbetinde sever.Bu böyledir.İman yükseldikçe deneme nisbeti o derece artar.
          Az'la yetin ve ciddi olarak böyle kal.Daha yüksek dereceye çıkıncaya kadar haline şükret.Her şeyin ardından koşma.Geleni al,giden için üzülme.Şirk koşma;şirk büyük zülümdür.ALLAH ŞİRKİ BAĞIŞLAMAZ.ONDAN GAYRİ HER GÜNAHI İSTERSE AFFEDER .
          Ey Allah'ın sevgili kulu;Allah,Gayyurdur.Sevgisine kimsenin ortak olmasını istemez.sevgilisine bakılmaya bile razı olmaz.Kendi sevdiği kulunu başkasına vermez.Hal böyle iken,sen başkasına bağlanıyorsun.Şu ayeti kerimeleri işitmedinmi;Allah onları,onlar da Allahı sever.İnsanlar ve cin tayfasını bana ibadet ederler diye yarattım.Bazı müfessirler ibadeti sevgi olarak açıklamışlardır.
         Allah'a darılıp ona sitem etme,Tıpkı bir ölü gibi Hakka karşı iradesiz halde kalman...Bir süt çocuğu gibi tam teslim olmandır. Ahiret sermayen olsun.Dünyayı ticaret yeri say
         Allah'a yakınlığın ilki;Fani,kötü işleri bırakmak.Sonu ise Allah'tan razı olmak.Kul şahsi hevesi,nefsi,iradeyi,Dünya ve ahiret ümitlerini bırakmalıdır.Bunları bırakıp kalbine yalnız Allah sevgisi girdiği an doğruyu bulmuş sayılır.Belaya sabır,niğmetlerine şükredici olmalısın.Muhalefet kılıcı ile nefsini her öldürdükçe,Allah onun yerinde dirilir.Bir ayeti kerime meali'Allah,yer yüzünde olanların hepsini hizmetinize verdi''Bu ayetin tefsirinde,İbn'i Abbas r.a şöyle der:Her şeyde Allah'ın isimlerinden bir tanesi vardır.ve herşeyin ismi Allah'ın ismidir.Sen ise o isim ve sıfatların içindesin.Dışta olanlar onun kudretiyle olur.İç alemde olanlar onun hikmetiyle olur. Allah,zatını sıfatlarıyla gizlemiştir.Sıfatınıda işlerle örtmüştür.İlim irade ile olur.İrade ise,hareketlerle ortaya çıkar.Sanat yapanı sakladı.Sanat irade ile belirdi.o gizliliği içinde saklıdır.Nimetleri yeryüzünde zahirdir.Kudreti açıktır.Hiç bir şey ona benzemez.O,görür ve iştir.
          Allah'ı aradığın zaman halkı yok bil.Halk arasına karıştığın zaman nefsini tut.Halkı bırakıp,Hakkı düşündüğün zaman,varlığın sana yok olduğunu görürsün.
MÜCAHEDE EHLİ VE HUYLARI: 
Birincisi:Allah adına yemin etmemek,
İkincisi:Yalandan sakınmak.
Üçüncüsü:Hiç kimseye bir vaade bulunmamak. Dördüncüsü:Yaratılmışlara Lanet okumamak.
Beşincisi:Beddua etmemek.
Altıncısı:İslam kıblesine yönelip namaz kılan için küfür ve nifak hükmü vermemek. 
Yedincisi:kötülüklere bakmamak ve duyguları korumak. Sekizincisi:İnsanların hiç birisine işini gördürmemek. Dokuzuncusu:İnsanların elinde bulunan herşeyden ümidini kesmek. 
Onuncusu:Tevazu sahbi olmak.     
          Akıllı ol,yalan söyleme.Ben Allah(c.c)'den korkarım dersin.Halbuki gayrisinden korkarsın.Ne cinlerden,nede insanlardan ve ne de meleklerden korkma.Konuşur konuşmaz hayvanlardan korkma.Ne dünya azabından,ne de ahiret azabından kork,Ancak azap ile azap verenden kork
           Akıllı kimse;Allah yolunda hiç kimsenin kınamasından perva etmez.Gayrullahın konuşmasını işitmez bile.Bu kimsenin nazarında bütün yaratıklar;Aciz,Hasta ve fakirdir.İşte bu karekterde olan bu zat ve benzerleri,ancak ilimlerinden menfaat görülen alimlerdir.
        Allah(c.c.) için olmazsa hiç kimseden uzaklaşma.Allah için terk etmek,ancak büyük bir günah işlediği veya küçük günah üzerinde ısrar ettiğini gördüğn zaman,olur.
         Ey mümin;Hak(c.c.) seni bir halde durdurdumu,halinden bir üstüne ne altına nakil olmaya çalışma!,takdire rıza göster.Ta ki, senin iraden olmaksızın,o,seni istediğine nakil etsin,Seni kapıda durdurursa eve girmeyi isteme,İzin gelip,ruhsat verilinceye kadar bekle.Hatta tekrar,tekrar izin geldikten sonra gir.
          Allah'ın takva ve taatinden ayrılma
          Hiç kimseden korkma!,Hiç kimseden birşey
talep etme,Bütün ihtiyaçlarını Allaha havale et.Ondan iste,ondan başka hiç kimseye (tam)güvenme.Ancak ona itaat et.Herşeyin temeli tevhiddir.
           Zenginlerle konuştuğun zaman vakarlı ol,fakirlerle konuştuğun zaman ise,mütavazi ol
           Bütün hallerinde o yaratıcıya güven.
           Gönlü,gözü tok olan,Allah(c.c.)yolunun yolcuları ile sohbete devam et.
            Nefsin isteklerini keserek,ıslaha çalış.
            Allaha insanları en yakın olanı,Güzel huylu ve ileri görüşlü olanlardır.
Amellerin en iyisi Hak ile olmaktır.Hakka güven,sabırlı ol
              Dünyada sana iki şey yeter.Fakir ile sohbet,Allah dostlarına hizmet
               Senden aşşağılarla çekişme küçük düşersin,Senden üstün kimselerle uğraşma,gücünü boş yere sarfetmiş olursun.Kendin gibilere ilişme huysuz sayılırsın.
                Hiç bir gecen,kalbinde bir müslümana karşı şer,kuruntu,buğuz olduğu halde geçmesin.
  EY oğul:Nefs ile birlikte olma,Heva ile de birlikte olma,Dünya ilede birlikte olma,Ahiretlede birlikte olma.Aziz ve Celil olan Allah'dan başka hiçbir şeye tabi olma.(İLLALLAH).......
LA İLAHE İLLALLAH:Dediğin zaman,bunu önce kalbinle söyle,sonrada dilile.Yalnız Allah'a dayan.Yanız Allah'a güven.O'ndan başkasına asla dayanma ve güvenme.Zahirin, hüküm ile,batınını'da izzet ve celal sahibi Allah ile meşgul kıl.
İşte böyle yaptığın an,Ebediyen yok olmayan bir hazineye kavuşmuş olursun.İşte bu taktirde,Aziz ve Celil olan Allah'dan sana hidayet gelir.Hem öyle bir hidayetki,ondan sonra bir daha dalalete düşmek yoktur.
(Üsdadı azam Abdül kadiri geylani hazretlerinin nasihat ve vaazları kitaplar dolusudur.Ancak buraya belkide binde biri bile yazılmamıştır.)
       Allah c.c. Üstadımız Abdül kadir Geylani hazretlerinden ebediyen razı olsun,rahmet deryalarını üzerine coştursun ve gani gani rahmet eylesin,onu Resulullah efendimize en yakın komşularından olmasını nasip eylesin.amin. Bizleride onun şefaatine mazhar eylesin,amin inşallahı Rahman,ve ahiri devahüm enilhamdülillahi Rabbil alemin,amin,amin.amin  
                                  SELAM HÜDAYA TABİİ OLANLARA

1 Mart 2015 Pazar

NİÇİN NAMAZ


  BİSMİLLAHİRRAHMENİRRAHİM


    Bir tanıdığım niçin namaz kılıyoruz?diye sormuştu da,hemen cevap vermek yerine,başka bir soru ile mukabele etmiştim. İlletinimi öğrenmek istiyorsun,yoksa hikmetinimi? şaşırmıştı buda ne demek oluyor,demişti.Şöyle bir açıklama yapmıştım.İllet hakiki sebep demektir. Hikmet ise,gözetilen fayda ve menfaat.Şu halde illeti nedir,Niçin Namaz kılmalıyız.İlahi emir, sadece Rabbimiz emrettiği için, Namazlarımızı kılmalıyız.

       Ya hikmeti? :hikmetini saymakla bitmez.Ben hemen aklıma gelenleri söylüyeyim;Herşeyden önce,cehennem ateşine kalkan,kabir azabına siper ve cennet kapılarının anahtarıdır. Ebedi saadet onun sonsuza uzanan meyvesidir.Namaz kalbe gıda.ruha şifa,bedene sıhhat,vicdana ölçü,akla istikamet, iradeye kuvvet ve duygulara intizam verir.Namaz hayatı disiplin altına alır.Günahlardan korur,manevi kirleri temizler. Ruh onunla nefes alır,huzur bulur,sükuna erer,rabbine yönelir. Manevi yükselişin merdivenidir.Namaz bütün ibadetlerin özüdür.Ancak Namazın bu hikmetlerinin hiç birisi olmasaydı,yine ben namazımı kılacaktım.Çünkü faydalar teşvik edici olabilir,fakat asla hakiki sebep olamaz. İbadetlerin, fayda ve karşılığı,önceden,peşin,peşin istenilmez  belki Rabbim dilerse,sonradan verebilir.

     Namaz imanın ifadesidir. Acizliğimin, zayıflığımın çaresizliğimin,kısacası kulluğumun itirafıdır.Namaz,Gözümün nuru,gönlümün gözbebeğidir.Dünyamız onunla aydınlanır. Hakikatı onun ışığı ile görürüz.Diğer tüm mahlukatın ibadetlerini onun ilhamıyla biliriz.

        Secdelerimizdeki zilletimizde,izzetimizi buluruz.ALLAH'a (c.c)Baş eğişimizde,başkalarına baş eğmiyeceğimize dair yeminimizdir.Alnım yeri öperken,ruhumda bizi sayısız niğmetlerle  yaşatan rahmet elini öpmektedir.

               Namazlarımızda bizler alem oluruz,alemler de biz olur.Yüce divanda kainatın sözcülüğünü ederiz.Dilsiz varlıklar,bizim dilimizle dile gelir.Seccedaler tahtımız,Secdeler,

Saltanatımız ve Rabbize karşı;Aczimiz,fakrımız,naksımız ve

Kulluğumuz,Emrimize amade olan,diğer mahlukate karşı,Sultanlığımızın Bir ifadesidir.İhlasla ve huşi içinde Namaz kılan bir kimse,Yemekten ve içmekten lezzet aldığı gibi,Namaz kılmaktan'da lezzet alır.Bu her namazda mümkün olmasa bile,bazı anlar olurki,Rabbimize tam teslimiyet içinde,Namazlarımızı ede ederiz.ve lezzet alırız.                                                                                    

                                                                                          .SELAM VE DUA İLE 

İBADETE KİM MUHTAÇ



 

       BİSMİLLAHİRRAHMENİRRAHİM


     Engüzel şey,karşılıksız kerem ve ihsanda bulunmaktır.Bunu idrakten aciz ve sefil fikirli kimseler,bazı hakikatları kendi bozuk terazilerinde tartmakta ve hakikate zıt neticeler çıkarmaktalar.

     Bunlardan bir kısmı;CENABI HAKKIN(haşa)ne ihtiyacı varki,kendisini tanıtttırmak ve sevdirmek için bu kainatı yaratsın ve bize ibadeti emretsin?şeklinde sorular sormaktadırlar.Bu kimseler bu soruyu sorarken,zahmet edip etraflarında bulunan mahlukata bir nazar etseler,sorularının cevabını alacaklardır.Mesela güneş insanlara ışık vermekle beraber,insanlardan karşılık olarak ne beklemektedir.Yer küresi insanları sırtında gezdirmekle onlardan nasıl bir yardım ümit etmektedir.Veya Limon ağacı kendisinin hiç ihtiyacı olmadığı halde, C, vitaminiyle yüklü limonları verirken,bu lütfun karşılığında insanlardan neyi istemektedir.Misaller çoğaltılabilir.

     İşte,insanların madununda(hizmetinde) bulunan mahlukat dahi insanın hiçbir şeyine muhtaç değil iken,bilakis insan onlara muhtaç iken,bir insan hangi akılla her şeyi yaratan ALLAH (c.c.), hakkında o soruyu sorabiliyor.

      Bir doktor,lütuf ve merhametiyle fakir kimseleri bedava muayene etse,bu doktorun ne ihtiyacı varki böyle yapıyor, denilmez   Zira doktor zaten ihtiyacı olmadığı için bu lütfu yapıyor. Veya bir doktorun verdiği ilacı içen bir adam doktorun ne ihtiyacı var ki bu ilacı bana içiriyor? şeklinde bir soru soramaz.

       İşte; ALLAHÜ teala da bu kainatı lütfuyla bize hizmetkar yaptığı gibi,ibadeti de yine lütfuyla bizlere emrediyor,ta ki onlarla ebedi saadete mazhar olalım.

         Mesela ana rahminde bir çocuğu şuurlu farzedelim.o, çocuk,gözüyle o alemde bir şey görmediği için yahu şu gözler bana niçin takılmış,diye itirazda bulunacaktır.Ona bu gözlerin sana başka bir alemde lazım olacak. o aleme gittiğin zaman bu gözler sayesinde semavaat ve arzdaki harika sanatları temaşa edeceksin denilse. ben görmediğim şeye inanmam diye bu hakikatın karşısına çıkacaktır.Daha sonra itirazlarına devamla,burnunun neye yaradığını ve ne için yüzünde kalabalık ettiğini soracak ve kendisine.bu aletle başka bir alemde güzel kokular alacağı söylendiğinde bu hakikatı da inkara gidecektir. Aynı şekilde kolların kalabalık ettiğinden, ayaklarının lüzumsuzluğundan bahisle sadece göbeğinden beslenmesine nazar edecek ağzını dahi lüzumsuz bulacaktır.

      İşte, o hakimi zülcemal bu dünyada bizi bir imtihana tabii tutmuş ve bu alemden sonra gideceğimiz ahiret aleminden hakkıyla istifade edebilmek için nasıl hareket etmemiz icab ettiğini Nebiyi Zişan efendimiz ve KURANI kerimiyle bizlere bildirmiştir.

       Bu imtihanda ana rahmindeki mezkür çocuğun düştüğü aptallığa düşmeyip. Namaza, oruca,zekata ve sair emir ve yasaklara riayet ettiğimizde,ahirette bu ibadetlerimizden ebediyyen istifade edeceğiz.Aksi halde.bu dünyaya gözsüz, elsiz,ayaksız ve kulaksız gelen bir çocuk gibi ahirete gittiğimizde cennette bize hayat hakkı tanınmayacağı muhakkaktır.

      Kaldı ki;her emrin terkiyle bir nehiy(yasak) işlenmiş oldugundan.bu dünyadan taat ve ibadetsiz göçen.kimse eli boş gitmek yerine, torbasına nice isyanlar ve günahlar doldurarak gitmiş olacaktır Böyle bir yolculuk ise, cehennemde son bulur. (Allah Korusun)..Nefis ve seytanımızı susturup,kuran ve Rasulallah efendimizin sünnetine tesim olup Rabbimizin rızasını kazanmak için yasamaga calışırsak inşallah bu dunyadan imanlı göceriz ve cennete gideriz.....

24 Şubat 2015 Salı

İLMİN VE ALİMİN FAZİLETİ


                                                                 BİSMİLLAHİRRAHMENİRRAHİM


    İlmin önemini beyan etmek üzere Allah Teala:

Kuranı keriminde;''Allah kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltir. ''buyurmuştur. Resulü ekremde bir hadisi şeriflerinde ise;ilim ikidir,beden ve din ilmidir.Beden ilminden murat kendi nefsini bilmektir.Din ilminden murat da Rabbini bilmektir.Resulü ekrem başka bir hadisi şeriflerinde;ilim ikidir.Biri din ilmidir.Bu sahabenin üzerine bir hüccettit.Diğeri kalp ile elde edilen ilimdir.Sahibine fayda verende bu kalb ilmidir derler.İlim nur gibidir.İlim çok malumat sahibi olmak demek'de değildir,ilim kalbe atılan bir nurdur.(imamı Gazeli.r.a.) Resulü ekrem ilim hakkında bir başka hadisi şeriflerinde;İlim yağmur gibidir. Karalara yağarsa yeşillikler meydana getirir, denizlere yağarsa incilere sedef olur.İlim çinde dahi olsa gidip arayınız.Alimin mürekkebi Şehidlerin kanından üstündür. demek suretiyle,daha başka hadisi şeriflerinde de Resulü ekrem efendimiz. Hem ilmi hemde Alimi övmüştür.Ben ilmin şehriyim,Ali(r.a.) ilmin kapısıdır.H.z Ali R.A. efendimizde;hem dünyayı ve hemde ahireti iseyen ilme sarılsın buyurmuşlardır.Allah(C.C.) hazreti ali efendimizden  ebediyen razı olsun,Rabbim onun kadim dostluğunu bizleride nasip etsin inşallah amin.Resulü ekrem efendimiz;''İlim öğrenmek için hocasına giden bir öğrencinin,yolda giderken melekler kanatlarını ayaklarının altına döşerler''buyurmuştur.Alimlerin kanı zehirdir.Bu hususda mezhem imamımız Ebu hanife r.a.telebelerinden bir akrep isteyip,akrebe kendini sokturmuş,

akrep hemen orada ölmüş,böylece hazretin hakiki alim olduğu anlaşılmıştır.Beyazıdı bestami(r.a) :Unuttuğunda cahil olacağı için,kitaplardan bazı şeyler ezberleyen kimselere alim denmez.Hakiki alim,öğrenmeden ve ezberlemeden,dilediği anda Hak'tan ilim alabilen kimsedir.Der.Ebul Hasan Harkani(r.a.)Hakiki ilim,bilmediğini bilmektir.Kuldan allaha giden yol dalalet yoludur.Allah'dan kula giden yol hidayet yoludur.Sabah yatağından kalkan bir alim,ilminin artmasını,bir zahid zühdünün artmasını ister.Ben ise,bir kardeşimin gönlünü huzurla doldurma ve onu sevindirme derdindeyim.demiştir.

 Peygamber efendimiz aleyhi ve sellem,bir başka hadisi şeriflerinde;''Ümmetimin alimleri iki türlüdür.Birincisi,Allah Teala;nın kendisine nasip ettiği ilmi,karşılıksız ve hiçbir menfaat beklemeden başkalarına öğretmiş ve aynı zamanda ilmiyle amel etmiştir.İşte bu gibi alimler için kiramen katibin,diğer melekler,gökte kuşlar, denizlerde balıklar ve karadaki bütün hayvanlar dua ederler ve kıyamet günü peygamberlerin yanında haşrolurlar.Diğeride öğrendiği ilmin gereğiyle amel etmediği gibi,onu başkasınada öğretmedi,öğretti ise mutlaka karşılığını aldı.İşte kıyamet günü Allahu Teala'nın en şiddetli azab edeceği de bu alimlerdir.

     Resulü Ekrem Efendimiz;Bir alimin okuduğu ilmi dinlemek ve istifade etmek nafile namaz ve gazadan(cihaddan) daha makbuldür.Bir alime selam vermek,nafile ibadetten hayırlıdır. Bir alimin meclisinde bir saat bulunmak,bir yıl nafile ibadetten efdaldir.

       Resulü ekrem efendimiz:Alimin abit'e(ibadet eden) üzerine üstünlüğü,benim sizin üzerinize olan üstünlüğüm gibidir. Ümmetimin alimleri,beni israil peygamberleri gibidir.

      Resulü ekrem Efendimiz:Alim,Hak'tan korkup,Halkdan utanan,Cahil ise;Haktan korkmayıp,Halkdan utanmayan,yalan söyleyip, hezeyanlarla uğraşan kimsedir.Allah Tealanın azat ettiklerinin yüzlerine bakmak isteyen,alimlere baksın.

       Resulü Ekrem Efendimiz:Alime ikram eden bana ikram etmiş,bana ikram eden'de Allah'a ikram etmiş olur.Allah'a ikram edenide Allah cennetine koyar.Alimi horlayıp hakir gören bana hakaret etmiş olur.Beni tahkir eden ise,Allah'a hakarette bulunmuş olur.Allah'ı horlayanada cahennem vacip olur.Alimle oturan benimle oturmuş;alimleri ziyaret eden beni ziyaret etmiş,Alimlerin hal ve hatırını soran,benim hal ve hatırımı sormuş gibi olur.Benimle oturup hal ve hatırımı soranda kıyamet gününde benimle haşrolur. Alimler Peygamberlerin Varisleridir.Ben alimim diyen cahildir Allah teala üç şeyide ilim ile beraber vermiştir.Bunlar,zevk,heybet ve muhabbettir.İlmi ile amel eden bir Alim bir beldeye uğradıklarında,bu alimin yüzü suyu hürmetine Allah Teala o beldenin ölülerinden kırk gün azabı kaldırır.Resulü ekrem;

Ümmetimin helaki iki kişidendir.Bunlar birisi fasık alim,  Diğeride cahil abiddir.İbni Abbas (r.a.) Efendimiz bir rivayetlerinde;Resulü ekrem: Alimlerin, cahiller üzerine yüz derece üstünlüğü vardır.der Her derecenin arası beşyüz yıllık yoldur. buyurmuştur. Yine; Fahrüddini Razi anlatıyor; Alimler helalı bolca yemeğe başlayınca, cahillerde, şüpheli şeylere yaklaşır. Alimler şüpheli şeylere yaklaşınca, cahillerde haramlara yönelir.Alimler haramı irtikap edinince, cahillerde sapıtırlar. denilmiş.H.Z. Ali efendimiz;Benim belimi kıran(beni üzen),şu iki kişi olmuştur;İlmiyle amil olmayan alim ve cahil abiddir der.(r.a.)Bir müslüman ilim öğrenme çabasında olduğu sürece alim sayılır.Ben herşeyi biliyorum deyip hiçbir gayret sarf etmeden,oturduğu yerden ahkam kesenler ise,cahil sayılır. Bir hadisi şeriflerinde Resulü ekrem Sallallahü aleyhi ve sellem efendimiz; iki günü Müsavi (denk) olan aldanmıştır.demek suretiyle,biz müslümanları ilim öğrenmeğe teşvik etmişlerdir.Allahümme salli ala seyidina Muhammedin ve ala ali seyidina Muhammed.Bi adedi zerratıl kainatı ve mürekkebetia

                                                                                SELAM HÜDAYA TABİİ OLANLARA


                               

23 Şubat 2015 Pazartesi

NEFSİNİ BİLEN RABBİNİ BİLİR

    BİSMİLLAHİRRAHMENİRRAHİM

    ALLAH (c.c):Davut aleyhi selama;Ey Davut ''kendini bilki beni bilesin''Davut a.s.!da,Ya Rabbi kendimi nasıl bileyim,seni nasıl bileyim?deyince,

Rabbül  alemin ona şöyle buyurdu,''Nefsinin aciz ve zayıf olduğunu bilki,beni;kuvvet,kudret ve sonsuzca var olarak bilesin.Böylece beni benimle bulasın(İ.Hakkı;marifetname)

    Bir kimse,nefsini şer ve noksanlık yönü ile bilirse,Yine bilirse ki,kendisinde bulunan, hayır, kemal,güzellik ve her türlü maharetler yüce mukaddes Vacibül vücud zat'tan gelen emanettir.İşte o zaman zarüri olarak, yüce hakkı:Hayır,Kemal,ve güzellikle bilir.

Yine bu tahkikattan;ALLAH teala, yerin ve semaların nurudur. mealine gelen ayeti kerimenin tevili manası açıklanmış oldu;bu mümkinat(kainat) baştan sona ademlerden (yokluklardan, karanlıklardan) ibarettir.Bunların tümü şer ve zulümattır. Tümü sonradan yaratılmışlardır (mümkini vucut)bulunan Hayır,Kemal, Güzellik ve cemal ise,Hazreti Vucuttan feyiz yollu gelmektedir,ki o,Yüce Mukaddes Hazreti Zattın aynıdır.Her hayır ve kemelinde aynı,yerin ve semaların nurudurki,o Hazreti Vacibül vücut olup, Yüce Mukaddes Vacib zatın hakikatıdır.Yerin ve semaların nuru olması,

zılal(gölge)tavassutu ile olduğundan,bu nur için misal getirildi,O,Yüce ALLAH(c.c.) Sübhandır ki; Bilinmesinden yana halka aczden başka yol yaratmadı.Marifetten yana acz büyük velilerin nasibidir.(İmamı Rabbani:Mektubat)

Bir insanki,nefsini ;sağ tarafındaki meleğin yazabileceği hiç bir hayırlı amel benden çıkmadı,belkide sağımdaki kitabım hayırlı amellerden yana boştur.Bu durumda yüce hakkın kabülüne nasıl müstehak olurum.Bu alemde bulunan firenk kafirleri,zındıklar,mülhidlerin cümlesi benden daha faziletli olabilir.Hemen her yönü ile tüm şerrin kaynağı benim,

şeklinde düşünmelidir.Kendisini asla hiçbir varlık sebebi olarak görmemelidir.İnsan nefsini tanımak için,istersen teneşirde yatan ölü bir insanın haline bakalım,güç ve kuvveti varmı,konuşabiliyormu,görebiliyormu,yürümeye takati varmı,elinden bir iş bir maharet geliyormu.işte insan nefsini böylesine Sonsuz Aciz,Sonsuz Fakir ve Sonsuz kusurlu ve noksan olduğunu bilirse ve kendisindeki ve diğer insanlardaki ve dahi tüm kainatdaki tüm kemalatın ve

güzelliklerin ve tüm beceri ve maharetlerin Allah c.c.ait olduğunu ve Allah c.c. tarafından verildiğini bilirse,

Rabbini Sonsuz güç ve kudret sahibi,sonsuz gani ve muğni ve sonsuz kusurlardan arınmış,pak  ve müberra olarak bilir ve tanır.Kişi nefsini böyle tanımaz ise,Firavun vari bir hal alır.Peki firavn kimdir;Firavn,H.Z. Musa zamanında yaşamış kendini ilah zanneden zavallı bir kral.Allah c.c. Musa aleyhi selamı firavuna göndererek islamı tebliğ etmesini vahyeder.Musa aleyhi selamda islam dinini tebliğ ederek, kendisinin hak peygamber olduğunu söyler.Firavn musa aleyhi ve selamdan delil ister,Musa aleyhi ve selamda,daha önce kendisine Allah c.c tarafından verilen mucizelerinden olan,iki elini koltuk altlarına sokup çıkarır elleri parıl parıl parlamaktadır.Firavn Musa aleyhi selama sihir yaptığını söyler ve kendisinin en meşhur sihirbazlarıyla yarışmesını teklif eder.Musa aleyhi ve selam teklifi kabul eder.Nihayet,panayır gününe benzeyen ve halkın köylerden ve kasabalardanda gelip,toplandığı bir günde, sihirbazlarla,Musa aleyhisselam yarışlar, sihirbazların yılan şekline dönüşen tüm sihirlerini,Musa aleyhisselamın büyük bir yılan şekline dönüşen asası yutar ve firavn yarışmayı kaybeder.Sihirbazlar bunun normal bir sihir işi olmadığının farkına vararak,tüm halkın ve firavunun gözlerinin önünde,biz musanın a.s.Rabbine inandık diyerek müslüman olurlar.Çok mahcup duruma düşen firavn öfkelenerek''ben sizin rabbiniz değilmiyim'' diyerek,tüm nefsi emmarenin adeta söylediği sözleri söyler.Sonrada;Müslüman olan sihirbazlarının kollarını ve bacaklarını çaprazlama keserek direklere astırır.Firavn,daha sonraları Musa aleyhisselamı,mısırda yaşayan tüm kavmiyle birlikte tamamen ortadan kaldırmak için harekete geçip,   ordusuyla birlikte saldırırsada, Musa aleyhi ve selam mucizevi olarak kızıl denizi geçer ve onu takip eden firavun ise kızıl denizde boğulur.Firavn kızıldenizde boğulmak üzereyken. Musanın Rabbine iman ettim demişsede o anda kendisine gayb alemi açıldığı için imanının kabul edilmediği, söylenir.(özetle) İşte,nefsinin kusur ve eksik olduğunu tanımayan,nefsi Emmare (kınanmış nefis) nefsini tüm kusurlardan ve acziyetten pak ve arınmış olarak görerek,nefsini adeta firavn gibi ilah edinmiş olur.Birisi kendisinin ayıp veya kusurunu söylese,hemen avukat gibi nefsini savunur.Nefsini tüm yaptıklarından yüzde yüz haklı olarak görür ve kendisinin sonsuz kusursuz,sonsuz herkesden büyük ve herkesin sürekli olarak sonsuza kadar kendisini övmesini ve kendisine teşekkür etmesini ister ve bekler.Her halükarda nefsini haklı çıkarıp,adeta firavunun söylediği sözü söylemiş gibi olur.''ben sizin rabbiniz değilmiyim''Öte yandan, Yine ,Aciz, Fakir ve nakıs olduğunu bilemeyen nefis;Tüm yapmış olduğu işlerdeki beceri,maharet ve ustalıkların kendi nefsine verir. Ben bu malı mülkü dişim ve tırnağımla kazandım diyerek hayır hasenet ve zekatını vermeğe'de yanaşmaz. kazançlarının Rabbül aleminin taksimi ve nasip ettiğinin farkına varamaz ve karun gibi bir hal alır.Malının servetinin kendisine bir emanet olarak verilmiş olduğunu, değilde, kendisinin, malının, mülkünün ve servetlerinin gerçek sahibi olduğunu sanır. Çok kısa olarak karundan'da bahsedelim:Karun H.Z.Musa aleyhisselam zamanında yaşamış ve H.Z. Musa aleyhisselamın akrabasıdır,çok fakir olduğu için,Musa aleyhi selama kendisine mal mülk verilmesi için Rabbine dua etmesi için ricada bulunur.Rabbul alemin,Ya Musa bulunduğu hali onun için daha hayırlıdır diyor. Fakat karun Musa aleyhi selama çok ısrarcı davranınca,Musa aleyhi selam Rabbina, Karuna mal mülk verilmesi için tekraren dua ediyor. Rabbül aleminde, karuna simya ilmini ilhamen öğretiyor,Simya ilmi sayesinde herşeyi altına ve kıymetli madenlere çevirebiliyor. Nihayet karun çok zengin oluyor. Hazinelerinin anahtarlarını deve kervanlarını taşıdığı söylenir. Mallarının zekatını vermeğe gelice,hesap eder çok yekün tutuyor,ben bu malları kendi ilmimle kazandım der ve vermez  Allah c.c.onu yerin dibine batırır(özetle).''

    Bilmiş olasınki nefsi emmare i insaniye makam ve baş olmak sevdası üzerine yaratılmiştır.Bütün gayreti akranı üzerine üstün gelmektir.Bütün arzusu yaratılmışların hepsi kendisine muhtaç emrine ve nehyine itaat ettirmek.Kendisinin hiçbir şeye muhtaç olmasını istemediği gibi,hiç kimsenin hükmü altınada girmek!te istemez.Bütün bunlar ondan gelen uluhiyet davasıdır..Yüce sultan yaratıcısı ile ortaklık davası güder.Hatta ortaklığa bile razı olmaz.Yalnız kendisinin hakim olmasını ister.Başkasını istemez.Her şeyi hükmü altında görmek ister.Tüm bunlara gücü ve kudretinin yetmediğinide gördüğünden,hiç bir zaman mutlu ve mesut olamaz.Kökünden keslip kuruduktan sonra rüzgarların önünde sağa sola savrulan diken gibidir.Bir kudsi hadiste,şöyle geldi''NEFSİNE DÜŞMAN OL;ÇÜNKÜ O BANA DÜŞMANLIĞA SAPLANDI''(Mektubat.İ.Rabbani)

      Ey kardeş:Nefsini iyi tanıyıp bilenler,en kamil manada, Peygamberi zişan efendilerimizdir,daha sonra,sırasıyla sultanlar, gavslar,kutuplar, aktaplar ve derecelerine göre mümünler, herkes kendi kapasitesine göre nefsini bilip tanımaktadır.Bu konuda en güzel bir örneği,Peygamber efendimiz zamanında yaşamış, Üveysel karani r.a.nın münacaatında görmekteyiz.Peygamber efendimiz H.Z. Muhammed Mustafa Sallallahü aleyhi ve selem efendimiz ona vefatından sonra hırkaı şeriflerinin vermeleri vasiyetinde bulunmuşlardı;(Allahümme salli ala seyidina Muhammed)   İşte nefsimizi bize en iyi tanıma konusunda onun hepimize örnek münacaatı;

İlahi,Rabbim sensin.Ben ise senin kulunum.

Yaratan sensin.Ben ise yaratılanım.

Rızkı veren sensin.Ben ise rızıklananım

Mülkün sahibi sensin.Ben ise,senin kölenim

Kuvvetli ve kudretli sensin.Ben ise zelilim.

Sonsuz zenginlik sahibi sensin.ben ise fakirim

Hayat sahibi sensin .Ben ise ölümlüyüm

Asalet ve şeref sahibi sensin.Ben ise, Horlanmışım ve azarlanmışım.

Hayır ve hasenat sahibi sensin.Ben ise,kötülük ve zülüm yapanım.

Günahları bağışlayan sensin.Ben ise günahkarım

Azamet ve büyüklük sahibi sensin, ben ise,hakirim

Güçlü ve kuvvetli sensin.Ben ise, zayıfım

Baki sensin.Ben ise faniyim.

Veren ve bahşeden sensin.Ben ise,isteyen dilençi

Emin ve emenette olan sensin.Ben ise korkağım

Cömert ve eli açık olan sensin.Ben ise muhtacım

Dualara cevap veren sensin.Ben ise dua edenim

Şİfa veren sensin.Ben ise hasteyım.marazlıyım.

Bu sebeple günahlarımı bağışla,kusurlarımı mazur gör,hastalıklarıma şifa ver.

Bütün güzel isimlerin ve kemal sıfatların sahibi olan Ya Allah(c.c.)Kullarına ve kainata yeten ya kafii,

Ey kainatın ve bütün mahlukatın sahibi efendisi,

Ey vaad ve ahdinden dönmeyen Ya Rab,Ya Vafi,

EY ahirette,Mümin kullarına karşı merhametli,Ey gönüllere ve bedenlere şifa veren Ya Rahim,Ya şafii,

Ey cömerlik ve şeref sahibi,

Ey afiyet ve selamet veren Ya Kerim,Ya Muafi.Beni Babamı ve anamı, Kuran ve iman hizmetindeki tüm sadık arkadaşlarımı ve üstadımız Said Nursi'yi r.a.(Allah ondan razı olsun) Affeyle,Bütün günahlarımızı bağışla ve bizlere her türlü hastalıklara ve dertlere karşı afiyet ver.Amin

        Ey merhamet edenlerin en merhametlisi,Rahmetinle ve benden ve onlardan sonsuza kadar razı ol.Amin

        Alemlerin Rabbı olan Allaha hamdolsun.(Münacaatın son dua bölümü Üveysel karani hazretlerinin manevi feyizinden istifade edilebilinmesi için ilave edilmiş olabilir);İşte bu münacaat,Nefsimizin,Aciz,Fakir,Nakıs,Kusurlu ve Zaaflı olarak bilinmesi halinde, Rabbimizin isimlerine nasıl ayna olunacağını ve dolayısıyla Rabbimizi nasıl tanıyabileceğimizin yolunu göstermektedir.Bir müslümanın Allah celle celalühü katındaki imanının derecesi,nefsini tanıdığı kadardır.(Bu münacaat cevşenil kebirden alınmıştır.) 

                                                           SELAM VE DUA İLE



                                      

22 Şubat 2015 Pazar

ADALET FAZİLET VE KISAS




                        BİSMİLLAHİRRAHMENİRRAHİM



ADALET:Hakkın gözetilmesi,Hakkın yerine getirilmesi,Yasalarla belirlenen hakların kullanılması,haklıya hakkının ödenerek haksızlığın giderilmesi.Gibi anlamlara gelir.

FAZİLET:haklının haksızdan hakkını almağa gücü yettiği halde,hakkından vaz geçmesi,Hasmını bağışlaması

KISAS:Bir şahsın işlediği suça eşdeğer şekilde cezalandırılması,Haksızlığa uğrayan kişinin,hakkını aynıyla ödetmesi,

     Konumuzun ana unsuru;adalet mi üstündür faziletmi:Bir devletin mahkemeleri eliyle, haksızdan hakkın alınıp haklıya verilmesi veya;gerek devlete ve gerekse özel veye tüzel kişilere karşı işlenen suçların,yasalarda mevcut cezalarla karşılığı bulması, cezalandırılması, adalettir.devletin kişi veye kuruluşlara karşı işlenen suçları bağışlaması fazilet değil zulüm olur.Bir Caninin bir kişinin evladını veye akrabanın canına kıymış olduğunu düşünelim. devletin bu katili affetmek için kanun çıkartmasının,adalet değil,zülüm olduğu ayan beyan ortadadır.Öyle ise şunu söylüyebiliriz, Devletlerin hukuksal uygulamalarında; adalet faziletten üstündür.

    Haksızlığa uğrayan bir kişinin; gerek kendi güç ve kuvvetiyle veya gerekse devlet eliyle,haksızdan hakkını aynıyla alması adalettir.Hakkını almağa muktedir olduğu halde,hakkından vaz geçmesi hasmını bağışlaması ise fazilettir.Şahsi suçlarda ise ; fazilet adeletten daha üstündür.

     Kısas ise,adaletin ta kendisidir.Rabbimiz kuranı keriminde''Kısasta hayat vardır.''diyor.Bir başka Ayeti kerimesinde;O kitapta onlar üzerine şöyle yazılmıştır.Cana can,göze göz,buruna burun, kulağa kulak,yaralamalar karşılığındada kısas uygulanır denilmektedir.Allahın adeletinden daha üstün bir adalet olabilirmi.Hiç yaratan rabbim kullarını bilmezmi.Öyle ise biz bir islam devleti olarak,Adaletin uygulanması konusunda Allah(c.c.)kitabınımı örnek almalıyız,yoksa günümüzde ülkemizde uygulandığı gibi Avrupa birliği yasalarınımı örnek almalıyız.Eğer adeletin uygulanması hususunda,Avrupayı örnek almamız isabetli ve doğru ise,Bugünkü feryadlar niye, Neden ülkemizde gün geçtikçe suç işleme oranları daha çok artıyor.ve neden ülkemizde can ve mal emniyeti bir türlü tam olarak sağlanamıyor.Allahın emrettiği şeriat kanunlarının uygulanması halinde özel ve tüzel kişilere zulummü etmiş oluruz,hak ve adelet yerine gelmemişmi olur. veyahudda, Allah(c.c) Kullarına zülümmü etmiş olur.Haşa ve kella;Gerek Rabbül alemin ayetlerinde ve gerekse Rasülallah, hadisi şeriflerinde (aleyhi selatü ve selam efendimiz) işlenen suçlara karşı kısasın uygulanmasını emretmekle beraber,Aynı zamanda hak sahibinin suçlusunu affetmeyede teşvik etmiştir.işte hadisi şerifler:İntikam almağa gücü yettiği halde,kendine zulmedeni af eyleyen kimseyi,Cenabı Allah kıyamet gününde af eder.Bir başka Hadisi şeriflerinde''Öldürülenin kanını bağışlayan verese için karşılık olarak cennet vardır.Bir başka hadisi şeriflerinde; Öldürüldüğü sırada ve yaralı halinde,katilini bağışlayan maktül cennete girer.,işte fazilete teşvik,işte merhamet. Bizler kendi kafamıza göre Allahın kanunlarını çok katı ve uygulanamaz olarakmı görüyoruz. Allah c.c. merhametlilerin en merhametlisidir.İşte bir örnek,Bir vatandaş kısas cezasını gericilik olarak görüyormuş,bu devirdede hırsızlık için el mi kesilir.v.s diyor.Nihayet günün birinde bu şahsın evine hırsız giriyor,ev almak için yıllardır biriktirmiş olduğu altınlarını çalıyor.işte bu aynı kişi ben o hırsızı yakalsaydım bırakın elini kesmeyi,boynunu keserdim diyor.Ben bu haberi biz gazetede okumuştum.İşte Rabbimizin kullarına karşı ne kadar merhametli ve şefkatli olduğu ortada. Kaldıki, bu kısas cezası öyle her hırsızada uygulanmıyor. Kişi aç kalmış ekmek çalmış hemen elini kes,Baklava çalmış veya yumurta çalmış hemen kolunu kes,yok böyle bir uygulama,Hırsızlığında asıl nedenleri araştırılıp belli bir mebladan yukarısı için kısas uygulanıyor. Hem şunu anlamak zor,eğer sen dürüst vatandaş isen,neden kısasdan korkuyorsun.Zira günümüz kapitalist kanunlarının amacı;Zenginleri ve zenginlerin mal ve servetlerini korumak üzere dizayn edilmiştir.Oysa ilahi kanunlar,Allahın kanunları ise,hakkı ve haklıyı koruma amacındadır.Öyle biz ülkemizde gerçek adaletin, barış ve huzurun sağlanması için,Avrupanın kaynağını,hıristiyanlıktan ve batıl felsefeden aldığı kanunlarını değil,Rabbimizin KURANI KERİMİNDE biz müslümanlara emrettiği,ilahi kanunlarını harfiyen uygulanırsa, Toplumumuzdaki bugünkü çözülmeyi ve adete suç işleme yarışının önüne geçmiş oluruz.Zira Güzel Ülkemizde insanlar gerek etrafdan duyumlarıyla ve gerekse yazılı ve görsel basınlardan edindiği bilgilerle,kim daha çok yolsuzluk ve hırsızlık yaparsa o insanların bir kısmı ya hiç ceza,i karşılık görmüyor veya çok az bir ceza ile kurtulabiliyor ama kalan ömrünü zenginlık içinde bolluk içinde yaşıyor.Bu uygulama ise,dürüstlük ve faziletin yerine,hırsızlığın ve yolsuzluğun, teşvikine ve revaç bulmasına neden oluyor.Bu konu başlı başına irdelenmesi ve incelenmesi gereken bir konu olduğundan bu kadarla iktifa ediyoruz....

             SELAM HÜDAYA TABİ OLANLARA

21 Şubat 2015 Cumartesi

ŞÜKRÜNÜ YAPABİLDİĞİN AZ MAL ŞÜKRÜNÜ YAPAMADIĞIN ÇOK MALDAN HAYIRLIDIR

          BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM            


ŞÜKRÜNÜ YAPABİLDİĞİN AZ  MAL
ŞÜKRÜNÜ YAPAMADIĞIN ÇOK MALDAN
DAHA HAYIRLIDIR :
Allah(c.c.),Tüm kainatı insan için,insanıda,kendisine ibadet etmesi için ve çevresinde kendisini kuşatan nimetlerin şükrünü yapması ve dahi celalli ve cemalli isimlerine bir ayna olması için yaratılmış olması,İnsanın hem malı ile,hemde bedeni ile rabbimize şükretmesini gerektiriyor. Peygamber efendimiz (a.s.m) bir işi bitirince hemen başka bir işe başlarlardı.Bizlerde onun ümmeti olarak işlerimizde Allah rızası için gayret göstermeliyiz Ataletten ve tenbellikten kurtulmalıyız. Bir müslüman hiçbir iş yapmadan hep zikrullah ile meşgul olsa,bu adamın durumu harman yerine getirilen yığınlarla dolu fakat danesi olmayan Ekin saplarına benzer. Şüphesizki sapın değeri danesinin çokluğuna bağlıdır.Biz müslümanlar olarak çok bilgi birikiminin yanında,bu bildiklerimizi gerek ibadet hayatımızda ve gerekse,günlük içtimai hayatımızda (pratikte) uygulamaya koymalıyız. 

      Yaşadığım bir olayı anlatmak istiyorum.Bir vakit hastanede refakatçı olarak kalmıştım,başka bir refakatçı arkadaşla tanıştık.fikirlerimizde uyuşuyor gibiydi vaktimizde müsat olduğu için bol bol sohbet etme imkanı bulabilmiştik.Bu arkadaşın o kadar çok dini bilgisi ve aktüelitel malumatı vardıki hayran kalmıştım.Öyleki yaşadığımız şehrin manevi hikmetlerinden bile bahsediyordu.Nihayet beraber çay filan içtikten sonra ezan okundu,hadi beraber namaz kılmaga gidelim dediğimde ise,ben namaz kılmıyorum demesinmi,yani oldumu bu şimdi. ''Sap çok dane yok'',Yine çok önceleri gençlik yıllarımda çalışmakta olduğum dairede bir arkadaş ortamında sohbet ederken, arkadaşlardan birisi, ezbere benden daha fazla sure bildiğini söylemişti ve haklıydıda,bende ona''şükrünü yapabildiğin az mal şükrünü yapamadığın çok maldan daha hayırlıdır.''diye Rasülallahın diliyle cevap vermiştim.çünkü o arkadaş henüz namaz kılmağa başlamamıştı.Şimdi inşallah namazlarını kılıyordur! Unutmayalım ki, bir zamanlar şeytanı lane'de öyle bilgiliydiki, meleklerin hocası gibiydi.Demek oluyorki Rabbimizden ilminde,amelinde hayırlısını istemeliyiz.  
      Ey Kardeş;Çok şey bilmek,çok malumat sahibi olmak,belki bir meziyettir.fakat pratikte uygulaması yoksa,bildiklerinin şükrünü yapamadığından fazlada bir önemi yoktur.Zira denilmiştirki,imansız amel,amelsiz iman insanı kurtaramaz.H.Z Musa(a.s.) bir gün kırda bir çobanla karşılaşır.Çoban yün ipliğinden çorap örmektedir. H.Z.Musa çobana bu çorabı kime ördüğünü sorduğunda,çoban bu çorabı Rabbime örüyorum der.H.Z. Musa,a.s.hiç Rabbin çorap giyermi,yapdığın iş batıl bir iştir diye çobanı ikaz edip,çorap örmekten men eder.Bu olay üzerine Rabbül alemin,H.Z.Musa aleyhi vesselama,ya musa çobanla arama niçin giriyorsun.Ben seni insanlarla arama girmen içinmi seçtim (mealen)
diye  uyarıyor.Bu örnekte bilgisizde olsa,çoban ihlas ve samimiyetle,gönlüne göre Rabbül alemin için bir iş yaptığı için Allah (c.c.)onu hoş görüyor. Yine H.Z.İsa aleyhiselam,inzivada sürekli zikir ile meşgul olan birisine,senin geçimini kim sağlıyor  diye soruyor.O kişide geçimini kardeşinin temin ettiğini söyleyince,desene bütüm sevapları çalışan kardeşin alıyor, diyor.Bir gün Peygamber efendimiz sallahü aleyhi ve sellem,bir sahabe efendimizin yanından geçiyorlar,öylesine boş oturan sahabesine selam vermiyor.Fakat dönüşünde.yine o sahabe efendimizin yanından geçince Rasülallah efendimiz bu kez selam verip öyle geçiyor.Sahabe efendimiz,Ya Rasülallah (a.s.m) az önce buradan geçtiğinizde bana selam vermemiştiniz,şimdi ise selam verdiniz,bunun hikmeti nedir diye soruyorlar. Peygamber efendimiz,daha önce yanından geçtiğimde hiçbirşeyle meşgul olmuyordun, dönüşümde ise seni elindeki çöple yeri karıştırırken gördüğüm için selam verdim diyor. Peygamber efendimiz bir hadisi şeriflerinde''iki günü müsavi olan aldanmıştır.''der ve bizleri sürekli bir aksiyon içinde bulunmamızı teşvik eder.Bazı insanlar vardır çok okumakla araştırmakla bazı bilgilere (kesbi) olarak vakıf olabilirler. Bazılarınada, bilgiler doğrudan doğruya asıl kaynağından ilhamen (vehbi) olarak bildirilir. Asıl doğru malumatta budur.Yunus emrenin şiirde söylediği gibi''Alimler ulamalar medresede bulduysa,ben harabat çölünde buldum ise ne oldu,ağlar idim dünü gün güldüm ise ne oldu ''Bizlere düşen görev bildiklerimizi pratikde yaşantımızda uygulamaya koyarak,bildiklerimizin şükrünü yapabilmek .Biz bildiklerimizle yaşarsak Allah(c.c)bilmediklerimizide bize öğrenmeyi nasip eder İnşallah.
        Malımızın mülkümüzün şükrünü ise; Zekatlarımızın malımızın en değerli kısmından tam olarak eksiksiz olarak vermekle mümkün olabilir.Unutmayalım ki helal malın hesabı,haram malın ise azabı vardır.Sadakalarımızı ise araştırıp ihtiyacı olan;öncelikle fakir akrabamız varsa,en yakın akrabamızdan başlamak üzere;(ana,baba,çocuk,hariç,zira zaten onlara bakmakla mükellefiz),Fakir kardeşimiz varsa sadaka ve zekatlarımızı öncelikle,borçlu olan veye çok ihtiyaç sahibi olan kareşimize,sonra başka fakir akrabalarımız varsa onlara ve en yakın müslüman komşumuza, sonra,çok fakir ve yardıma muhtaç müslüman olmayan komşumuz varsa onlara verilebilir.Günümüzde bazen kimsenin maddi durumunu idrak edemediğimiz'de olur.Böyle durumlarda ise, Allah c.c.yolunda hayır işleyen cemaat ve hayır kurumlarına sadakalarımızı vermekle,malımızında şükrünü yapmış oluruz.
     Sadaka verirken'de; sadakalarımızın makbul olması için;sadaka verdiğimiz kişinin bizim sadakamıza olan ihtiyacından daha fazla,bizim verdiğimiz O sadakanın sevabına ihtiyacımızın olduğunu bilerek vermemiz gerekir.Zekatımızı verirken;Allah'ım bu zekatımı büyük bir sevaba vesile kıl.diyerek dua edebiliriz.Hiç ihtiyacımız olmadığı halde,veya ihtiyacımızı karşıladığı halde,sırıf nefsimizi ve diğer insanları memnun etmek veya şununda ne güzel mobilyaları,halısı varmış desinler amacıyla, kullandığımız ev eşyalarımızı veya elbiselerimizi atıp,yenileri ile yenilemek israfdır.İsraf ise haramdır. Günahtır.Bunların hesabı mutlaka bizlerden sorulur.Asrımızın Müceddidi Bediüzzaman Üstadımız Said i Nursi r.a.Giyinmek için eskiciden palto alıp giyinirmiş,elbisesinde okadar çok yama varmışki,üzerindeki elbisenin kumaşının aslının hangisi olduğu bilinmezmiş.Sapı kırılan çay kaşığını dahi attırmazmış,sapını tamir ettirip kullanmağa devam edermiş.Allah c.c. ondan ebediyyen razı olsun,Amin,bizleride şefaatlerine ve kadim dostluğuna ve telebeliğine mazhar eylesin inşallah,Elfü elfi amin.Bi hürmeti taha ve Yasin ve selamün alel mürselin,ve ahiri devahüm enilhamdülillahi rabbil alemin. Az başarı çok amelsiz ilimden daha iyidir. ...................... .................. ............ SELAM VE DUA İLE

18 Şubat 2015 Çarşamba

KIYAMETİN GÖLGESİ


                                                           BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM


      Peygamber efendimiz H.Z Muhammed Mustafa Sallahü aleyhi ve selem  bir hadisi şeriflerinde; bir elinin iki parmağını göstererek,işte kıyametle ben bu ikisi gibiyiz (mealen) demek suretiyle kıyametin çok yakın olduğunu söylemiştir.sevgili peygamber efendimiz yine bir hadisi şeriflerinde;H.Z.Aişe r.a. validemiz soruyor,ya rasülallah kıyamet günü insanların mahşer yerinde halleri nasıl olacak,Peygamber efendimiz(a.s.m),ya aişe insanlar,yalın ayak,beden çıplak ve sünnetsiz (anadan doğma) olduklar halde haşrolunurlar. Vücutlarından akan ter onları gemlemiştir. Kulaklarının yumuşağına varmıştır.H.Z.Aişe r.a.validemiz,ya rasülallah insanlar,bu halde iken birbirlerini görünce utanmazlarmı, Peygamber efendimiz (a.s.m),ya Aişe(r.a.) ogün öyle bir günki herkesin meşguliyeti  kendine yetecek,herkes kendi derdine düşecek(mealen)

    Ey kardeş;Nasılki yağmurdan önce bulut,rüzgar v.s.ile yağmurun alametleri olarak yağmur gelmeden önce görüldüğü gibi,
günümüzde'de adeta kıyametin gölgesi üzerimize düşmüş gibidir.Çünki günümüz insanı,hem çok egoist ve bencil,hemde kimse kimsenin umurunda bile değil,herkes kendi derdine düşmüş,Anneler Babalar evlatlarına, Evlatları Anne ve babalarına güvenemez olmuş.Nerde kaldı kardeş hakları,komşu hakları, Ben çocukluğumdan biliyorum;Babalar tüm güç ve kuvvetleriyle  ailesine,çoluk,çocuğuna bakardı,Baba kocayıncada evlatları ana ve babalarına bakarlardı.Günümüzde ise,Baba çocuğunu okutmuş,çocuk çok yüksek makamlara gelmiş ve biricik babasına uygun,ucuz yollu bir huzur evi bulma telaşesinde.Kaldıki,aynı apartmanda oturan insanlar birbirlerini tanımıyorlar. Ben yine çocukluğumdan hatırlıyorum, ozamanlar ateş yakmak için, kibrit, çakmak çok nadir bulunurdu, insanlar akşam ateşlerinin üzerini hafif külle kapatıp,sabah aynı ateşle ocak yakarlardı ve ateşi olmayan komşu, gelip bir parça ateş isterdi. Yine o yıllarda deterjan olmadığı için,çamaşırlar meşe külü ile yıkanırdı, yine komşunun meşe külü yoksa komşusundan isterdi.yani;Komşu komşunun külüne muhtaç atasözü boşuna söylenmiş bir söz değildir.Yine memuriyetimizden biliyorum,kimin parası aybaşından önce biter ise,arkadaşından ay başına kadar borç alırdı. Ve bu borç isteme işi memurlar arasında sosyal bir dayanışma gibi çok yaygındı Günümüzde ise;Bankamatikler olduğu için,kimse kimseden borç bile istiyemiyor.Metroda karşılaştığım bir tanıdık istanbulda yşayan bir akrabasının, ''Benim en yakın akrabam Bankamatik''miş diye sitemde bulunduğundan bahsediyor. Hiç kimsenin hiç bir kimseye faydasının olmadığı bir asırda yaşıyoruz,varsa yoksa çıkar ve menfaat.Günümüz insanı Ekonomik olarak belki rahat ama,çok yalnız olduklarını söylüyebilirim. Herkes kendi kendine yetmeğe çalışıyor. İhtiyaçlar ise adeta sınırsız bir hal almış.okul giderleri, Elektirik, Su, Telefon, Doğal gaz,İnternet,Telefon faturaları, ve yine ev,araba ve eşya taksitleri derken, kendimizi unutmuşuz.Herkes,menfaati kadar akraban ve herkes menfaati kadar arkadaşın, dostun olmuş,Hatır,gönül,Kadir şinaslık diye bir değer yargısıda kalmamış.Günümüzde adeta herkes nefsi,nefsi diyor.İnsanlar hep  kendi menfaatinin peşinde koşar hale gelmişler. ve insan,beşeriyetin şuan ki halinden üzerimize Kıyametin gölgesimi düştü ne,demeden kendini alamıyor. ......;
Medet Ey Nefsim Sen Kullardan Bekleme Medet,
Kimden Medet Umarsan,Edilirsin Ret,
Ta Ezelden Böyledir Adet............
Ah yalançı dünya,neyliyeyim,insanlar veznedar sen vezne olmuşssun,senden sürekli bahsetmekle gönüller sarhoş,kafalr sersem olmuş...
Ah akıp geçen zaman,oniki taşlı değirmen misali,seni düşünenler latif sandı,halbuki kolun kanadın değirmen taşındanda ağırdı..
''Hasbiyallahü ve niğmel vekil,niğmel mevla ve niğmel nasiir,Güfraneke Rabbene ve ileyhil masiir...............SELAM VE DUA İLE

12 Şubat 2015 Perşembe

ALLAH AŞKI

            BİSMİLLAHİRRAHMENİRRAHİM



      Allah aşkı nasıl olur,belki bir çoğumuz merak etmişizdir. Bazı Allah aşıkları neden tüm dünyayı terk etmişler ve mecnun gibi yollara düşmüşler, peki  ama bunların dertleri neydiki? bunlardaki Allah sevgisi nasıl bir sevgi ki kendilerinden geçmişler.Yaşanan bu sevgiler gerçek sevgimi.yoksa gösterişmi, bir hadisi şerifde;Bir insan aşık olurda aşkını açıklamadan ölür ise,şehid olarak ölmüş sayılır (mealen),Aşk,Resülallah Efendimizin Hadisi şeriflerinde'de,konu edildiğine göre, Meselenin önem ve ciddiyetini bu hadisi şerifle biraz olsun anlayabiliriz.Zira şehidler canlarını Allah yolunda feda edenlere denildiğine göre,aşk'ın ne kadar hayati bir konu olduğu anlaşılır.
       Eski zamanlarda,Tarikata ilk kez girmek isteyen birisine, şeyhi, sen hiç aşık oldunmu diye sorarmış,eğer o kişi ömründe hiç aşık olmamış ise,git birisine aşık olda öyle gel dermiş,Leyla ile mecnunun aşkı neden haber verir. Yunusun:Cennet,cennet dedikleri birkaç köşkle bir kaç huri isteyene ver onları bana seni gerek seni. söyleten neydi;
          Ey kardeş;Aşkı'bu güne kadar tarif eden hiç çıkmamış, aşkın bir tarifide yok zaten,aşk sadece yaşanır.Aşk acısının verdiği tadıda başka hiç bir tatda bulamazsın.Ne kadar acı ve ayrılık hasreti çekersen çek yinede acıların sonuna gelinmez ve ondan hiç bıkılmaz vede usanılmaz.
         Şimdi çok affınıza sığınarak kendi yaşamış olduğum ilk ve son bir lise aşk hikayemi anlatmak istiyorum;''Kasabamızda lise olmadığı için,Liseyi şehirde okumak üzere şehire ilk kez gelmiştim.Herkes gibi bizde iki arkadaş ucuz yollu tek katlı iki odalı bir ev kiralamıştık zaten o mahalle daha çok tek katlı veye bir kaç katlı evlerden oluşmaktaydı,Sabahları okula giderken yolumun üzerinde evlerinin önünü süpüren bir kız vardı,bu kız okul dönüşümde'de bir şekilde bakkala gitme veya başka bir bahane ile karşıma çıkardı, benim daha önce hiç görmediğim ve hayalini bile kuramadığım bir güzelliği vardı.Yani benim için tarif edilmez bir güzellikti bu,biz günden güne iyiden iyiye aşık olduk,Fakat ne aşk,tarif edemem, ama yaşadığımı biraz olsun anlatabilirim belki;Tüm hayatımın saatleri, dakikaları,saaniye ve saliseleri,hasılı tüm yaşamın onun hayaliyle ve sevgisi ile dop doluydu.okulda yolda evde her yerde hayalimde o vardı,tüm hayatımı onun güzelliği ve sevgisi kaplamıştı.Öyleki ondan başka hiçbir şey düşünemez olmuştum.Hayatımda ondan başka hiçbir şeyin önemide kalmamıştı.Aklımmı nerede kaldı,akıldan eser kalmadıki. Yemek yerken her defasında kaşığı ağzıma götürürken bir kaç kez durakladığım olurmuş.Zaten iştah miştah da kalmamıştı.Her şeyim o olmuştu.Yaz tatili için  köyüme döndüğümde,Anama konu komşu soruyorlardı bu çocuğa  ne olmuşda bu kadar kararmış böyle diyorlardı, Anamda bir kıza aşık olduğumdan filan bahsediyordu. Bu aşk öyle bir hal aldıki,Lise ikinci sınıfda sırıf onu düşünmekten sınıfda kaldım. Tenefüslerde dahi mahalleye gidip onu görmek isterdim ve ona en ufak bir zarar veya incinme gelmemesi için canımı bile seve seve feda edebilirdim.Nihayet devamsızlıklar v.s. sınıfda kalınca babam beni okutmakdan vaz geçti isede,etrafın baskısıyla okuluma devam ettim ve bitirdim. İşte dostlar daha anlatacak okadar çok şeyim varki. fakat zaman  herşeyden daha kıymetli olduğu için kısa kesiyorum. Şimdi yaşanmış  Allah aşıklarını, Leyla ile mecnunu,Yunusu ve diğerlerini birazcık olsun Anlayabildiğimi sanıyorum.,Hey hat;Ne o kızla evlenebildim ve nede bende o tertemiz  aşkdan hiç bir eser kalmadı.Yaşadığım için Aşkı biraz olsun anladığımı sanıyorum.o kadar.     

         İşte dostlar;Rabbimizi en azından okadar sevmem gerektiğinide biliyorum, fakat bu bir hal işi,bu iş başka bir şey galiba.İnsan birisine gerçekten aşık olduğu zaman,aslında içindeki mevcut olan o tertemiz ilahi aşka ulaşıyor ve o aşkı ateşlemiş oluyor her halde,Çünkü aşık olan insanın tüm hücreleri onun aşkıyla dopdolu oluyor ve gönlünde ondan başka hiç bir yerin ve şeyin önemi kalmıyor,hatta kendi hayatının bile önemi kalmıyor.İnsan bu haliyle toplum içinde değilde sanki başka bir boyutta yaşıyormuş gibi oluyor.İşte tüm benliğimizle Rabbimizi bu şekilde sevebilmemiz, yaşadığımız mecazi aşklarda olduğu gibi tüm hücrelerimizin ilahi aşk ateşi ile alev alev yandığını hissedebilmemiz, O,bize,Güneş misali şah damaramızdan daha yakın iken,biz bu mazarat ve yaban Dünya gurbetinde ondan nihayetsiz çok uzak ve ayrı kaldığımız için göz yaşları dökmemiz, ona kavuşabilmek için,ölümü dahi hakikaten sevebilmemiz ne hoş olurdu.Fakat; gel görki!Bu geçici dünyada,Gönlümüzü kaplayan kesif ve aldatıcı   sevgilerden temizlenip,Gafletle bakiye boyadığımız ömrümüzün ebedi sandığımız,fani ve geçici  boyasından kurtulup,mecazi aşklarımızı ilahi aşklara dönüştürebilmek okadarda kolay olmasa gerek.Bu her zaman ve her insana da nasip olmayan bir şey galiba...(Ya Vedud,Ya vedud,Ya vedud,Ya arşil mecid)
**SELAM OLSUN TÜM ALLAH AŞIKLARINA**

4 Şubat 2015 Çarşamba

ABDESTİMİZİ ALIRKEN



               BİSMİLLAHİRRAHMENİRRAHİM


   Namaz tüm ibadetlerin ve manevi kalbimizin anahtarı,olduğu gibi;Abdestte namazımızın manevi anahtarı sayılır:

Abdestimize Besmele ile başlamak''Bismillahil azim velhamdülillahi ala dinil islam ve ala tevfikil iman)demeliyiz. Besmeleyi çekmeyen bir kimsenin abdesti kamil değildir.Ellerimizi yıkamaya başlarken Eüzü bike min hemezatişşeyatini ve eüzü bike rabbi en yahdurune,biliyorsak okumalıyız,eğer bu okunması gerekenleri bilmiyor ve ezberinede gücümüz yetmiyorsa; Euzübillahimineşştanirracim

Bismillahirrahmanirrahim,okuyarak başlıyabiliriz.

     Ey kardeş;benim bu yazıyı yazma maksadım Dua kitaplarında olanları tekrarlamak değil, Bizi daha önce köklerimizden koparmak için bizleri hem abdestimize hemde namazımıza yabancı bırakmışlar.Şimdi hep birlikte bu eksik bilgilerimizi tamamlamağa çalışıyoruz.Bu güne kadar dua kitaplarında yazılı olan dualarla abdest alan hiç bir insanlada karşılaşmadım. Çünki çoğumuz abdest azalarımızı yıkarken Resülallah efendimizin okumuş olduğu duaları ezbere bilemiyoruz.Bu nedenledirki,en azından abdestimizden biraz olsun ecir ve sevab kazanabilmemiz için,Abdeste başlarken yukarıda belirtildiği üzere,Euzü besmele çekerek başlayabiliriz. yüzümüzü yıkarken, Şehadet kelimeleriyle''Eşhedü en'la ilahe illallah ve eşhedü enne muhammeden abduhu ve resuluhu'' okuyabiliriz,Kollarımızı yıkarkende,Kelimeyi tevhidi''La İlahe İllallah muhammeden Rasulallah'' okuyabiliriz, Başımızı mesh ederken; Ayetel kürsiyi okumaya başlayıp sağ ayağımızı yıkayıncaya kadarda ayetel kürsiyi bitirebiliriz.Sol ayağımızı yıkarkende;Amentü billahi ve melaiketihi ve kütübihi ve rusulihi vel yevmil ahiri ve bil kaderi hayrihi ve şerrihi mina'llahi teala vel basü badel mevt hakkun Eşhedü en'la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve Rasuluhi''Okuyarak abdestimizi tamamlayabiliriz(Eşrefoğlu rumi: Müzekkin nüfüs);Sonrada;kıbleye dönüp gözlerimizi semaya dikip,Eşhedü en'laa ilehe illallahu vahdehu la şerike lehu,ve eşhedü enne muhammeden abdühü ve Rasülühu,Vela havle vela kuvvete illa billahil aliyil aziym.denilirse cennetin sekiz kapısı birden kendisine açılır ve istediği kapıdan cennete girebilir(Nesei,Ukbe bin amirden rivayet)Sonrada Üç kez Kadir sürei celilesini okuyabiliriz.Tabiki esas olan, abdest alırken her azamız için Rasulallah efendimiz  hangi duaları okumuş ise ,onun sünnetine tabi olarak aynı duaları okumak en efdali ve en güzel olanıdır.Biz abdest sevabından mahrum kalmamak için bu bilgileri yazdık Abdest dualarını bilenlerin veye ezberlemeğe muktedir olanların abdest dualarını okumaları her zaman tavsiye edilir,Şunuda yeri gelmişken belirtelimki, Rasülallah efendimizin ağzından çıkan ve ona tabii olarak söylenen bir kelimenin , bir duanın yerini başka hiç bir şey tam olarak dolduramaz Güsl abdesti:farzı üçtür.Ağzı yıkamak,burnu su çekip yıkamak ve tüm bedeni hiç kuru yer kalmıyacak şekilde yıkamak.Zaten bunu farzlarıyla sünnetleriyle her müslüman biliyordur. Benim değinmek istediğim konu,güsl abdesti ile namaz kılınırmı,kılınmazmı meselesi; Kişi daha çok sevap kazanmak için güsül abdesti alarak tabiki namaz kılabilir ve daha çok sevap kazanır.Evliyalar sultanı,Muhyiddin Abdül Kadir Geylani Radiyallahü Anhü,Ben kırk yıldır her namazımı boy abdesti ile kılıyorum diyor. Ancak kişi cünüp iken güsül abdesti alırsa;ve Arkasından veya önünden abdesti bozacak bir şey çıkmaz ise, güsül abdesti ile namaz kılabilir. Ancak cünüp kişi güsül abdesti almasına rağmen,Herhangi bir yerinden namaz abdestini bözacak  akıntı,sızıntı veya yellenme v.s. geliyorsa güsül abdesti geçerlidir fakat bu abdestle namaz kılamaz.Gusül abdesti,ancak tekraren gusül abdesti almasını gerektirecek bir hal olunca bozulur. Denilmiştirki kişi güsül abdesti almadan önce ya biraz yürümeli veye küçük defi hacetini yapmalı.Abdestlerimiz konusunda çok temkinli olmalıyız.Namaz kılmak için abdest alırken,abdest suyunun üzerimimize sıçramamasına dikkat etmeliyiz ve Gereğindende fazla su harcamamalıyız.Kim abdest azalarını üç defadan fazla yıkarsa,hem zulmetmiş olur,hemde kötülük etmiş olur.Namaz abdestinde azaları üç defadan fazla yıkamak ....... mekruh sayılmıştır .

                      ****SELAM VE DUA İLE ****

29 Ocak 2015 Perşembe

DUA YERİ VE ZAMANI

   

                  ..............BİSMİLLAHİRRAHMENİRRAHİM                                                    


      De ki;Eğer Duanız olmasa Rabbiniz size ne diye ehemmiyet versin.(Furkan.S,77)Resüli ekrem''Bir mümin ellerini kaldırıp dua ettiği vakit,Allahü teala o kulun ellerini boş çevirmekten haya eder''der.Dua etmeyene, Allahü teala gazap eder.Şeyh Muhyiddin Arabi derki;Dua;hakkın emrini yerine getirmektir. Çünki cenabı hak:Bana dua edin,Ben size icabet edeyim, buyuruyor.Duanın kabul olup olmayacağını kendisi bilir.Dua ibadetin özüdür, iliğidir. Öyle ise;Nerde ne zaman nasıl dua etmeliyiz:Biz  Müslümanlar  olarak,akşam yatağımıza girdiğimizde,Rasulallahın sünnetine uygun olarak, Sağ tarafımıza ve sağ elimizi sağ yanağımızın altına koyarak ve ayaklarımızada hafif toplayarak(anne karnındaki çocuğun durumu gibi) yatmalıyız.Üç kez''Estağfirullah el azim el kerim ellezi la ilahe illahu el  hayyül kayyum ve etübu iley'' demeliyiz(bu istiğfarla günahlar denizin köpüğü kadar olsa affedileceği söylenmiştir).Sonra Fatiha,Ayetel kürsi,kefürun,üç ihlası şerife,felak ve naas süreyi celilelerini okuyup,başta Peygamber efendimiz olmak üzere,diğer peygamberi zişan efendilerimize ve peygamber efendimizin tüm ashabına,ehli beytine, ezvacı tahiraat'ın ruhlarına,Ahirete göçen ana,baba,dede,ebe gibi tüm büyüklerimizin ve ahirete göçen tüm akrabayı taalukatın ruhlarına ve dahi tüm mümünlerin ruhlarına bağışlanmalı(akşam yatmadan önce üç ihlası şerife okunması halinde Allahın o kulundan razı olacağı bildirilmiştir.),ve dahi;Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala cemiil enbiyai velmürselin.

Okumalıyız(Böyle selavatı şerife ile, başta paygamber efendimiz olmak üzere,tüm peygamberlerin razı olacağı bildirilmiştir),ayrıca; Allahümmafirli velililmüminine vel müminat velil müslimine vel müslümat,okumamız halinde tüm mümünleri memnun etmiş olmakla azim bir sevap kazanmış oluruz.

Geceleri imsakdan önce kalktığımızda,hemen La ilahe illallahu vehdehu la şeri keleh,lehülmülkü ve lehül hamdü ve hüve ala kulli şeyin kadiir. Sübühan Allahi velhamdülillahi vela ilahe illallahü vallahü ekber.Vela havle vela kuvvete illa billahil aliyül azim.okuduktan sonra; Allahümmağfirli verhamni ver zukni vehdini ve affini,okunursa hem dünyamız için hemde ahiretimiz için dua etmiş oluruz.Ve inşaallah en azından iki rekatda teecüd namazı kılarız ve Sübhan Allahi ve bihadihi zikri şerifini bu vakitte en az 100 kez söylemeliyiz Sabah Namazıyla birlikte yapılması gereken tesbihatları yapmamız gerekir. Bunlar zaten dua kitaplarında var.Sabah namazı tesbihatından sonra;üç kez Euzü billahimimineşeytanirracim Bismillahillezi lee yedurrü measmihi şeyün fil ardı velaa fi semaai ve hüve semiul alim İnnehu min süleymane ve innehu bismillahirrahmenirrahim(üç kez) sonrada,Haşir süresinin sonunu ve Hadid süresinin başından: Hüvel evveli vel ahiri vel zahiri vel batnı ve hüve bi külli şeyin alim

okumalıyız ve üç ihlası şerife üçer kezde felak ve nas  Sureyi celileri okunursa,İnşaallah tüm arzi ve semavi felaketlerden ve dahi her türlü insi ve cinni şeytanların şerrlerinden Allahın izniyle muhafaza olmuş, oluruz. Ayrıca;Göçük altında kalmakdan, felçten, cüzzamdan ve Rabbimizin bildiği bizim bilemediğimiz bir çok nusübetten korunmuş oluruz.

İnşaalah(bu dua yazı dile ile uzun gelebilir fakat ezberlenince çok kolay olduğu görülür).Gün içinde  herhangibir tehlike ile karşılaştığımızda''fallhu hayrun hafıza ve hüve erhamürrahimin(Yusuf suresi:64) ve devamla'' inneke ala kulli şeyin kadir''. okumalıyız.Eğer bir rızık beklentimiz varsa;Ya mün'im,ismi şerifini içimizden sürekli bir çok kez tekrarlamalıyız.Eğer; bir kısmet,Şans ve baht açıklığı beklentimiz varsa;''Allahümme ya müfettihel ebvap,veya müsebbibel esbab iftahlena hayral bab inneke entel kerimül cevvadül vehhab(evlenmek isteyenlerde  bu duayı tekraren bir çok kez söylemeleri tavsiye edilir.) Bir başka dua;sınavlara girmeden önce veya bir derse başlarken dersi iyi anlamak için;''Rabbi zidni ilmen ve fehmen ve el hıkni bi salihin, Rabbişrahli sadri ve yesirrli emri vahlul ukdeten  Min lisani yefkahu kavli,Ya Hafiz,Ya Rağıp,Ya Allahu,Ya Nasır, Rabbi yesir vela tuasir rabbi temim bil hayyır, Allahümme müftehlana bil hayır vaktin bil hayır''Okumalıyız Bir toplulukdan kalkınca; sübühaneke Ve bi hamdike eşhedü enla ilahe illa ente estağfirüke ve etü bileyke,Gün içinde bir zorluk veye müşgil bir durumla karşılaşıldığında ise; 'Bismillahirrahmenirrahim   vela havle vela kuvvete illa billahil aliyül azim. vela mence minallahi illa ileyh,(101) kez söylenmesi  tavsiye edilmiştir).Gün içinde olası nüsübetlerden korunmamız için''Allahümme inni Esselüke bi ficüatil hayır ve Eüzibike bi ficüati şer''(Hulisi Yahyagil ağbeyin tavsiyesi.)Allah ondan razı olsun.Amin.Namazlarımızın son tahhiyatlarda ve namazlarımızdan sonraki Dualarımızdada ''Rabbena atina fiddünya haseneten ve fil ahireti haseneten ve gına azabennar''(Ey Rabbimiz,bize dünyada hasene ver,ahiretede hasene ver ve bizi cehannem azabından koru) sık sık okuyalım Fahrüddini Razi.r.a.''Bu dua,dünya ve ahiretin hayrını toplamıştır''der.''Rabbi hebli hükmev ve el hiğni bissalihin.'' (şuara,83).Birde sabaları erken saatlerde ''Allahım bugünü senin lutfuna eriştiğim bir gün kıl''diye dua edersek inşaallah o günümüzde Rabbül alemin bize razı olacağı bir amel işlememizi nasip eder.Resüli ekrem efendimiz:Üç kişinin duasını Allahü tealanın kabul etmesinde şühe yoktur.

     Biri anne ve babanın evlatları hakkındaki duaları,

     Misafirin ev sahibi hakkındaki duaları ve

     Haksızlığa uğrayan mazlumların zalimler hakkındaki dualarıdır. Der,Dualarımıza başlarken selavatü şerife ve besmele ile başlayıp, yine dualarımızın sonunu selavatü şerife ile sonlandırmalıyız.Allahümme salli ala seyidina Muhammedin ve ala ali seyidina ve nebiyyina Muhammed,Bi adeti zarratıl kainat ve mürekkebetia Allahümme veh'fezna min şerri nefsi ve şeydanı ve minn şerri cinni vel insan ve minn şerril bidati ve dalalati vel ilhadı ve tuğyan.Ey Allahım;Sevdiğin ve Razı olduğun söz ve amele afiyet içerisinde beni muvaffak eyle amin.Allahümme salli ala seyidina muhammedin ve ala cemiil enbiyai ver mürselin.Bu kadarla iktifa edildi,Dua ile ilgili zaman ve mekanlar daha önceki yazılrımızda belirtildi...

                ****SELAM VE DUA İLE****

27 Ocak 2015 Salı

EMRİ BİL MAARUF NEHYİ ANİL MÜNKER

        BİSMİLLAHİRRAHMENİRRAHİM
    
         Allah'ın emrettiğini emredip yasak ettiği kötülüklerden men'etmek üzere Allahu teala: ''sizden,iyiye çağıran,uygun olanı emreden ve fenalıktan men eden bir ümmet bulunsun.İşte başarıya ulaşanlar yalnız onlardır.(Ali imran:204)Bazı Alimler derlerki,Bu ayetlet;Marufu emredecek, münkerden nehyedecek alimleriniz bulunsun. Çünki marufu emretmek ilim işidir. Bunun için marufu emretmek ve münkerden nehyetmek farzı kifayedir.Bu görevin önemini beyan etmek üzere,Resülü Ekrem efendimiz,kim marufu emredip münkerden nehyederse, yeryüzünde Allahın halifesidir.Bu görevi terkedenler kuranı anlayamazlar''
buyurmuştur.Hz. Ebu bekir,(r.a.);Ya Rasulallah,düşmanla savaştan başka gaza var mıdır.Diye sordu; Resuli ekrem efendimiz ''Allahü Teala'nın yeryüzünde öyle gazileri var ki, bunlar şehidlerden çok daha üstündürler''
 buyurdu  Hz. Ebu Bekir,(r.a.)Bunlar kimlerdir Ya Rasülallah diye sordu,Rasülü ekrem:Marufu emredip münkerden  nehyedenlerdir.Nefsimi kudret elinde bulunduran Allaha yemin ederimki, cennette öyle köşkler vardırki,bunlar şehidlerin köşklerinden daha üstündür.Bunlar kızıl yakut ve yeşil zümrütten yapılmadır.Her çardağın üçyüz kapısı vardır ve her birisine üçyüz huri verilir. Huriler efendilerine;Bu nimetlerin size niçin verildiğini biliyormusunuz Bunlar,size dünyada marufu emredip münkerden nehyettiğniz için size verilmiştir derler.Huzeyfe bin yeman(r.a.),Diyorki; ''Öyle bir zaman gelecekki,o zamanda insanlara; ölmüş eşeğin kokan leşine tahammül,Emri bil maruf ve nehyi anil münkeri dinlemekten daha kolay ve ehven gelecektir''Bu zamanın şerrinden Allaha sığınırız. Yani demek istiyor ki ;Bir zaman gelece ki; ozamanda  kişilerin çoğunun kalbini dünya sevgisi öylesine kaplayıp bürüyeceki,
adeta dünya sevgisinden sarhoş hale gelmiş gibi olacaklar ve o kişilere ahiretten ve dini konulardan bahsetmek hiç bir fayda vermiyeceği ğibi,hasbel kader  manevi bir sohbet  ortamında bulunsalar, bu ortamdan, biran önce uzaklaşmak için can atacaklar.Hele birde onlara, Emlak piyasasından, araba fiyatlarından ve paradan ve dövizden bahset,bakalım gör ki kulak kesiliverirler,seni daha yakından dinlemek ve sana daha yakın durmak için can atarlar ...''Maksudun her Neyse mabudun odur.'' Büyüklerimiz tarafından denilmişki;Dört sınıf insan vardır.Bir kişi vardır;Hem bilir,Hemde bildiğini bilir.Böyle kişilere uyunuz.Bir kişi vardır Bilir fakat bildiğini bilmez.Böyle kişiler uykudadır. Onları sorularınızla uyandırın, Bir kişide bilmez, Fakat bilmediğini bilir. Böyle kişileri irşad edin(Emri bil maruf nehyi anil münker.yani nasihat edilecek kişiler).Bir kişide vardırki; Hem bilmez, hemde bilmediğini bilmez.Bu kişiler kara cahildir, bu kişilerdende uzak durun. 
       ''Emri bil Maaruf  Nehyi Anil Münker yapabilmek için;Mükellef olmak(akil baliğ), Müslüman olmak,birde kudretli olmak gerekir denilmiştir.İyiliği emretmek kötülükden'de nehyetmek, sakındırmak. Bir başka ifade ile, iletilmesi gereken bilgileri iletmek,ifşa etmek, tebliğ etmek, Rabbimizin yasaklarından'da sakındırmak olan,Emri bil maaruf Nehyi Anil Münker; Peygamberi zişaan efendilerimizin kuvvetli sünnetlerinden birisidir. Yani insanları irşad etmek. Peki,insanlık tarihi boyunca peygamber efendilerimizin bu sünnetleri nasıl uygulanmış; Şunu belirtmek gerekirki: peygamberlerin ümmetleri bu tebliğ vazifesini ifa etmek için,Dünyanın dört bir yanına dağılarak ve bu uğurda türlü eziyet ve sıkıntılara katlanarak. Her şeye rağmende, canları pahasınada olsa bu sünneti yerine getirmeğe çalışmışlardır.Bunun delili ise,Güzel ülkemiz Türkiyenin birçok illerinde  ve dünyanın bir çok ülkesinde Sahabe kabirlerinin bulunmasından belli.. Rabbimizin ilahi rahmetindendir ki, bir peygamberin şeriatı bozulmağa yüz tutunca, başka bir peygamberler gönderilmiş,ulaşım ve haberleşme araçlarının çok kısıtlı olduğu tarih çağlarında ayni dönemde değişik beldelere birden fazla peygamberler gönderildiği olmuştur. Peygamber efendimiz H.z.Muhammed Mustafa, Sallahü Aleyhi ve Sellem ise,Hatemül enbiya,en son gönderilen peygamber olduğu için,Rabbimiz yine ilahi rahmetindendir ki,Peygamber efendimizin vefatından sonra,her yüz yılda bir, onun Şerefli ve şanlı ehli beytinin soyundan yüz yılın mücedidini ve her bin yılın başında yine, bin yılın müceddidini göndermiş ve dahi ahir zamanda ise,Rasulallahın ehli beytinin soyundan
ahir zaman mehdisini r.a. (onikinci imam) göndermiştir.Kuran ve sünnetlerin tebliğ ve irşad görevi,görevli olarak gönderilen bu Feyizli ve faziletli kişilerlerle ve bu kişilerin yolundan giden cemaatler marifetiyle sürdürülmüştür.(Din Nasihattır.)Allah hepsinden razı olsun,bizleri şefaatlerine mazhar eylesin (amin)inşaallah.
    Günümüzde ise bu irşad ve tebliğ görevini daha etkin bir şekilde sıratı müstakim üzere olan cemaatlerle birlikte,Radyo, tv. ve İnternet gibi iletişim araçlarıylada yapılmaktadır. Bugün için bir kişi çıkıp tek başına ben irşad gibi çok önemli bir sünneti tek başıma yapacağım derse, bir neticeye varamıyacağı açıktır.konu ile ilgili bir öykümü anlatmak istiyorum:Benim çok sevdiğim samimi ve kalbi bir dostum vardı, Yaşı belkide babamdan büyüktü,beni görünce yüzünde güller açardı,
bir özelliğide bildiği doğruyu hiç çekinmeden insanların yüzlerine karşı doğrudan söylediği için insanlar,yanına yaklaşmağa ve dükkanına girmeğe pekte cesaret edemezlerdi. Her cuma günü aynı cammide buluşmağa çalışırdık.Bu muhterem dost,Allah Rahmet eylesin.Türkçe açıklamalı kuranı kerimin bazı ayetlerinin fotokopisini çektirip, çoğaltmış, bunları insanlara dağıtmağa çalışıyordu,
Fakat,Fotokopi çekerken,bir surenin devamı, başka bir surenin ayetinin fotokopisi  ile karıştırıldığı için değişik anlamlar çıkıyordu. örneğin; azap veye cehennemle biten tehdit ayetleri yerine rahmetle biten ayetler gelmiş Çok yanlış anlamlar çıkarılabilir. Tabiki bunu yaparken herhangi bir art düşüncesi kesinlikle yok.Niyeti halis.o muhterem bunu emri bil maaruf nehyi anil münkerin çok önemli bir ibadet olduğunu  bildiği için.canı gönülden yapmağa çalışıyordu.Tabiki bu durumu kendisine izah ettim.Bundan şu noktaya varmak istiyorum. Emri bil maaruf nehyi anil münkeri, işin ehline bırakmalı,eğer bizlerde bu peygamber mesleği olan sevaplardan hissemize düşeni almak istiyorsak,bu işlerle iştiğal eden cemaatlere dahil olmalıyız ve onların şahsi maneviyelerinden faydalanmalıyız.Her kim;bir cemaatin mal,can, gibi şeylerle yardımına koşarda,herhangi bir şekilde onların artmasına neden olursa onlardandır.Nehyi anil münkeri ise;İslamın yasak ettiği her türlü haram ve günahlarla mücadele diye özetleyebiliriz.Bu hususda denilmişdirki;El ile Emri bil maaruf Nehyi anil münker Devletin işidir.Dil ile veya Kalemiyle Emri bil maaruf nehyi anil münker alimlerin işidir. Bizler halk tabakası olarak ise;maddi ve manevi gücümüz yetiyorsa,tüm maddi ve manevi gücümüzle bu işin ehli cemaatleri ve kişileri desteklemekte kullanmalıyız. Yani günah ve haramlarla iştiğal edenlere karşı,en azından,en azından kalbimizden öfke duymak öfkemizi bu işlerde kullanıp,En azından taraftar olmamaktır.(Bizler öncelikle kendi nefsimize ve dahi sorumlu olduğumuz himayemiz altında bulunan aile efradımıza ve nazımızın geçtiği kimselere nasihatta bulunmalıyız),Her Müslüman yeri ve zamanına göre,işlenen günahlara ve islama ve müslümanlara zarar verenlere karşı,en azından hal ve davranışıyla tepkisini göstermeli. üstesinden gelebilecek ise,dili ile müdahale etmeli veyahudda gücü yetiyorsa eliyle o münkeri def etmelidir.(güç'ten maksat,bu bazen beden gücü olur,bazen makam ve yetki gücü olur,bazende maddi ve sosyal çevre gibi güç olabilir.İşte bu denli bir gücü varsa,islama ve müslümanlara gelmesi muhtemel zararları def etmelidir) Eğer,ilim sahibi bir kimse ise dili ile veya kelamiyle,münkere karşı mücadele etmeli ve müslümanların o zamandaki içine düştükleri çıkılması müşkil sorunlarını halletmeli, nasihatta bulunmalı ve müslümanları  islam dışı adet ve geleneklere karşıda korumalıdır.Bir müslümanın işlenen münkere karşı onu önleyecek gücü yoksa, en azından,günah işleyenlere karşı kalbiyle buğuz etmelidir. Günah işleyenlere yardımcı olmamalı onlara tarafdar olmadığı gibi,işlenen fiil ve  hareketlerini asla hoş görmemelidir.
     Şu hususuda unutmamak gerekirki;savaş ilan etmek Devletlerin görevidir. Eğer bir kişi veya kişiler, kendi kafalarına göre cihat yapıyorum diye insan öldürüp cana kıyıyorlarsa bu bir cinayettir. Yine; Ramazan ayının ilanı,ramazan ve kurban bayramlarının ilanı ile,Fetva vermek. Devletin işidir.bizler oruçlarımızı devletin ilan ettiği tarihlere göre tutarsak ve Bayramlarımızı devletin ilan ettiği tarihlerde kutlarsak mesuliyetten kurtulmuş oluruz,Bu gibi tüm kamuyu ilgilendiren işler Ulül emir yetkiside olan,Darül islam devletlerin görevidir.Biz Müsümanlar olarak,şeriat hükümlerine aykırı olmayan ulul emir talimatlarına ve hükümlerine  uymakla mükellefiz.           
              ****SELAM VE DUA İLE ****